12 Ekim 2012 Cuma

İran'ın derin Osmanlı korkusu

(SERDAR DEMİREL/Yeni Akit Gazetesi)          “İnsan sormadan edemiyor; Türkiye’nin Osmanlı ruhuna geri dönme ihtimali İran’ı neden rahatsız etmektedir? İran Türkiye karşıtı Batılılarla aynı korkuda neden buluşmaktadır?”

      Devletlerin ve toplumların kimi zaman aktif kimi zaman da pasif derin korkuları vardır; aktif olduklarında çevrelerini yıkıcı olma, pasif olduklarında ise uyanma istidadı taşırlar.

Derinlerdeki korkular devlet ve toplumların gelecek tercihlerini belirlemede rol oynar. Siyasiler ve kanaat önderleri de tarihten tevarüs edilen bu korkulara duyarlı şekillenmiş toplumsal algıyı ihtiyaç hâlinde harekete geçirirler.

Meselâ Türkiye’nin yılan hikayesine dönüşen Avrupa Birliği’ne girmesinin önüne çıkarılan engellere bakın. Birliğe giriş müktesabatı dedikleri yerine getirilmesi gereken şartları, yerine getirmeyen ülkeler bir bir birliğe alınırken o şartları yeni üyelerden fazlasıyla yerine getiren Türkiye ısrarla askıda tutulabiliyor.

Avrupa’nın Osmanlı’yla özdeşleşmiş “derin Türkiye ve Müslüman korkusu”nun bunda etkisi açıktır. Bugün “Osmanlı uyanıyor” sloganı, Avrupa’nın lokal ve bölgesel nice siyasi açılımlarının kaldıraç gücüne dönüşmüştür.

Daha dün Avrupa’nın ortasında bir Müslüman ülke kurulmasın diye Bosna’yı Müslüman Boşnaklardan – onlara göre Türklerden – temizlemek amacıyla soykırıma gittiler.

“Türk / Müslüman” korkusunun Avrupa’da ne kadar derinlerde olduğunu görmek isteyenlere Viyana’yı bir günlüğüne ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Müzelere, kiliselere, ders müfredatına ve hatta sokaklara bu korkunun resim ve heykeller üzerinden efsane hikayeler eşliğinde nasıl yansıtıldığını ve nasıl canlı yaşatıldığını görebilirsiniz.

Güncel politik argümanlarda ve buna binâen geliştirilen siyasette Osmanlı korkusunun yeni Türkiye üzerinden kullanıldığını da rahatça görebilirsiniz.

Norveç’te başkent Oslo ve Ütoya Adası’nda düzenlediği saldırılar ile 77 kişiyi katleden aşırı sağcı terörist Anders Behring Breivik Avrupa’yı Türklerden korumak için bu eylemi yaptığını geçenlerde mahkemede açıkladı. Daha alarm verici olanı ise, bu adamı yargılayan mahkemenin Breivik’i “deli” göstermeye çalışıp aklamaya kalkışmasıydı.

Amerika’da da Ak Parti sonrası “Yeni Osmanlıcılık” diye bir tartışma başlattılar. İsrail ve neoconlar bu tartışmayı ısrarla körüklüyor, bu da malûm. Yeni Osmanlıcılık kodlamasıyla hem kendi halklarını, hem kukla Arap rejimlerini Türkiye aleyhine kışkırtarak Türkiye’nin Ortadoğu’da oyun kurucu bir ülke olmasını engellemeye çalışıyorlar. Osmanlı korkusunun Türkiye üzerinden sürdürülmesine dikkat edin lütfen.
Batı’da bol bol kullanılan bu korkuyu İran’ın da kullanmaya başlaması câlibi dikkat bir meseledir. Suriye meselesinde kılıçlar çekileli beri önceden alenen dillendirilmeyen bu “derin korku” artık açıkça dillendirilmeye başlandı.

İran medyası, önemli devlet ricali Türkiye’nin Suriye politikasını lanetlerken, “Türkiye’nin yeni Osmanlıcılık siyaseti”ne vurgu yapmaktan kaçınmıyor artık. Lanetlenen Osmanlı ruhu üzerinden Türkiye’nin Suriye politikasının şeytanlaştırılması ise “direniş hattı” iddialarını açığa çıkartıyor. Emperyalistlerle antiemperyalistler Osmanlı korkusunda niye birleşir ki!?..

Batı’da tanık olduğumuz bir derin korkunun İran’da da kendisini göstermesi ciddi analizlere muhtaçtır elbet. Bir taraftan kendi halkına, bir taraftan kukla Arap rejimlerine, bir taraftan da Batı’ya Osmanlı’yı hatırlatarak mesaj vermek, neocon söylemlerle nasıl buluşulduğunu gösterir maalesef.

İnsan sormadan edemiyor; Türkiye’nin Osmanlı ruhuna geri dönme ihtimali İran’ı neden rahatsız etmektedir? İran Türkiye karşıtı Batılılarla aynı korkuda neden buluşmaktadır?

İran’daki aklı başında otorite sahiplerine sadece şunu hatırlatalım; bu tür çıkışlar İran’ı yalnızlaştırır.

05.08.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder