“Hesap buydu, hala da aynı hesapta ısrar ediliyor… Peki, oyun kurucu kim?Elbette listenin başında Suriye var. Suriye
Türkiye’nin muhaliflere verdiği desteğe PYD ve PKK ile karşılık
veriyor. Ancak PKK saldırılarındaki asıl oyun kurucu Suriye değil İran
gibi duruyor.”
Bugünkü yazısında, PKK’nın
Şemdinli saldırısını analiz eden Star Gazetesi yazarı Sedat Laçiner, PKK
üzerinden Türkiye’ye karşı ilan edilmiş bir savaş olduğunu, asıl
hedefin ise Türkiye’yi bölgede durdurmak ve Türkiye’de bir ‘Kürt
baharı’ başlatmak olduğunu belirtti.
Hesabın bir kürt baharı
gerçekleştirmek üzerine kurulduğu bu savaşta ise asıl oyun kurucunun
İran olduğuna dikkat çeken Laçiner, İran’ın, Türkiye’yi bölgeden uzak tutabilmek için en çok Kürt Sorunu’na ve PKK’ya güvendiğine vurgu yaptı.
İşte o yazının tamamı:
PKK Şemdinli ve
çevresinde zembereğinden boşalmışçasına saldırıyor. Bazen hesap
kitapsız, intihar eder gibi saldırıyor… Tüm bu yaşananları sadece PKK ve
terör saldırısı olarak görmek ise imkânsız. PKK üzerinden Türkiye’ye karşı ilan edilmiş bir savaş var karşımızda.
Hedeflerse belli; ilki Türkiye’yi bölgede durdurmak, ikincisi
Türkiye’nin başına da bir ‘bahar’ açmak’, yani kendilerince bir ‘Kürt
Baharı’ başlatmak.
Eğer PKK Şemdinli, Çukurca, Hakkâri,
Yüksekova gibi yerlerde devleti püskürtebilir ve bir tür halk
ayaklanması başlatabilirse, hastaneler kapanır, ticaret durur, tüm yaşam
PKK denetimine geçerse Kuzey Irak ve Suriye Kürtlerinden sonra
Türkiye’nin de nur topu gibi bir otonom bölgesi olur. Böylece hem
Türkiye’ye iyi bir ders verilmiş olur, hem de bir daha belini
doğrultamayacak olan Türkiye Ortadoğu denkleminin tamamen dışına itilir.
Hesap buydu, hala da aynı hesapta ısrar ediliyor… Peki, oyun kurucu kim?
Perde arkasındaki asıl oyun kurucu İran
Elbette listenin başında Suriye
var. Suriye Türkiye’nin muhaliflere verdiği desteğe PYD ve PKK ile
karşılık veriyor. Ancak PKK saldırılarındaki asıl oyun kurucu Suriye
değil İran gibi duruyor:
İran, ABD çekildikten sonra Irak’tan Lübnan’a kadar geniş bir coğrafyada daha rahat hareket edebiliyor. Tahran Suriye’de Esad’ın çöküşünü ise ölüm-kalım meselesi olarak görüyor. Esad düşerse sıranın kendisine geleceğini biliyor. Tahran Yönetimi ‘İran Baharı’nı yaşamamak için elinden geleni yapıyor.
Ne yazık ki İran kendisini korurken
Türkiye’yi ateşe atıyor, tüm hesaplarını Türkiye’yi Irak’tan ve
Suriye’den uzak tutmak üzerine kuruyor. Irak’ta tamamen İran’ın etki
sahasına giren Maliki yönetimi Türkiye’ye düşmanca
yaklaşıyor. Suriye’de ise İranlı ve Lübnanlı militanlar rejimi ayakta
tutabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu ülkede İran, Türkiye
karşıtı bir cephe oluşturmaya çalışıyor.
İran, Türkiye’yi bölgeden uzak tutabilmek için ise en çok Kürt Sorunu’na ve PKK’ya güveniyor.
Son günlerde Kandil ile Tahran’ın arasından su sızmıyor. PKK son
aylarda İran sınırını kendi evi gibi kullanıyor. En son Şemdinli ve
Çukurca saldırılarının ucu da aynı yerlere çıkıyor.
İşin kötü tarafı Türkiye’de bir
‘PKKistan’ kurma çabası İsrail’in de işine geliyor. Suriye’nin küçük ve
zayıf devletçiklerden oluşmasına, Türkiye’nin daha fazla Kürt sorununa
batmasına ve Irak’taki Kürt devletinin bağımsız hale gelmesine İsrail
sıcak bakıyor. İlginç bir şekilde hem İsrail, hem de İran Kürt kartını
kendi lehlerine kullanabilecekleri konusunda güçlü bir özgüvene
sahipler.
Hangi İran?
Mesele bu kadar açık olmasına rağmen
İran’ın Türkiye’ye olan ihtiyacı büyük. Milyarlarca dolarlık ticaret
İran’ın ayakta kalması için önemli. Ayrıca uluslararası alanda
Türkiye’nin ılımlı İran politikası Tahran’ın işine geliyor. İran bu
sayede özellikle nükleer meselede ‘oyalama politikası’nı başarılı bir
şekilde sürdürebiliyor. Bu nedenle Türkiye konusunda birden fazla
İran’la karşı karşıya geliyoruz.
Tahran’da bir kanat diplomatik
davranıyor, diğer bir kanat ise komşuluk ilişkilerini zedelemeden
Türkiye’yi eleştiriyor. Ama üçüncü kanat çok derinlerden gidiyor,
neredeyse hiç konuşmuyor, ancak ucu ya Şemdinli’den çıkıyor ya da
Suriye’den.
07.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder