(RESUL TOSUN/Yeni Şafak
Gazetesi) Suriye’de iş şirazesinden çıktı. Gözlemciler meselesi
tam bir fiyasko. Suriye yönetimi dalgasını geçmeye ve öldürmeye devam ediyor.
Bir defa Suriye yönetimi Suriye’nin
Dostları toplantısına katılan devletlerden gözlemci kabul etmiyor.
Böylece oyunu kendi istediği gibi oynuyor. Kofi Annan da ne yapacağını
şaşırmış durumda. Kah yönetimi ağır silah kullanmaması yönünde uyararak
muhalefetin maskarası oluyor, kah plan uygulanmıyor diyerek yönetimin
maskarası oluyor.
Suriye artık bir yangın yeri.
Suriye’de taraflar kendilerince haklı.
Suriye yönetimi iktidarı bırakmak istemiyor ve bu uğurda her türlü
cinayeti işlemekten geri durmuyor.
Muhalefet tarafı da haklı, zulme maruz kaldığı için direniyor, nefsi müdafaa gerekçesiyle ordudan ayrılanlar da öldürüyor.
Her iki taraf da kendi zaviyesinden bakılırsa haklılar.
Ama dışarıdan bakılınca muhalefetin daha
haklı olduğu görülüyor. Çünkü Suriye devrimi başladığında
göstericilerin elinde silah yoktu ve yönetimden talep ettikleri masum
istekleri vardı.
Parti kurmanın önündeki engellerin
kaldırılmasını, devlet başkanının süresinin sınırlandırılmasını, başkan
ve parlamento seçimlerinin acilen yenilenmesini, maaşlara ve ücretlere
zam yapılmasını ve asgari ücretin belirlenmesini istiyordu.
İş imkânı, yolsuzluk ve rüşvetle
mücadele, haksız vergilerin kaldırılmasını, göstericilerin üzerine ateş
edenlerin ve sorumlularının yargıya teslimini, fikir mahkûmlarının,
gösterilerde tutuklananların ve siyasi tutukluların serbest
bırakılmalarını istiyordu.
Bürokrasideki mezhebi ayrımcılığın sona
ermesini, Suriye dışındaki vatandaşların ülkelerine dönmelerine izin
verilmesini, fikir, ifade ve basın, internet kullanma özgürlüğü, herkese
vatandaşlık hakkı ve ülke zenginliklerinin adil bir şekilde dağıtımını
istiyor.
Tam bağımsız yargı istiyordu.
Yönetim bunların tamamını değil bir
kısmını bile o zaman karşılasaydı Beşşar Esed bir kahraman olacaktı ve
belki hâlâ meşru devlet başkanı olarak görevine devam ediyor olacaktı.
Ama artık o meşru bir başkan olmaktan
çıktı. Kendi halkını topla, tankla, savaş uçağıyla imha eden ve insanlık
suçu işleyen bir yönetici durumuna düştü.
Bu basiretsizliği sebebiyle
muhalefet haklı konuma yükseldi. Suriye yönetimi Türkiye gibi dostlarını
kaybetti. Dahası Rusya, Çin, Irak ve İran yönetimleri dışında
uluslararası camiada yanında duran devlet kalmadı.
Yanında duran devletler de işlenen
cinayetlere seyirci kalmaktan öte bir misyon ifa etmediler/etmiyorlar.
Uluslararası camianın ilgisizliği Suriye yönetimini daha da
cesaretlendiriyor, yönetim masa başında çözüm için kapıyı kurnazca
araladıkça daha da sertleşiyor öldürüyor, öldürüyor.
Arap Birliği’nin barış planını kabul ettiği günden bu yana her gün öldürülen insan sayısı daha da arttı/artıyor.
Uluslararası camia zalimin elini tutacak
bir yaptırım kararı alıp uygulamadıkça iktidarı teslim etmek istemeyen
Suriye yönetimi öldürmeye devam edecektir.
Suriye muhalefeti de uluslararası camiaya güvendiği sürece kaybetmeye devam edecektir.
Tekrar ediyorum akan kanın durması için
bölge ülkeleri başta Türkiye olmak üzere acilen bir askeri güç oluşturup
müdahale etmedikleri takdirde yarın Fransa gibi rol kapmak isteyen
güçler emri vaki yapabilirler.
Hem yönetimin hem de muhalif güçlerin insan öldürmesine dur demenin yolu fiili müdahaleden geçmektedir.
Tekrar ediyorum 1976 yılında Suriye Lübnan’a nasıl girdiyse bölge ülkeleri de Suriye’ye aynen öyle girmelidir.
Yoksa kan banyosu devam edecektir. İşte yüreğiniz yetiyorsa dün yayınlanan şu manzarayı bir seyredin. http://www.youtube.com/watch?v= 8ehkmXydYGg&feature=share %27%2C%29
Boğazına kadar gömmüşler,
konuşamıyor. Üzerine toprak atıldıkça öleceğini anlayan şahıs kelime-i
şehadet getiriyor. Caniler ” lailahe illa esed (Esed’den başka ilah
yoktur) de hayvan” şeklinde hakaret ediyorlar ve diri diri gömüyorlar.
Esed’in Şebbiha isimli milis kuvvetlerinin cinayetlerinden biri.
Bir insanlık suçu işleniyor. İkinci Bosna yaşanıyor.
28.04.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder