(Prof.Dr.İDRİS BAL/Yeni Şafak Gazetesi) Iraklı Sünni lider Haşimi bir süredir Türkiye’de. Daha önce hakkında 3 kez idam cezası
verilen Haşimi son olarak Irak Cumhurbaşkanı 1. Yardımcılığı görevinden
de düşürüldü. Türkiye’nin Haşimi’yi Irak’a iade etmemesinin ne kadar
doğru olduğu birkez daha görüldü.
Haşimi’nin iade edilmemesine öncelikle
uluslararası hukuk ve demokratik prensipler penceresinden bakalım. Bu
iadenin yapılabilmesi için iade edilecek ülkenin demokrasiyle
yönetilmesi, yargının bağımsız ve tarafsız olması, adil yargılanabilme
imkanının olması, yargının siyasallaşmaması gerekmektedir. Aslında Irak
2003 Amerikan işgali sonrası istikrar içerisinde ideal örnek bir
demokrasi olmak yerine, bir taraftan bölünmenin eşiğine gelmiş, kuzeyde
bir Kürt devleti de facto olarak ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan ise,
demokratik değerlerin yerleşmesi ve hukuk devletinin oluşturulması
yerine mezhepsel rekabet ve çatışma tehlikeli boyuta ulaşmıştır.
Maliki‘nin Mezhepçi Siyaseti
Irak’ta Şii ve Sünni Araplar mezhepsel
eksende tehlikeli bir şekilde kutuplaşması devletin tüm kurumlarını
olumsuz yönde etkilediği gibi yargının siyasallaşmasına neden olmakta,
bağımsız ve tarafsız olma özelliğinin kaybolmasına yol açmaktadır. Başka
bir deyişle Irakta istikrar yerine belirsizlik, demokrasi yerine
mezhepsel kutuplaşma hakim olmaya başlamaktadır. Böylesine bir ülkenin
adil yargılama yapabilmesi söz konusu değildir. Bu açıdan Sayın
Haşimi’nin iadesi demokrasi ve uluslararası hukuk çerçevesinden
bakıldığında uygun görünmemektedir.
Konuya ahlaki açıdan ve kendi devlet
geleneklerimiz açısından baktığımız zaman bizini devlet geleneğimizde
bize sığınanları, bize aman dileyenleri terörist, cani olmadıkça geri
iade yoktur. Osmanlı aciz dönemlerinde bile bu ilkeyi uygulamış,
kendisine sığınan Polonbu: yalıları Ruslara iade etmemiştir. 1946′da,
İnönü döneminde Türkiye’ye sığınmış Azerilerin, 1946′da Sovyetlere iade
edilmesi, sınırda Türk askerinin gözü önünde kurşuna dizilmesi, bizim
tarihi geleneğimize uygun olmayan mahcubiyetle hatırladığımız bir
olaydır. Bu çerçevede Türkiye’ye sığınmış olan Haşimi’nin hem devlet
geleneklerimiz gereği hem ahlaki ilkeler gereği iade edilmemesi gerekir.
Dış politika itibariyle Irak Türkiye ve demokratik ülkelerle
ilişkilerini ilerletmek yerine, mezhepsel yakınlığından dolayı Iran
çizgisine adım adım yaklaşmaktadır. Suriye’de ki Esat rejimine yönelik
Irak’ın sempatisinde nedenden kaynaklanmaktadır. Zira bu nedenle Iran
gibi Irak’ta Suriye’de ki mezhepsel çatışmaya mezhepsel gözle bakmakta
ve çatışmalara görmezden gelmekte, hukuki, ahlaki, insani açıdan
bakamamaktadır.
İade edilse idam edilirdi
Diğer taraftan Türkiye’nin Haşimi’yi
iade ettiğini var sayarsak, acaba bu iade Irak’ın istikrarına, barışına
katkı mı sağlayacak, yoksa belirsizliğin derinleşmesine, istikrarın
azalmasına, mezhepsel çatışmaların derinleşmesine mi neden olacaktır?
Aslında cevap çok açık ve belirgindir. Görünen köy kılavuz istemez.
Haşimi iade edilirse idam edilecek, sonrasında bu idamın intikamını
almak isteyecek olan Sünniler harekete geçecek ve şiddet sarmaları
karşılıklı devam edecektir. Öyleyse Haşimi’yi iade etmemek aslında
Irak’ın barışına, huzuruna, kardeşliğine katkı yapmak olacaktır, iade
etmek ise istikrarsızlığın, belirsizliğin, kutuplaşmanın derinleşmesine
yardımcı olacaktır.
03.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder