12 Haziran 2012 Salı

İşte Esad'ın bebek katilleri

Adı Şebbiha Milisleri. Görevleri kadın çocuk demeden Esad rejimine karşı gelen herkesi acımasızca katletmek! 

Özel olarak yetiştiriliyorlar

Suriye istihbaratı ile iç içe olan ve özel olarak yetiştirilen Şeb-bihaların ortak noktası acımasız olmaları. Hafız Esad döneminde kurulan Şebbihalar oğul Esad döneminde daha da güçlenmiş.

Suriye’de Beşar Esad’ı iktidarda tutan “Şebbihalar” (hayaletler) olarak adlandırılan katillei sizin için araştırdık. Suriye’de insanın kanını donduran vahşi katliamlar bu çetelerin eseri. Kollarında Esad’ın resmini dövme yaptıran bu insan azmanları, çocukların boğazlarının kesilmesi, kadınların öldürülmesi, insanların başlarına yakın mesafeden ateş açılması gibi kan dondurucu olaylar gerçekleştiriyorlar. Hula’da çoğunluğu çocuk ve kadın 108 sivili öldürenler de bu çeteler. Hula dışında geçen hafta Kusayr’da 12 işçiyle Kubeyr’de 78 köylüyü katledenlerin de bu çeteden oldukları ifade ediliyor.

Önce ordu, sonra onlar vuruyor

Suriye hükümetine bağlı Şebbihalar olarak adlandırılan milislerin katliam teknikleri ise insanın kanını donduruyor. Katillerin sistemi şöyle işliyor: “Esad’ın ordusu önce ağır bombardımanlarla şehirleri ve kasabaları top ve tank ateşine tutuyor. Ardından dadevreye giren Şebbihalar, evleri ve iş yerlerini tarayıp araçları ateşe veriyor. Aralarındaki keskin nişancılar ise kadın, çocuk, yaşlı demeden sivillere kurşun yağdırıyor. Sağ kalanlar ise boğazlanıyor.

Şebihalar rejim karşıtlarını bastırmada kullanıyor

Suriye istihbaratı El Muhaberat ve düzenli orduyla sürekli irtibat halindeki Şebihalar, göstericilere karşı düzenledikleri saldırılarıyla Esad rejimine zaman kazandırıyor. Babası Hafız Esad’in ölümünün ardından 2000 yılında Devlet Başkanı seçilen Beşar Esad döneminde Şebiha gücünün rejimle ilişkileri daha da arttı. Baba Esad tarafından daha önce kurulan Şebihalar rejim karşıtlarını bastırmada kullanıyor. Hem de daha acımasız şekilde!

Beşar Esad dövmeli canilere günlük 350 lira veriyor

Suriye rejiminin tüm pis işlerini AK-47 silahlar ve palalar taşıyan “Şebbihalar” adlı bu çeteler gerçekleştirirken, hükümet de bu şekilde katliamlarda rolünün olmadığını iddia etme imkanı buluyor. Şebbihalar genelde kamuflaj pantolonlar ve siyah tişörtler giyiyorlar. Nusayri olan milislere Suriye şartlarında rekor denebilecek rakamda günlük yaklaşık 350 TL ödeniyor. Londra’dan Suriye İnsan Hakları Ağı’nı idare eden Dr. Musab Azzavi, Şebbihalar için, “Bunlar canavar gibidirler. Kocaman kasları, gür sakalları, büyük göbekleri var. Vücut geliştirmek için steroid alırlar. Konuştuğumda çoğunun zeka seviyesinin de düşük olduğunu gördüm. Rejime körü körüne bağlıdırlar” diyor.


Kaynak: Türkiye Gazetesi-12.06.2012

Katliamın sürdüğü Suriye'de sokaklar cesetten geçilmiyor

İktidarını kaybetmek istemeyen Beşşar Esed yönetimi, Suriye halkına her türlü zulmü yapmaya devam ediyor. Hula ve Hama’da sivil katliam gerçekleştiren Esed’e bağlı askerlerin Humus ve İdlib’te de katliam gerçekleştirdiği gelen haberler arasında. 

Yerel aktivistler, Humus’un Kuseyr semtine dün sabahtan bu yana düzenlenen operasyonlarda ölü ve çok sayıda yaralının olduğu, halkın güvenlik nedeniyle güvenli yerlere kaçmaya çalıştığını kaydetti. Aktivistler ve bölgedeki görgü tanıkları, ordunun İdlib’in Maret El Numan ilçesine ağır silahlarla düzenlediği saldırılar sonrasında da sokak ortasında ondan fazla cesede rastladıklarını ve yoğun ateş nedeniyle cesetleri sokaklardan alamadıklarını, kentte bir insanlık dramının yaşandığını ifade ettiler.

Suriye Genel Devrim Konseyi, güvenlik güçlerinin ülke genelinde yönetim karşıtlarına yönelik düzenlediği operasyonlarda açılan ateşte 18 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Muhalif yapılanmalardan sorumlu olan konsey, güvenlik güçlerinin dün düzenlediği operasyonlarda, ülkenin kuzeyinde yer alan ve iki gündür yoğun operasyonların gerçekleştiği İdlib kentinde 10, orta kesimlerdeki Humus kentinde de 8 kişinin hayatını kaybettiğini ve çok sayıda kişinin de yaralandığını belirtti.

Bu arada yerel aktivistler, Humus’un Kuseyr semtine dün sabahtan bu yana düzenlenen operasyonlarda çok sayıda ölü ve yaralının olduğu ve yerleşim birimine düşen havan ve top mermisi sonucundan bazı evlerin yıkıldığı ve yangın çıktığını kaydetti.

Humus Telbise’de üç helikopterin bölgede keşif uçuşu yaptığını kaydeden aktivistler, Humus kentinin birçok semtinin yoğun ateş altında olduğunu ve halkın güvenlik nedeniyle güvenli yerlere kaçmaya çalıştığını söyledi. Aktivistler ve bölgedeki görgü tanıkları, ordunun dün İdlib’in Maret El Numan ilçesine ağır silahlarla düzenlediği saldırılar sonrasında sokak ortasında ondan fazla cesede rastladıklarını ve yoğun ateş nedeniyle cesetleri sokaklardan alamadıklarını, kentte bir insanlık dramının yaşandığını ifade ettiler.

Açılan tank ateşinde ve atılan havan mermilerinin yerleşim yerlerine düşmesiyle çok sayıda kişinin yaralandığını vurgulayan görgü tanıkları, yaralıların hemen tedaviye ihtiyaç duyduklarını ve tedavi edilmemeleri durumunda ölü sayısının artmasından endişe ettiklerini dile getirdi.

Öte yandan; Sham News Network haber ağı, ordunun ağır silahlarla Lazkiye’nin El Hafee ilçesini yeniden top ateşine tuttuğunu ve birkaç günden yana gerçekleşen operasyonlar nedeniyle kentte insani durumun iyi olmadığını belirtti. Ayrıca Humus’un Rastan ilçesindeki operasyonlarda çok sayıda ölü ve yaralının olduğu kaydediliyor.

Kaynak: Yeni Akit-11.06.2012

8 Haziran 2012 Cuma

Çıkacaksa çıksın

(İSMAİL YAŞA/Milat Gazetesi)

Suriye’de işlenen katliamların sayısını unuttuk artık. Vahşet sanki olağan hale geldi ve katliam haberleri sun’i gündem maddeleri arasında kendine yer dahi bulamıyor.

Katliamların her biri vahşette bir öncekini geride bırakırken dünyada ve Türkiye’de vurdumduymazlık havası tavan yapmış durumda.

Suriye’de çocuklar katliamlarda hayatını kaybederken dışarıdaki bir avuç duyarlı insan da hiçbir şey yapamamanın ve katliamlara engel olamamanın kahrından ölüyor.

Şebbiha çeteleri ise Suriye halkını dize getirememenin öfkesiyle kuduruyor ve her gün biraz daha vahşileşiyor.

El Houla’da yapılan katliama inanamamıştık, “Bunu yapan insan olamaz” diyorduk.

Çok daha kötüsü önceki gün Hama’nın El Qubeyr köyünde işlendi.

Yaşlı, kadın, çocuk demeden onlarca masum insan Beşşar’ın adamları tarafından vahşice katledildi.

El Houla’da minicik yavrular boğazlanarak öldürülmüştü.

El Qubeyr’de bir adım daha ileri giderek kurbanların bir kısmını diri diri yaktılar.

Şayet engel olunmazsa bir sonraki katliamın çok daha vahşi olmasından korkuluyor.

Bu arada Rusya, Annan Planı’nın başarısız olması üzerine yeni bir çözüm planı önermiş.

Moskova; AB ülkeleri, Türkiye ve İran’ın da katılacağı bir uluslararası toplantı yapılması çağrısında bulunmuş.

Rusya’nın denkleminde Suriye halkının yeri yok ve onun olmadığı hiçbir denklem de başarılı olamaz.

Moskova sadece Şebbiha çeteleri daha çok katliam işleyebilsin diye Baas rejimine vakit kazandırmaya çalışıyor, o kadar.

Değilse, Suriye halkı için Rusya’nın Baas rejiminden bir farkı kalmadı.

Rusya artık Suriye halkı ve Suriye halkının şanlı direnişine destek verenler için düşmanlar listesinin başında.

İran’ın ise çoktan o listede yer aldığını söylemeye dahi gerek yok.

Beşşar Esed ile pazarlığı reddeden Suriye halkı, Rusya ve İran ile amacı Baas rejimini korumak olan bir pazarlığa niye “evet” desin ki?

Suriye için artık ara çözüm yok.

Beşşar da rejimi de gidecek ve bugüne kadar işlenen katliamların hesabı sorulacak.

Suriye halkının “Beşşar gitsin ama rejiminin kurumları olduğu gibi kalsın” seçeneğini kabul edeceğini zanneden en hafif ifadeyle söylemek gerekirse ahmaktır.

Üstelik Mısır örneğini gördükten sonra…

Suriye halkı bunca şehit verdikten sonra en son ferdine kadar savaşmaya hazır.

Tehditlere ve şantajlara kulaklarını tıkamış, Allah’ın yardımıyla er ya da geç zafere ulaşacağına inanıyor.

“Bölge tümüyle karışır, iç savaş çıkar, mezhep savaşı çıkar” diyorlar ya…

Bunların hiçbirine aldırmıyor artık.

Suriye halkı, “Bölge karışmasın veya mezhep savaşı çıkmasın diye köleliği kabul edip zillete boyun mu eğelim?” diye soruyor.

Baas yandaşları ve İran lobisi “mezhep savaşı çıkar” gibi tehditler savurmaktan vazgeçsin.

Çünkü bir anlamı kalmadı.

Bölgeyi kimin ateşe atmak istediği ve kimin savaşı çıkarmaya çalıştığı belliyken Suriye halkına dönüp “En iyisi sen özgürlük talebinden vazgeç, yoksa bunlar bölgeyi karıştıracak ve mezhep savaşı çıkaracak” demek şantaja boyun eğmeye çağırmakla aynı anlama geliyor.

O günler artık geride kaldı ve korku duvarları çoktan yıkıldı.

Bölge insanı bir İsrail’den bir de sizden bıktı.

Sonuna kadar da sizinle savaşmaya hazır.

Ne çıkacaksa çıksın ve ne olacaksa olsun.

 Yetti be!

08.06.2012

Beşşar Esad er ya da geç gidecek

Hama’da 102 sivilin katledilmesi dünyanın sabrını taşırdı. Başbakan Erdoğan “Beşşar Esad er ya da geç gidecektir” derken, BM, ABD ve İngiltere “Dünya birlikte hareket etmeli” çağrısı yaptı.

Suriye’nin Humus Hula’da 108 kişinin öldürülmesinin ardından, bu kez de ülkenin batısındaki Hama’dan benzer bir katliam haberi geldi. Suriyeli muhalifler, Hama’ya bağlı Kubeyr ve Marzaf köylerinde, çok sayıda kadın ve çocuğun olduğu en az 102 kişinin Esad yanlısı güçler tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Katliam sırasında Hama’da olan bir aktivist, Şabbihaların köydeki herkesi öldürdüğünü, bunu da yakından kurşun sıkarak ve bıçaklayarak yaptıklarını anlattı.

Başbakan Erdoğan, Güney Afrika Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı Kgalema Petrus Motlanthe görüşmesinin ardından düzenlenen basın toplantısında, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak  “Dünya bugün Esad’ın karşısındadır. Böyle bir vahşet ancak Esad’a yakışır. Sessiz kalmayacağız. Beşşar Esad er ya da geç gidecektir” dedi.

‘Yemen modeli konuşulabilir’

Türkiye’nin ‘Yemen Modeli’ne nasıl baktığına ise Başbakan, “Şuandaki duruma göre masaya yatırılabilecek bir modeldir, üzerinde konuşulabilir, tartışılabilir. Tabii Suriye’nin bir Yemen olmadığını da göz ardı etmemeliyiz” şeklinde değerlendirdi.

BM: Tarif edilemez bir barbarlık

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, Genel Kurul’da yaptığı açıklamada Hama’da 78 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyı tarif edilemez bir barbarlık olarak niteleyip, Esad’ın tüm meşruiyetini kaybettiğini söyledi. BM-Arap Birliği’nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan ise Suriye’de şiddetin tırmanışa geçtiğini belirtip, “Dürüstçe söylemek gerekirse plan uygulanmaya konmadı” diye konuştu.

‘Suriye yönetimi ayakta kalamaz’

ABD ve İngiltere’den Hama’da yaşananların ardından Beşşar Esad yönetiminin meşru olmadığını vurgulayan açıklamalar geldi. İngiltere Başbakanı David Cameron da Suriye yönetiminin yasadışı olduğunu ve ayakta kalamayacağını söyledi.

Star Gazetesi-08.06.2012

7 Haziran 2012 Perşembe

Şii lider Sadr’dan Kurtlar Vadisi’ni hedef gösteren fetva -VİDEO

Irak’taki Şii lider Seyyid Muktada es-Sadr, Iraklı gençleri ‘Kurtlar Vadisi’ne karşı uyardı. Şii lider Sadr Hareketine bağlı siteden yaptığı açıklamada;
“Bir grup gencin bu diziyi izlemekte dini açıdan problem olmadığını savunduğu oysa dizinin dinen yasaklanmış unsurlar içerdiği, İslam’ın hedeflediği insan ve toplum modeline hizmet etmediği” belirtildi.

Sadr ve diğer Şii odaklar Amerika’nın Irak işgalinde Amerika Ordusu’na direnilmemesi için fetva çıkarmıştı. Nitekim devrik lider Saddam Hüseyin de bizzat Sadr ve taraftarları tarafından idam edilmişti.

Şii lider Sadr’ı rahatsız eden sahnelerin,  İran ve Şiilikle ilgili sahneler olduğu belirtiliyor. Kurtlar Vadisinde işlenen Türk ve İslam öğelerinin Ortadoğu’daki Şii liderleri rahatsız ettiği biliniyor.

İşte Şii lider Mukteda Sadr’ı rahatsız eden o sahneler:

http://www.youtube.com/watch?v=-x1caKrIw0A&feature=plcp

http://www.youtube.com/watch?v=suD7a50Pv74&feature=plcp

Hama'da yine katliam: 130

Esad yönetimine bağlı birlikler dün Suriye’nin orta kesimlerinde yer alan Hama’da adeta katliam yaptı. Suriye Genel Devrim Konseyi, operasyonlarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 130 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Şam’da halk sokaklara döküldü.

Suriye Genel Devrim Konseyi, ülkenin orta kesimlerinde yer alan Hama’da, güvenlik güçlerince dün düzenlenen operasyonlarda kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu 130 kişinin öldüğünü bildirdi.

Konsey, 78’i Mearezefe bölgesinde olmak üzere Hama’da 86 kişinin Esed milisleri tarafında öldürüldüğünü ve bazılarının aynı aileden olduğunu belirtti. Mearezefe’de gerçekleşen katliamın bilançosunun artmasından korkulduğunu kaydeden konsey, Lazkiye’de aynı aileden 13 kişi, İdlib’te 10, Deyr Ez Zor kentinde 6, Humus’ta 7, Şam’ın banliyölerinde 4, Halep’te 3 ve Dera kentinde 1 olmak üzere ülke genelinde ölü sayısının 130 olduğunu kaydetti. Güvenlik güçlerinin Mearezefe ve çevresinde gerçekleştirdiği operasyonlar nedeniyle halkın ölü ve yaralıları taşıyamadığını dile getiren yerel muhalifler, milislerin onlarca evi ve ekili tarım alanlarını yaktığını bildirdi.

Halk sokaklara döküldü

Suriye Genel Devrim Konseyi ayrıca Şam’ın Doğu Huta, Ayn Terma, Duma ve Zemelka bölgelerinde şiddetli patlamaların ardından yoğun silah seslerinin yükseldiğini duyurdu.

Konsey, Lazkiye’nin El Hafe’de operasyonların yoğun bir şekilde devam ettiğini ve kentin bazı bölgelerinde elektriklerin kesildiğini vurguladı. Öte yandan, Şam yerel komiteleri ise Zemelka bölgesinde Suriye Ordusuyla Özgür Ordu arasında şiddetli çatışmaların meydana geldiğini Özgür Ordu’nun Zemelka’da bir tankı imha ettiğini belirtti.

Komite, Şam’ın birçok semtinde Hama’da gerçekleşen katliama tepki olarak halkın sokaklara dökülerek yönetim karşıtı gösteriler düzenlediğini, güvenlik güçlerinin göstericilerin üzerine ateş açtığını aktardı. Komite, Şam’da birçok yerde gençlerin katliama tepki olarak yollarda lastik yakarak yolları trafiğe kapattığını dile getirdi.

6 Haziran 2012 Çarşamba

İran'ın en önemli ajanı devriliyor

(ERDAL ŞİMŞEK/Milat Gazetesi)          Yaptığı zulüm ve işkencelerle adı Saddam El Maliki’ye çıktı. Değil Sünniler, Şiiler bile onun zulmünden nasibini aldı.

İran’ın Ortadoğu’daki en zalim ajanıydı. Ve şükürler olsun artık gidecek. Hem de İran’ın dinsiz-ateist adamı Beşşar El Esed’den önce.

Irak topraklarının gördüğü en büyük zalim ve mücrim hükümet başkanı olan Cevad el Maliki Ebu Esra 1950 yılında Babil eyaletine bağlı Hille şehrinde doğdu. Saddam rejiminde Hille’de devlet adına görev ifa ediyordu. Ve 1979 yılında Humeyni rejiminden sonra İran’a gitti. 1987 yılına kadar İran’da kaldı. Burada Fanatik ve yobaz bir Şii organizasyonu olan Dava Partisi’nde Genel Sekreterliğe kadar yükseldi.

İran’da iken, parti adında örgütlenen cinayet şebekesinin Şehit Sadır Alayı komutanlığı da yaptı. Bu alay, İran’ın Ahvaz şehrindeki İran Devrim Muhafızları (PASDAR) Tugayı’nda konuşlandırılmıştı.

Tabi bu süreçte Türkiyede çok yanlış bir isimle bilinen İran İstihbarat Servisi Wezarete Ettela’at ve Amniyet-i Kisvar (VEVAK) tarafından suikast, soygun ve terör eylemleri konusunda eğitiliyordu. Yani anlayacağınız Nuri el Maliki, Netenyahu, Ehud Barak ve diğer İsrail Başbakan ve bakanları gibi çok iyi bir terör eğitiminden geçmiş, bir sürü insanı bomba, silah veya iple boğarak öldürmüştür.

İran-Irak savaşı boyunca bu çete Irak derinliklerine inip binlerce Iraklı Sünni sivili katletti. Dava’nın önde gelenler, “Maliki’nin Sadr Alaylarında iken bizzat öldürdüğü Sünni sayısının 100′ün üzerinde olduğunu” belirtiyorlar. Üstelik kendisi akademik eğitim almasına rağmen bizzat birçok Sünni akademisyeni katlettiği belirtiliyor.

Maliki’nin Esed aşkı sadece mezhepsel bir kaygı değil, bir minnet borcunun da ifadesidir. Çünkü Maliki, tam olarak eğitildikten sonra İran tarafından 1987′de Suriye’ye konuşlandırıldı. Baba Esed, Maliki’ye kamplar verdi. Ve Maliki, Suriye’den Irak’a sızarak terör ve tedhiş eylemlerine hız veriyordu.

Maliki, İran Devrim Muhafızlarının Kudüs Tugayları birlikleri ile birlikten Suriye üzerinden Irak’a yoğun terör saldırıları yapıyordu. Maliki’nin Suriye’deki cinayet kampı Seyyide Zeynep’te bulunuyordu.

Saddam devrilene kadar Maliki, Irak’ta hep terör faaliyetlerinde bulundu. Faaliyetlerini İran’ın yönlendirmesi, lojistik, teknik ve istihbarat desteği ile Suriye topraklarını kullanarak yaptı.

Maliki bu süreçte Lübnan’da da birçok cinayete imza attı. 1980′lerde Lübnan Şii Emel Hareketi’ne bağlı ölüm tugayı olan Lübnan’daki Uşşakul Hüseyin (Hüseyin Aşıkları) adlı grubun üyesi olarak Beyrut’taki Irak büyükelçiliğinin patlatılması da dahil birçok terör eylemi gerçekleştirdi. Grubun asıl görevi o zaman Filistin Kurtuluş Örgütüne bağlı askeri lider kadrosunun tamamının suikastlarla tasfiye edilmesiydi.

Ve 1982 yılında Siyonistlerin baskısıyla Lübnan’ı terk etmek zorunda kalmıştı. Şu an Hizbullah hareketi genel sekreteri olan Hasan Nasrallah’ın da içinde yer aldığı Şii Emel Hareketine bağlı bu terör grubu 80′lerin ortasında güney Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarını kuşatarak toplu katliamlara girişti.

Nasrallah’ın neden Esed’in yanında yer aldığını ve Maliki’nin Irak’a başbakan olup ipleri eline aldıktan sonra, Bağdat’taki Filistinli mültecileri neden katliama tabi tuttuğunu umarım şimdi anlamışsınızdır İrancı ahmaklar.

Bana inanmayabilirsiniz ama FKÖ’nün film arşivinde Bu ölüm mangalarından biri olan Nuri El Maliki’ye Bağlı Haydar Tugayları’na bağlı birkaç terörist suikastçı yakanmış ve itirafları kayıt altına alınmıştı. Ve FKÖ’lüler bu konuda araştırma yapan herkese arşivlerini açıyorlar. Dileyen bunun bir kopyasını alabilir.

Saddam devrildikten sonra 2003′ten beri Nuri el Maliki Irak’ın en önemli siması ve son iki yıldır da bölgenin baş belası oldu.

Maliki’nin bunca açık CV’sine rağmen, ilk işgal sırasında ABD’nin tayin ettiği ilk işgal valisi Paul Bremer, İran’ın bu tescilli ajanını, PASDAR’ın neferi Nuri El Maliki’yi “BAAS’sızlaştırma Projesi”nin başına getirdi. Ve Maliki de Irak’ta yakalayabildiği bütün BAAS yöneticilerini katlettirdi.

Binlerce BAAS’lıyı katleden Maliki on binlerce Sünni memurun da işine son verip aç ve açıkta bıraktı.

İçimizdeki kurtçuklar olan İrancı ahmaklar, Irak’taki İran-ABD ortaklığını göremeyecekler mi hala?
Maliki sadece bir İran işbirlikçisi mi? Tabi ki hayır, İran üzerinden İsrail ile de çok sıkı fıkı dosttur.

İran’ın sıradan bir ajan olarak gördüğü Maliki, ABD tarafından adım adım Irak’ın başına getirildi.

Maliki, ABD tarafından Irak’a başbakan olarak atanır atanmaz, İran’daki günlerinde komutanı olan Kazım Kummi Bağdat’a büyükelçi tayin edildi. Ne tesadüf. Bremer’den görevini ikinci sömürge valisine devretti. Çünkü Bremer’in gidişi ile Kummi’nin tayini aynı günlere denk geliyor. Bu arada Dava Partisi’nin ünlü suikast ve katliam ordusu Mecmuatil Se’r (intikam tugayı) hala direkt Maliki’ye bağlıydı.

Nuri el Maliki’nin İran, Hizbullah ve Esed aşkının yanı sıra bir de İsrail-MOSSAD aşkı vardır ki akıllara seza. Bu aşk başlı başına bir dosya konuşu. İran-MOSSAD-Nuri el Maliki üçgeni öylesine teşhir edilmeli ki hiç kimsenin aklında şek ve şüphe kalmamalı.

Nuri el Maliki’ye başta Ayetullah Sistani olmak üzere Mukteda Es-Sadr da karşı çıkıyor. Ve bütün desteklerini çektiler.

İran’ın gönüllü ajanı, Esed’in muhibbi, Hizbullah’ın neferi Maliki’nin düşürülmesini engellemek için ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Dün Bağdat’a gitti.

Yıllardır bağırıp duruyoruz, İslam Dünyası’nda ABD’nin eli ile İslamın tüm mezheplerine karşı olan İran Safevi Şiası Hilali kuruluyor.

Görünürde Esed düşmanı olan ABD neden Maliki’nin yıkılışını engellemek için yırtınıyor?

06.06.2012

5 Haziran 2012 Salı

İsrail'de müzik listelerinin zirvesi Farsça şarkılar

İran’la İsrail arasında bulunan kadim dostluğun günümüzde de yansımaları görülüyor. İran Yahudi diasporasının en rahat yaşadığı yer olarak öne çıkarken, İsrail’de de bir çok İran doğumlu Yahudi yaşıyor. Hal böyleyken bu günlerde İsrail’de müzik listelerinin başında Farsça şarkılar yer alıyor.

 İsrail’in en ünlü şarkıcısı 50 yaşındaki İran doğumlu Yahudi Rita Jahanforuz’in son albümü “Bütün Neşelerim”, klasikleşmiş İran halk şarkılarını pop ritimleriyle sunuyor. İsrail halkının ‘Rita’ adıyla seslendiği sanatçının albümü artık Tel Aviv’in gece kulüpleriyle Tahran’daki gizli ev partilerinin ortak noktası.

‘Beraber dans edelim’

Rita şarkılarında Yahudi-Pers dostluğunu işliyor. Geçen yıl doğduğu toprakları ziyaret eden diva  “Bugünlerde insanlar sadece savaş, şiddet ve kinin dilini konuşuyor. Umarım beraber şarkı söyleyerek ve dans ederek yaşarız” diyor.

Her iki ülkenin siyasileri, İran ve İsrail arasında var olan gerilim politikasının azalmasını istemiyor. Çünkü her iki ülke de gerilimden besleniyor.

İran’da 20bin Yahudi yaşıyor

Tel-Aviv Üniversitesi İran Eğitimi Merkezi üyesi Prof. David Yeroushalmi, günümüzde İran’da halen 20.000 Yahudi’nin yaşamakta olduğunu belirtmekte. İsfahan ve Shiraz Yahudi toplumları Tahran’da dini kimliklerine bağlı bir yaşam sürdürmekteler.

İsrail’deki İranlılar

İsrail’de birçok İran’lı milletvekili bulunmaktadır. İsrail’in önemli partilerinden Kadima Partisi Genel Başkanı ve Eski Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz da İran doğumlu Yahudilerden.

Ahmedinejad’a Yahudilerden ödül

Geçmiş yıllarda İran’da yaşayan Yahudiler, Ahmedinejad’a büyük bir ödül vermişti. İran’ın Yahudilerin en rahat yaşadığı yer seçilmesi sebebiyle Ahmedinejad ödüle layık görülmüştü.

Erdoğan'dan Esad’a mesaj: Mübarek’ten ders al

Başbakan Erdoğan, geçen ay vefat eden eski TBMM Başkanvekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın Siverek ilçesindeki ailesine taziye ziyaretinde bulundu.

Suriye Lideri Beşar Esad’ın, Mısır’da Hüsnü Mübarek’e verilen müebbet hapis cezasından ders alması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Ama o ne zaman toplu katliam olsa, bu toplu katliamların hepsini dış kaynaklı olarak gösteriyor” diye konuştu.
Erdoğan: Her katliam ipin dış kaynaklı diyor 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa’da yaptığı açıklamada, “Beşar Esad, ne zaman toplu katliam olsa hepsini dış kaynaklı olarak gösteriyor. Temennim odur ki, barışın egemen olduğu, milli iradenin Suriye’nin idaresine yansıdığı günler inşallah yakın olsun” dedi.

Erdoğan, Mısır’daki gelişmeler hatırlatılarak Suriye lideri Esad için “Ders alacak mı” sorusuna özetle şu yanıtı verdi: “Herhalde alması gerekir. Beşar Esad’ın kendisi Suriye’de siyaset yapmadı. Son yapılan seçimlerin belli bir neticeyi ortaya koyduğundan bahsediliyor, bir defa bu seçim değil. Bu seçime zaten kimse, adil bir seçim olmadığı için de büyük bir kitle katılmadı. Kendisi halen otokratik bir mantıkla, otokratik anlayışla olaylara yaklaşmaktadır. Bu anlayışla gittikçe Suriye’de barışı yakalamanın çok zor olduğuna inanıyorum.”

Kaynak: Yeni Şafak-04.06.2012

Halep'te iki Türk vuruldu

Halep’in Azez kasabasına giden iki Türk açılan ateş sonucu yaralandı. Yaralılar Kilis Devlet Hastanesi’ne götürüldü. 

 Mustafa Kemal Arslan ve Mehmet Naif tuvarlak otomobille Suriye’nin Halep kentine bağlı Azez ilçesi yakınlarında seyir halindeydi.

İddiaya göre ordu birliklerinden otomobile ateş açıldı.

İki Türk yaralı halde Türkiye’ye geldi.

Ambulansla Kilis Devlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralıların tedavisi sürüyor.

Devrim Muhafızları Komutanı Safavi yine Türkiye’yi tehdit etti

Devrim Muhafızları Komutanı Safavi, ABD ve İsrail’in nükleer tesislerini bombalaması halinde Türkiye’yi hedef alacaklarını ima etti.

İran, kendilerine yönelik bir askeri müdahaleye anında karşılık vereceklerini belirtti ve Türkiye’yi vurma tehdidinde bulundu. General Türkiye’nin İran füzelerinin menzilinde olduğunu belirtti.

Sert açıklama ülkenin en güçlü kurumu olan Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Tümgeneral Yahya Rahim Safavi’den geldi. Safavi, “Eğer ABD veya İsrail tarafından tamamen barışçıl olan nükleer tesislerimiz vurulursa buna orantılı şekilde karşılık veririz. Amerika’daki siyasetçiler ve ordu komutanları, bu ülkenin bölgedeki bütün üslerinin İran füzelerinin menzilinde olduğunu çok iyi biliyorlar, öyle bir durumda çok korunmasız kalacaklarını da biliyorlar” dedi.

Safavi, isim vermeden Türkiye’deki İncirlik Üssü ve Kürecik’teki füze kalkanı radarını hedef alacaklarını belirtti. Tümgeneral, “Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Umman’daki 60 Amerikan gemisi de menzilimiz içinde” diye konuştu.

Kaynak: Sözcü Gazetesi-04.06.2012

İran donanmasından Azerilere Hazar Denizi’nde taciz !

İran donanmasına ait gemilerin Hazar Denizi’nde Azeri karasuları sınırında taciz manevraları yaptı.

Türk Ordusu destek için Bakü’ye gidiyor

Bunun üzerine Bakü yönetiminin elçisini geri çağırdığı öne sürüldü. Türk ordusunun da Azerbaycan’ın yanında olduğunu göstermek için kuvvet komutanlarını Bakü’ye göndereceği belirtildi.

Nükleer programı yüzünden yaptırımlara maruz kalan İran yönetiminin son dönemde komşusu Azerbaycan ile olan ilişkilerinde tansiyonun yükseldiği ve Türkiye’nin de Azeri hükümetinin yanında yer aldığı ortaya çıktı. Rus Regnum sitesinin Yeni Musavat gazetesine dayandırdığı haberine göre nisan ayı ortasında petrol yataklarını koruma amaçlı Hazar Denizi’nde bir tatbikat yapan Azerbaycan hükümetine karşılık olarak İran donanmasını devreye soktu. 6 İran savaş gemisi, Azeri karasuları sınırında savaş tatbikatı yaptı. Bakü yönetimi bu olayın hemen ardından 22 Mayıs’ta Tahran büyükelçisini geri çağırdı. Ancak Büyükelçi Cevanhir Ahundov’un istişareler için ülkeye döndüğü söylendi.

İlk destek Genelkurmay Başkanı’ndan 

Türkiye’nin de hemen Bakü hükümetinin yanında yer aldığı belirtildi. Regnum sitesine konuşan Azerbaycan’daki Türk askeri yetkililer, İran’a bu tehdidi karşısında açık bir şekilde Azerbaycan’ın yanında olduklarını göstermek için harekete geçti. Bakü’deki Türk kaynaklardan alınan bilgiye göre bu ay başında, Genelkurmay başkanı dahil, hava, jandarma ve deniz kuvvetleri komutanları peş peşe Bakü’ye destek ziyaretinde bulunacak.

Ermenistan ilişkileri tepki çekti

Bakü yönetimi Azeri basınında çıkan haberleri yalanlıyor, ancak İran ile Azerbaycan arasında ilişkiler mart ayı başında saldırı planları yapan 22 İran ajanını tutuklanmasıyla gerilmeye başladı. Bu olaydan sonra Ermenistan ile yakınlaşmaya başlayan İran’ın kuzeyinde 15 milyon Şiileştirilmiş Azerinin yaşadığı Tebriz ve Urumiye gibi kentlerde hükümet aleyhinde gösteriler patlak verdi. İran polisi gösterileri sert bir şekilde bastırdı. Statüsü belli olmayan Hazar Denizi’ndeki askeri tatbikattan rahatsız olan İran Eurovision’u da bahane ederek büyükelçisini geri çağırdı ve Azerbaycan hükümetine nota verdi. Azerbaycan’ı karalama kampanyası yürüten Tahran yönetiminin cuma namazlarında Bakü yönetimi aleylinde hutbeler okuttuğu söyleniyor.

‘İran nükleer temizlik yaptı’

ABD merkezli Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü (ISIS), İran’ın nükleer tesislerinde bazı binaları ve iddia edilen nükleer silah programını denetimden saklamak için yıktığını gösteren uydu görüntülerini yayınladı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile paylaşılan görüntülere göre Parçin askeri tesislerindeki iki küçük binanın yıkıldığı görülüyor. Ayrıca İran’ın atom bombası için yüksek patlama deneylerini yaptığı iddia edilen bina da uydu görüntülerinde işaretlenmiş durumda. İran’ın nükleer tesislerinde “temizlik” yaptığına dair daha önce de benzer iddialar ortaya atılmıştı. Tahran’ın UAEK temsilcisi Ali Asker Sultaniye, iddiaları bir kez daha reddederek, “Bu tarz gürültüler ve ithamlar temelsizdir” dedi.

 Kaynak: Vatan-02.06.2012

4 Haziran 2012 Pazartesi

Gannuşi: “Esad halkının kökünü kazıyor”

Yasemin Devrimi’nin ardından Tunus’ta yapılan ilk serbest seçimlerde iktidara gelen gannuşi “Suriye’de halk vahşi bir hükümetle karşı karşıya. Esad halkının kökünü kazımaya karar verdi ama bu insanlar özgürlüğünü almaya kararlı” dedi. 

Başbakan Erdoğan’ın müthiş bir lider olduğunu söyleyen Gannuşi, “Tunus olarak Türk halkının desteğini hissettik” diye konuştu. 

Erdoğan’ı örnek alıyoruz 

Yasemin Devrimi’yle Tunus’ta iktidar olan Nahda Hareketi lideri Raşid Gannusi, “Devrimde Türkiye’nin desteğini hissettik. Başbakan Erdoğan müthiş bir lider, Araplar O’nu örnek alıyor” dedi.

Memleketinden ayrı, 19 yıl sürgünde kaldıktan sonra ülkesine geri dönen ve Yasemin Devrimi’nin ardından Tunus’ta yapılan ilk serbest seçimlerde iktidara gelen An-Nahda Hareketi Partisi Genel Başkanı Raşid El Gannusi, Tunus’ta özgürlüğü sağladıklarını, sıradaki sorunun işsizlik olduğunu kaydetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın müthiş bir lider olduğunu söyleyen Gannusi ‘Tunuslular olarak Türk halkının, devlet ve rejiminin desteğini hissettik. Bizim kadar devrimi yaşayan diğer ülkeler de hissetti. Araplar, Türk rejimini ve liderini gördü. Nasıl başardığını gördü. Onu örnek aldı. Tunus’ta biz bu başarının yollarını arıyoruz’ dedi.

Ekonomik revizyona girdik 

BM Medeniyetler İttifakı toplantısına katılmak için İstanbul’a gelen Gannusi, Tunus’ta 14 Ocak’ta yapılan seçimlerden sonra iktidara geldiklerini ifade ederek, ‘Dürüst bir seçim gerçekleştirdik. Tarihimizde ilk defa bir araya geldik. Ancak Tunus’ta devrim devam ediyor. Başarmak için çabalıyoruz. Devrimin ilk amacı özgürlüktü. Bu gerçekleşti. Şimdi ise ülkeyi büyütüp geliştirmek istiyoruz’ dedi.

Gannuşi şu çarpıcı açıklamalarda bulundu; “Tunus’ta işsizlik oranı çok fazla. Bizim hükümetimiz eski rejim tarafından korunan az gelişmişliği yıkmaya çalışıyor. Devrimin ikinci amacını gerçekleştirmek için çabalıyoruz. Her vatandaşın işini garantilemek istiyoruz. Her kesimden insanın projeleri mecliste kabul edildi. Tunus bir anlamda ekonomik revizyona giriyor. Tunus’tan sonra birçok ülke devrim için yola koyuldu ancak her ülkenin koşulları çok farklı. İnsanlar diktatörlükten kurtulmak ve bunu özgürlükle değişmek istiyor. Gerçek demokrasi ve adil seçim ve özgür medya istiyor. Bu devrimin zorlukları olacaktır. Mısır’da bir meclis seçildi. Libya aynı zamanda seçimler olacak. Umarım hukuka uygun adil bir seçim olur.”

“Tunus’taki devrimin başarısı eşit vatandaş fikrine dayanıyor. İnsanlar kendi özgürlüğü için nasıl savaşır, birlik içinde olur, özgürlük herkes içindir. Biz bu fikirle hareket ettik ve bu yüzden başarılı olduk. Hiçbir istisna olmadan demokrasi bütün hatlarıyla uygulanırsa, vatandaşlık fikrine bağlı kalarak hareket edilirse devrim başarılı olur. Bütün vatandaşların eşit olduğu görüşünde hem fikiriz.”

Türkiye’nin desteğini hissettik 

“Devrim süresince Türk halkının ve devletinin desteğini hissettik. Tunuslular olarak Türk insanı, devleti ve rejiminin desteğini hissettik. Bizim kadar diğer ülkeler de bu desteği hissetti. Başbakanınız Recep Tayyip Erdoğan müthiş bir lider. Araplar Türk rejimini ve liderini gördü. Nasıl başardığını gördü. Onu örnek aldı.. Tunus’ta biz bu başarının yollarını arıyoruz.”

Esad’a karsı kazanan Suriye halkı olacak 

Rasid Gannusi, Suriye’deki gelişmeleri de yorumladı: “Suriye halkı devrim yolunda zorlanıyor, rejim şiddet uyguluyor. Halk vahşi bir hükümetle karsı karsıya. Esad Suriye halkının kökünü kazımaya karar verdi ama bu insanlar özgürlüğünü almaya kararlı. Dürüst bir secimi baz alan Modern bir rejim getirmek istiyorlar. Herkese soruyoruz. Araplardan Türklerden ve bütün dünyadan Suriye’ye yardım etmesini istiyoruz. Ancak askeri bir müdahale istemiyoruz. Bu durumu daha da zorlaştırır"

Kaynak: Star-02.06.2012

Ahmedinejad’dan Sarkisyan’a davet

Mahmud Ahmedinejad, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ı , bağlantısızlar hareketi liderler zirvesine davet etti. İran’ın Azerbeycan’la yıllardır soğuk olduğu, Ermenistan’la ise iyi geçindiği biliniyor. 

İran Enerji Bakanı Mecid Namcu, Erivan temasları kapsamında Cumartesi günü Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile görüştü ve Mahmud Ahmedinejad’ın, bağlantısızlar hareketi liderler zirvesine davet mektubunu teslim etti.

İran’la Ermenistan arasında enerji işbirliği yapıldı

Türkiye, İran’dan gazı pahalıya aldığı için sıkıntı yaşarken, İran’ın, Ermenistanla, enerji konusunda işbirliği sağladı.

Görüşmede taraflar, iki ülke arasında enerji işbirliğinin geliştirilmesinin altı çizilirken, İran Enerji Bakanı Mecid Namcu, Erivan temasları kapsamında, Ermenistan enerji ve doğal kaynaklar bakanı, Armen Mosasiyan ile de görüştü ve iki ülke arasında ortak projelerin uygulanması konusundaki engellerin kaldırılması dile getirildi.

Ermenistan Enerji Bakanı Armen Mosasiyan, Aras nehri üzerinde elektrik santralinin kurulması ve elektrik hattı oluşturulması gerektiğini belirterek, söz konusu projenin uygulanmasıyla, iki ülke halkları ve bölge halklarının yararına olacağını söyledi.

irantehlikesi.com

İstanbul’da “İşbirlikçi İran” sloganları

Suriye’nin Humus kentinde yaşanan katliam İstanbul’da protesto edildi. Protesto eyleminde Türkiye’de ilk defa İran ve Hizbullah’ı işbirlikçi ve katliamın ortağı olmakla suçlandı. Protesto boyunca “İşbirlikçi İran” sloganları atılıyor. 

Suriye’de Esed rejiminin 1 yılı aşkın bir süredir devam ettirdiği katliamlarda son olarak Humus’un El-Hula semtinde yaptığı özellikle kadın ve çocukların içinde bulunduğu onlarca kişiyi öldürmesini protesto etmek amacıyla Teşvikiye’de bulunan Suriye Konsolosluğu önünde bir eylem düzenlendi.

Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu’nun düzenlediği eylemde Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay, İMKANDER Genel Başkanı Murat Özer, Suriye Ulusal Konsey üyesi Fevzi Zakiroğlu ve Esed rejiminin elinde yaklaşık 2 ay tutuklu bulunduktan sonra kısa bir süre önce Türkiye’ye dönen gazeteci Adem Özköse konuşma yaptılar. Bahadır Kurbanoğlu’nun yönettiği eylemde Esed rejiminin işkencesine maruz kalmış bir Suriyeli de konuşma yaptı.

Eylemde “Lebbeyk Lebbeyk Lebbeyke Ya Allah!”, “Katil Rusya Suriye’den Defol!”, “Katil Esed, İşbirlikçi İran!”, “Uyan, Diren , Özgürleş!” sloganları atıldı.

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya yaptığı konuşmada Suriye’de katliamların sürdüğünü ve bütün insanlığın bu suça ortak olduğunu vurguladı. “Suriye’de öldürülen insanlar bizim kardeşlerimizdir. Bu insanlar için ağlamak hiçbir şey ifade etmez. Bir insan biraz vicdan sahibi ise bu zulme tavır almalıdır.” diyen Kaya, “Suriye’de şehid olan 10 bini aşkın insanın sorumlusu zalim Beşşar Esed rejimidir. Bu halk silah kullandığı için değil silahlanamadığı için öldürülüyor. Özellikle bölge ülkeleri bir an önce Suriye halkına silah temin etmelidir.” ifadesiyle atılması gereken adımların altını çizdi. Kaya son olarak zulmü lanetlemenin tek başına eksik kaldığını ve mutlaka direnişin de desteklenmesi gerektiği belirtti ve direnen Suriye halkını selamladı.

Gazeteci Adem Özköse kendisinin serbest kaldığı için Allah’a hamd ettiğini ifade ettikten sonra Suriye’de kendisi gibi özgürlüğünden mahrum bırakılan 20 milyon insan olduğunu söyledi. “Suriye’de yaşanan bu tablo karşısında insanlar sokağa dökülmeli, bu meydanlar taşmalı.” dedi ve “Suriye’de yapılan katliamlardan en az Esed kadar İran, Rusya ve Çin’de sorumludur.” İfadesiyle zalimle işbirliği yapanların nasıl bir tabloya imza attıklarını belirtti.

Suriye Ulusal Konseyi üyesi Fevzi Zakiroğlu konuşmasının başında Suriye’de artık her gün bir katliamın yaşandığını ve Uluslar arası camianın buna alıştığını ifade etti. Uluslar arası kuruluşların gözlemcilerinin Suriye’de katliamlara sessiz kaldığını belirten Zakiroğlu “Annan Planı ölü doğan bir uygulamadır. Esed rejimi bu planı uygulamayacak, ilk 30 gününde binden fazla insanın öldüğü 90 günlük süreçte üç bine yakın insan ölecek.” dedi ve Suriye halkının Müslüman ülkelerden yardım beklediğini vurguladı.

İMKANDER Genel Başkanı Murat Özer Suriye direnişine destek veren insanları NATO ve Amerika yandaşlığıyla suçlayanların bugüne kadar bu insanların Afganistan’dan Irak’a kadar Emperyalist işgalci ABD ve NATO ile savaştığını görmediğini belirterek başladığı konuşmasına “Bizler Birleşmiş Milletler’e asla güvenmedik, çünkü katiller Bosna’da Tuzla’da, Srebrenitsa’da ve birçok yerde BM gözetiminde katletti kardeşlerimizi.” şeklinde devam etti. BM gözlemcilerinin şimdi de Suriye’de gerçekleştirilen katliama sessiz kaldığını ifade eden Özer Uluslar arası kuruluşların ancak direnişçiler zafere yaklaştığı zaman müdahale edebileceklerini vurgulayarak Batı’nın Esed rejimine açık bir destek verdiğini belirtti. İran ve Hizbullah’ın da bu katliamların ortağı olduğunu söyleyen Özer “Vahdet söylemlerinin ardından Ümmet kana bulanıyor.Biz hem bu dünyada hem de ahirette kazanacağız.

Zaferimizi İran’a ve Hizbullah’a rağmen kazanacağız ” sözleriyle bitirdi. Konuşma boyunca “Katil Esed, İşbirlikçi İran” sloganları atıldı.

 Kaynak: Büyük Doğu Haber
28.05.2012

Irak’lı Şii lider Sistani’den Erdoğan’a ağır eleştiriler

Irak ve Dünya Şiilerinin önde gelen dini lideri Ayetullah Sistani, Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz ve beraberindeki heyeti kabul etti. Heyette bulunan gazeteci Kenan Çamurcu’nun yazdıklarına göre Şii lider Sistani, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında ağır sözler sarfetti.

Türkiye’yi Arap ülkelerine Osmanlı’nın vilayeti gibi bakmakla itham eden Sistani,“Türkiye Irak’ın suyunu kestiği için hayvanlar ölüyor ve Erdoğan bu konuda verdiği sözleri tutmadı” dedi. Sistani ayrıca Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez’in ziyaret talebine de cevap bile vermedi.

Türkiye’den giden Caferi heyetin ziyaretinde Sistani’nin Başbakan Erdoğan ve Türkiye hakkında söylediklerini, heyette bulunan gazeteci Kenan Çamurcu twitter’den paylaştı.

Kenan Çamurcu Sistani’den “Sistani 400 milyonluk Şii dünyasının en önemli taklit mercei, en çok bağlısı bulunan müçtehid, bir fetvasıyla ülkeninin gidişatını değiştirebilecek güçte” şeklinde bahsetti.

Sistani Erdoğan’ın ziyaretinde, Erdoğan’ın kendisine politik tuzak kurduğunu ancak kendisinin 63 yıldır bu işlerle uğraştığını belirtti. Sistani’nin, Erdoğan ve Davutoğlu için, “başkaları onların sözlerinden etkilenebilir belki, ben 63 yıldır bu işlerin içindeyim” dediği aktarıldı.

İşte o tweetler:

  • Şimdi Seyyid Sistani’nin sözlerinden çok önemli başlıkları yazmaya başlıyorum. Bu sözlerin Erdoğan’a nasihat olacağını umarım.
  • Seyyid Sistani, misafirlerinin tümü Farsça bildiğinden (kendisi de İran Sistanlı) Farsça konuşmayı tercih etti. Sohbet Farsça gerçekleşti.
  • Sistani, Mısır ve Arap baharı değerlendirmeleri yaparken konuyu Erdoğan’ın kendisini ziyaretine getirdi. Görüşmeyi anlatmaya başladı.
  • Sistani Erdoğan’ın ziyaret talebini büyük bir umutla kabul etmiş. Aslında siyasi liderlerle görüşmediğini hatırlattı.
  • Siyasi ihtilaflarda taraf olmamak için siyasi liderleri kabul etmeyen Sistani, Erdoğan’ı kabul etmiş ve bölgesel konuları konuşmuşlar.
  • Erdoğan, Seyyid Sistani’ye Arap baharı ve Bahreyn’e ilişkin görüşlerini sormuş. Bu gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini öğrenmek istemiş.
  • Sistani, Arap baharının yol açtığı istikrarsızlığa dikkat çekmiş ve bu ülkelerde hala bir düzen kurulamadığını hatırlatmış Erdoğan’a.
  • Sistani, Erdoğan’ın Bahreyn sorusuna, “Bahreynlilerin haklarını vermek bir yana, hiç olmazsa daha az eziyet görmeleri” cevabını vermiş.
  • Sistani, Erdoğan’ın Bahreyn üzerindeki ısrarını “Şii çoğunluk” temelli bir laf sarfettirme, mezhebi yorum yaptırma isteğine bağlıyor.
  • Sistani Bahreyn konusuna mezhep birliği açısından bakmadıklarını söyledi, kendisine bunu söylettirme çabasına ilginç bir tepki gösterdi.
  • Sistani, Bahreyn’e mezhep temelinde yaklaştıklarını söyletme çabasına “63 yıldır bu konularla meşgul olduğu” karşılığını verdi.
  • Sistani, Fırat ve Dicle sularının daha fazla verilmesini istemiş. “Irak kurudu, hayvanlar öldü” dedi. Erdoğan söz vermiş ama tutmamış.
  • Sistani, Erdoğan ve Davutoğlu’nun Arap ülkelerine eski Osmanlı vilayetleriymiş gibi baktığını, bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

“Erdoğan berbat ettiği Sistani şansını tamir etmeli”

Kenan Çamurcu, yaptığı görüşmeler neticesinde Erdoğan’ın Şii liderler arasındaki kötü intiba bıraktığını ima ederek, “Erdoğan, dış politikada yeni bir başlangıç yapmak istiyorsa işe, berbat ettiği Sistani şansını bu kez tamir için kullanarak başlamalı.”  dedi.
  • SeyyidSistani, ziyaret süremiz bitmiş olmasına rağmen Erdoğan eksenli değerlendirme ve sitemlerini sürdürdü. Konuşmasını uzattı.
  • Erdoğan, Seyyid Sistani’nin, teamülünü değiştirip bir siyasi lider olmasına rağmen onu kabul etmesini tamamen berbat etmiş görünüyor.
  • Erdoğan, dışpolitikada yeni bir başlangıç yapmak istiyorsa işe, berbat ettiği Sistani şansını bu kez tamir için kullanarak başlamalı.
  • Seyyid Sistani, Erdoğan ve Davutoğlu için, “başkaları onların sözlerinden etkilenebilir belki, ben 63 yıldır bu işlerin içindeyim” dedi.

Maliki’ye muhalif denen El-Hekim, Türkiye’de Hükümetle Bahreyn’i konuşmuş.

Irak’ta bulunan Şii Irak Yüksek İslam Konseyi Başkanı El Hekim’in Türkiye ziyareti de, Şii lider Sistani’nin değindiği konular arasında yer aldı. Hatırlanacağı üzere, Türkiye’nin Maliki hükümetiyle arasının bozulduğu dönemde, Irak’tan El Hekim Türkiye’ye davet edilmiş ve Cumhurbaşkanı düzeyinde ağırlanmıştı. Bu ziyarette Irak’lı Şiiler de Maliki’den rahatsız şeklinde bir hava oluşturulmuştu.

Ancak Sistani’nin söylediklerine göre El Hekim hem Maliki’ye muhalif değil hem de Türkiye’de hükümet üyeleriyle Bahreyn’in durumu konuşmuş.
  • Bu arada Seyyid Ammar el-Hekim ve Seyyid Mukteda Sadr’ın, Ankara’nın Maliki’ye karşı tavrı nedeniyle Türkiye’ye gelmeyeceğini hatırlatayım.
  • SeyyidAmmar (El-Hekim), Türkiye’de “Maliki’ye karşı hükümete destek” biçiminde yansıtılan ziyaretine aslında Bahreyn’i görüşmek için davet edilmiş.
  • SeyyidAmmar (El-Hekim) ve SeyyidMukteda, Irak siyasetinin en etkili iki grubu. Her ikisi de Ankara’nın olumsuz siyasetine karşı net tavır içindeler.
  • SeyyidAmmar’ın (El-Hekim) çevresindekilere Ankara ziyaretinin “Maliki’ye karşı hükümete destek” biçiminde yansıtıldığını söyledim.
  • “Biliyoruz” dediler. Ama bunu derken başlarını iki yana salladılar. “Aslında Bahreyn’i görüşmek için davet etmişlerdi” dediler. İlginç!

Sistani, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in ziyaret talebine cevap bile vermeye tenezzül etmemiş!

Şii lider Ayetullah Sistani’ye Diyanet İşleri Başkanı’nın görüşme talebinin iletildiğini ancak Sistani’nin bu talebe cevap dahi vermediğini aktarılıyor.
  • Selahattin Özgündüz, Diyanet İşleri Başkanı (Mehmet Görmez) ve Ezher Şeyhinin birlikte Seyyid’i ziyaret etmek istediğini, buna nasıl baktıklarını sordu.
  • Seyyid Sistani, Mübarek’ten sonra Mısır’da henüz istikrarın sağlanmadığını, Ezher’in de bundan payını aldığını söyledi.
  • Sistani, Mısır’ın siyasetindeki gibi Ezher’de de durumun belirsiz olduğunu, henüz muhatap olabilecekleri kimse bulunmadığını söyledi.
  • Mısır üzerine değerlendirmeleri sırasında Sistani’nin, bizim Diyanet başkanının kendisiyle görüşme talebine herhangi bir değinisi olmadı.
  • Dolasıyla Sistani, Diyanet ve Ezher başkanlarının birlikte kendisini ziyaret teklifine olumsuz cevap vermiş oldu.