18 Ekim 2012 Perşembe

'Şebbiha kılıklılar kesinlikle İran’ın 'Devrim Muhafızları’

(ERDAL ŞİMŞEK/Milat Gazetesi)          “Türkmen General dostum yeni fotoğraflar gönderdi. Telefonla katliamın iç yüzünü anlattı. Köye baskın yapanlar Şebbiha. Ama Köylülerin anlamadığı bir dili konuşuyorlarmış. (Suriye’de söz konusu olan bölgede Kürtler Türkmenler ve Araplar birbirlerinin dillerini bilirler.) Ve general dostumun tahminine göre Şebbiha kılıklılar, kesinlikle İran’dan gelen Devrim Muhafızları.”

Milat Gazetesi yazarı Erdal Şimşek’in O yazısının tamamı:

Önceki gece Devrim Muhafızları-Hizbullah-Şebbiha triosunun Şam ve Türkmen köy ve kasabalarında giriştiği katliamların görüntüleri geldi bu Türkmen dosttan. Bu dostum, BAAS’çıydı. Esed ordusunda yüksek rütbeli Türkmen bir subaydı. Bir yıl boyunca telefonla bile kavga eder oluyorduk. Hep direnişin emperyalizm işi olduğuna inanıyordu. Ancak ateş onun ocağına düşünce gözleri açıldı. Ait olduğu kasaba direnişe katılmamıştı. Ama sadece Sünni ve Türkmen oldukları için Şebbiha bir gece onun kasabasında katliam yapmış, kendi ailesinden 8 kişi öldürülmüştü.

Ve bir süre sonra kendisini direniş cephesinde buldu. Şu anda önemli bir birliği yönetiyor. Takılıyorum kendisine, “emperyalistler mi seni direnişçi yaptı” diye.

General dostum yeni fotoğraflar gönderdi. Telefonla katliamın iç yüzünü anlattı. Köye baskın yapanlar Şebbiha. Ama Köylülerin anlamadığı bir dili konuşuyorlarmış. (Suriye’de söz konusu olan bölgede Kürtler Türkmenler ve Araplar birbirlerinin dillerini bilirler.) Ve general dostumun tahminine göre Şebbiha kılıklılar, kesinlikle İran’dan gelen Devrim Muhafızları.

Suriye’deki vahşeti izliyor musunuz bilmiyorum. Özellikle parçalanan çocuk cesetlerini?

Son iki yıldır bizler Ramazan’ın keyfini, bayramın eğlencesini yaşarken, burnumuzun dibinde, hemen aşağımızdaki eski vilayetimizde her dakikada bir insan öldürülüyor.

Suriye’deki Esed vahşetini izledikçe, aklıma koalisyon güçlerinin Irak’ta işledikleri cinayetler geliyor. Birebir şahit olduğum onlarca yüzlerce cinayet ve katliam…

Felluce, Azamiye, Kerbela, Necef, Telafer, Diyala, Bakuba… Irak’ın kanlı gözyaşlarına buralarda şahid oldum, yaşadım.

Gazze’deki vahşetler neredeyse artık kanıksanır oldu. Beyt Hanun Hastanesi’ndeki gencecik anaların Siyonist Yahudi kurşunları ile ölen bebeklerinin kundaklarını sıkı sıkıya sarmaları, bağırlarına basıp feryad figan etmeleri geldi gözlerimin önüne bir an.

Hele hele Refah Mülteci Kampı’nda düğün gecesi ve düğün anında terörist İsrail’in bombalı saldırısında ölen nişanlısının alnındaki kanı “düğün mendili” ile silmeye çalışan kızın gözyaşlarını asla ama asla unutmayacağım.

Fakat gelen fotoğraflar, birebir yaşadığım bu vahşetlere rağmen, Suriye’den gelen 190 civarındaki ölmüş bebek ve çocuk görüntüleri hepsinden daha kahrediciydi.

En unutamayacağım facialardan biri de Bağdat’ın Sadr semtindeki İmam Ali Hastanesi’nin bahçesinde sedyede son nefesini veren kız çocuğu ile gözlerinden deryalar akan annenin bakışlarıydı.

O güne dek gördüğüm, tanık olduğum, on binlerce ölümün en parçalayanıydı.  Son bakış ve veda böyle acıtıyordu insanı galiba.

Acısından kurtulmak için korkarak giden bir kız çocuğu ile yüreğinin kopmasına dayanamayan bir annenin duygularının bakışlarda birleştiği andaki kahrı bir daha yaşayacağımı hiç sanmıyordum.

Ama Esed adlı katil, bunu tam bir buçuk yıldır bize neredeyse her gün yaşatıyor. Özellikle son Ramazan ayından beri bu acıyı her gün her naat bize yaşatıyor. Bu satırları yazdığımda ve sizin de okuduğunuz şu anda Suriye’de en az iki çocuk askerler, Şebbihalar, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah tarafından öldürülüyordur.

Suriyeli bir dostumdan fotoğraflar ve görüntüler geldi. Yürek paralayan görüntüler.

Bacakları kopmuş iki üç yaşındaki bir çocuğun feryadı sel olup gözlerimden akarken, içeriden Ahmed Şamil’in ağlama sesi geliyor.

Deliye döndüm. Bir an sanki bomba bacakları kopmuş çocuğun evine değil de İstanbul’a benim evime düşmüş gibi. Mermi hızı ile Ahmed Şamil’in odasına koştum. Beni görünce, “baba süt ver” dedi.

Saat gecenin üçü. Ahmed Şamil’in süt saati. Ama Şamlı o çocuğun ölüm saati.

Allahım bu nasıl bir çelişki. Bu nasıl bir dünya? Biz ne hatalar ettik de bu kadar ağır imtihana tabi tutuyorsun.
Anne baba olan herkesi ama her kesi bir anlık düşünmeye davet ediyorum. Rica ediyorum, Allah Muhammed aşkına bir dakikalığına paramparça olmuş, son nefesini inleyerek vermekte olan Suriyeli bebeklerin, çocukların yüzlerinde kendi çocuklarının gözünü görün. Lütfen, bir anlık dahi olsa bunu deneyin.

Ve imkânınız varsa Allah rızası için beş lira, on lira demeden Özgür Suriye Ordusu’na, direnişçilere “Nakdi yardım”da bulunun. Emin olun gönderdiğiniz beş lira on liralar, bizim çocuklarla adaş olan, birçok Ahmed, Muhammed, Ali, Hasan, Hüseyin, Kemal, Yunus, Kerim, Cüneyt’in hayatının kurtulmasına vesile olacak.

İnanın, 10 Dolar’a satın alınan bir Kaleş mermisinin birkaç yüz binlik İsrail tankını durdurduğuna şahid oldu bu gözler.

Vallahi, 250 Dolarlık mühimmatın bir Amerikan birliğini hallaç pamuğuna çevirdiğine şahid oldu bu gözler.

2 dolarlık bir M310 single shot Target mermisinin onlarca milyon dolarlık Black Hawk’i düşürdüğüne şahitlik ettik.

Özgür Suriye Ordusu, Batı’ya boyun eğmedi. Buna inanın. Bunun açık delili de Fransa Cumhurbaşkanı’nın muhaliflerin hemen hükûmet kurma isteğidir. Muhalefet dediği, kendisi ile işbirliği yapan Menaf Tlas ve ekibidir. Batı’nın derdi yiğitler topluluğu olan Özgür Suriye Ordusu’nu egale etmektir. Onların umurunda mı her gün yüzlerce Suriyeli çocuğun öldüğü?

Ve inanın Özgür Suriye Ordusu direniş ve kurtuluş savaşını bu şiddetle yürütebilirse Beşşar Esed Kasım ayını kesinlikle görmeyecektir. Ve bildiğiniz gibi bütün savaşlar para ile yürütülüyor.

Özgür Suriye Ordusu’na verilen her kuruş, Suriye’nin Batı’nın sömürgesi olmaktan bir adım daha da uzaklaştıracağı gibi sayısız çocuğun öldürülmesine engel olacaktır.

29.08.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder