(RUŞEN ÇAKIR/Gazete Vatan) Taş: “İran’ı küçümseyen çok yanlış yapar. PKK kadrolarının İran kadar zorlandığı hiçbir
devlet yok. İranlılar siyaseti, diplomasiyi çok iyi biliyorlar ve PKK
üzerinde de çok etkililer. İran kesinlikle bu sürecin bir tarafıdır.
Mesela geçen sene yaşanan Şemdinli ve benzeri eylemler aslında adı
konulmamış bir Türk-İran savaşı olarak da değerlendirilebilir. PKK
oralarda sadece İran adına savaştı. Paris cinayetlerinde de akla ilk
gelen İrandır. İran’ın geçen sene PKK’ya silah yardımı yaptığını
biliyoruz” dedi.
2004 yılında PKK’dan ayrılıp PWD’yi
kuranların en meşhuru Osman Öcalan olmakla birlikte, gerçek lider
Nizamettin Taş’tı. Uzun yıllar PKK’nın askeri kanadında Botan kod adıyla
faaliyet yürüten Taş ile Erbil’de bir lokantada bir araya geldik.
Yanında, yıllarca dağda bulunmuş Hıdır Yalçın da vardı. Yalçın’la 9 yıl
önce Süleymaniye’de Osman Öcalan söyleşisi sırasında tanışmıştık. Taş’la
da, yine kendileriyle birlikte ayrılan Kani Yılmaz’ın Şubat 2006’da
öldürülmesinin ardından telefonla bir söyleşi yapmıştım
(http://rusencakir.com/PWDli-Nizamettin-Tas-PKK-icinde-daha-cok-kan-akacak-/505
)
Erbil’deki sohbetimizde Yalçın çok az
konuştu, Taş ise hem PKK tarihi hakkında pek bilinmeyen bazı olayları
anlattı, hem de yeni İmralı sürecinin geleceği hakkında görüşlerini dile
getirdi.
- PKK’dan neden ayrıldınız? Sizden sonra neler oldu?
Taş: Hareketin artık Genelkurmay
tarafından yönlendirildiği kanaatine vardık ve ayrıldık. Ergenekoncular
PKK’nın yeniden savaş ilan etmesinden istifade ederek darbe yapmak
istediler ama dünya koşulları buna izin vermedi. AK Parti’yi
beğenmeyebilirsiniz ama Türkiye’de temel değişimin esas olarak, biraz
Menderes, biraz Özal ve nihayet Erdoğan dönemlerinde yaşandığını
görüyoruz. İşte biz, değişimle elde edilen kazanımların gerilla
mücadelesi sayesinde olduğunu görüyor ve bunlara sahip çıkmamız
gerektiğini söylüyorduk. Mesela TRT Şeş’e niye sahip çıkmayalım? Atılan
adımların tümünü AK Parti’nin iyiniyetine bağlamak mümkün müdür? Bunca
bedel ödenmemiş olsa AK Parti bunlara mecbur kalmazdı. Sanki hiçbir şey
kazanmamış gibi demokratik cumhuriyet için yeniden silahlı mücadele
başlatmak kendimizi inkar etmek olurdu. Fakat PKK devrimci bir parti,
yıkıyor; yapıcı hiçbir yanı yok. PKK dünyadaki herkesin elinde bir
enstrüman, herkes ondan yararlanıyor, mesela Güney Kürdistan varlığını
bir ölçüde PKK’ye borçludur, fakat PKK’nin kendisine bir yararı yok. PKK
bir akrep gibi durmadan kendisini zehirleyerek tükeniyor.
- Son süreç başarılı olabilir mi?
Taş: Bugünkü tabloya bakacak
olursak PKK, İran, Suriye, biraz Hizbullah, kısmen Çin ve Rusya
cephesinde. Yani çağdışı, tasfiye edilmesi gerekenlerin tarafını
tutuyor. Türkiye ise, bütün çelişkilerine rağmen ABD, Avrupa, Güney
Kürdistan, kısacası statükoyu değiştirmek isteyen güçlerin cephesinde
yer alıyor. İlginçtir, normalde statükodan yana olması gereken Türk
devleti statükoya karşı dururken, statükoya karşı devrimci bir tavır
alması gereken PKK ise ondan yana olabiliyor.
- Bu durum değişebilir mi?
Taş: PKK’nin şimdiki duruşu
nedeniyle olmaz ancak Öcalan devlet ile birlikte başlattıkları bu süreci
başarıyla yürütebilirse Kürtler yeniden etkili bir güç olabilirler.
Öcalan son derece esnek ve çıkarcıdır, Türkiye ile kolaylıkla anlaşır ve
böylece Kürtler de saf değiştirmiş olur. Sancılı da olsa, çok
hazzetmese de PKK bu sürece dahil olabilir. Çünkü belirleyici olan hâlâ
Öcalan’dır. Fakat bu Kandil’dekilerin önemsiz, etkisiz olduğu anlamına
gelmiyor. Öcalan hapse girmeden önce PKK sadece oydu, yönetim organları
göstermelikti. Ancak aradan geçen 14 yıl nedeniyle PKK yönetimini
yoksaymak mümkün değil. Mesela Silvan olayıyla süreci sabote ettiler,
geciktirdiler. Dolayısıyla bu sürecin onlarsız götürülmemesi gerektiği
çok açık. Fakat günün birinde Öcalan “ben anlaştım, nihai karar, sonuç
bu” derse kimsenin PKK’yi tümden bu sürecin karşısına çıkarma gücü yok.
Çünkü PKK yönetimi başından itibaren kendisini Öcalan’a mahkum etmiştir.
“Öcalansız yaşam olmaz, irademiz odur, nihai karar gücü ondadır” diyor.
Öcalan’a karşı çıkmak isteyenlerse muhakkak ölümü göze almak ve İran’a sığınmak zorundadır, başka şansları yok.
- Yeni sürecin önündeki en büyük engel İran mı?
Taş: İran’ı küçümseyen çok yanlış yapar. PKK
kadrolarının İran kadar zorlandığı hiçbir devlet yok. İranlılar
siyaseti, diplomasiyi çok iyi biliyorlar ve PKK üzerinde de çok
etkililer. İran kesinlikle bu sürecin bir tarafıdır. Mesela geçen sene
yaşanan Şemdinli ve benzeri eylemler aslında adı konulmamış bir
Türk-İran savaşı olarak da değerlendirilebilir. PKK oralarda sadece İran
adına savaştı. Herkes İran’ın öteden beri PKK’ye silah-cephane
verdiğini sanır ki bu gerçek değil. PKK İran sınırını ve topraklarını
kullanmış olabilir ama şimdiye kadar esas olarak İran PKK’den
yararlanmıştır. Ve karşılığında hemen hemen hiçbir şey vermedi, hatta
Ermenistan ve Rusya’dan gelen bazı silahlara da el koydu. İran PKK’ye
ilk kez geçen sene silah verdi. İran’ın stratejisi hep savaşı başka
topraklarda, örneğin Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta
sürdürmek olmuştur. Dolayısıyla bu süreci sabote etmek için İran çok
güçlü imkanlara sahiptir.
- Paris suikastinin arkasında kim var sizce?
Taş: Doğal olarak aklımıza ilk gelen İran. Zira İran bu süreci sabote etmek için elinden geleni yapacaktır. Eğer
günün birinde PKK içinde bir çatlama yaşanırsa, hiç tereddütsüz İran
sorumlu olacaktır. Günün birinde Irak’ta Kürtlerle Araplar arasında bir
çatışma çıkarsa bunun planlayıcısı kesinlikle İran’dır. Çünkü Irak ve Suriye’den sonra sıranın kendisinde olduğunu biliyor.
26.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder