18 Nisan 2012 Çarşamba

Şii Hançeri (Şii Hilali) nedir?

Ortadoğu’da bölgesel aktör ve lider olma hedefi ni en önemli politika olarak belirleyen İran, bu politikanın ihracında Şiiliği her dönembir araç olarak kullanmıştır. İran, Müslüman topraklarda Şii ittifaklar kurmaktadır ve Şii grupların hamiliğini üstlenmektedir.

Son dönemde Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde İran’ın nüfuz genişletme çabaları nedeniyle,Ürdün Kralı Abdullah2004 Aralık’ta İran’ın bu politikasının bir tespiti olarak “Şii Hilali” kavramını kullanmış ve “Sünni Arap ülkelerinin Şii Hilali tarafından kuşatıldığı” tespitinde bulunmuştur.

Kral Abdullah’tan sonra Mısır Cumhurbaşkanı da aynı yönde bir açıklamada bulunmuştur. Hüsnü Mübarek 2006 yılında bir televizyon kanalına verdiği demeçte, Ortadoğu’da yaşayan Şii nüfusun bulunduğu ülkelerden çok İran’a karşı bir bağlılık hissettiğini belirtmiştir.

Şii Hilali İran’dan başlamakta, ABD’nin çekilirken Şiilere teslim ettiği Irak’tan, Şiilerin (Nusayri) yönettiği Suriye’den ve Şii nüfusunun giderek arttığı Lübnan’dangeçmektedir.

Dünyadaki Şii nüfus Müslüman nüfusun %10-13’ünü oluşturmaktadır ve bu 150-200 milyon arası bir nüfusa işaret etmektedir. Şiilerin nüfus olarak en yoğun oldukları yerler İran, Hindistan, Pakistan ve Irak’tır. İran’da yaklaşık 70 milyon Şii yaşamaktadır; ancak İran’ın etki alanına girebilecek Şii nüfus başta Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerindedir.

Bahreyn’de Şii nüfus oranı %70, Yemen’de %35, Lübnan’da %35, Irak’ta %60, Kuveyt’te %24, Katar’da %16, Birleşik Arap Emirlikleri’nde %16, Suriye’de %10-12 (Nusayri) ve Suudi Arabistan’da %5’dir. Bu gruplardan Suriye, Irak, Lübnan ve Körfez ülkelerindeki Şii nüfus İran’ın etki alanı içindedir.

Şii Hilali Türkiye’yi de hedef almaktadır

İran, bölgedeki güç ve nüfuzunu artırma için dış politikasını Şiilik ekseninde tasarlamaktadır. Lübnan ve Suriye’nin ardından, ABD işgali sonrasında Şii grup ve partilerin güç kazandığı Irak’ın da dâhil olmasıyla genişleyen Şii eksenini muhafaza etmektemel amacıdır. İran aynı zamanda Pakistan ve Afganistan ile Körfez ülkelerindeki Şii nüfus üzerinde de etkili olmaya çalışmaktadır.İran, benimsediği fikir ve tavırları itibariyle, adeta İslam coğrafyasında ihtilafın sembolü haline gelmiştir.

Arap Baharı ile birlikte değişen Ortadoğu dengesinde, Türkiye, Osmanlı coğrafyasının liderliğine bir adım daha yaklaşmıştır. Osmanlı’nın yıkılışından yaklaşık 100 yıl sonra yüzünü doğuya da çeviren Türkiye, bu dünyadan beklenenin üzerinde ilgi görmüştür.

Şii Hilali projesi ise tam bu noktada Türkiye’nin üstlendiği bölge liderliği ve bu liderliğin getireceği politik, ekonomik, sosyolojik kazanımları kırmak amacındadır. Şii Hilali Türkiye’nin İslam ülkeleri ile fiziksel bağını koparmayı amaçlamaktadır. İran, Orta Irak, Suriye ve Lübnan’ın oluşturduğu Şii Hilali sonucunda Türkiye’nin tüm bölge ülkeleriyle ilişkisi kopacaktır. Şii Hilali bu bağlamda, Türkiye’yi “Şii Seddi” gibi kuşatarak gelişimini engellemeye çalışmaktadır.

Şii Hilali’nin tarihi kökleri

Şii coğrafyası üzerinde İran’ın etkinlik kurma arayışlarının tarihi kökleri vardır. İran tarihi genelde Şii-Sünni mücadelesi, özelde ise İran’ın, Osmanlı coğrafyasında Şii hegemonyası kurma çabasıdır. İran’ın tarih-coğrafya algılamasında hegemonya kurma isteği, kültürünün önemli bir parçasıdır.

Şia hegemonya arzusu,İran’ın İslam öncesi topraklarına ve gücüne tekrar kavuşma sevdası olarak okunmalıdır. İslam öncesi var olan Sasani imparatorluğu, Farslıların ulaştıkları en büyük sınırlardır. Sasaniİmparatorluğu’nun Hz. Ömer’in fetihleriyle yıkılmasının ardından, Persler İslam hakimiyetine büyük bir kin beslemeye başlamışlardır.

Roma’yı devirip altın çağını yaşayan Sasaniİmparatorluğu’nu, Arabistan’dan gelen bedevi Arapların yerle bir etmesi, Perslerde silinmesi imkansız yaralar açmıştır. Bu sebeple tarihsel perspektiften bakıldığında, Şiilik faaliyetleri ve Şii Hilali, FarslılarınSasaniİmparatorluğu’nun ihtişam ve gücüne kavuşma sevdasıdır. Nitekim Sasani haritası, İran Şii faaliyetlerinin bulunduğu coğrafyalarla birebir örtüşmektedir. Perslerin bu motivasyonuİslam ve Türk düşmanlığından beslenmektedir; Şii Hilali (veya Neo-Sasani) hayalleri, Neo-Osmanlı coğrafyasıyla birebir çatışmaktadır.

Şii Persler, Ortaçağ boyunca Mısır, Suriye, Yemen, Bahreyn, İran, Hindistan, Irak ve Lübnan gibi önemli coğrafyalarda rol üstlendiler. Tarih boyunca Şii gruplar hep Sünni anlayışa alternatif olarak faaliyetlerini sürdürdüler. İsmailliye mezhebine dayanan Fatımi Devleti, 909’da Sünni Abbasi iktidarına alternatif bir yönetim ve yaşam felsefesini ortaya koymak amacıyla kurulmuştur. Fatımiler, Haçlı seferlerinde açıkça Müslümanların karşısında ve Avrupalılarla saf tutmuşlardır.

Haşhaşiler ve Kermatiler de yine Sünni hakimiyetini kırma gayesinin eseridir. Haşhaşiler 1090 yılında Selçuklu Devleti’nin Sünni anlayışını baltalamıştır. Tarihte Sünni-Şii çatışmasının doruk noktası, yine Şii yapılanması olanKarmatilerdir. Karmatiler İslam coğrafyasının Bahreyn, Suriye, Horasan, Maveraünnehir, Irak, Yemen, Hindistan, Kuzey Afrika topraklarını aktif bir misyoner ağıyla ördüler. Özellikle Bahreyn ve Suriye’de siyasi ve idari olarak örgütlenen Karmatiler,bu toprakları Sünni Müslümanlar için yaşanmaz hale getirdiler.

1500 yılında İran Safevi Hanedanlığının kurulmasıyla birlikte, Şiilik bir devlet politikası ve İran’ı Müslümanlardan ayrıştıran bir ideoloji olarak karşımıza çıkar. Şiilik SafeviDevleti’nin kurulmasıyla birlikte, Müslüman coğrafyada hizip çıkarmanın bir yolu, saf Müslümanları İran’a angaje etmenin aracı haline gelmiştir.  Osmanlı coğrafyasında baş gösteren neredeyse bütün isyanların arkasında Şiilik akımı vardır. Diğer taraftan Şia, hem ideolojik hem de askeri bir güç olarak Osmanlı’ya bir kene gibi yapışmış, Osmanlı’nın Batı’da ilerleyişinin en büyük engeli olmuştur.

Şii Hançeri’nin kilometre taşları

İran’da yapılan devrimin İslam devrimi gibi sunulması, Müslüman ülkelerdeki devrim yanlılarına bir tür örnek olmuştur. Bu durumdan istifade etmek isteyen İran, dini görünümlü yayınlarla Şii propagandası faaliyetlerine hız vermiştir. İran yanlısı radikal dini hareketler, Türkiye dahil tüm Ortadoğu’da bizzat İran eliyle yaygınlaştırılmıştır. Örneğin, Türkiye’de ortaya çıkan Hizbullah Örgütü’nün lider kadrosu da İran’ın Kum şehrinde eğitim almıştır.

İran’ın devrim ihracında öne çıkan önemli bir öğe Devrim Muhafızları olmuştur.  Devrim Muhafızları, sık çatışmalar yaşanan Ortadoğu’da, İran ile çıkar birliği olan diğer Şii ve angajegruplara silah yardımı ve silahlı eğitim olanakları sağlamaktadır. Lübnan, Irak ve Pakistan’da Şii gruplara bağlı milis güçler İran tarafından organize edilmekte, eğitilmekte ve silah yardımı almaktadır. İran’ın bu silahlanma faaliyetleri ne hikmetse, her fırsatta İran’ı vurmakla tehdit eden ABD ve İsral’in ilgi alanına girmemektedir;bu ülkeler İran’ın politikalarına yol vermektedirler.

KabeBaskını

İran kutuplaşmanın ilk adımını 1980’lerde Humeyni Devrimi’nden sonraKabe’de başlatmıştır.Kabe’yi basan İran’lı Şiiler, Kabe’yi Humeyni posterleriyle kuşatmış, “Lebbeyk Humeyni Lebbeyk” sloganları atmışlardır. 7-8 yıl süren karışıklıklar, 250′ye yakın hacının ölmesiyle son bulmuştur. İslam dünyasına birlik getirme vaadiyle başa geçen Humeyni, ilk kanınıKabe’de dökmüştür.

İran-IrakSavaşı

Ortadoğu’yu önemli şekilde etkileyen gelişmelerden birisi Humeyni Devrimi’ndenhemen sonra 1980′de patlak veren İran-Irak Savaşı’dır. Irak’la yaşanan savaş, İran’ın genişleme isteği ve buradaki Şiilere hamilik isteğinin bir sonucudur. İran devrimliderleri, 8 yıl sürecek olan savaşta kitleleri hareket geçirmek için “Kudüs’e Giden Yol Kerbela’dan Geçer” sloganını üreterek savaşı Şii sembollerle kutsamıştır. Savaş dünya Şiilerinin radikalleşmesini ve İran’ı hami ülke görmelerini sağlamıştır.

2003 sonrası Irak’taki Şiiler İran kontrolüne geçmiştir

İran’dan sonra bölgede en büyük Şii nüfus Irak’ta bulunmaktadır. Irak’taki Şii nüfus, toplam nüfusun %60’ıdır.2003 yılında Irak ABD tarafından işgal edilirken, Şiiler Amerikan işgaline açıktan destek vermiş; işgal sonrası Irak yönetimi Şiilerin eline teslim edilmiştir.

İran’ın Irak’taki en önemli aktörü Irak Başbakanı Nuri El-Maliki grubudur. Nuri El-Maliki’nin İran-Irak savaşında İran saflarında yer alarak, kendi ülkesi Irak’a kurşun sıktığı bilinmektedir.Irak içerisinde faaliyet gösteren, Hekim grubuna bağlı olan Bedir Tugayları, Mukteda Es-Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu da doğrudan İran’dan silah yardımı almaktadır. Bu grupların eğitimini Devrim Muhafızları üstlenmiştir.

Bugün Türkiye’nin Irak yönetimi arasında var olan gerginlik ve kavga, İran’ın Irak faaliyetlerinin yani Şii Hilali dayatmasının bir sonucu olarak okunmalıdır.

Lübnan Hizbullahı

Lübnan’da Şiiler yoğun olarak kuzeydoğudaki Bekaa Vadisi bölgesi, Başkent Beyrut’un güneyinde ve Güney Lübnan’da yaşamaktadır. Lübnan’daki Şii nüfus, toplam nüfusun % 25-35’i oluşturmaktadır.İran, bölgedeki varlığını,80′lerden bu yana iç çatışmalarla besledi.

Lübnan’da 1980’lerde yaşanan ve 150 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan iç savaş, 1989′da varılan Taif Anlaşması’yla son buldu. İsrail ve Lübnan arasında yapılan anlaşma neticesindeHizbullah hariç bütün grupların silahsızlandırılmasına karar verildi.

İran, Lübnan’da asıl üstünlüğünü 2005 yılındayine İsrail’in müdahalesi sonucu elde etti.İsrail’in müdahalesi sonrasında Lübnan’da en güçlü siyasi grup olarak öne çıkan ve yasal olarak tek askeri güce sahip hareket olan Hizbullah’ın İran’la olan derin bağı güçlü şekilde devam etmektedir.

Suriye Şiileri

Suriye’deki Şiiler Nusayri olarak adlandırılır. %12 nüfus oranı ile Suriye’nin küçük bir kesimini oluşturmaktadır. Suriye, 30 yıl boyunca İran’a yakın bir siyaset izledi. İran’ın sekiz yıl süren Irak Savaşı boyunca Suriye, Irak’ın Saddam yönetimine karşı İran’a destek verdi.

1982′de Hafız Esed yönetiminin gerçekleştirdiği ve 30bin kişinin öldüğü Hama katliamına İran’ın verdiği destek, İslam dünyasında büyük tepkiyle karşılandı.

2000’de Hafız Esed’inölüp yerine BeşarEsed’in geçmesiyle de İran-Suriye ilişkileri güçlenerek devam etti. 2011’in Mart ayında başlayan Suriye’deki Sünni direnişine karşı katliamlar yapan Esed yönetiminin en büyük destekçisiİran oldu. 10 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği, 20 binden fazla insanın mülteci durumuna düştüğü Suriye’de tüm İslam dünyasından yükselen tepkilere rağmen, İran mezhepsel duygularlaEsed yönetimine destek vermeyi sürdürüyor.Çünkü Suriye, Şii Hilali’nin Akdeniz’e açılan limanıdır. Şii Hilali eğer Suriye’de kesintiye uğrarsa, bu Türkiye’nin Suriye üzerinden İslam dünyasına ulaşabilmesi, Türkiye’nin Osmanlı coğrafyasında boy göstermesi manasına geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder