Taraf Gazetesi’nden Tuğba Tekerek’in sorularını cevaplayan Haşimi, kendisiyle ilgili 3 Mayısta Bağdat’ta yapılacak olan davanın ilk duruşmasını, “Şii Başbakan Nuri Maliki’nin Sünni lider Haşimi’ye karşı bir hamlesi” olarak nitelendirdi.
Haşimi, “Bu dava, hukuki bir
süreç olmanın ötesinde Irak siyaseti için kritik bir öneme sahip. Öyle
ki kimilerine göre bugünler Irak’ta Kürt, Sünni ve Şii olmak üzere üçe
bölünmeye gidecek sürecin başlangıcı olabilir. Dolayısıyla, davanın
etrafında bu haftalarda yaşanacak gelişmeler, siyasilerin atacağı
adımlar son derece önemli.” İfadelerini kullandı.
Maliki’nin uzlaşması konusunda umutlu olmadığını da belirten Haşimi, “Maliki,
esneklik gösterebilecek bir adam değil, bana karşı büyük bir nefreti
var. Irak’ta şu anda başbakanlık yapacak insan değil. Bizim esnek, açık
fikirli, işbirliği yapmaya hazır birisine ihtiyacımız var. Çünkü Irak’ın
karşı karşıya olduğu muazzam bir sorun var. Bu nedenle insanların elini
sıkmaya hazır bir başbakana ihtiyacımız var.” değerlendirmesinde bulundu.
Haşimi ile yapılan o röportajın tamamı:
Terörizme destek suçlamasıyla geçen
aralık ayında hakkında tutuklama kararı çıkarıldıktan sonra Erbil’e
giden Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, yaklaşık bir aydır
Türkiye’de. Davanın ilk duruşması 3 Mayısta Bağdat’ta yapılacak. Şii
Başbakan Nuri Maliki’nin Sünni lider Haşimi’ye karşı bir hamlesi olarak
değerlendiren bu dava, hukuki bir süreç olmanın ötesinde Irak siyaseti
için kritik bir öneme sahip. Öyle ki kimilerine göre bugünler Irak’ta
Kürt, Sünni ve Şii olmak üzere üçe bölünmeye gidecek sürecin başlangıcı
olabilir. Dolayısıyla, davanın etrafında bu haftalarda yaşanacak
gelişmeler, siyasilerin atacağı adımlar son derece önemli. İstanbul
Başakşehir’deki bir apartmanda, biri ofis, diğeri ev olmak üzere
kendisine iki daire tahsis edilen Haşimi’yle bu kritik süreci konuştuk.
Haşimi, davasını, Irak ve bölgenin geleceğine dair düşüncelerim anlattı.
Gelecek hafta yapılacak duruşmada nasıl bir strateji izleyeceksiniz? Kendinizi savunacak mısınız?
Öncelikle şu konuda çok açık olmalıyım.
Suçlandığım konularla ilgili herhangi bir resmî tebligat gelmedi bana.
Her şeyi medyadan öğrendim. İkinci olarak, avukatlarım soruşturma
dosyasına erişmek için çok defa çabaladı. Korumalarımın benim aleyhim de
ki ifadelerim görmek yasal hakları olmasına rağmen, buna izin
verilmedi. Suçlamalarla ilgili bir bilgim olmadan 3 Mayıstaki duruşmayla
karşı karşıyayım. Ayrıca “Neden bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak
bana dokunulmazlık hakkı sağlayan 93. maddeden yararlanamıyorum” diye de
sordum. Benim davamın üst mahkemede, federal mahkemede görülmesi
gerekiyor, ceza mahkemesinde değil. Bunlar hiçbir şekilde kabul
edilebilir değil.
Duruşmadan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Tüm bu ayrımcılıklar ve adaletsizlikten
sonra ben ne bekliyorum? Gıyabımda karar verilebilir. Ama kendimi
güvende hissediyorum. Sonuçta, haklı davamda tek başıma mücadele
etmeyeceğim, Irak’taki halkım, içerdeki ve dışarıdaki dostlarım Haşimi
davasını destekliyor. Eğer ulusal yargı sistemi adaletsiz tutumuna devam
ederse davayı uluslararası topluluğa taşımaktan başka seçeneğim yok.
Eğer çözüm bulunmazsa, antiterör yasası çok açık: Teröre karışanlar,
yardım edenler, propagandasını yapanlar için ölüm cezası. Benim böyle
bir suçla ne ilgim olabilir? Irak İslam Partisi’nin Genel Sekreteri
olduğumdan beri bu konuda çok netim.
Nedir tam olarak tavrınız?
Genel Sekreteri olduğum zaman bazı
üyelerimiz Amerikalılara karşı savaşmanın meşru bir hak olduğunu
savunuyordu. Dedim ki “Tamam, bu seçeneğe de saygı duyuyorum ama lütfen
partinin dışında olun. Ben bu görevdeyken şiddetle barışçıl aktiviteyi
karıştırmamamız lazım.” Ben açık bir kitabım. Yaptığım her şey yüksek
teknolojiyle izlendi. Nasıl oluyor da 8 yıl boyunca tek bir suçlama
olmadı. Bir gecede Haşimi terörist oldu!
Maliki’nin uzlaşması konusunda umutlu musunuz?
Hayır, değilim. Esneklik gösterebilecek
bir adam değil, bana karşı büyük bir nefreti var. Irak’ta şu anda
başbakanlık yapacak insan değil. Bizim esnek, açık fikirli, işbirliği
yapmaya hazır birisine ihtiyacımız var. Çünkü Irak’ın karşı karşıya
olduğu muazzam bir sorun var. Bu nedenle insanların elini sıkmaya hazır
bir başbakana ihtiyacımız var.
Peki, krize çözüm bulunamazsa ne olacak?
Barzani tarafından başlatılan bir
girişim var. Bundan bir şey çıkacağını umalım. Maliki, Barzani’nin
önerdiği bu yuvarlak masa toplantısına katılmayı reddetse bile bir çözüm
bulmak siyasetçilerin sorumluluğu. Siyasetçiler ülkemin kaderini asla
Maliki’nin ellerine bırakmaz. “Eğer ki tüm bunlar bir çıkmaza girerse”
diye soruyorlar. Politik gruplar bir araya gelebilir ve Meclis’te güven
oylamasına gidilebilir. Bu, yapılması mümkün olan bir şey.
Maliki’nin kendi grubu Ulusal İttifak içinde de çatlak olduğu söyleniyor.
Evet onların arasında da farklılıklar var.
Maliki’ye karşı tutum alabilirler mi?
Evet böyle bir olasılık da var ama teyit
edilmiyor. Çünkü İran müdahalesi var. İran direksiyonda olacak
maalesef. Benim geçmiş kişisel deneyimim şöyle: Şii politikacılarla,
Ulusal İttifak’la haftalarca görüşüyoruz, uzlaşmaya varıyoruz. Son
dakikada fikir değiştiriyorlar. Nedenini araştırdığımızda, arkasında
İran’ın olduğunu keşfediyoruz. Bu konuda sizinle tamamen aynı
fikirdeyim. Pek çok Şii siyasetçi de Maliki’nin politikalarından bezmiş
durumda. Maliki sadece Kürtleri, Sünnileri, Irakiye’yi değil, Ulusal
İttifak’taki ortaklarım da marjinalleştiriyor. Maliki eğer herhangi bir
esneklik göstermezse, Şii ulusal ittifakı başka birini seçmeli. Şiilerin
başbakanlıkta olmasında bunu devam ettirmesinde problem yok. Problem
Maliki.
Sizin İran’ın Irak’taki Şii
partiler üzerindeki etkisini eleştirdiğiniz gibi bazıları da Türkiye’nin
Sünni gruplar üzerindeki etkisini eleştiriyor…
Hayır. Bu, doğru değil. Biz zaman zaman
Türk hükümetine danışıyoruz. Sıkça tavsiyeler de alıyoruz. Ancak günün
sonunda Türkler bize, bizim için kabul edilebilir olmayan şeyler empoze
etmiyor. Karar anı geldiğinde müdahil olmuyor. Ama İran’la ilgili durum
böyle değil.
Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak İran’ın etkisini dengelediği söyleniyor. Bu görüşe katılıyor musunuz?
Ben bölgede siyasi kutuplaşmadan yana
değilim. Çünkü bu istikrara hizmet etmeyecek. Mezhep kutuplaşmaları
yüzünden birbirimizden nefret ettiğimizi görmek istemiyorum. “İran Şii
toplulukların başkanlığını yaparken Türkiye Sünni toplulukların
liderliğini yapıyor.” Bu, istikrara hizmet etmeyecek. Ben, tüm
toplulukların, inançlarından ve köklerinden bağımsız olarak istikrarın
faydalarının keyfini sürmelerini, karşılıklı alışveriş içinde olmalarını
isterim. Ama maalesef tüm bu hayallerin güçlü mezhep stratejileriyle
engellendiğini görüyorum. Irak’ta Arap Sünniler ve Türkmenlere karşı
adaletsizlik var. Bu ‘ben Şiilere karşıyım’ demek değil. Hâlâ tüm
Iraklılara eşit muamele eden ulusal platformu savunuyorum.
Bölgenin bir mezhep çatışmasına gittiğini düşünüyor musunuz?
Bunun olmamasını umarım ama böyle
işaretler var. Ama buna izin vermemeliyiz. Mezhep stratejisinin
üstesinden gelmek için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. İşimiz
kolay değil. Başkaları bunu çok güçlü bir şekilde itekliyor. Mezhep
kavgalarının sınırları aşıp, bölgeye yayılmamasını umuyorum. Bu olursa,
bölgenin geleceği riske girer. Politik problemler yıllarca devam edecek,
bunu anlıyorum. Ama bunları mezheplerin rengine boyamamız gerekiyor.
Hiçbir zaman gerçek bir sivil toplum kurma çabamızdan vazgeçmemeliyiz.
Türkiye’nin de böyle bir vizyonu var ve bunu yıllardır uyguluyor. Laik
hükümet tüm vatandaşlara eşit davranıyor. Biz de aynı stratejiyi
uygulamalıyız.
Krizi çözmek için diğer siyasetçilerle bir araya geldiğinizde talepleriniz ne olacak?
Öncelikli Haşimi davasının siyasi olarak çözüme kavuşturulması ve (Irak Başbakan Yardımcısı)
Salih Mutlak’la ilgili idari çözüm. İkinci olarak tutuklanan binden
fazla masum insanın dosyalarının gözden geçirilmesi. Üçüncüsü Selahattin
ve Diyala’yla ilgili Anayasa’ya uygun davranmak; halk bu vilayetlerin
statüsünün bir bölgeye dönüştürülmesini istiyor. Maliki, referandum için
bütçe vermeyerek onları engelliyor. Maliki sorumlu bir şekilde
davranmalı. Bu konular, diğer tartışmalara geçilmeden öncelikle
çözülmeli. Maliki’yle güç paylaşımı üzerinde anlaşılmalı.
Daha önce ABD’nin Irak kriziyle
ilgili tavrını eleştirmiştiniz. Barzani’nin ziyaretinden sonra ABD’nin
tavrında bir değişiklik oldu mu?
Şimdiye kadar ciddi bir değişiklik
görmedim. Beyaz Ev’in daha sakin, problemsiz bir ortama ihtiyacı
olduğunu anlıyorum çünkü bu yıl seçim yılı ama Irak’ta muazzam
sorunlarla karşı karşıyayız. Ve biz dostlarımızı ABD, AB, komşu ülkeler
Türkiye ve Arap ülkelerini sorumluluğu paylaşmaya çağırıyoruz. ABD’den
istediğimiz, seçimler yüzünden Irak meselesini görmezden gelmemeleri,
Irak meselesini arkalarında bırakmamaları. Irak’ta hâlâ ABD’ye
ihtiyacımız var.
Varlığım problem yaratıyorsa giderim
Türkiye size verdiği
destekle hasımlarınızın sert eleştirilerinin de hedefi oldu. Siz
Türkiye’nin desteğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Her şeyden önce benim davam iki ülke
arasındaki bir ulusal davaya dönüşüyor. Liderler arasında problem
yaratan kişi olmak istemiyorum. Eğer ki benim varlığım Türkiye’de bir
problem yaratıyorsa giderim. Liderler arasına karşılıklı demeçlere konu
olmayı istemem. Ama Türkiye gittikçe daha büyük bir ülke oluyor. Ve
Türkiye’nin rolü bölgeden, daha geniş bir uluslararası topluma taşıyor.
Bu yolda giderken, Türkiye’nin değerleri olmalı. Bunlardan birisi de
bölgede ve uluslararası toplumda adaletsizliğe karşı durmak. Haşimi
kendi ülkesinde ayrımcılığa, adaletsizliğe uğruyor. Erdoğan’la benim
dostluğum, AK Parti’yle ilişkilerim bir yana, değer sahibi olmak
Haşimi’yi korumaktır. Bu nedenle tüm ülkelerdeki dostlarımın özellikle
de Arap ülkelerindeki ve Türkiye’dekilerin benim davamla ilgili dik bir
şekilde durmalarını istiyorum.
Türkiye halkının bana gösterdiği
sempatiye minnettarım. Nereye gidersem gideyim bunu bir politikacı
olarak aklımdan çıkarmayacağım. Bana verdiği tam destek için büyük
ağabey Erdoğan’a derin teşekkürlerimi ve minnetimi sunmak isterim. Bunu
asla unutmayacağım.
Irak tek parça olarak kalacak
Irak’ın gelecek 10 yıl gibi bir sürede bölüneceği ve bunun zor, şiddetli bir süreç olacağı söyleniyor. Katılıyor musunuz?
Hayır. Irak’ın parçalanmasının masadaki
seçenekler arasında olduğunu düşünmüyorum. Iraklılar birlikten yanalar
ve ülkenin parçalanmasına izin vermeyecekler. Eğer bu olursa Irak büyük
kayıplar verecek. Ve bölgede muazzam bir kaos yaratacak. Irak oldukça
zengin bir ülke. Irak’ı parçalamak demek, komşu ülkeleri pastadan pay
almak için Irak’a çekmek demek. Bu, bölgedeki pek çok etkili ülke
arasında çatışma ve istikrarsızlık getirecek. Bunun olmasını
beklemiyorum. Irak’a dostları, sorunlarını çözmede yardım edecektir.
TUĞBA TEKEREK/Taraf Gazetesi-29.04.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder