Evet dost bildiğimiz, “dostumuz”
dediğimiz arkasından koştuğumuz, yere göğe sığdıramadığımız
yazarlarımızın, çizerlerimizin, “Alim” dediğimiz bir
takım insanlarımızın ilham kaynağı olduğu, peşinden koştukları İslam
inkılabını gerçekleştiren İran, büyük bir İslâm devleti ve İslâmın
savunucusu ve ümmetin koruyucusu idi.
Son çeyrek yüzyılın İslâm adına
yüz akı idi. Acaba öyle miydi? Hayır, hayır… İran (Şia) hiçbir zaman
İslâmı bırakın hizmet etmeyi, İslamiyetin içimizdeki en büyük
düşmanıydı. Evet gerçek bu!.
İran veya Şia asla İslama ve
Müslümanlara ne maddi ne de manevi hiçbir yardım yapmamıştır. Bilakis
Şia dışındaki bütün Müslümanları düşman görmüş ve savaşmıştır. Uzak
tarihlere hiç gitmeye gerek yok, yakın tarihlerde cereyan etmiş olan
Çeçenistan savaşında İran daima Rusları tutmuştur. Çeçenlere bırakın
yardım etmeyi yardıma gitmek isteyen mücahid gruplarım engellemiştir.
Ruslara devamlı istihbarat bilgileri vermiştir. Çeçenleri, terörist
saymıştır.
Yine Azerbaycan-Ermenistan savaşında
Ermeni tarafını tutmuştur. Ermenilere silah, gıda, lojistik ve
istihbarat bilgileri vermiştir. Şu anda bile Ermenilere yardım
etmektedir. Şu meşhur İslâm-ümmet savunucusu İran’ın iki büyük düşmanı
vardır; birincisi Amerika, ikincisi İsrail öyle mi, hayır kesinlikle
yalan. İran aslında iki büyük düşmanı Amerika ve İsrail, İran’ın en
büyük dostudur. Çünkü birbirleriyle kavga edip dünya siyasetine yön
vermeye çalışıyorlar. Hepsi birbirinden besleniyorlar, böylelikle İslâm
âlemini arkasına almaya çalışıyorlar. Bizim bazı saftirikler de öyle
görüyor veya öyle görmeye mecbur kalıyorlar.
İran Afganistan için Ruslardan
sonra Taliban’a karşı Amerika’ya hava sahasını açmıştır ve istihbarat
bilgileri vermiştir. Hani İran, Müslümanların hamisi ve yardımcısıydı?
Hani Amerika İran’ın en büyük düşmanı idi? Aynı şekilde Irak da
Amerika’ya yardım etmektedir. Bu nasıl Amerika’ya düşmanlık? Bu nasıl
Müslümanlık? İran siyaseti yüzyılladır usta manevralarla İran’ı ayakta
tutmayı başarmıştır. Safevi-Pers devleti iki yüzlüdür, bütün üstün
tarafları idare etmeyi başarmıştır(!). Bugün aynı şeyi Suriye’de
görmekteyiz.
Evet Suriye’de akan kanın vebali İran’ındır.
Bunları yazmakla bitmez, İran (Şia) zalimdir ve sapıktır. Çünkü bütün
Müslümanların tek kelimeyle kabul ettiği sevgili Peygamberimizin sadık
dostu ilk Müslüman olan Hz. Ebubekir Sıddık’a (r.a.) küfür eden, onu
kabul etmeyen, onu tanımayan, Hz. Ömer’e (r.a.) hakaret eden, ona küfür
eden, Hz. Osman’a (r.a.) her türlü çirkinliği yakıştıran, dört büyük
halifenin arasını açmaya çalışan insanlar benim ve bütün inanan gerçek
Müslümanlar tarafından zerre, ama zerre değerleri yoktur. Onların
alimleri asla İslâm âlimi olamaz, ancak olsa olsa Şia alimi olurlar.
Onlara İslâm âlimi demek İslamiyeti
inkar etmek olur. Hz. Ayşe validemize (r.a.) İftira atıp çirkinlikler
sergileyen Şia asla gerçek Müslümanları temsil edemez. Hz. Ayşe
validemiz (r.a.) hakkında açık ayet olduğu halde Şia bunu görmezden
gelip iftiralarına devam etmektedir. Yani ayeti inkar etmişlerdir.
Peki Allah’ın (cc) gönderdiği ayeti inkar edenler Müslüman olabilirler mi?
Kaynak: Yeni Akit/Hikmet Özdemir-13.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder