“Son sıralar İran herkesi tehdit ediyor. İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi “Sıra Türkiye’ye gelecek” diyerek Türkiye’yi uyarıyor. Ne tesadüf Laricani’de aynı şekilde İsrail’i uyarmıştır.
Belli ki İran’da Suriye rejimi
gibi Kaide kartını oynuyor. Suriye rejiminin İsrail ve Batı için ehveni
şer olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Bu tespit, bir yakıştırma değil,
hakikatin ta kendisidir. Sünni İslamcıların Batı’ya daha büyük düşman ve
tehdit olduklarını söyleyerek dolaylı bir biçimde ve satır aralarından
İran eksenini kollamalarını istiyorlar. Gizli mesajları bu.
Firuzabadi’nin ‘büyük Şeytan’ diye hitap ettiği ABD’ye Salihi, Washington Post sayfaları üzerinden selam çakıyor.”
(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit Gazetesi) Ankara’nın
Suriye politikasını eleştiren İran Genelkurmay Başkanı Hasan
Firuzabadi’ye göre sıra bizde. Son sıralarda İran herkesi tehdit ediyor.
Firuzabadi gibiler Türkiye ve Arabistan,
Katar gibi ülkeleri Amerikan gündeminin parçası olmak ve Kaide’yi
silahlandırmak ve ona alet olmakla suçluyorlar. Suriye rejimi gibi bütün
muhalifleri terörist olmak ve onun ötesinde Kaide olmakla
damgalıyorlar.
İran, zalim ve Selman Rüşdi tarzı rejimi
desteklemenin hesabını vereceğine Türkiye gibi ülkeleri Kaide’yi
desteklemekle suçluyor. Çok ilginç, İran Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Alaaddin Burucerdi, Ankara’da Meclis koridorlarında
karşılaştığı Türk muhataplarını Suriye’de rejimin değişmesi halinde
‘aşırı İslamcıların’ iktidara geleceklerine dair uyarıyor. İran’ın bu
uyarısı son sıralarda misyona veya bu ‘aşırı dinci’ hareketleri
engelleme misyonuna dönüşmüş durumda. Suriye rejimi bölgede terör
estirerek ve Lübnan’ı karıştırarak davasını ispat etmeye çalışıyor.
Michel Simaha’nın tutuklanmasıyla
birlikte, onun Suriye rejimiyle beraber Nasrallah Sufeyr gibi Hıristiyan
sembollerini Sünniler namına öldüreceği ve onlara suikast düzenleyeceği
ortaya çıktı. Sünnilik adına ortalığı karıştıracak sonra da kurtarıcı
olarak ortaya çıkacaklar. Bununla ‘Sünniler gelirse azınlıklara rahat ve
uyku yüzü yok’ mesajı vermek istiyorlar. Adam yakayı ele vermiş ve
İran’ın ortağı Suriye rejiminin terörist yüzü bir kez daha ortaya
çıkmıştır. Daha önce de Suriye rejimi Lübnan’da intikam için al-Havadis
dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Selim Luzi gibilerini kaçırıp hunharca
öldürmüştür. Suriye rejimi, müseccel marka terörist bir rejimdir.
Bununla birlikte İran Genelkurmay Başkanı rüzgar ekenin fırtına
biçeceğini ve Suriye olaylarının bumerang gibi geri tepip Türkiye’yi
vuracağını ve sırada Türkiye’nin olduğunu söylemiştir. Bunu nasıl
anlamalı ve yorumlamalıyız? Uyarı mı yapıyor yoksa tehdit mi ediyor?
Firuzabadi, terörizmin yayılmasında ve El Kaide’nin hareket alanı
bulmasında “Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’daki dostları”
uyardıklarını söylemiştir.
Ne tesadüf Laricani de aynı şekilde
İsrail’i uyarmıştır. Esat’ın halkına karşı uyguladığı şiddet ve terörü
zerre kadar suçlamayan Ali Larijani de ABD’nin Akdeniz’de yaktığı ateşin
panik halinde olan İsrail’e değeceğini ve İsrail’i de yakacağını
söylemiştir (“The fire that you [the US] ignite in the Levant will
swallow the terrified Zionists). Daha iyi değil mi? İsrail’in
güvenliğinden ona ne? Ağzındaki bakla nedir ve kim yakacaktır İsrail’i?
Yoksa Esat rejimi namına onu ayakta tutmak için İsrail güvenliğine mi
atıfta bulunuyor? Zira aynısını Esat’ın dayıoğlu Rami Mahluf, Suriye’de
ölen NTY muhabiri Antony Şedit’e söylemişti. Belli ki İran da Suriye
rejimi gibi Kaide kartını oynuyor. Suriye rejiminin İsrail ve Batı için
ehveni şer olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Bu tespit, bir yakıştırma
değil, hakikatin ta kendisidir. Sünni İslamcıların Batı’ya daha büyük
düşman ve tehdit olduklarını söyleyerek dolaylı bir biçimde ve satır
aralarından İran eksenini kollamalarını istiyorlar. Gizli mesajları bu.
Suudi Arabistan’da Suudlu yetkililerce
tutuklanan Şii din adamı Nimr Nimr, Wikileaks belgelerine göre, 2008
yılında Amerikan elçisiyle görüşürken Şiilerin Sünnilere nazaran
Amerikalılara ve yabancılara daha sadık ve dostane olduklarını
söylemiştir. Suriye olayında ABD’nin kendisinden ziyade Türkiye gibi
ülkelerin ABD planlarına alet olduklarını ileri sürüyorlar. Bununla
birlikte ince bir politika izleyerek güya hem ABD’yi suçluyorlar hem de
‘Kaide’nin panzehiri biziz’ diyorlar. Afganistan ve Irak’ta bunu yaptık
diyorlar.
Nitekim İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber
Salihi nedense ABD’nin iki önemli gazetesinden biri olan The Washington
Post üzerinden Amerikan yönetimine kompliman yapmış ve bir mesaj verme
ihtiyacını hissetmiştir. Bu mesaj, merd-i kıptinin şecaatini arz ederken
sirkatini söylemesi kabilindendir. Zira İran’ın Afganistan ve Irak’ta
istikrara hizmet eden bir güç olduğunu yazmıştır. Yani işgaller
sırasındaki işbirliklerini hatırlatmıştır. Halbuki, Afganistan’da
istikrar 2001 sonrasında ve Irak’ta 2003 sonrasında bozulmuştur.
Belli ki Salihi, Sünnilere karşı ABD’nin
yanında olduklarını hatırlatmış ve Suriye’de de Sünnilerin önünü açarak
yanlış yapmamalarını istemiştir. Bu daha önce ‘Biz olmasaydık ABD Irak
ve Afganistan’ı işgal edemezdi’ diyen Hatemi’nin Yardımcısı Muhammed Ali
Ebtahi’nin sözlerinin tekrarından ibarettir.
Salihi, Amerikalılara ‘zımni
ortaklığımız devam etsin’ demek istemiştir (Iran is part of the
solution, not the problem. As the world has witnessed during the past
decade, we have acted as a stabilizing force in Iraq and Afghanistan,
two other Muslim countries thrown into turmoil. The stability of our
region is paramount for world peace and tranquillity.) Rıdvan Seyyid’in
ifadesiyle, İranlılar, ABD’nin Şam rejiminin değişmesine ve muhalefete
silah yardımı yapılmasına pek istekli olmadıklarının farkındalar.
Kaide kartıyla korkularını
depreştirmek niyetindeler. Bundan dolayı bu ülkelerin üzerine ürkütmek
maksadıyla Kaide kartıyla geliyorlar.
Firuzabadi’nin ‘büyük Şeytan’ diye hitap ettiği ABD’ye Salihi, Washington Post sayfaları üzerinden selam çakıyor.
Hangi İran’a inanacağız? İrangate
İran’ına mı, yoksa direnişçi İran’a mı? Larijani de İsrail’i korkutuyor.
Belli ki o da Amud Gilas’ın sözlerine atıfta bulunuyor olmalı. Herkes
birbirine karşı terör kartını gösteriyor. İsrail Dışişleri Bakanı
Avigdor Liebarman da Larijani’nin kendilerine veya Salihi’nin
Amerikalılara karşı kullandığı üslubu Sina saldırısından sonra Mısır’a
karşı kullanmıştır. “Mısır’ın hakiki düşmanlarına karşı (teröristler)
İsrail’in dostluğunun kıymetini bilin.” Anlayana sivrisinek saz
anlamayana davul zurna az.
13.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder