(ERGÜN DİLER / Takvim Gazetesi) Dün gazetenin manşetini konuşurken, masamın üzerinde duran cep telefonum ısrarla çaldı. Bilinmeyen bir
numara aramaktan vazgeçmiyordu. Toplantıda telefonla konuşmayı hiç
sevmediğimden cevap vermedim. Telefonun sesini kısıp toplantıya devam
ettim. Ancak o telefon peşimi bırakmadı. Kaçıp kurtulacağım bir yer
yoktu!
Mecbur kaldım açmaya..
. Biraz sert bir tonla “Buyurun” dedim…
Karşıdaki ses birden kahkaha atmaya başladı. O gülüşü çok iyi
biliyordum. Biraz buruk bir şekilde “Saatlerdir arayan sen misin?” diye
sordum…
“Kim sandın dostum” dedi ve “önemli olmasa çaldırır mıyım?” diye ekledi…
“Neymiş önemli olan, seni dinliyorum”
şeklinde cevap verdim… İçim içimi yiyordu. Ne diyeceğini merak
ediyordum. Hemen konuya girdi…
“Suriye ve uçak işini biliyor musun?”
Şaşırmıştım. Çünkü yılın 10 ayı Fransa’da yaşardı. Konunun nereye gideceğini iyice merak ettim. Soğuk bir ses tonuyla sordum…
Bilmesen aramazsın. Neler oluyor söyle bakalım?
Biliyorsun yıllarımı Ortadoğu’da geçirdim. Oralarda ne halt olsa haberim olur…
Biliyorum. Şimdiki durum ne?
Esad zorda. Kaçamıyor, gidemiyor. İşi zor. Ama boş da durmuyor.
Öldürme insanı yahu!
Sabırsız olma. İki saattir sana ulaşmaya çalışıyorum. Anlatacağım sakin ol…
Uçak krizinin perde arkasında ne var?
Suriye 1967′deki savaşta İsrail’den
kocaman bir tokat yedi. O zaman Esad’ın babası Hava Kuvvetleri’ndeydi.
Şam yönetimi ordusuna çok güveniyordu. Özellikle ZIRHLI birliklerinin
Tel Aviv’e kadar gideceğini sanıyordu.
Ne oldu peki?
Suriye birlikleri daha doğrusu TANKLARI,
Golan Tepeleri’nin ardındaki İsrail tanklarına ateş yağdırdı. Daha
güçlü ve sayıca fazlaydılar. Ancak beklenen bir türlü olmuyordu. Doğru
hedefi bir türlü seçemiyorlardı.
Ne var bunda?
Bekle… Acele etme… Suriye’nin tankları,
hedefleri şaşırırken İsrail’in az sayıdaki tankı her attığını vuruyordu.
O kadar çok isabet sağladılar ki KUNEYTRA’ya yerleşen birlikler imha
oldu. Suriye geri çekilmek zorunda kaldı. Asker yürüyemeyince, Golan
Tepeleri’nin bir kısmını kaybetti.
Bunun konumuzla ne ilgisi var?
Var! İsrail daha 1967′de Suriye
tanklarını, kendi tanklarının üzerine taktığı bir APARAT sayesinde bulup
vurdu. Bir çeşit RADARDI kullandıkları.
Eee?
Şimdi sistem daha da gelişti. Artık
tanklara takılan bazı HABERLEŞME PARÇALARI üzerinden uyduya gidip
VURMAYI düşündüğünüz noktayı net olarak hedefe koyuyorsunuz. Hiç sapma
olasılığı da yok üstelik.
Ne diyorsun sen?
Suriye, Rusya’dan yüzde yüz askeri araç
gereç getiriyordu. Bunda hiç şüphe yok. MİT, uçak havalanmadan önce ne
dediyse uçak yere indikten sonra o çıktı. İstihbarat pürüzsüzdü.
Amaçları ne?
Tanklarımız sınıra yığıldı. Toplarımız
sırada. Esad az sayıdaki gücünü bu APARATLARLA güçlü kılmak peşinde.
Eğer bu araçlar oraya gitseydi bütün TANKLARIMIZI olası bir sıcak
temasta kaybedebilirdik. Çünkü o teknoloji herkeste yok. Türkiye bunu
bildiği için hemen uçağı indirdi. Bir de bizdeki birçok tankın, İsrail
tarafından yenilendiğini unutma!
Yani Rusya bizim belimizi kıracak silahı Esad’a mı verdi?
Rusya mı yoksa İsrail’le bağlantılı bir
grup mu bilmiyoruz. Ama verildi. İsrail’de yaşayan çok sayıda RUS
Yahudisi olduğunu da bir yere yaz.
Silahları neden sivil uçakla gönderdiler?
Belki dikkat çekmesin diye belki de
Rusya ile aramızı bozmak için… Uçakta 30′dan fazla RUS yolcu var. Savaş
bölgesine gidiyorlar. Ya uçaktaki insanların bir kısmı MONTAJ ekibiyse!
Kazdıkça konu derinleşiyor yahu?
Bak sana bir şey anlatayım. Yunanistan
bir süre önce 250 tank alımı için harekete geçti. İhale düzenlendi.
Fakat skandal patlak verdi. Fransız gizili servisi denemeler sırasında
UYDU VASITASIYLA Amerikan ve İngiliz tanklarını aptallaştırdı. Tanklar
yollarını kaybedip hedeflerden uzaklaştı. Konudan haberdar edilen
Yunanlı generaller perde arkasından olanları izleyip kahkaha attılar.
Tatbikatta Fransız tankları ise ne yolu ne de hedeflerini şaşırdı.
Uydudan aldıkları destek şaşırtıcıydı…
Yani aynı tuzak bizim için mi kuruldu?
Muhtemelen bu cihazların takılı olduğu silahlar, sınırı geçtiği anda bizim tankları vuracaktı. Karizmamız çizilecekti…
Peki Ruslar’la ilişkiler bozulur mu?
Sanmam. Ama İskenderun Demir Çelik bize
güç katmaya başladığında 1971 darbesi, Seydişehir Alüminyum kapasiteyi
arttırdığında 12 Eylül darbesi oldu…
Dikkatli olmalıyız. Pire için yorgan yakmamalıyız…
NOT: Dostumun anlattığı tanklara takılan
APARATI, çok önemli görevlerde bulunmuş bir PAŞAYA sordum: “Evet böyle
sistemler var” cevabını verdi!
13.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder