(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit Gazetesi) “İran sadece Suriye halkının içişlerine değil, bütün bölgenin içişlerine karışmaktadır.
PKK’nın aktif hale gelmesinde İran’ın rolü tartışmasızdır. PKK’yı onlar
desteklemiyormuş! Külahıma anlatsınlar! Yüzümüze baka baka yalan
söylüyor ve hâlâ içimizde birileri bile bile onların yalanlarına alet
oluyor. Bahreyn Şiilerini kışkırtanlar da onlar. Şimdi İranlı Vekil
Muhammed Kerim Abidi, Kuveyt’te bir karışıklık olması halinde Kuveytli
Şiileri korumak için müdahale edeceklerini duyurdu. Zaten Kuveyt’i
karıştırmak isteyen de kendileri değil mi?”
Müslüman bir delikten iki defa geçmeyeceğine göre her defasında İran’a aldananlara ne demeli?
İran ağzındaki baklayı çıkardı ve
gerçekten de Esat’a fiilen yardım ettiklerini itiraf etti. Bu açık bir
biçimde Suriye’nin içişlerine karışmaktır. İran olmasaydı Rusya’nın
desteğinin bir anlamı olmaz ve Esat şimdiye kadar on defa diz çöker ve
devrilirdi. İran kaya gibi arkasında duruyor. Son sıralarda Ahmet
Cenneti gibi ‘radikal İranlı din adamları’ Mısırlı Kıpti Nakoula
Basseley Nakoula konusuyla epey ilgililer ve Suriye’nin sözde Müftüsü
Ahmet Bedreddin Hasun gibi hem bir taraftan Kaide’ye ver yansın ederken
diğer taraftan da Kaide türü Batılı hedeflere fedai ve intihar
saldırıları düzenleyeceklerini duyurmaktan çekinmiyorlar. Bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu! Oysa ne Batılılara ne de Yahudilere cesaretleri
var; varsa yoksa kendi halkının üzerine ölüm kusuyorlar. Merd-i Kıpti
gibi şecaat arz ederken sirkatlerini söylüyorlar.
Ahmet Cenneti de aynı yoldan gidiyor ve
Hasun gibi diliyle ateş saçıyor gürlüyor ama yağmur yok. Daha önce de
Selman Rüşdi hakkında aynısını yapmışlardı, gerisini getirmemişlerdi.
Irak’ta olduğu gibi ölüm mangalarıyla sadece Sünnileri öldürmeye güçleri
yetiyor. Zira Sünnilerin merkezi otoritesi de yok, hamileri de!
2008-2009 yılında İsrail’e binlerce Besic yani gönüllü göndereceklerini
vaat etmişlerdi. Yine boş çıkmıştı. Onlar, gönüllüleri İsrail’e değil de
Suriye halkının üzerine gönderdiklerini kendileri itiraf ediyorlar.
Selman Rüşdi’yi tehdit ettiler de ne oldu? Şöhretini artırmaktan başka
ne işe yaradı? İşlerine gelince örtülü eylem, gelmeyince reklam
yapıyorlar! Adam İran üzerinden kazandığı şöhretle gelirine gelir kattı
ve bal yağ içinde yüzüyor. Orhan Pamuk’un Ermeni ve PKK meselesi üzerine
söyledikleriyle aynı yoldan gitmesi gibi. Ayinesi iştir kişinin lafına
bakılmaz. Hâlâ İslam alemini sözle kandırmaya çalışıyorlar. Müslüman bir
delikten iki defa geçmeyeceğine göre her defasında İran’a aldananlara
ne demeli?
Kimi verilere göre İran Suriye’de 12, kimi başka verilere göre 20 bin asker bulunduruyor.
Suriye halkı İran’ın boyasını ve foyasını meydana çıkardı. İran, Selman
Rüşdi’den sonra Nakoula Basseley Nakoula’yı hedef tahtasına oturtsa da
bu laflar blöften ibaret. Şam’daki Beşşar rejimi Selman Rüşdi ve Nakoula
Basseley Nakoula rejiminden farksız ama İran 19 aydır bu rejimi var
gücüyle besliyor ve destekliyor. Hür Suriye Ordusu’nun danışmanlarından
Basım Dada, 19 aydır Suriye’de Allah hakkı peygamber hakkı tanınmadığını
ve bütün kutsallarının çiğnendiğini ama buna gerektiği kadar tepki
gösterilmediğini söylüyor. Müslümanların Masumiyeti filminin Suriye’de
19 aydan beri gösterimde olduğunu söylüyor. Hem de İran’ın katkılarıyla!
(http://www.islammemo.cc/hadath-el-saa/elfilm-elmosye/2012/09/15/155688.html).
Caferi ise halkı destekleyenleri utanmazlıkla suçluyor.
Devrim Muhafızlarının Başkomutanı
Muhammed Ali Caferi, Suriye ve Lübnan’da askeri uzmanlar ve subaylar
bulundurduklarını itiraf etti. Suriye’de resmi bulunduruyorlar da acaba
Lübnan’dakiler resmi mi? Yoksa orasını çiftlikleri olarak mı görüyorlar?
İtiraf etmese de zaten sık bir biçimde İranlı askeri uzmanlar Hür
Suriye Ordusu tarafından enseleniyor. En son Salahaddin semtinin yeniden
ele geçirilmesi sırasında bir İranlı subay daha öldürüldü. Zaten İranlı
keskin nişancıların varlığı Dera’dan beri biliniyor. En son Azez’de bu
keskin nişancılardan bazıları öldürülmüştü. Kimi verilere göre İran
Suriye’de 12, kimi başka verilere göre 20 bin asker bulunduruyor. İran,
Suriye halkından ne istiyor ve niye düşmanlık yapıyor? İranlı komutan
Kudüs Ordusunun bazı mensuplarının ‘danışmanlık’ göreviyle Suriye’de
olduğunu kabul etti. Bu, Humeyni’nin politikalarını devam ettirmektir.
Suriye ile bir olup İsrail’i vuracaklarına aksine İsrail (2007) Deyri’z
zor’da olduğu gibi tek yanlı bir biçimde bunları vurmaktadır. Blöften
başka İsrail’e yol bulamayanlar Müslüman halkın kanını dökmekte bir beis
görmüyorlar.
Suriye rejimi İsrail ile İran’ın ortak rejimidir veya ortak dostudur
Humeyni de ‘İsrail’e ulaşmak için’ 8 yıl
Irak’la savaşmıştı. Suriye ile en az 30 yıldır müttefikler ama İsrail’e
karşı müşterek hareketleri olmadı. Lakin İsrail’e ulaşmak için 30
yıldır Müslüman halklarla savaşıyorlar. Esasen Suriye rejimi İsrail ile
İran’ın ortak rejimidir veya ortak dostudur. Beşşar İran’ın Şam’daki
aktif, İsrail’in de pasif adamıdır. Netanyahu Jerusalem Post gazetesine
yaptığı değerlendirmede Suriye rejiminin geleceğinden kaygılı
olduklarını dillendirmekte ve giden rejimin yerine ılımlı laik bir model
mi yoksa aşırılık yanlısı İslamcı bir model mi geleceğini merak
etmektedir. Kaygısı İslam karakterli bir rejimin işbaşına gelmesidir.
İran da hep dikotomik alışkanlıkla Sünni olan her şeyi ya yanlış ya da
aşırı görmektedir. Suriye’deki gelecek rejim İsrail, İran, Rusya ve
İsrail’den dolayı da Batı’nın bir kısmını kaygılandırmaktadır. Bundan
dolayı da Suriye Hür Ordusu’nu silahlandırma konusunda hevesli değiller
ve şimdiye kadar havanda su dövdüler. İran ise bütün gücüyle Suriye
rejiminin arkasında duruyor.
Bu kadar ciddiyetle İsrail’e
yönelselerdi Humeyni’nin dediği gibi onu tükürükle boğarlardı. Lakin
Suriye halkının arkasında kimse yok. Olsaydı herhalde şimdiye kadar bu
rejimin yerinde yeller esiyor olurdu. İran sadece Suriye halkının
içişlerine değil, bütün bölgenin içişlerine karışmaktadır. PKK’nın aktif
hale gelmesinde İran’ın rolü tartışmasızdır. PKK’yı onlar
desteklemiyormuş! Külahıma anlatsınlar! Yüzümüze baka baka yalan
söylüyor ve hâlâ içimizde birileri bile bile onların yalanlarına alet
oluyor. Bahreyn Şiilerini kışkırtanlar da onlar. Şimdi İranlı Vekil
Muhammed Kerim Abidi, Kuveyt’te bir karışıklık olması halinde Kuveytli
Şiileri korumak için müdahale edeceklerini duyurdu. Zaten Kuveyt’i
karıştırmak isteyen de kendileri değil mi? Karıştırdıktan sonra da demek
ki durumdan vazife çıkartacaklar! Kuveytli Vekil Velit Tabatabai
İran’ın yardımıyla Kuveytli Şiilerin sıfır saate ve İran’ın yardımıyla
darbe yapmaya hazırlandıklarını duyurmuş ve elindeki belgeleri resmi
makamlara teslim etmişti. Gerçekten de İran ateşle oynuyor.
‘Büyük İsrail’in kimliğini yeniden
düşünme vakti geldi. Büyük İsrail’in hedefi, dini iddialarla Nil ile
Fırat arasındaki toprakları ele geçirmek değil midir? Peki! Gerçekte bu
hedefe bugün kim daha yakın veya kim ulaşmak istiyor? Bu sorunun cevabı
sizi Büyük İsrail’e götürecektir!
17.09.0212
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder