(Hakan ALBAYRAK, Star Gazetesi) Hakan Albayrak, bugünkü yazısında Batı ve İran’ın Suriye konusunda aynı çizgide olduğunu işledi. Albayrak
yazısında Hamaney’e tüm müslümanların rehberi ünvanının verilmesine de
karşı çıkıyor. Albayrak, İran’ın Suriye karşıtlığını eleştirdiği
yazısında, Hamaneyîn sadece rehber olabileceğini ve İran’da
Cumhurbaşkanı dahil başka kimsenin söz hakkı olmadığını dile getirdi.
Albayrak Batı’nın Patriotlar ve mühendislerle Suriyeyi işgal edeceğini
söylemenin komik olduğunu belirtiyor.
Bir internet sitesinde Ali Hamaney
için “Dünya Müslümanlarının ve Mustazaflarının Rehberi” demişler. Bu
hesaba göre Ümmet-i Muhammed’in tamamı İranlı veya İrancı, Esed
rejiminin katiller sürüsü mustazaf (ezilen), ekmek kuyruğunda beklerken
bombalanan Suriyeli kadınlar ve çocuklar ise müstekbir (ezen) olmuş
oluyor.
Biz kendisine İran devletinin başı
diyelim. İran’da seçilmiş cumhurbaşkanı ve meclis “rehberlik makamı”
nezdinde zurnanın son deliği kadar bile itibar sahibi olmadığına ve ilk
sözü de son sözü de daima Hamaney söylediğine göre, devletin bizzat
kendisi desek de olur.
Bir de “Ümmetin Dışişleri Bakanı”
hikâyesi vardı. 1981’den 1997’ye kadar İran’ın dışişleri bakanlığını
yapan Ali Ekber Velayeti için öyle derlerdi bir dergimizde. O zamanlar
böyle şeylere gülüp geçerdim, şimdi ağzımı açıp gözümü yummamak için
kendimi zor tutuyorum.
Neyse…
Velayeti şimdi Hamaney’in dış politika
danışmanı. Bu sıfatla verdiği saçma sapan bir beyanatta Beşşar Esed’ı
Suriye’nin meşru cumhurbaşkanı olarak tanımlamış, İsrail’e karşı
oluşturulan direniş hattının kopmaması için Esed’in iktidarda kalması
gerektiğini söylemiş, Esed’i sonuna kadar desteklemeye kararlı
olduklarını vurgulamış ve ‘Esed bizim kırmızı çizgimizdir’ demiş. Sonra
da ‘Fakat’ demiş ‘Suriye halkının tercih hakkını gözardı ettiğimiz
manasına gelmiyor bu.’ Ya hangi manaya geliyor? Sizin kafanız mı karışık
yoksa bizimle kafa mı yapıyorsunuz?’Esed ille de iktidarda kalacak, bu
uğurda SONUNA KADAR mücadele edeceğiz’ diyorsanız, Suriye halkının
tercihine zerre kadar kıymet vermiyorsunuz işte.
Dikkat buyurun: İsrail’e karşı
oluşturulan direniş hattını koruyacak bir lider demiyorlar, ille de Esed
diyorlar. Prensip meselesi değil ahbap-çavuş meselesi. Bizim oğlan
Esed! Diktatör evladımız bizim! Canımız cânîmiz!
Böyle kırmızı çizginin Allah belâsını versin.
Patriot meselesi
Beşşar Esed rejiminin Türkiye’ye bir
intikam saldırısı düzenlemesi ihtimaline karşı bir tedbir olarak
NATO’dan Patriot füze savunma sistemi isteyen hükümet, Rus ve Çin
emperyalizminin gölgesinde İrancılık ve
Beşşarcılık yapan çevreler tarafından emperyalist işbirlikçisi olmakla suçlanıyor. Komik tabii.
Batı’nın iki adet Patriot sistemi ve 250
Hollandalı Patriot teknisyeni ile Suriye’yi işgal edeceğini
düşünebilecek kadar aklını peynir ekmekle yemiş kimse olamaz. Kaldı ki
Batı’dan gelen bütün mesajlar Esed rejimine karşı bir askeri müdahalenin
söz konusu olmadığı yönünde. Sahadaki silahlı devrim gruplarında
ağırlığı İslamcılar teşkil ettiği müddetçe böyle bir şey düşünülemez
zaten. Mali’de İslamcılara karşı askeri operasyon için çabucak seferber
olan Batılıların Suriye’de yaşanan faciaya iki senedir seyirci kalmaları
bize bir şey söylüyor olmalı. Şöyle bir şey: Suriye’ye bir Batı’nın
askeri bir müdahalesi olacaksa, o müdahale
Esed’e karşı değil İslamcı devrim birliklerine karşı olacaktır.
Patriot meselesine dönelim. Hükümet
elbette psikopat Esed rejimine karşı mümkün olan bütün tedbirleri
alacaktır. Almazsa, bugün Patriot üzerinden hükümeti hırpalamaya
çalışanların yarın Esed mevzilerinden Suriye’ye -Allah korusun- füzeler
fırlatıldığı takdirde “Niye almadın?” diye hükümetin yakasına
yapışacaklarından hiç şüphem yok.
Türkiye’nin Amerikan savunma sitemlerine
muhtaç olması ve NATO’dan yardım istemek zorunda kalması utanç verici
mi? Evet, utanç verici. Bu utançtan kurtulmak için yerli savunma
sanayiini alabildiğine geliştirmeye ve NATO’ya duyulan ihtiyacı ortadan
kaldıracak bir bölgesel entegrasyonu gerçekleştirmeye, Dicle-Fırat
havzasından başlayarak bütün Ortadoğu’yu kapsayacak bir güvenlik alanını
oluşturmaya bakalım.
Batı’ya bağımlılıktan tamamen kurtulmanın ve emperyalistlerin bölgemizdeki fitne-fesat imparatorluğunu yıkmanın başka yolu yok.
23.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder