19 Ekim 2012 Cuma

İran Türkiye sınırında tatbikat yapacak

Tahran, iki ay içinde ikinci büyük askeri tatbikata hazırlanıyor. Hava savunma komutanları ülkenin kuzeybatı sınırına füze ve elektronik savaş üniteleri kurduklarını açıkladı.

İran bu ay sonunda büyük bir askeri operasyon yapmaya hazırlandığını açıkladı. İran Devrim Muhafızları’ndan Tuğgeneral Farzad İsmaili, ülkede çeşitli basın yayın organlarına yaptığı açıklamalarda, “Muhafızların, orduyla birlikte tüm hava savunma sistemlerinin kullanılacağı bir tatbikat düzenleyeceğini” söyledi. İsmaili, 21 Eylül-21 Ekim tarihleri arasında yapılması planlanan tatbikat hakkındaki açıklamasında ‘önceliklerinin nükleer tesisleri korumak olduğunu’ dile getirdi. İsmaili “Nükleer tesisler bizim önceliğimiz” diye konuştu. Hava savunma sisteminin yanı sıra savaş ve bombardıman jetlerinin de yer alacağı tatbikatta, kriz yönetimi kabiliyetini test etmek amacıyla ‘beklenmedik senaryolar’ da canlandırılacak.

300 mevkide prova

ran haber ajansı Mehr’e konuşan kuzeybatı hava savunma komutanı Resul Rezvani-Kia da ülkenin kuzeybatı sınırına radar, füze ve elektronik savaş üniteleri kurulduğunu söyledi. Rezvani-Kia “300’den fazla mevkiye ekipman yerleştirdik” dedi. İran’ın kuzeybatı sınırında Türkiye ve Irak bulunuyor.

İran normal şartlarda yılda iki kapsamlı tatbikat düzenliyor. İran’ın temmuz ayındaki askeri provadan sonra hemen bir tatbikat daha düzenlemeye karar vermesi İsrail’in saldırı planladığı iddialarına yanıt olarak yorumlandı.

‘Kırmızı çizgi vakti geldi’

İran’ın tatbikat açıklamaları ile aynı gün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu uluslararası topluma ‘İran’a kırmızı çizgi çekme’ çağrısında bulundu. İran’ın tüm yaptırım ve uyarılara karşın nükleer çalışmalarını hızlandırmasından yakınan ve ülkenin nükleer bomba ürettiğini iddia eden İsrail Başbakanı, “Gerçeğin vurgulanması gerektiğine inanıyorum. Uluslararası toplum İran’a net bir kırmızı çizgi çizmiyor ve İran, uluslararası toplumun nükleer programını durdurma konusundaki kararlılığını göremiyor” dedi. İran’ın bu kırmızı çizgiyi net şekilde görmedikçe nükleer çalışmalarında geri adım atmayacağını vurgulayan Netanyahu’nun açıklamaları ABD ve diğer Batılı ülkelerin İran’ın olası nükleer silah üretimini durdurması için diplomatik yollardan çözüm aranması, İsrail’in tek başına bir harekata girişmemesi vurgularının ardından ülkenin artan sabırsızlığının bir göstergesi olarak yorumlandı.

 Kaynak: Milliyet-03.09.2012

Hatay'daki mitingde ‘Şebbiha’ eli var

Hatay’da önceki gün düzenlenen ve Esad’a destek mitingine dönüşen yürüyüşü, Esad’ın milisleri Şebbiha ve Suriye gizli servisinin düzenlediği belirtiliyor. Sinsi tertibin ardındaki isim  ise Mihraç Ural.

Dünya Barış Günü adı altında önceki gün Hatay’da yapılan ancak ‘Esad’a destek’ gösterisine dönüşen mitinge tepki büyürken, bu tertibin ardında Suriye gizli servisi el Muhaberat ve Şebbiha’nın (Esad’a bağlılık yemini etmiş milis güçler) olduğu ileri sürüldü. Türkiye’de bulunan ünlü muhalif aktivist Dr. Muhammed Rahhal “Bu organizasyon tamamen El Muhaberat ve Şebbiha’nın bir organizasyonudur” derken, Muhaberat ve Şebbiha’nın sinsi planında yer alan en önemli isim iddiaya göre Mihraç Ural. Yaşananları provakasyon olarak nitelendiren Hatay esnafı ise olan bitenden tedirgin. 

10 gündür hazırlanıyorlardı

Önceki gün kendilerini ‘Suriye Emperyalist Müdahaleye Hayır Platformu’ üyeleri olarak tanıtan kişilerin öncülüğünde bir araya gelen yaklaşık 2 bin kişi Beşar Esad lehine ve AK Parti aleyhine gösteri yaptı. Beşar Esad posterleri taşındı, Arapça “Kanımız canımız Esad’a feda olsun” sloganları atıldı. Yine Arapça pankartlarda başta Hafız Esad olmak üzere Beşşar, Basil ve Mahir Esad’tan “Yüce kişiler” olarak bahsedilirken, “Ülkenin hamileri size selam olsun!” sloganları yükseldi. Hatay Yayladağı’nda kalan Türkmen Muhalifler Sözcüsü Sadettin Molla’ya göre bu tabloda Şebbiha’nın parmağı var. İşte Molla’nın sözleri: “Bu gösterinin gayet bilinçli olarak yapıldığına inanıyoruz. Burada Esad’la aynı soydan olan çok sayıda insan var. Bunlar yaklaşık on gündür gösteriler için hazırlık yapıyorlardı. Şebbiha Türkiye’de olayları büyütmeye çalışıyor. Bu organizasyonları yapanların başında aslen Türk olan Mihraç Ural var. Her türlü provokatif işlerin altında bu gruplar yatar.”

Organizatör: Mihraç Ural 

Arap muhalifler adına konuşan Şihab ve Ebu Ahmed isimli vatandaşlar ise şöyle konuştu: “Dün (önceki gün) yaşanan gösteriler, Esad’a bağlı Şebbiha milislerinin buradaki Alevi ve Nusayrileri kışkırtması sonucu meydana geldi. Şebbiha milisleri, Antakya halkı arasında Suriyeli mültecilere karşı olay çıkarmak için özel olarak Esad rejimi tarafından gönderiliyor. Türkiye halkı ve hükümetinden çok memnunuz, her türlü ihtiyacımız gideriliyor. Hükümetten tek talebimiz, sınırın yeniden açılması. Dünkü gösteriler, bizim müspet duygularımızı değiştirmedi.” İddiaya göre El Muhaberat ve Şebbiha Hatay’da “Suriye Alevilerinden sonra Türkiye Alevilerine sıra gelecek!” propagandasını yaymaya çalışıyor. Hatay’da yaşayan Alevi vatandaşlarının kışkırtılması planını organize edenlerin başında Esad’a yakınlığı ile bilinen Mihraç Ural’ın olduğu öne sürülüyor. 

Amaç halkı kışkırtmak

Şubat ayından itibaren Adana, Mersin, İskenderun ve Hatay’da Şebbiha unsurlarıyla toplantılar düzenleyen Ural, bölge halkını Suriyeli sığınmacılara karşı kışkırtmayı hedefliyor. Mihraç Ural’ın amaçları arasında çadır kentlerde kalan Suriyelilerden bölge halkının rahatsız olduğu izlenimini yaymak da bulunuyor. PKK unsurlarının Suriye sınırına yerleştirilmesinin altında da Ural’ın olduğu belirtiliyor. Bu iddiaya göre, Türkiye’ye karşı PKK kartını kullanma fikrini Beşşar Esad’a veren de yine Mihraç Ural. Bu fikir doğrultusunda başta Kamışlı olmak üzere birçok bölgede PKK unsurları ağırlık kazandı. 

Sosyal medyadan tepki yağdı

Öte yandan Hatay’daki gösteriye sosyal medyadaki tepki de çığ gibi büyüyor. İşte Esad taraftarlarına Facebook ve Twitter üzerinden verilen tepkilerden bazıları:

“Diktatör Esad’ı destekleyen Rusya ve Çin’in tutumu bir emperyalist müdahale değil de nedir?”
“Gruplara baktığımız zaman PKK ile içli dışlı olanlar… Bu tezgâha gelmeyiz!”
“Emperyalizmi iliklerinize kadar yaşarsınız sonrada Suriye Emperyalist Müdahaleye Hayır Platformu… Hiç inandırıcı değilsiniz.”
“Ambalaj güzel ama ürünün son kullanma tarihi baya bir geçik… Sorun o…”
“Bugün Hatay’da gerçekleşen Esad’a destek mitingi El Muhaberat ve İran gizli servisinin işi gibi.”
“Aleviler, Hatay’daki kepaze mitingde Hz.Ali’nin resmini taşıyarak Baas katillerine destek mitingi yapan reziller sürüsüyle aynı safta olamaz.”
“E-sat ‘a destek mitingi yapılmış, E-sat ‘ı devirme mitingi yapsanız da garibanları ölümden kurtarsanıza…”
Hatay’da önceki gün düzenlenen ve Esad’a destek mitingine dönüşen yürüyüşü, Esad’ın milisleri Şebbiha ve Suriye gizli servisinin düzenlediği belirtiliyor. Sinsi tertibin ardındaki isim olaraksa Mihraç Ural öne çıkıyor.

Kimdir bu Mihraç Ural?

Mihraç Ural, THKP-C’nin Hatay ardından Suriye’de örgütlenen bir kolu olan ‘Acilciler’in lideri olarak tanınıyor. Ancak ‘Acilciler’ kolunun kurucuları arasında yer alan Engin Erkiner’e göre Mihraç Ural Suriye gizli servisi el Muhaberat ile işbirliği içinde.

Erkiner 2009′da kaleme aldığı bir yazısında bu iddialarını şöyle dile getiriyor: “Bu örgüt üç kişi tarafından kuruldu: İlker Akman, Yüksel Eriş, Engin Erkiner… Mihraç Ural bu ismi kendi ismi gibi kullanmaya çalışıyor… Yıllardan beri Muhaberat ile birlikte çalıştığı, bu bağlantıyı daha Türkiye’deyken kurduğu, örgütün parasını zimmetine geçirerek büyük bir servet yaptığı ortaya çıkarıldı… Mihraç Ural bizim hainimiz…”

Suriye Devlet Başkanı Esad ailesi ile oldukça samimi olan Ural, Abdullah Öcalan’ı Şam’da Hafız Esad’a takdim eden kişi. Doğu Perinçek’i Suriye’deki karargâhında Öcalan’la görüştürenin yine o olduğu iddia ediliyor. Bu iddiaların göbeğindeki Ural, Şebbiha unsurları ile birlikte Hatay’da yaşayan Alevileri kışkırtma operasyonlarına imza atıyor.

“Muhaberat, Türkiye’de muhalifleri takibe aldı”

Türkiye’deki El Muhaberat güdümlü Şebbiha unsurlarının muhaliflere yönelik tehditleri de ortaya çıktı. On gün önce Antakya’da kaldığı Onur Otel’de darp edilen Suriyeli muhalif Dr. Muhammed Rahhal yaşadıklarını Sabah’a anlattı: “Muhaberat Türkiye içinde de çalışıyor ve muhalifleri yakından takip ediyor. Kaldığım otelde beni darp ettiler. Esad rejiminin karşısında olan her kim olursa öldüreceklerini söylediler. Suriye rejiminin Türkiye’de bazı gruplarla derin ilişkisi var. Özellikle Hatay bölgesinde mültecilerin olduğu bölgede aktif bir şekilde çalışıyorlar ve Suriye hükümeti ile irtibat halindeler. Suriye rejiminin eskiden beri derin istihbarat bilgilerini bu bölgedeki insanlardan aldığı apaçık ortadadır. Bir nevi Beşar’ın askerleri gibidir.”

‘Yanlarında afiş getirdiler’ 

Hatay’da gerçekleşen Esad yanlısı mitingi de yorumlayan Rahhal, “Esad rejimi, ülkesinde yaşanan katliamları gizleyebilmek için sorunlarını buraya taşıyarak Türkiye’yi sahadan çekmeye çalışıyor. Hatay’daki gösterileri Suriye’den gelen bazı örgütlü gruplar düzenledi. Hatta gelirken yanlarında slogan afiş ve bayraklar getirip Türkiye içindeki Nusayrilere dağıtarak destek sağladılar. Bu tamamen el Muhaberat ve Şebbiha’nın bir organizasyonudur” dedi. Öte yandan gelişmeler karşısında tedirgin olan kent halkı birlik vurgusu yapıyor.

Burhan Çetin (Aksaray Mahallesi Muhtarı): Esad lehine sloganların atılmasını büyük çoğunluk yanlış ve anlamsız buluyor. O grubun Hataylı olmadıkları söyleniyor. Ne olursa olsun kardeşliğimizi asla bozamazlar.”

Nasrettin Eskiocak (Alevi Dedesi): “Bu topraklarda yıllardır kardeşçe yaşıyoruz. Ve yıllardır süren bu barış ve hoşgörü ortamı kolay kolay bozulmaz.”

Ali Çağlar (Esnaf): “Hatay olarak hepimiz tedirginiz. Bizi asıl endişelendirense sokaklarımızda dolaşan ve kim oldukları belli olmayan insanlar.”

Kaynak: Sabah/Recai Kömür-03.09.2012

İran'ın Türkiye üzerinde derin oyunu

Iğdırda yakalanan ‘İran istihbarat örgütü Savama ajanları’nın ifadelerine ulaşıldı.

Askeri, ticari ve devlet kurumları hakkında bilgi topladıkları ortaya çıktı. Müthiş bir takiple yakalanan 9 İran ajanının ifadeleri bölgedeki derin tuzağı gözler önüne serdi. Ajanlar, Suriyeli sığınmacılar, AK Parti seçmen kitlesi, askeri birlikler ve MİT binaları konusunda bilgi aktarmış.

PKK’lıların Mehmetçik hakkında anlattıkları kameraya kaydedilmiş. Iğdır’da yakalanan İran istihbarat örgütü Savama ajanlarının ifadelerine ulaşıldı.

Geçen yıl tutuklanan 2 İranlı ajanın üzerinden çıkan kameralardaki görüntülerin kurtarılması sonrası Iğdır’da ajanlara yönelik operasyonun düğmesine basıldı.

Bugün’ün haberine göre; Film gibi operasyon sonrası yakalanan 9 ajanın ifadeleri İran’ın Türkiye oyununu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Gözaltındaki ajanlar, İranlılar’ın Van Çaldıran’daki bazı devlet kurumları ve önemli şahıslarla ilgili para karşılığında bilgi istediklerini dile getirdi. İran’da Devrim Muhafızları’na bağlı askerler Pastarlar ve Askeri İstihbarat’a bağlı görevliler Sipahlar’ın Türkiye’nin doğusuna yönelik bilgi topladığı da ajanların ifadelerinde yer aldı.Doğu sınırındamazot kaçakçılığı yapan gruplara kolaylık sağlayan İranlı görevlilerin, bunun karşılığında Türkiye ile ilgili bilgiler aldıkları kayda geçti.

‘Silah yüklü tırlarımız nasıl yakalandı?’

İfadelerdeki şu bilgiler dikkat çekti: “İranlı yetkililer, askeri kurumlar, valilik, bazı şirketler ve Iğdır Aralık çevresiyle ilgili bilgi topluyor. Ajanlardan geçen yıl Kilis’te yakalanan, İran’dan Suriye’ye silah sevkiyatı yapan ve sodyumsülfat ile silindirik tank taşıyan İran TIR’larının nasıl yakalandığını araştırmalarını istediler. TIR’ları takip eden ve peşine düşenlerin isimlerini istediler.”

MİT’ten dış politikaya

İranlı ajanların bilgi aktardıkları konular şöyle sıralandı: “Hükümet yetkilileri ve politikaları, Türkiye dış politikası, Suriyeli sığınmacılar, AK Parti seçmen kitlesi, askeri birlikler, özel bazı şirketler,MİT binaları, PKK’lılar, Türkiye’nin Suriye politikası.”

Kuryeler İran Azerileri’nden

İran ajanlarının takipleri esnasında Türkiye’dekimuhbirlerle irtibata geçmesi için Savama tarafından İran Azerileri’nin görevlendirildiği tespit edildi. Böylelikle İran’a bilgi veren muhbirlerle daha rahat iletişim kurulabildiği kaydedildi. İranlı ajanlar içerisinde Türkiye’den bilgi alan Azeri olmayan istihbaratçıların da bulunduğu bildirildi. Iğdır’daki operasyon süresince ise Türkiye’deki muhbirlerle, İran’daki ajanlar arasında kuryelik görevini Yaghoub Ahnoukhosh isimli bir İran Azerisi’nin yürüttüğü belirlendi.

El yazısı notlar savcıda

Yapılan takiplerde askeri birlikler hakkında bilgi veren Iğdırlı T.A’nın İran istihbarat elemanı Ahnoukhosh ile yaptığı telefon görüşmesi kayda alındı. Yaghoub Ahnoukhosh, T.A’ya dövizciye gidip parasını alması gerektiğini bildirdi. Bu görüşmeden sonra T.A, kendimotoruyla Ahnoukhosh’u alarak dövizciye gitti.Muhbir T.A’nın kendi el yazısıyla hazırladığı ve Ahnoukhosh’a teslimettiği istihbarat notları polis tarafından ele geçirildi. El yazması istihbarat notları Cumhuriyet Savcılığı’na teslimedildi.

İstihbarat ücreti döviz bürolarından

Güvenlik güçleri, yapılan takiplerde muhbirlere para aktarımını tespit edebilmek için İran’dan yapılan tüm banka havalelerini incelemeye aldı. İran istihbarat örgütü Savama’nın Türkiye’dekimuhbirlerine para aktarımını şahıslara ait banka hesapları yerine döviz büroları üzerinden gerçekleştirdiği tespit edildi. Savama’nın, döviz bürolarındaki para akışı fazla olduğundan bu yolu tercih ettiği belirlendi. Böylelikle, bilgi alınan muhbirin banka hesabında bir hareketlik ve İran’dan para akışı gözükmüyor.

Sorguda her şeyi söyledi Evli ve 4 çocuk babası olan T.A’nın İranlı ajanlara bilgi verirken çekilmiş görüntüleri ele geçirildi. T. A. bir yıldır istihbarat birimlerinin yakın takibindeydi. 20 Mart 2012′de İran istihbaratına kuryelik yapan Yaghoub Ahnoukhosh’un emniyet birimlerince durdurulması sonucunda üzerinden T.A’nın verdiği 4 sayfalık istihbarat raporu çıktı. T.A’nın savcılık ifadesinde her şeyi anlattığı ve İranlı ajanlarla ilgili ayrıntılı bilgi verdiği belirtildi. T.A, İran ajanlarına asker, MİT ve Emniyet’e ait unsurlarla ilgili bilgi aktardığını itiraf etti.

Türkiye’den ajan topluyor

İran istihbarat yetkilisi Ahnoukhosh’un, İran istihbaratından A. ve İ. ile ülkemizdekimuhbirler arasında aracılık yaptığı belirlendi. Türkiye’de akrabaları olduğu değerlendirilen Caferi Yaghoub Ahnoukhosh’un, İran istihbaratına eleman topladığı da ortaya çıktı. Firari durumdaki Ahnoukhosh’un İran’ın Iğdır’da yürüttüğü istihbaratı operasyonlarda yönetici pozisyonunda olduğu bildirildi.

Kaçakçılar devşiriliyor

Sınır kaçakçılığı veya ticareti yapan şahıslar İran tarafından muhbir olarak devşiriliyor. Verdikleri bilgiler karşılığında yaptıkları ticaretlerde İran’da kendilerine kolaylık sağlanıyor.Muhbirler genellikle Iğdır ve çevresinde yaşayan Caferiler’den seçiliyor. Caferilerle İranlılar arasında mezhepsel bir bağ bulunması nedeniyle bu yönde bir tercihte bulunulduğu aktarılıyor. İran’ın, Kum kentine eğitim almaya giden Türkiye vatandaşlarından ajan devşirdiği ifade ediliyor…

PKK’lılar kaçırdıkları askerleri anlattı Geçen yıl tutuklanan 2 İranlı ajanın PKK’lılarla yaptıkları mülakatları kayda aldıkları anlaşılan görüntülerde PKK’lı 2 terörist, örgüt hakkında İranlı istihbaratçılara detaylı bilgiler anlatıyor. İran ajanlarına bilgi veren teröristler Türkiye ile girdikleri çatışmada 8 askeri esir aldıklarını İranlı istihbaratçılara aktarıyor. İranlı istihbaratçı ise esir alınanlar ve şehit olan Mehmetçik ile ilgili detaylı bilgiler soruyor. Terörist ayrıca PKK kamplarıyla ilgili de ayrıntılı bilgi veriyor.

Kaynak: Star Gazetesi-02.09.2012

'İran ajanı' operasyonu

Iğdır’da İran istihbarat teşkilatı ‘Vevak’ ajanı oldukları gerekçesiyle gözaltına alınanlarla ilgili bazı detaylar ortaya çıkmaya başladı. Polis yetkilileri, İran elçilik görevlisi ya da gazeteci olarak Türkiye’ye girdiği anlaşılan İranlıların bazı PKK yöneticileriyle de irtibatlı olduklarını ileri sürdü. 

7 kişi tutuklandı

Erzurum savcılığının İran istihbarat örgütü Vevak’a yönelik gerçekleştirdiği operasyonla ilgili ilginç ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı. Eş zamanlı olarak gerçekleştirilen operasyonda Ağrı ’da 2, Van ’da 1 Iğdır ’da 5, Kocaeli’nde 1 kişi olmak üzere toplam 9 kişi İran ajanı oldukları iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Bu kişilerden 7’si tutuklandı. Ayrıca İran uyruklu Yaghoub Ahnoukhosh’un da operasyondan hemen önce İran ’a kaçtığı tespit edilmişti. Savcılığın konuyla ilgili yaptığı araştırma derinleştikçe ilginç bilgilere ulaştığı ortaya çıktı.

Ajan olduğu iddia edilen kişilerin PKK ’lı yöneticilerle irtibat halinde olduğu ve GPS yöntemiyle bazı asker ve polis noktalarının koordinatlarını örgüte verdiği belirtiliyor. Türkiye’nin Suriye politikasından rahatsız olan İran’ın, geçtiğimiz mart ayında Nevruz kutlamalarının yapıldığı tarihlerde en iyi 100 ajanını Doğu ve Güneydoğu bölgesine gönderdiği de iddialar arasında yer aldı. Ajanların, ayaklanma çıkaracak bilgileri derledikleri, gizli ve askeri belgeleri temin etmeye çalıştıkları, Suriyeli muhalifler ve AKP aleyhine faaliyet yürüttükleri ileri sürülüyor.

İstihbarat birimleri, ‘elçilik görevlisi’ ya da ‘gazeteci’ bölgeye gelen İranlıları da izlemeye aldı.

Kaynak: Radikal Gazetesi-01.09.0212

Davutoğlu BM’de sert konuştu: Vicdanınız rahat mı?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM’de Suriyeli mülteciler ile ilgili toplantıya katıldı. Güvenlik Konseyi’ne eleştiriler yönelten Davutoğlu, “Suriye’de her şey gözümüzün önünde oluyor. Rejim halkına karşı uçaklar, ağır silahlar kullanıyor. Artık daha fazla ne kadar seyredeceğiz” dedi. 

Vicdanınız rahat mı? 

Suriyeli mültecilerle ilgili düzenlenen BM toplantısında konuşan Ahmet Davutoğlu sert çıktı. Dökülen kanın durdurulması için kararlılık gösterilmediğini vurgulayan Davutoğlu, “Herşey gözümüzün önünde oluyor. Faaliyete geçmezsek biz de bu suça ortak olacağız. Vicdanımız rahat edecek mi?” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Birleşmiş Milletlerde yaptığı (BM) konuşmada Suriye hakkında sert açıklamalarda bulundu. BM Güvenlik Konseyi’nin Fransa’nın başkanlığında düzenlenen Suriyeli mülteciler hakkında düzenlediği toplantıya katılmak amacıyla gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sert mesajlar verdi, Davutoğlu, “Suriye’de dökülen kana son vermek için gerekli kararlılık gösterilmemiştir.” derken, Suriye’deki çatışmaların insani boyutuna dikkat çekti.

Güvenlik Konseyi’ni Suriye konusunda eleştiren Davutoğlu, “Konsey buradaki insanlık dramına son vermeyecek. Buradan sağlam bir karar tasarısı çıkmayacak. Buradaki tüm üyeler dışişleri bakanı düzeyinde değil. Suriye’de her şey gözümüzün önünde oluyor. Rejim, halkına karşı uçaklar ve ağır silahlar kullanıyor. Artık daha ne kadar bunu seyredeceğiz. Faaliyete geçmezsek biz de bu suça ortak olacağız. Vicdanımız bu duruma hareketsiz kalarak rahat edecek mi?” dedi. Mültecileri Türkiye’de ağırlamanın bedelinin 300 milyon doları aştığını belirten Davutoğlu, ‘BM bölgedeki kampları ziyaret etmeli, Kaçan Suriyelilere uluslararası yardım için adım atılması gerek.’ dedi.

BM için büyük zaaf 

Ahmet Davutoğlu, konuşmasında Suriye’ye insani yardım konusunda mutabakat sağlayamayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’ni de sert bir dile eleştirdi. BMGK’nin zamanında karar alamamasının bedelini sivillerin ödediğini ifade etti. Önceki yıllarda Gazze, Halepçe ve Srebrenica yaşananlara geç müdahale edilmesinin bedelini yine sivillerin ödediğini hatırlatan Davutoğlu “BMGK bir karar alamadığı için Suriye halkı şuan bir bedel ödüyor. Biz bu bedelin ödenmemesi için Türkiye olarak diplomatik ve insanı çabayı göstermeye devam edeceğiz.” dedi.

İlk defa Suriye konusunun mülteci ve insani boyutunun bu kadar kapsamlı bir şekilde ele alındığını belirten Bakan Davutoğlu “Beklentimiz böyle insani bir konuda bari Güvenlik Konseyi üyelerinin anlaşmasıydı. Hani politik konuda anlaşmazsızlık bir nebze olsun anlaşılabilir, ama milyonlarca Suriyeli BMGK’tan güçlü bir insani mesaj beklerken bu konuda mutabakatın sağlanamamış olması BM için büyük bir zaaftır. Bu anlamda tarihi bir fırsat kaçmıştır. Biz Türkiye olarak en başından itibaren tarih boyu beraber yaşadığımız Suriyeli kardeşlerimizin hangi etnik ve dini gruptan gelmiş olursa olsun hep onları bağrımıza bastık ve basmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.

Suriye‘nin geleceği New York’ta belirlenmeyecek 

Suriye’nin geleceği on binlerce kilometre uzaklıkta New York’ta belirlenmeyeceğine dikkat çeken Ahmet Davutoğlu “Suriye’nin geleceği Suriye halkı tarafından belirlenecek. Bu konuda duyarsız kalmış olanların bile mültecilerin durumunu yerinde görsünler istiyoruz.” şeklinde davette bulundu.

Bu konuda ikinci öneri maddesi olarak yerinden edilmişlerin Suriye’deki kamplarda barınması için tedbir alınması gerektiğine değinen Davutoğlu “Daha fazla insanın Suriye’den dışarı gitmektense içerde insani yardım koridorunun ve bağlantının sağlanabileceği kamplarda kalmasını sağlamak lazım. Böylece mülteci akının engellenmesi sağlanmış olur. Üçüncü madde olarak BMGK’nin çok kararlı bir tutumla hava operasyonlarına son verilmesini talep etmesi ve bu konuda kararlı bir tutum sergilemesi gerekir. Çünkü mülteci akımının en büyük nedeni şehirlerdeki hava bombardımanıdır. 4. madde olarak da yerinden edilmişlerin içerde yerleştirilmesi konusunda ilerleme sağlanmaması halinde buna paralel olarak uluslararası bir inisiyatifin başlatılması ve komşu ülkelere gelmeden insani ve tıbbi yardımın sağlanması lazım.” dedi

Kaynak: Milat Gazetesi-01.09.2012

İran'dan yine küstahça bir tehdit: Akan kanın sorumlusu Türkiye’dir

Tahran, Suriye’de Beşar Esad rejiminin arkasındaki duruşunu aynen sürdürürken, Türkiye’yi suçlamaya devam ediyor.

İran Meclis Başkanı Ali Laricani, Suriye muhalefetine destek veren ülkeler arasında gösterdiği Türkiye’nin iç savaşı körüklediğini söyledi. Amerikalı gazeteci-yazar Barbara Slavin ile konuşan Laricani, ABD, Türkiye ve bölgedeki bazı Arap ülkelerini, Suriye’de dökülen kanın sorumlusu olarak gösterdi. “İran’ın önemli liderleri arasında yer alan” Laricani, bu ülkeleri, Suriye’ye silah göndermek, mali kaynak sağlamak, siyaset ve medya desteği vermekle suçladı.

Laricani, “Kan dökülmesinin sorumlusu yeni bir Bingazi yaratmak isteyen bu ülkelere ait” dedi. İran’ın müttefiki olan Beşar Esad’ı terk etmeyeceğini belirten Laricani, Suriye’de sorunun barışçı çözümünü istediklerini kaydetti.

Laricani, Suriye’deki konunun bir demokrasi meselesi olmadığını ifade ederek, muhalif güçlere destek veren bazı Arap ülkelerinde kadınların araba kullanmasının bile yasak olduğunu söyledi.

Kaynak: Haber Türk-01.09.2012

‘Kudüs Gücü’ Nedim Şener’i öldürüp suçu hükümetin üstüne atacak

Star Gazetesi eski yazarı Hayrullah Mahmud Özgür, gazeteci Nedim Şener’e suikast yapılacağı iddiasında bulundu.

Özgür bu iddiasına İran’ın dini lideri Hamaney’in Türkiye’de sarsıcı eylemlere imza atacağı iddialarını referans göstererek, bir ölüm listesinin hazırlandığını, bu listenin en tepesinde de Nedim Şener’in olduğunu öne sürdü.
Özgür, Türkiye içine sızan Hamaney militanlarının Nedim Şener’e suikast düzenleyerek suçu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üstüne atacakları ve bu yolla Türk hükümetini zor durumda bırakmayı amaçladıklarını iddia etti.

2010'da, İran’da 10 yaşından küçük 716 kız kocaya verildi

İran’da aileler borçlarını ödeyebilmek bilmedikleri yaşlı erkeklere baba kızlarını kocaya veriyorlar. www.DAK.org-a bilgiye göre, bu konuda İran’ın Çocuk haklarını Savunma Derneği Başkanı Fərşid Yazdani konuştu.

O açıklamada, 2009 yılında 15 yaşından küçük 43 bin 459 kız, 10 yaşından küçük ise 449 kız evlendirildi. “2010 yılında ise 10 yaşından küçük evlendirilen kızların sayısı 716 kişi oldu. Ülkede erken evlilik oranlarının çoğalması yoksulluğun artmasıyla ilgilidir. Bu ise boşanma sayısının artmasına, intiharlara ve ahlaksızlıklara neden oluyor“ Bu arada, İran’da 13 yaşından küçük kızlar babalarının ve mahkemenin icazəsilə kocaya verilebilir.

Humeyni’den sapıklıklara izin veren fetvalar

İran’ın küçük yaştaki çocukları evlendirmesi ile ilgili olarak daha önce sitemizde Şia lideri Ayetullah Humeyni’nin fetvası yer almıştı.

Nikah kılıflı zina olan mutayı helalleştiren fetvalar yayınlayan Şia’nın ruhani lideri Ayetullah Humeyni, “Tahrir’ul Vesile” kitabında, benzer şekilde kişinin 9 yaşında bir kız çocuğuna şehvetle bakmasında, dokunmasında ve sarılmasında bir sakıncanın bulunmadığı, ayrıca kişinin eşiyle arkadan ilişkiye girmesinin helal olduğu” fetvalarını vermiştir.

Iğdır'da 'İranlı ajan' operasyon

Iğdır merkezli gerçekleştirilen ajan operasyonunda İran’a bağlı çalıştığı tespit edilen 9 kişi gözaltına alındı. Dün sabah saatlerinde 10 adrese eşzamanlı operasyon düzenlendi. Iğdır’da 6, Ağrı’da 1, Van’da 1 ve Kocaeli Gebze’de 1 kişi gözaltına alındı. Şahısların sorgularının devam ettiği bildirildi.
 
İthamlar ağır

Şüphelilerin Hükümet aleyhine bilgi topladıkları, Doğu ve Güneydoğu’da halk hareketi başlatmaya yönelik gerekli olan bilgileri İran istihbarat örgütü SAVAMA’ya aktardıkları, Askeri birlikler, askeri personel, devlet binaları ve suriyeli muhaliflerle ilgili bilgileri ve fotoğrafları sızdırdıkları iddia ediliyor.

Ajanların ayrıca PKK’lılarla da görüştükleri ve elde ettikleri bilgileri SAVAMA’ya aktardıkları da gelen bilgiler arasında. Ajanların Iğdır Emniyet müdürlüğüne yapılan roketatarlı saldırıyla bağlantılı olabilecekleri bildiriliyor.

Iğdır’da ajanlara yönelik 2. operasyon

İstihbarat birimlerini harekete geçiren şüphelilere yönelik soruşturma, yaklaşık 1 yıl önce 04 D 3759 plakalı bir minibüsün içinden, Iğdır İl Jandarma Komutanlığı’na ait binanın fotoğraflarının çekildiğini tespit edilmesiyle başladı. Polisler, takibe aldıkları minibüsü şehir merkezi dışında durdurarak, içindeki İran uyruklu 2 şüpheliyi gözaltına aldı. Shahram Zargham Kohei ve Mohammed Reza Esmaeılpour Ali Malek isimli İranlı şüphelilerin bölgede stratejik öneme sahip birçok askeri birlik ve polis merkezinin fotoğraflarını çektiği tespit edildi.

Bahane: “Fotoğrafları Asansör firması için çektik”

Kohei, ilk ifadesinde İran’da faaliyet gösteren bir asansör firmasında çalıştıklarını ve büyük binaların resmini asansör yapmak için çektiklerini iddia etti. Ancak savcılık savunmayı yetersiz bularak, Kohei ve Malek’i, TCK’nın 327’nci maddesinde yer alan, “devlet güvenliğine ait bilgileri temin etme ve sızdırma” suçundan tutukladı.

Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı kararıyla, şüphelilerle bağlantısı olanlar takibe alındı. İran’dan Türkiye’ye aynı dönemde giren Iğdır’a yerleşen 2 kişinin de, Suriye’de yaşanan olayların ardından sık sık Doğu ve Güneydoğu illerine giderek bazı PKK’lılarla iletişime geçtiği tespit edildi.İran istihbarat örgütü SAVAMA’ya bilgi aktardığı belirtilen Yaghoup Ahnoukhosh ise sınırdan İran’a kaçtı.

Evlerde Kaleşnikof tüfek ve istihbarat notları bulundu

Şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda bir Kalaşnikof otomatik tüfek, 1 av tüfeği ve İran’la yapılan çok sayıda gizli yazışmaya ait dokümanlar ile bazı PKK’lılarla yapılan telefon görüşmeleri kayıtları bulundu.

Hamaney Kudüs Gücü’ne 'Türkiye’ye saldırın' emri verdi

İran’ın dini lideri Hamaney‘in, Esad’ı devirme girişimlerine misilleme olarak, Kudüs Gücü’ne Suriyeli muhalifleri destekleyen ülkelerde terör saldırıları düzenleme talimatı verdiği ileri sürüldü.

Telegraph Gazetesi’nin haberine göre Hamaney, geçtiğimiz günlerde başkent Tahran’da düzenlenen Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında, Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nden, muhalif destekçilerine karşı harekete geçmesini istedi. Konseyin hazırladığı raporda, Suriye’de Esad’ın devrilmesinin ardından İran’ın, Lübnan’daki Hizbullah örgütüne erişim imkânının kısıtlanacağı belirtildi.

“Kırmızı çizgilerimizi hatırlatın”

Raporun sonuç bölümünde, İran rejiminin Batı’ya ‘kırmızı çizgilerini’ göstermesi gerektiği, böylece Suriyeli muhalifleri destekleyen ABD, İsrail, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’a, ‘eylemlerinin cezasız kalmayacağı’ konusunda bir uyarı gönderilmiş olacağı vurgulandı.

Kudüs Gücü, geçtiğimiz yıllarda batılı hedeflere yönelik gerçekleştirilen terör eylemlerinden sorumlu tutuluyor. Geçen yıl Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi’ne yönelik başarısız suikast girişiminin ve Şubat ayında Eurovision Şarkı Yarışması için Azerbaycan’da bulunan İsrailli diplomatlara hedef alan bombalı saldırıların arkasında Kudüs Gücü’nün olduğu ileri sürülmüştü.

“Kudüs gücü toparlanıyor” 

Özellikle Kudüs Gücü’ne bağlı ‘Birim 400′ adlı organziasyonun İran’ın saldırılarının asıl taşıyıcısı olduğu iddia ediliyor. Daily Telegraph’a konuşan bir batılı istihbarat yetkilisi ‘Birim 400 son dönemdeki İran operasyonlarının tamamını gerçekleştiren birim. Tahran, Suriye’deki ayaklanmayı etkilemekle suçladığı Batı’ya karşı misilleme yapmayı aömaçlıyor dedi.

Gaziantep’i örnek gösterdi

İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi, Gaziantep’teki terör saldırısına değinerek, Ankara’nın komşuları konusunda yürüttüğü politikayı gözden geçirmesi gerektiğini savundu. Parlamento haber ajansı ICANA’ya yaptığı açıklamada Gaziantep’teki terör saldırısına değinen Nakavi, “Türkiye, şimdi bir iç krizle karşı karşıya kalmış durumda. Ankara, Suriye’ye karışacağına ve bu ülke için düşmanca beyanat vereceğine kendi içişlerini çözmeye baksın” ifadesini kullandı.

“Suriye ile anlaşma geçerli”

Bu arada İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi ise Tahran ve Şam arasında var olan ortak savunma anlaşmasının hâlâ geçerli olduğunu, ancak Suriye yönetiminin bu konuda İran’dan bir talebi bulunmadığını dile getirdi.

İran İstihbarat Başkanı Hüseyin Taib de Vahidi’nin açıklamalarına paralel olarak “Esed’i desteklemek görevimiz” açıklaması yaptı.

Geçmişte Kudüs Gücü

İran’da “Şii-İslam Rejimi” kuranlar, öncelikle çevre ülkelere İslam devrimi ihraç etmeye kararlıydı. 

Humeyni’nin emriyle “Kudüs Ordusu” “Kudüs Gücü” adı verilen, Devrim Muhafızları ve SAVAMA’ya bağlı savaşçı birlikler kuruldu. Amaç çevre ülkelerde, Kudüs Gücüne bağlı silahlı birimler oluşturmak ve rejimi ihraç etmekti.

Kudüs Gücü görevlileri, komşu ülkelerden getirilen elemanları eğittiler. Türkiye’den eğitilen isimler, geçmişte silahlı eylemelere katılmış, hapiste yatıp çıkmış olan kişilerle bağlantı kurdu. Diğer taraftan, İran kültür merkezlerine gelip giden insanlardan militanlar devşirdiler. Geniş bir propaganda ve eleman kazanma ağı kurdular; dergiler çıkardılar, lokaller açtılar.

Devşirilem militanlar, İran’da askeri ve ideolojik eğitimler aldılar. Gerçekleştirecekleri suikastleri İslam adına gerçekleştireceklerine inandırıldılar.

Kudüs Gücü 1990-2000 yılları arasında İran adına çok büyük eylemler gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen eylemler bir taraftan siyasal islam’ın ve muhafazakarların baskı altında tutulmasını sağlarken, diğer taraftan 28 Şubat’ın zeminini hazırladı. İşte Kudüs Gücünün gerçekleştirdiği önemli eylemler;
  • 20 Aralık 1991’de Hürriyet Gazetesi’nin bombalanması.
  • 18 Haziran 1990 Diyanet’in bombalanması.
  • Ocak 1990 Muammer Aksoy’un suikasti
  • Ekim 1990- Bahriye ÜÇOK’un suikasti
  • Ocak 1993- Uğur Mumcu suikasti
  • Ekim 1999- Ahmet Taner Kışlalı suikasti

İran'dan, Gaziantep saldırısı ile ilgili dikkat çekici açıklama

İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Hüseyin Nakavi, Gaziantep’teki terör saldırısına değinerek, Ankara’dan komşuları Suriye konusunda yürüttüğü politikayı gözden geçirmesini talep etti.

Parlamento haber ajansı ICANA’ya konuşan Nakavi, Gaziantep’te önceki gün gerçekleşen bombalı saldırıyı değerlendirerek, Ankara’dan “Suriye’ye müdahale edeceğine kendi iç meselelerine yönelmesini” istedi.

Ankara’nın başta El Kaide olmak üzere Suriye’deki terör guruplarını desteklediğini öne süren İranlı parlamenter, “Türkiye’nin bu desteği sadece Suriye’deki günahsız insanların hayatını kaybetmesine neden olmuyor belki Türkiye verdiği bu destekle kendi güvenliğini de tehlikeye sokmuş oluyor” diye konuştu.

Nakavi, “Türkiye, şimdi bir iç krizle karşı karşıya kalmış durumdadır. Ankara, Suriye’ye karışacağına ve bu ülke için düşmanca beyanat vereceğine kendi iç işlerini çözmeye baksın ” ifadesini kullandı.

Nakavi, Türkiye’nin Suriye’nin iç işlerine müdahalesinin Ankara’nın zararına olacağını ileri sürdü.

Nakavi’nin açıklamalarıyla eş zamanlı olarak Hamaney’in Türkiye’de de yapılanması bulunduığu tahmin edilen Kudis gücüne Türkiye’ye saldırın emri verdiği iddia edildi.

İstihbarat Başkanı Hüseyin Taib de eş zamanlı olarak, Esedi desteklemek görevimiz açıklaması yaparken, İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi ise Tahran ve Şam arasında var olan ortak savunma anlaşmasının hâlâ geçerli olduğunu hatırlattı.

18 Ekim 2012 Perşembe

İran'ın 'Devrim Muhafızları' Suriye'de

Amerikan Wall Street Journal gazetesi, Suriye’de 1 7 aydır devam eden çatışmalarda Şam yönetimine sürekli destek veren İran’ın bu ülkeye, İran devrim muhafızlarından komutanlar ve elit birliğe mensup yüzlerce askerlerin gönderildiğini, bu açıklamanın da İranlı bir komutan tarafından yapıldığını yazdı.

Devrim Muhafızları komutanlarından General Salar Abnuş’un Daneshjoo Haber Ajansına yaptığı açıklamaları sayfalarına taşıyan gazete İranlı komutanın “Bugün savaşı tüm boyutlarıyla yaşıyoruz, Suriye’de askeri bir mücadele genel olarak da kültürel bir savaş veriyoruz” dediğini belirtti.

Kaynak: Vatan Gazetesi-29.08.2012

Suriye yönetiminin işlediği suçlar İsrail'i geçti

Lübnan İlerici Sosyalist Partisi Başkanı Velid Canbolat, Esed rejimini eleştirerek, “Suriye yönetiminin halkına karşı işlediği suçlar, İsrail’in Filistin’de işlediği suçları geçti” dedi.

Filistinlilerin katılması ironik’ 

Lübnan İlerici Sosyalist Partisi Başkanı Velid Canbolat, Esed rejimini eleştirdi. Canbolat, “Suriye yönetimine açık bir şekilde destek veren tarafların düzenlediği zirveye Filistinli yetkililerin katılması oldukça ironik bir durum. Suriye yönetiminin halkına karşı işlediği suçlar, İsrail’in Filistin’de işlediği suçlan geçti. ” dedi.

Canbolat, İran’da düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi’nin Suriye’deki katliamlara destek olan bir toplantıya dönüştüğünü söyledi.

Liderlere eleştiri

Zirveye katılan Arap liderleri de eleştiren Canbolat, “Devrimlerin ardından işbaşına gelen bazı liderler de halkının menfaatlerine uygun hareket etmek yerine, Suriye halkının her gün yüzlerce şehit, yaralı, tutuklu, kayıp ile taçlandırdığı devrim mücadelesinin önünde engel olan kişilerin yanında yer alıyorlar” diye konuştu.

İran'dan Esed’e koşulsuz destek

İran’ın ev sahipliğinde gerçekleşen 16. Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi Uzmanlar Toplantısı’ın nihai metni açıklandı. Metinde İsrail’e sert tepki gösterilirken, Baas rejiminin yaptığı katliamlara değinilmedi. Metnin bu şekilde oluşmasında Beşşar Esed’e koşulsuz destek ve lojistik sağlayan İran yönetiminin etkisi büyük.

İran’ın ev sahipliğinde yapılan 16. Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi Uzmanlar Toplantısı’nın nihai metninde, “Barış, güvenlik, istikrar, kalkınma, adalet ve eşitlik” mesajı verildi. Başkent Tahran’daki iki günlük toplantının ardından açıklanan nihai metinde, siyaset, ekonomi, bilim, ticaret, nükleer silahlar, terörizm ve güvenlik alanlarında bölgesel ve uluslararası gelişmeler ele alındı. Katılımcı ülkeler kalıcı barış, dostane ilişkiler, karşılıklı saygı esasına dayalı iş birliği mesajı verirken, metinde terörizm, savaş, zulüm, sömürü ve kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünya için tüm ülkelerin görev ve sorumluluklarına işaret edildi.

İran’a nükleer desteği 

Barış ve huzur içinde yaşanması için bağımsız ülkelerin içişlerine karışmama, tehdit ve güç kullanmadan kaçınmaya vurgu yapılan metinde, tek taraflı yaptırımlar ve tecrit politikaları kınandı. Metinde, nükleer silahların imhasına yönelik müzakere ve girişimlerin hızlandırılması konusunda görüş birliğine varılırken, İsrail’in sahip olduğu nükleer silahların oluşturduğu tehdidin altı çizildi. Zirve katılımcıları, “Orta Doğu’nun nükleer silahlardan arındırılması yönündeki İran’ın önerisine destek” vererek, her ülkeye barışçıl nükleer enerji elde etme hakkını veren uluslararası anlaşma ve sözleşmelere bağlılığın altını çizdi. Nihai metinde “Bilim ve teknoloji” genel başlığıyla internet ve kitle iletişim araçlarının kötü amaçlı kullanılmasının gelişmekte olan ülkelerin bu alanlardaki altyapısına zarar verdiğine vurgu yapıldı, bu konuda önlemler alınmasının gerekliliğine değinildi.

İsrail’e lanet, Esed’e sessiz destek 

Filistin topraklarında süre giden İsrail işgalinin uluslararası hukuk ve yasalara aykırı olduğu belirtilen metinde, Filistinli çocuk ve kadınların İsrail askerlerince öldürülmesi kınandı. Metinde, Suriye’deki sorunun çözümüne yönelik BM girişimlerine destek verildi, halka insani yardım malzemeleri ulaştırılmasının önemine vurgu yapıldı. Suriye’ye tek taraflı ABD yaptırımlarının kınandığı metinde, bu ülkeye yönelik tehdit ve dış müdahaleye karşı olunduğu belirtildi. Metinde, Bağlantısızlar Hareketi’nin yarım asırlık geçmişte emperyalizm, sömürü, ırkçılık, saldın, savaş ve işgallere karşı verdiği mücadele ile üye ülkelerin askeri paktlardan uzak durmasına da değinildi. Katılımcı ülke uzmanlarının iki günlük istişare ve müzakereler sonucu hazırladıktan nihai metnin, bugün dışişleri bakanlarının değerlendirmesine sunulacağı belirtildi. 16. Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi, bugün dışişleri bakanları düzeyinde çalışmalarına başlayacak ve 30-31 Ağustostaki liderler zirvesine hazırlık yapılacak.

Katliamlara ‘Bağlantısız’ destek 

Lübnan İlerici Sosyalist Partisi Başkanı Velid Canbolat, Esed rejimini eleştirerek, “Suriye yönetiminin halkına karşı işlediği suçlar, İsrail’in Filistin’de işlediği suçları geçti” dedi. İran’da düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi’ne ilişkin basın açıklamasında bulunan Canbolat, zirvenin Suriye’deki katliamlara destek olan bir toplantıya dönüştüğünü söyledi. Filistinli yetkililerin zirveye katılmasını eleştiren Canbolat, “Suriye yönetimine açık bir şekilde destek veren tarafların düzenlediği zirveye Filistinli yetkililerin katılması oldukça ironik bir durum. Suriye yönetiminin halkına karşı işlediği suçlar. İsrail’in Filistin’de işlediği suçlan geçti” ifadesini kullandı. Zirveye katılan Arap liderleri de eleştiren Canbolat, “Devrimlerin ardından işbaşına gelen bazı liderlerde halkının menfaatlerine uygun hareket etmek yerine, Suriye halkının her gün yüzlerce şehit, yaralı, tutuklu, kayıp ile taçlandırdığı devrim mücadelesinin önünde engel olan kişilerin yanında yer alıyorlar” diye konuştu.

Kaynak: Milat Gazetesi-29.08.2012

İran, Filistin’i bölme peşinde

İran’ın ev sahipliği yaptığı “Bağlantısızlar Hareketi” zirvesine Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın ardından, Gazze’deki Hamas hükümetinin Başbakanı İsmail Heniye’nin de katılma karan alması Filistin’i ikiye böldü. Toplantının zirve bölümüne Filistin’deki Hamas ve Fetih liderlerinin bir arada katılmayı planlaması ise Filistin’de yeni tartışmalara neden oldu.

Gazze’deki Hamas hükümetinin Başbakanı İsmail Heniye’nin Tahran’daki zirveye katılma kararı almasına tepki gösteren Filistin Başbakanı Selam Fayyad, Filistin resmi haber ajansı WAFA’ya yaptığı açıklamada, “Davete Heniye’nin katılmayı kabul etmesi milli mutabakat hükümeti arayışlarını hançerlemektir” dedi. Daha önce zirveye katılacağını açıklayan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın da son gelişmeler üzerine kararını gözden geçirmekte olduğu öğrenildi.

Son gelişmeler, Filistin’de Hamas ve Fetih arasında uzun zamandır kurulmaya çalışılan milli mutabakat hükümetinin durumunu olumsuz etkilerken, önceki hafta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, “seçim olmadan taraflar arasında bir birleşme olmayacak” ifadeleriyle birleşmeyi önkoşula bağlamıştı. Hamas yönetimi ise seçim takviminin Ramallah’taki Fetih yönetimi tarafından tek taraflı olarak belirlendiği gerekçesiyle seçimlerin şimdi yapılmasını istemiyor. Fayyad’ın açıklaması sonrasında, Kudüs’teki siyasi gözlemciler taraflar arasındaki görüş ayrılığının Tahran zirvesi nedeniyle büyüdüğüne dikkat çekildi.

Kaynak: Milat Gazetesi

Hedefte 'Erdoğan Hükümeti' mi var?

(İSMAİL KÜÇÜKKAYA/Akşam Gazetesi)          Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Rusya, İran ve Suriye’nin teröre destek verdiklerinin altını çizerek, PKK’yı gizli veya açıktan destekleyenler, devlete bir politika empoze etmeye çalıştıkları gibi, stratejik olarak iktidar değişikliği amaçlıyor olabileceklerine vurgu yaptı.

Küçükkaya’nın yazısının ilgili o bölümü

 Terör; ekonomik kriz ve yaygın yolsuzluk skandallarıyla birlikte Türkiye’de seçim sonuçlarını her zaman etkileyen en ciddi sorun.

Şehit sayısının artması iktidarların ömrünü belirleyen temel konuların başında gelir.

Terör olaylarının tırmanması geçici bir durum olmanın ötesine taşarsa siyasal sonuçlar üretmeye başlar.

Önümüzde üç yıl var ve her birinde seçim yapılacak.

PKK’yı gizli veya açıktan destekleyenler, devlete bir politika empoze etmeye çalıştıkları gibi, stratejik olarak iktidar değişikliği amaçlıyor da olabilirler. Muhtemelen de böyle.

‘Sandık maratonu’ gelecek yıl yerel seçimlerle başlayacak.

Ülkemize dair içeride veya dışarıda hesap yapanlar açısından belki de en kritik yarış önce belediyelerde sahnelenecek. Düşünün, belediyeler… İstanbul ve Ankara’sıyla, Diyarbakır ve Hakkari’siyle…

Teröre lojistik ve zihinsel destek veren uluslararası güç odaklarını gözümüzün önüne getirelim.

Eminim, Başbakan Erdoğan‘ın okuması da bu yönde.

Erdoğan, bütün seçim dönemlerine terörün görece azaldığı ve silahların sustuğu bir ortamda girmeyi başardı.
İç ve dış diplomasiyi, sandığın yaklaştığı her dönemde bir şekilde terörü marjinalize etmekte kullanabildi.

Demokratik iradenin şekillenmesi, terörden azade biçimde gerçekleştirilebildi.

Evet, kabul etmek gerekiyor ki; maruz kaldığımız terör aynı zamanda diplomatik silah olarak kullanılıyor.

Devlet adamları söyleyemese de biz gazeteciler için daha açık konuşma zamanı gelmiş gibi görünüyor.

Aslında bütün mesele Tahran’da düğümleniyor.

Şii İmparatorluğu’na kim karşı çıkıyor?

Arka planda Türkiye ile İran arasında 600 yıldır süren gizli mücadele yatıyor. Küresel sistem, İran’ın kurmaya çalıştığı Şii İmparatorluk için yine Türkleri öne sürüyor. Karşı blokta Rusya da var.

Ama Moskova asırlardır iştahını bir an bile kaybetmediği sıcak denizlere inme kartına sarılıyor.

Dünya alem biliyor, Rusya’nın bugün Suriye’de askeri deniz üssü var. Bu ne demek?

Şam düşerse Tahran düşer…

Tahran devrilirse Moskova çok ama çok büyük darbe alır.

Bir yıl önce neredeyse bitme noktasına gelen PKK terörünün yükselişine bu gözle bakalım.

Biz Suriye’de muhalefeti destekliyor muyuz?

Orada iç savaş var, bu ne anlama gelir?

Şam yönetiminin, Tahran’ın metotları gizli mi? Buna karşı ne yaparlar?

Peki ABD bunları bilmez mi?

Washington bu kez çok akıllı strateji uyguluyor, çok…

Şii İmparatorluğu, Yavuz Sultan Selim-Şah İsmail döneminden bu yana bitmeyen kabustur Anadolu için.

Asırlarca Osmanlı İmparatorluğu set çekmişti Şiilere karşı.

Şimdi de Cumhuriyet Türkiye’si ön planda.

27.08.2012

Sınır dışındaki tek Türk toprağı: 'Caber Kalesi'

Caber Kalesi, Türkiye’nin Türkiye sınırları dışında sahip olduğu tek kara parçasıdır. Suriye’nin kuzeyinde ve Fırat nehrinin sol kıyısında kalan bu kalede 1921 yılından beri Türk Bayrağı dalgalanmaktadır.

Suriye’nin Halep şehrine 120 kilometre mesafedeki Türk toprağı Caber Kalesi, 20. Zırhlı Tugayı 3.Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburuna bağlı bir manga asker tarafından korunuyor.

Osmanlı Devleti zamanında Rakka kazasına bağlı bir nahiye olan Caber Kalesi, 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine, 1918 yılı sonlarına doğru İngiliz Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, daha sonra, Birleşmiş Milletler Cemiyeti kararı ile Fransız mandası altına giren Suriye Devleti sınırları içerisinde kalmıştır.

Caber Kalesi Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in dedesi Süleyman Şah’ın mezarı bulunan kaledeki türbe 2.Abdülhamit devrinde yeniden yaptırıldı. Caber Kalesi’nin de içinde bulunduğu bölge 1.Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru İngilizler tarafından işgal edildi. Daha sonra ise bölge, Suriye’ye bağlanarak Fransız mandasına bırakıldı.

Türkler için büyük manevi değer taşıyan Caber Kalesi, Fransa ile TBMM Hükümeti arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması’nın 9. maddesi gereğince, Türk Mezarı adı altında Türkiye’ye bırakılarak, Türkiye’ye muhafız bulundurma ve Türk bayrağını çekme hakkı tanındı.

09 Haziran 2010, Çarşamba Türkiye ile Suriye heyetleri arasında 1956 yılında Halep’te yapılan üst seviyede bir toplantıda düzenlenen tutanağın 13 ve 14 ncü maddelerinde türbe için gönderilecek ihtiram kıtasının her ayın 7′sinde değiştirilmesi kabul edilmiştir. Günümüzde her ayın 7 ve 20 sinde karakolun ikmali sağlanmakta ve personel değişimi yapılmaktadır.

Genelkurmay Başkanlığı, Suriye’deki kaleyi koruyan asker sayısını 2 katına çıkarırken, Çevre ve Orman Bakanlığı da kalenin fiziki dayanıklılığını artırmak için ek önlemler aldı. Türbenin çevresinde beton duvar örülerek taşlarla kaplandı. Mevcut karakol binası yıkılarak ihtiyaçlara cevap verecek modern bir karakol binası yapıldı. Türbenin çevresine de yine Türkiye’den getirtilen ağaçlar ve çimler ekildi. Suriye’de yaşanan olaylar ve iki ülke arasındaki kriz nedeniyle asker sevkiyatlarındaki güvenlik önlemleri de üst seviyeye taşındı. Şanlıurfa’dan gönderilen askerlerin nakliyesi artık zırhlı araçlarla karadan yapılacak.

30 asker koruyacak 

Daha önce 15 civarında askerin bulunduğu türbede, Suriye’de yaşanan olaylar sonrası güvenlik önlemleri kapsamında asker sayısının 30′a çıkarıldığı öğrenildi. Şanlıurfa’daki 20′nci Zırhlı Tugay Komutanlığı’ndan gönderilen Türk askerlerinin nöbet değişimi 2 haftada bir yapılıyor. Daha önce helikopterlerle yapılan asker değişimi de güvenlik gerekçeleriyle karadan gerçekleştiriliyor. Helikopterin düşürülme ihtimali göz önünde bulundurulduğu için asker sevkiyatının zırhlı araçlarla karadan yapılacağı öğrenildi.


Süleyman Şah ve 2 Muhafızı gömülü

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in dedesi olan Süleyman Şah, 1086′da 2 muhafızı ile birlikte Fırat Nehri’ni geçerken şehit olunca, bölgede bulunan Caber Kalesi’nde toprağa verildi. Yavuz Sultan Selim tarafından Süleyman Şah adına yapılan türbe, 1921′de Fransızlar ile yapılan Ankara Antlaşması sonrası Suriye topraklarında kaldı. Ancak, türbenin bulunduğu alanın Türkiye toprağı olduğu ve Türk bayrağının dalgalandırıp, muhafız bulundurması kabul edildi. 1973′te Tabka Barajı altında kalmaması için Karakozak mevkiinde bulunan şu anki yerine taşınan türbede Süleyman Şah ve iki muhafızının mezarları bulunuyor.



Türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde modern bir karakol yaptırıldı. 1939 yılında ise eski türbe tamiri imkânsız hâle geldiği için tarihi özelliğine uygun olarak, karakolun yanında yeni bir türbe inşa edilerek, mezar buraya nakledildi.

Türkiye ile Suriye heyetleri arasında 1956 yılında Halep’te yapılan üst seviyede bir toplantıda düzenlenen tutanağın 13 ve 14 ncü maddelerinde türbe için gönderilecek ihtiram kıtasının her ayın 7 sinde değiştirilmesi kabul edilmiştir. Günümüzde her ayın 7 ve 20 sinde karakolun ikmali sağlanmakta ve personel değişimi yapılmaktadır.



Türkiye Cumhuriyeti 20. Zırhlı Tugayı 3.Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburuna bağlı bir manga asker tarafından korunmaktadır.

'Şebbiha kılıklılar kesinlikle İran’ın 'Devrim Muhafızları’

(ERDAL ŞİMŞEK/Milat Gazetesi)          “Türkmen General dostum yeni fotoğraflar gönderdi. Telefonla katliamın iç yüzünü anlattı. Köye baskın yapanlar Şebbiha. Ama Köylülerin anlamadığı bir dili konuşuyorlarmış. (Suriye’de söz konusu olan bölgede Kürtler Türkmenler ve Araplar birbirlerinin dillerini bilirler.) Ve general dostumun tahminine göre Şebbiha kılıklılar, kesinlikle İran’dan gelen Devrim Muhafızları.”

Milat Gazetesi yazarı Erdal Şimşek’in O yazısının tamamı:

Önceki gece Devrim Muhafızları-Hizbullah-Şebbiha triosunun Şam ve Türkmen köy ve kasabalarında giriştiği katliamların görüntüleri geldi bu Türkmen dosttan. Bu dostum, BAAS’çıydı. Esed ordusunda yüksek rütbeli Türkmen bir subaydı. Bir yıl boyunca telefonla bile kavga eder oluyorduk. Hep direnişin emperyalizm işi olduğuna inanıyordu. Ancak ateş onun ocağına düşünce gözleri açıldı. Ait olduğu kasaba direnişe katılmamıştı. Ama sadece Sünni ve Türkmen oldukları için Şebbiha bir gece onun kasabasında katliam yapmış, kendi ailesinden 8 kişi öldürülmüştü.

Ve bir süre sonra kendisini direniş cephesinde buldu. Şu anda önemli bir birliği yönetiyor. Takılıyorum kendisine, “emperyalistler mi seni direnişçi yaptı” diye.

General dostum yeni fotoğraflar gönderdi. Telefonla katliamın iç yüzünü anlattı. Köye baskın yapanlar Şebbiha. Ama Köylülerin anlamadığı bir dili konuşuyorlarmış. (Suriye’de söz konusu olan bölgede Kürtler Türkmenler ve Araplar birbirlerinin dillerini bilirler.) Ve general dostumun tahminine göre Şebbiha kılıklılar, kesinlikle İran’dan gelen Devrim Muhafızları.

Suriye’deki vahşeti izliyor musunuz bilmiyorum. Özellikle parçalanan çocuk cesetlerini?

Son iki yıldır bizler Ramazan’ın keyfini, bayramın eğlencesini yaşarken, burnumuzun dibinde, hemen aşağımızdaki eski vilayetimizde her dakikada bir insan öldürülüyor.

Suriye’deki Esed vahşetini izledikçe, aklıma koalisyon güçlerinin Irak’ta işledikleri cinayetler geliyor. Birebir şahit olduğum onlarca yüzlerce cinayet ve katliam…

Felluce, Azamiye, Kerbela, Necef, Telafer, Diyala, Bakuba… Irak’ın kanlı gözyaşlarına buralarda şahid oldum, yaşadım.

Gazze’deki vahşetler neredeyse artık kanıksanır oldu. Beyt Hanun Hastanesi’ndeki gencecik anaların Siyonist Yahudi kurşunları ile ölen bebeklerinin kundaklarını sıkı sıkıya sarmaları, bağırlarına basıp feryad figan etmeleri geldi gözlerimin önüne bir an.

Hele hele Refah Mülteci Kampı’nda düğün gecesi ve düğün anında terörist İsrail’in bombalı saldırısında ölen nişanlısının alnındaki kanı “düğün mendili” ile silmeye çalışan kızın gözyaşlarını asla ama asla unutmayacağım.

Fakat gelen fotoğraflar, birebir yaşadığım bu vahşetlere rağmen, Suriye’den gelen 190 civarındaki ölmüş bebek ve çocuk görüntüleri hepsinden daha kahrediciydi.

En unutamayacağım facialardan biri de Bağdat’ın Sadr semtindeki İmam Ali Hastanesi’nin bahçesinde sedyede son nefesini veren kız çocuğu ile gözlerinden deryalar akan annenin bakışlarıydı.

O güne dek gördüğüm, tanık olduğum, on binlerce ölümün en parçalayanıydı.  Son bakış ve veda böyle acıtıyordu insanı galiba.

Acısından kurtulmak için korkarak giden bir kız çocuğu ile yüreğinin kopmasına dayanamayan bir annenin duygularının bakışlarda birleştiği andaki kahrı bir daha yaşayacağımı hiç sanmıyordum.

Ama Esed adlı katil, bunu tam bir buçuk yıldır bize neredeyse her gün yaşatıyor. Özellikle son Ramazan ayından beri bu acıyı her gün her naat bize yaşatıyor. Bu satırları yazdığımda ve sizin de okuduğunuz şu anda Suriye’de en az iki çocuk askerler, Şebbihalar, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah tarafından öldürülüyordur.

Suriyeli bir dostumdan fotoğraflar ve görüntüler geldi. Yürek paralayan görüntüler.

Bacakları kopmuş iki üç yaşındaki bir çocuğun feryadı sel olup gözlerimden akarken, içeriden Ahmed Şamil’in ağlama sesi geliyor.

Deliye döndüm. Bir an sanki bomba bacakları kopmuş çocuğun evine değil de İstanbul’a benim evime düşmüş gibi. Mermi hızı ile Ahmed Şamil’in odasına koştum. Beni görünce, “baba süt ver” dedi.

Saat gecenin üçü. Ahmed Şamil’in süt saati. Ama Şamlı o çocuğun ölüm saati.

Allahım bu nasıl bir çelişki. Bu nasıl bir dünya? Biz ne hatalar ettik de bu kadar ağır imtihana tabi tutuyorsun.
Anne baba olan herkesi ama her kesi bir anlık düşünmeye davet ediyorum. Rica ediyorum, Allah Muhammed aşkına bir dakikalığına paramparça olmuş, son nefesini inleyerek vermekte olan Suriyeli bebeklerin, çocukların yüzlerinde kendi çocuklarının gözünü görün. Lütfen, bir anlık dahi olsa bunu deneyin.

Ve imkânınız varsa Allah rızası için beş lira, on lira demeden Özgür Suriye Ordusu’na, direnişçilere “Nakdi yardım”da bulunun. Emin olun gönderdiğiniz beş lira on liralar, bizim çocuklarla adaş olan, birçok Ahmed, Muhammed, Ali, Hasan, Hüseyin, Kemal, Yunus, Kerim, Cüneyt’in hayatının kurtulmasına vesile olacak.

İnanın, 10 Dolar’a satın alınan bir Kaleş mermisinin birkaç yüz binlik İsrail tankını durdurduğuna şahid oldu bu gözler.

Vallahi, 250 Dolarlık mühimmatın bir Amerikan birliğini hallaç pamuğuna çevirdiğine şahid oldu bu gözler.

2 dolarlık bir M310 single shot Target mermisinin onlarca milyon dolarlık Black Hawk’i düşürdüğüne şahitlik ettik.

Özgür Suriye Ordusu, Batı’ya boyun eğmedi. Buna inanın. Bunun açık delili de Fransa Cumhurbaşkanı’nın muhaliflerin hemen hükûmet kurma isteğidir. Muhalefet dediği, kendisi ile işbirliği yapan Menaf Tlas ve ekibidir. Batı’nın derdi yiğitler topluluğu olan Özgür Suriye Ordusu’nu egale etmektir. Onların umurunda mı her gün yüzlerce Suriyeli çocuğun öldüğü?

Ve inanın Özgür Suriye Ordusu direniş ve kurtuluş savaşını bu şiddetle yürütebilirse Beşşar Esed Kasım ayını kesinlikle görmeyecektir. Ve bildiğiniz gibi bütün savaşlar para ile yürütülüyor.

Özgür Suriye Ordusu’na verilen her kuruş, Suriye’nin Batı’nın sömürgesi olmaktan bir adım daha da uzaklaştıracağı gibi sayısız çocuğun öldürülmesine engel olacaktır.

29.08.2012

Halkını katleden Esed’e bir darbe de İİT’den

Halkını katleden zalim Esed, hen gün yalnızlaşıyor. Mekke’de toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı, yapılan tüm girişimlere rağmen ülkesindeki şiddete son vermeyen Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. İİT Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu, “Suriye’nin bundan sonra Teşkilat içinde adım atması imkansız” dedi.

İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) Mekke’deki 4. Olağanüstü Zirve’si sona erdi. Zirvede, Suriye’nin üyeliği askıya alındı. İİT Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu, “Suriye’nin bundan sonra Teşkilat içinde adım atması imkansız” dedi.

Mekke’de Kral Abdullah’ın Safa Sarayı’nda önceki gün başlayan ve dün sabaha karşı sonuçlanan zirvede, Suriye’nin üyeliğinin askıya alınmasına karar verildi, Genel Sekreter İhsanoğlu, bir açıklama yaparak, “Suriye’nin bundan sona Teşkilat içinde adım atması imkansız” dedi.

Zirveye İslam ülkelerinden devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar düzeyinde katılım gerçekleşirken, kapanış bildirisinde Suriye’nin üyeliğinin resmen askıya alındığı ifadesi yer aldı. İİT tarihinde, üyeliği askıya alınma kararı geçmişte sadece Mısır ve Afganistan için verilmişti.

Genel Sekreter İhsanoğlu zirve sonrası gazetecilere yaptığı açıklamalarda; toplantının çok canlı bir şekilde geçtiğini, Suriye hakkındaki karara “İran’ın sadece itiraz ettiğini ancak daha ciddi bir direniş göstermediğini” söyledi. İhsanoğlu, Suriye’nin bundan sonraki hiçbir İİT toplantısına katılamayacağını ve Birleşmiş Milletler’den sonra dünyanın en çok üye devlete sahip teşkilatı olan İİT’de söz sahibi olma şansını kaçırdığını ifade etti. Suriye yönetiminin, tüm barış girişimlerine rağmen kapılarını kapatmayı tercih ettiğini kaydeden İhsanoğlu, buna rağmen Suriye’de akan kanın durdurulması için çalışmaların süreceğini söyledi.

Genel Sekreter, İİT zirvesinde Suriye’nin yanısıra Myanmar’daki gelişmelerin de geniş biçimde ele alındığını bildirirken, Filistin, Kudüs, Mali gibi ülkelerin sorunlarının da masaya yatırıldığını ifade etti. İhsanoğlu, Myanmar’a İİT tarafından gönderilen heyetin çalışma raporlarının incelenmesinden sonra, Myanmar Cumhurbaşkanı Thein Sein’in olayların yerinde incelenmesi için gönderdiği davetin de değerlendirileceğini bildirdi. Öte yandan Azerbaycan, İslam İşbirliği Teşkilatının (ÜT) Suriye ile ilgili aldığı kararı desteklediğini bildirdi.

Kaynak: Yeni Akit Gazetesi-17.08.2012

Esed, Filistin kampını vurdu

İsrail zulmünü aratmayan Esed yönetiminin kullandığı roket ve havan mermiler, Şam’da bulunan Yermük Filistin Mülteci Kampını vurdu. Baas saldırılarında şu ana kadar 215 Filistinli öldürüldü. Suriye’deki durum, muhalefet ile devlet güvenlik güçleri arasındaki bir çatışma olmaktan çıktı. Türkiye sınırında 2 kenti bombalayan Baas, ülkede resmen kıyım yapıyor.

Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yerleşim yerlerine roket ve havan mermilerinin düşmesi sonucu 25 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Filistin Enformasyon Merkezi’nden (FEM) yapılan açıklamaya göre, Esed yönetimine bağlı Şebbiha milislerinin düzenlediği saldırıda, Cemal Ebu’l Heyca adlı bir Filistinli mülteci ile kızı Hanin Heyca, evlerinin yakınına havan topu mermisinin düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

Mülteciler Lübnan’a kaçıyor 

FEM, mülteci kapına gece boyunca devam eden roket saldırılarının sürdüğünü ve şu ana kadar toplam 25 Filistinlinin hayatını kaybettiğinin tespit edildiğini bildirdi. Önceki gün akşam iftar saatinde başlayan saldırılar üzerine yüzlerce Filistinli mültecinin de yerlerini terk ederek Lübnan’a sığındığı belirtildi.

3 Ağustos’ta Esed yönetimine bağlı Şebbiha milislerinin Yermuk Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıda da 2′si çocuk 21 Filistinli hayatını kaybetmişti. Suriye Devrim Şehitleri Veritabanı’nın (SRMD) verilerine göre, 15 Mart 2011den bu yana Suriye’de devam eden olaylarda toplam 215 Filistinli Esed yönetimi güçlerince öldürüldü.

Ekmek kuyruğunda vahşet

Halep’in Kadi Asker Mahallesi’nde ekmek almak için bekleyen sivil halka yönelik düzenlenen saldırıda 25 kişinin hayatını kaybettiği 27 kişinin ise ağır yaralandığı bildirildi. Suriye Genel Devrim Konseyi (SRGC)yaşanan katliamın Esed rejiminin 18 aydır işlediği katliamların bir yenisi olduğunu kaydetti, SRGC, dünya kamuoyunu işlenen savaş suçlarına “dur” demeye çağırdı.

Kaynak: Milat Gazetesi-17.08.2012

İran'dan bir ‘Takiyye’ daha

Ankara’nın Suriye politikasını eleştiren, bir hafta önce “Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye gelir” şeklinde açıklama yaparak Türkiye’yi tehdit eden İran’ın Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, o sözlerinden çark ederek, “Bazı yanlış anlaşılmalar var, Türkiye İran’ın dostu ve destekçisidir” şeklinde açıklama yaptı.

İran Türkiye’nin düşmanlığından korkuyor

İran Ortadoğu’da taşlar yerinden oynadıkça pozisyon değiştirip, yeni pozisyonuna göre açıklamalar yapıyor.  Esed rejiminin yıkılması an meselesiyken, İran Türkiye’nin düşmanlığından korkuyor.

İran’ın Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi’nin ılımlı mesajlarına paralel olarak Irak Başbakanı Maliki’de benzer tarzda ılımlı mesajlar yolladı. Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük ziyaretiyle küplere binen Maliki bu kez Ahmet Davutoğlu’ndan “Kardeşim Ahmet” diyerek bahsetti.

Açıklamalar Takiyye kültürünün parçası

İran’dan ardı ardına gelen tutarsız açıklamalar aslında İran politikasının ve kültürünün ana damarlarından biri olan Takiyye kültürünün bir yansıması olarak okunmalı. Bilindiği gibi takiyye Osmanlı-Safevi ilişkilerinde Safevi hükümdarlarının dara düştüklerinde kullandıkları bir yöntemdi. Ayrıca Şia inanışında takiyye yapamayan bir Şii’nin eksik kaldığına inanılıyor.

Türkiye İran‘ın destekçisi

Tümgeneral Firuzabadi, Fars Haber Ajansı’na verdiği demeçte, geçen hafta içerisinde Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan’la ilgili sözlerine açıklık getirdi.

Konuşmalarında komşu ülkelerden “dostlarımız” olarak bahsettiğine dikkati çeken Firuzabadi, “İran’ın tüm komşularıyla iyi ilişkileri var. Bazı ihtilaflar ve yanlış anlaşılmalar komşularla iyi ilişkileri etkilemeyecek” dedi.

Türkiye ile uzun geçmişe dayanan ilişkilere sahip olduklarını anlatan Firuzabadi, Türkiye’nin İran’ın dostu ve destekçisi olduğunu söyledi.

Firuzabadi, Müslüman ülkelerle özellikle Türkiye ile ortak paydalar olduğunu belirtti ve bunu İslam dünyasının birliğine zemin olarak gördüklerini ifade etti.

Düne kadar, Türkiye’yi, Malatya’yı vurmakla tehdit eden Firuzabadi bu kez Kur’an’a sarıldı. Müslüman ülkeler arasındaki ihtilafın, Kur’an-ı Kerim’e aykırı olduğunu söyleyen Firuzabadi, dostane ilişkilerden, Müslümanların bölgede ve dünyada iktidarları için yararlanmak istediklerini kaydetti.

 15.08.2012

ABD: 'İran, Suriyeli milisleri eğitiyor'

ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, İran’ın Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a yardımcı olmak için Suriye’deki milislere eğitim verdiğini söyledi.

Depmsey söz konusu milislerle, çatışmalardan yorgun düşen Suriye Ordusu üzerindeki yükün hafifletilmesinin amaçlandığını belirtti.

İran Suriye’yi, yıkılmasına izin vermeyeceği bölgesel bir ittifakın parçası olarak tanımlamıştı.

Dempsey, neredeyse 18 aydır çarpışan Suriye rejimine bağlı güçlerin, “tükenmiş” olacağını vurguladı.

Dempsey, “İkmal, moral sorunları var, bu kadar uzun bir çatışma sonucu ortaya çıkabilecek tükenmişliği ve yorgunluğu yaşıyorlar” dedi.

ABD Genelkurmay Başkanı, İran’ın eğittiği milislerin Suriyeli Şiiler’den oluştuğunu ifade etti.

Suriye’de çoğunluğunu Sünniler’in oluşturduğu isyancıları, Sünni hanedanların yönetimde olduğu Suudi Arabistan ve Katar gibi Arap ülkeleri ve Türkiye destekliyor.

İran ise, Suriye’deki Alevi azınlığa mensup Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a destek veriyor.

Dempsey’le düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan ABD Savunma Bakanı Leon Panetta da, İran’ın Suriye rejimine yardım ettiğinin açık olduğunu söyledi.

Panetta, “İran’ın şu an böyle bir rol oynamaması gerektiğini düşünüyoruz. Suriye’deki cinayetlere yenileri ekleniyor ve nihayetinde yıkılacağını düşündüğümüz bir rejimi destekliyorlar” dedi.

Güvenli bölge seçeneği

Dempsey ayrıca Suriye’ye komşu Ürdün ve Türkiye’yle mülteci akınına karşı bir güvenli bölge oluşturma seçeneğini konuştuklarını söyledi.

Dempsey, “Böyle bir güvenli bölge, sadece bir tür uçuşa yasak alan oluşturulmasıyla mümkün olabilir. Ama tek taraflı bir şey yapmayı düşünmüyoruz” dedi.

General Dempsey ayrıca, muhalif güçlerin bir savaş uçağını düşürdüğünü de belirtti.

Ancak Dempsey, isyancıların karadan havaya füzeler gibi ağır silahlara sahip olduğuna dair bir işaret olmadığını savundu.

Dempsey, uçağın hafif silah ateşiyle düşürülmüş olabileceğini ifade etti.

Halep uğruna savaş

Suriye’deki şiddet son dönemde ülkenin en büyük iki kenti Şam ve Halep’e yayıldı.

Suriye ordusu, geçen ay muhaliflerin eline geçen Şam’ın bazı bölgelerin geri alınmasından sonra, Halep’te yeniden kontrolü sağlamaya çalışıyor.

Muhalifler dün, Halep’in Saif el Davla ve Selahaddin mahallelerinin top ateşine tutulduğunu bildirdi.

Şam’ın merkezindeki Kabun bölgesinde yaşayanların da, askeri operasyon korkusuyla evlerini terk ettiği belirtiliyor.

Öte yandan, geçen hafta taraf değiştiren eski Suriye Başbakanı Riyad Hicab, Suriye hükümetinin “ahlaki, mali ve askeri” bir çöküntü halinde olduğunu söyledi.

Ürdün’ün başkenti Amman’da konuşan Hicab, rejimin ülkenin sadece yüzde 30 kadarını kontrol edebildiğini belirtti.

Hicab ayrıca, ülke dışındaki muhaliflere birleşme, Suriye Ordusuna da halkın yanında durma çağrısında bulundu.

Kaynak: Bbc-15.08.2012