(HAKİ DEMİR/Yeni Şafak) Suriye’deki iç savaşın uzamasının temel nedeni Esed güçlerine destek için ülkeye gelen İran ve Hizbullah güçleridir. Bunlar Suriye cephesinden çekilmesi durumunda Esed bir ay dayanamaz.
Siyasi rejimlerle halk arasındaki çatışmalar umumiyetle iç savaşa
dönüşmez. İç savaşın tabiatı, siyasi iktidar (rejim) ile halk arasındaki
çatışmanın iç savaşa dönmesine engeldir. Halkın siyasi rejime karşı
isyanı muayyen bir sınırı aştıktan sonra ordu ve polis birlikleri
mutlaka halkın tarafını tutar. Küçük gösterilerde ülkenin silahlı
birliklerinin (ordu, jandarma, polisin) göstericilere karşı şiddet
kullanması, siyasi iktidar ve rejimin meşruiyetinden kaynaklanan asayişi
temin çabasıdır. Halk ayaklanması, siyasi rejimin ve iktidarın
meşruiyetini ortadan kaldıracak seviyeye, yoğunluğa, derinliğe,
yaygınlığa ulaştığı andan itibaren ülkenin silahlı birimleri halkı
tercih eder. Bu durum, devrimlerin tamamında görülen hadisedir, başka
şekilde olduğuna dair misaller yoktur. Bu misallerde devrimler, iç
savaşa savrulmadan başarıya ulaşır.
İç savaş nasıl çıkar?
Fakat iki ihtimal devrim süreçlerini iç savaşa dönüştürür. Bu
ihtimaller, halkın bölünmesi ve birbirine karşı savaşacak hale gelmesi
veya ülkeye yabancı silahlı güçlerin girmesidir.
Mısır’da büyük kütleler hareket geçtiğinde ordunun tarafsız kaldığı
hatırımızda. Aynı durum Tunus’ta da gerçekleşti. Libya’da da aynı hadise
gerçekleşti ve siyasi rejimin direnmesiyle ordu hızlı şekilde dağıldı.
Şimdi soru şu; Suriye’de neden takıldı?
Suriye’de de o kadim kural işledi, halk artan sayıda sokağa çıktıkça
ordu çözülmeye başladı. Ordudan ayrılan milletperver askerler direniş
cephesini kurdu ve çatışmalar başladı. Başlangıçta her geçen gün ordunun
çözülmesi artıyor, direniş cephesi derinleşiyor, ülkedeki kurtarılmış
bölgeler genişliyordu. Gelişmelerin bu seyri takip etmesi yani
muhaliflerin hızlı şekilde ilerlemesi ne zaman yavaşladı veya durdu?
Suriye’ye yabancı askeri güç gelmeye başlayınca. . . Kim onlar? İran
devrim muhafızları ile Hizbullah savaşçıları. Suriye ordusunun Suriye
halkına yapamadığını, İran ile Hizbullah’ın askerleri yapıyor.
Ordu çözülüyor
Bir ordu kendi halkına neden kurşun sıkmaz? Çünkü kendi halkıdır,
kendi milletidir, kendi akrabasıdır, kendi tanıdığı insanlardır. Bir
ordu başka ülkelerin halkına neden kurşun sıkar? Çünkü kendini onlar
beslemiyordur, çünkü üzerindeki elbiseyi, elindeki silahı o halk
vermemiştir, çünkü o halkı koruma sorumluluğu yoktur. Bunlara rağmen
başka ülkelerin kadınlarını, çocuklarını, ihtiyarlarını, sivil
insanlarını öldürmeli midir? Tabii ki hayır… Bir ordunun kendi halkına
kurşun sıkamaması, anlaşılabilir bir “yakınlık” meselesinden
kaynaklanıyor. Bu tavrın, akrabalık gibi, kavmiyetçilik gibi,
milliyetçilik gibi sebepleri olabilir. Sebebi ne olursa olsun, neticesi
güzel olan bir davranıştır. Fakat marifet, neticesi ile birlikte
sebebinin de (niyetinin de) doğru ve güzel olmasıdır. Bir ülkenin ordusu
ve askeri, komutanı emretse bile, sadece kendi ülkesinin değil herhangi
bir ülkenin kadın, çocuk, ihtiyar, sivil insanlarını öldürmekten imtina
ediyorsa, emrinde ısrar eden kumandanına isyan ediyorsa, o ordu, İslam
ordusu, o asker Müslüman askerdir. Bir İslam Cumhuriyetinin askerleri
olma iddiasındaki İranlı askerlerin, suni sınırları aşıp Suriye’ye
geldiğinde, oradaki halkı, sivilleri, kadınları, çocukları, ihtiyarları
öldürmesi, bu işi de şiddetle ve vahşetle yapması, İslam ile telif
edilebilir bir durum değil.
Anlaşılan o ki, İran ve Hizbullah askerleri İslami hassasiyete sahip
değiller, bu hassasiyet olmadığı için de Suriye halkını “yabancı”
görüyorlar ve okuma yazma bilmeyen cahil askerlerde bile meşru görülmesi
zor bir durumu gönüllü olarak göğüslüyorlar.
Hem İslami hassasiyete sahip olmayan hem de Suriye halkını “yabancı”
gören İran yönetimi, İranlı asker, Hizbullah yönetimi, Hizbullah
askerleri bize “yabancıdır”. Bu yabancılık ise akrabalık, kavim, millet
çerçevelerinde değil, din çerçevesindedir. Ne var ki biz, “yabancılara”
bile İslami ölçü ve hassasiyet ile yaklaştığımız için, halka, sivillere,
kadınlara, ihtiyarlara, çocuklara husumet beslemeyiz, düşmanlık
yapmayız, kurşun sıkmayız.
Yabancı güçler çekilirse
Suriye’deki devrim sürecinin iç savaşa dönüşmesi, “yabancı asker”
müdahalesindendir. Devrim süreçlerinin iç savaşa dönüşmesinin diğer
ihtimali, yani halkın birbiriyle savaşacak kadar büyük kütleler halinde
ayrışması durumu Suriye’de mevcut değil. Suriye’deki nüfus yapısı, halka
dayalı bir iç savaşın altyapısını ve kaynaklarını oluşturamaz. Hala da
Suriye’de halka dayalı iç savaş başlamış değildir. Halka dayalı iç
savaşlarda, halk ikiye veya daha fazla fırkaya ayrılır ve birbiriyle
savaşır. Esed’in organize ettiği “şebbiha” katilleri, halkın birbiriyle
savaştığını göstermez. Onlar da rejim tarafından organize edilen silahlı
ve görevli birimlerdir. Suriye’deki Nusayri azınlık, halka dayalı bir
iç savaşı taşıyamaz, böyle bir çılgınlığa da kalkışamaz. Siyasi rejimin
hala yıkılmamış olmasının tek sebebi, “yabancı” askerlerdir. Bu sebeple
de Suriye’de katledilen her can, Esed Yezid’i ile birlikte İranlı ve
Hizbullah mensubu Yezid mollaların da hesabına yazılmaktadır.
İran ve Hizbullah askerleri Suriye cephesinden çekilmesi durumunda
Esed bir ay dayanamaz. Savaştıracak insan kaynağı bulamaz. İranlı
askerlerin ülkeye yaydığı moral, Nusayri azınlığın da direnmesine yol
açıyor. İran ve Hizbullah güçleri, sadece kendi öldürdükleri canlardan
değil aynı zamanda Nusayrilerin öldürdükleri canlardan da sorumludur.
03.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder