MUHAMMED ÖZKILIÇ/Milat Gazetesi) Başta İran olmak üzere Şia İslam âleminde kan kaybetmeye devam ediyor, edecekte. . .
Dünyanın gözleri önünde Suriye’de adeta bir milleti yok etmeye
çalışıyor… Irakta Sünni cenaha baskı ve zulümlerini devam ediyor…
Lübnan’da ayrı bir cephe açmaya çalışıyor… Mısır cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’nin, tahrandaki konuşmasına dört halifeye selam ve rahmetle
başlamasını tercümede sansürleyerek ilk üç halifenin rahmetle yâd
edilmesini gizliyor… Vs.
Tam da bu sırada yürek yakan Kerbela
yıldönümü Şia’nın imdadına yetişti de biraz nefes aldılar. Aslında bu
trajik olay ümmetin yüreğini dağlasa da Şia’nın yüreğine su serpiyor.
Zira her yıl İslam ümmetine kin ve nefretlerini kusmak için bu vb.
olayları tarihin 1373 yıl derinlerinden çekip çıkarıyorlar. Fatıma’ tu-z
Zehra (ra) nm ölüm yıl dönümü, Ali (ra) ye suikast ve ölüm yıldönümü,
on iki imam ve ehlibeytten belli başlı şahsiyetlerin ölüm yıldönümleri
vb. olaylar. . . Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Şia’nın tefrikası
öylesine sırıtıyor ki kapatılması mümkün değil. Hele Suriye katliamları,
Şia’nın foyasını ortaya döken turnusol kâğıdı oldu.
Bir anım
Yıl 1985-1988 yılları. İran rüzgârı
fırtına misali esmeye devam ediyor. Bu sırada Diyarbakır Bismil ve
Mardin Midyat ilçelerinde talebelik yapmaktayım. Belli medreselere de
İran rüzgârı tam olarak ulaşmış durumda. Bazı öğrenciler ve medrese
dışından gençler İran sevdasına nice yakınlarını ve çevrelerini kırıp
geçiriyorlar. Şia’nın herhangi bir hatasını gündeme getireni tekfir
etmekle kalmıyor, onu tam bir düşman kabul edip hedefe koyuyorlar.
Amerikancı, rabıtacı, kapıkulu mollası vs. yaftalarla karalıyorlar.
Bana gelince aleyhte konuşmam imkânsız
çünkü linç edilme tehlikesi var. Sadece tarafsız durduğum için,
İran-Irak savaşı durulup, bizzat gidip görmedikçe emin olamayacağımı
söylediğim için, aynı karalama kampanyalarına muhatap oluyorum. Onlar
bizzat gidip görmüş gibi Şia’nın eski Şia olmadığını, Humeyni’nin Şia
akidesini ciddi oranda düzelttiğini falan iddia ediyorlar. Elimizdeki
Şia kaynaklarının eski kaynaklar olduğunu yeni Şia’nın farklı olduğunu
söylüyorlardı.
Derken arkadaşlarımızdan 8 tanesi, ben
kendi ülkeme gidiyorum diyerek İran’a hicret ettiler. Evli olanlar eş ve
ailelerini de götürdüler. Kesinlikle geri gelme niyetleri yoktu. Ancak
üç tanesi altı ay sonra, dört tanesi de sekiz ay sonra adeta kaçarak
geri geldiler. Bu yediden altısı gözü kapalı Şia’yı tekfir ediyorlardı.
Bir tanesi ise eskisi kadar iddialı olmasa da savunuyordu. Daha önce ben
sadece tarafsız durup Şia’yı savunmadığım için bana düşman kesilen
arkadaşlarım, eleştirinin de ötesinde açıkça Şia’yı tekfir ediyorlardı.
Tabi bu yalnız benim şahit olduklarındı.
Benzeri manzaralar Elâzığ, batman, Diyarbakır vb. yerlerde de vuku
bulmuş, giden onlarca insandan çoğu adeta kaçarak geri dönmüşlerdi.
İran-Irak savaşı bittikten sonra İran giden pek çok insan fikirlerinden
vazgeçiyorlardı. Aldığımız duyumlara göre daha önceden İran’a gidip Şii
leşmiş bulunan Selahaddin eş (çakırgil) İranlı yetkililere tedbir
alınmasa Türkiye’deki Şia rüzgârının tersine döneceğini ihtar ediyor.
Bundan böyle gelen ziyaretçilerin özel olarak karşılanmasını,
ağırlanmasını refakatçılar eşliğinde ve ancak belli yerleri ziyaret
etmelerinin sağlanmasını istiyor. Bu önlem kısmen etkili olduysa da
açıkları tamamen kapatamadı. Bu arada Selahaddin eş te sonunda Şia’nın
elinden bir nevi firar etmek zorunda kalmış ve şu an Almanya’da
yaşamaktadır. Şia’nın Türkiye’deki Şiileştirme tohumları henüz
filizlenmeden solmaya ve kurumaya başlayınca Şia’dan daha şia’cı geçinen
bazı çevreler, akıllanıp Şia’dan desteğini kesenlerden nicelerini linç
ettiler. Onlara gösterdiğimiz Şia kaynakları, İran’dan gelmiş veya
üzerinde İran konsolosluğunun mührü olmasına rağmen kabullenmiyor ve bu
kitapların çakma olabileceğini söyleyerek kafalarını kumdan
çıkarmıyorlardı. Tabi bu çalkantılar ortamı daha geriyor ve tartışmalar
alevlenerek devam ediyordu.
Derken İran’dan dönen arkadaşlarımdan
Şia’yı eleştirenlerden üçü ve Şia’yı savunmaya devam eden arkadaşımız,
Midyat’ta medresemize misafir oldular. Ben medresedeki büyük talebeleri
toplayarak bu tartışmalara bir son verelim teklifinde bulundum.
Misafirlerimize medresedeki bu ikilemin bitmesi için her iki tarafın
delillerini getirip bizleri ikna etmeleri teklifinde bulundum. Onlarda
kabul ederek delillerini sıralamaya başladılar. Daha doğrusu eleştiren
taraf, Şia kaynaklarından onlarca nakil, şu an yaşamakta olan
Ayetullahların ders ve konferanslarından alıntılar, İran’ın devlet radyo
ve televizyonlarında yapılan birçok programlardan örnekler sundular.
Savunan taraf, bu delillere karşı bir cevap veremiyordu. Ancak yani
İran’ı değil de ABD’yi mi, tağutları mı destekleyelim vb. savunmalarla
topu taca atıyordu. Ortaya koydukları gerçekler kısaca şu başlıklar
altında özetlenebilir.
Şia Kur’an’ı Kerim’in tahrif edildiğini iddia ediyor ve Fatıma Mushaf’ı diye başka bir Kur’an’ın varlığına inanıyor.
Şia Ali (ra) ve onun tarafını tutan 5-6 sahabe dışındaki sahabeleri tekfir etmekten sakınmıyor.
Şia Aişe (ra) annemize ilk iftirasını kabulleniyor… Onun Kur’an ayetleriyle tezkiye ve tebriye edilişini kabul etmiyor.
Şia ehlisünnetin hadis kaynaklarını yalan ve düzmece olarak kabul ediyor. Aslında ehlisünnetin hiçbir kaynağını kabul etmiyor.
Şia 12 imamın peygamberler gibi masum
olduğuna inanıyor ve onların söz ve davranışlarını da peygamberin
sünneti gibi teşride kaynak olarak kabul ediyor.
Şia 12 imamı peygamberlerin de üstünde adeta birer ilah olarak görüyor.
Ali(ra) nın imametinin Allah (cc)
tarafından verildiğine inanıyor. İlk üç halife ise imamet hakkını gasp
ettikleri için onlara özel bir kin besliyor.
Velayeti fakih itikadıyla sadece 12 imamı değil şu anki rehberleri de masum ve la yüs’el kabul ediyor.
Tüm bu görüşlerini başkalarının yanında
takiyeyle ustaca örtüyor. Aynı ustalıkla birlik beraberlik! Mesajları
vermeye devam ediyor.
Şia bu konuların yüzlerce katını şu an
onlarca televizyon kanalında değişik dillerde 7/24 işlemeye devam
ediyor. Hiç yüzü kızarmadan hem birlik! Beraberlikten bahsediyor, aynı
anda ümmetin tüm mukaddes değerleri hakkında ağza alınamayacak yalan ve
iftiralarla kara propagandasına da devam ediyor. Bu vb. konuları
kaynaklarıyla paylaşacağız inşallah.
30.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder