10 Şubat 2012 Cuma

Humeyni'nin sapık fetvaları

Nikah kılıflı zina olan mutayı helalleştiren fetvalar yayınlayan Şia’nın ruhani lideri Ayetullah Humeyni, “Tahrir’ul Vesile” kitabında, benzer şekilde kişinin 9 yaşında bir kız çocuğuna şehvetle bakmasında, dokunmasında ve sarılmasında bir sakıncanın bulunmadığı, ayrıca kişinin eşiyle arkadan ilişkiye girmesinin helal olduğu” fetvalarını vermiştir.

 

Sapıklıklara izin veren fetvalar yayınladı


 

Hacca gitmedi

Şii mollaların gerek kitaplarında, gerekse de konuşmalarında, “Meşhed (şehri) Kıblemiz Olsun” veya “Kerbela Kâbe’den Üstündür”, “Hacc Yerine Kerbela’ya Gidelim” gibi fikirlerini açıkça ifade etmekten çekinmedikleri bilinmektedir.

Humeyni hacca gitmemiştir. Kendilerinde din adına yeni hükümler koyma ve insanları aforoz etme yetkisi gören Iraklı Şii ruhban Sistani gibi Ayetullahların birçoğu hacca gitmemiştir. Ehl-i Sünnet büyük bir özlemle hacca gitmeyi arzularken, Şii ruhban Ayetullahlar hiçbir engel olmaksızın hacca gitmemektedir.

 

Hz. Peygamber’i görevini yerine getirememekle suçladı

Humeyni “Muhtarat Min Ehadis ve Hitabat” isimli kitabında, Hz. Peygamber’in tebliğ görevini hakkıyla yerine getirmediğini ileri sürmektedir. Humeyni açıkça, Hz. Peygamber’in tebliğ vazifesini (hâşâ) yüzüne gözüne bulaştırdığını iddia etmektedir.

“El-Hükümetü’l İslamiyye” isimli meşhur kitabında, “İmam için övülmüş bir makam[1] vardır, âlemin hükümranlığı kâinatın tüm zerreleriyle imamların vilayetine ve egemenliğine boyun eğer. Mezhebimizin inanç gereklerinden bir tanesi de imamlarımızın bir makama sahip olması ve o makama ne yaklaştırılmış meleklerin, ne de resullerin, nebilerin ulaşamamasıdır” ifadelerini kullanan Humeyni’nin, açıkça İmamların Hz. Peygamberden üstün olduğuna inandığı görülmektedir.

“Keşful Esrar” isimli kitabında“Hadisin başında da ispat ettiğimiz gibi Nebi’nin Kur’an da İmamet konusunu açıklamasında geri çekilmesinin sebebi, kendisinden sonra Kur’an’ın tahrif edilmesinden korkması ve Müslümanlar arasında ihtilafların şiddetlenip bununda İslam’a tesir etmesidir. Ve şu da apaçık görünüyor ki, eğer Nebi Allah’ın imamet konusunda ona vahyettiği tebliği yapmış olsaydı, şu anki İslam beldelerinde Müslümanlar arasında ki bu ihtilaflar ve münakaşalar patlak vermezdi” demektedir (Keşful Esrar Sayfa 149 – 155). Kendisini yakıştıracak yüce makamlar ihdas etmek için çırpınan devrim lideri, Hz. Peygamber’i risalet vazifesini yapmamakla suçlayacak kadar küfür ve arsızlık içindedir.

  

Humeyni: “Allah Kur’an’ı sahabeden koruyamadı”

Humeyni “El-Kur’an / Bab Marifetullah” kitabında “…içerisindeki ayetleriyle birlikte Kur’an, zaman içerisinde birçok tahrif eylemlerinden geçerek insanlara ulaşmıştır.” demektedir. “Keşf’ül Esrar” isimli kitabında ise “Sahabe için Kur’an’dan ayet çıkarmak kolay olmuştur. Müslümanların Yahudilere ve Hıristiyanlara yönelttikleri tahrif suçlaması, şüphesiz sahabe üzerinde de sabittir” demektedir.

Humeyni yine “Keşfu’l Esrar” isimli kitabında “Şunu vurgularız ki Kur’an’da yüzlerce ayet, imamlardan ve imametten bahsetmektedir. Ama bunu açık bir şekilde ifade etmemektedir” yazmaktadır (Keşful Esrar, Sayfa 151 – Arapça Tercüme: Doktor Muhammed el-Bendari / Daru’lAmmar).

Aynı kitapta başka bir mevzuda “Şunu bilmeniz gerekir ki: Kur’an-ı Kerim’de Ali bin Ebi Talib (a.s) hakkındaki ayetler sayılamayacak kadar çoktur“ denir (Keşfu’l esrar, Sayfa: 197).

Şia’nın büyük Ayetullah’ı Humeyni, hem Kuran’ın büyük bir bölümünün tahrif edildiğini savunmaktadır, hem de kendi yaptığı tüm tahrifleri, tefsir ve tevil adı altında gerçekleştirmektedir.

Humeyni dahil Şii Ayetullahlar Kur’an-ı Kerim’in tertibinin değiştirildiği konusunda ittifak ederler. Onlara göre “Kur’an’ın tertibi, mevcut Kur’an-ı Kerim’den farklı şekildedir. Hz. Mehdi geldiğinde onu da getirecektir”. Bu çirkin görüşün, hiçbir ilmi değeri ve dayanağı yoktur. Yüce Allah (cc) Kur’an-ı Kerim de “Kur’an’ı biz indirdik ve onu koruyacak da biziz” (Hicr, 9) buyurmaktadır.

 

Humeyni: “Taştan veya kayadan bir şeyler talep etmek şirk değildir”

Şiilerin sapkın adetlerinden birisi de, Şii bölgelerinde yaygın kabirlerin önünde gösteri yapmaları, ölülerden yardım ve medet talep etmeleri ve hatta kimilerinin kabirlere yönelerek secde etmeleridir. Kabirleri kutsayan Şia, ölülerin onların isteklerine karşılık vereceklerine inanmaktadırlar. Bu ise dinimizde apaçık şirk ve küfürdür.

Konu hakkında Humeyni, “Batıl bir amel olsa bile taştan veya kayadan bir şeyler talep etmek şirk değildir. Sonra şüphesiz ki bizler Allah’ın kendilerine kudret verdiği İmamların ve Peygamberlerin mukaddes ruhlarından medet umuyoruz” demiştir (Keşfu’l Esrar, Sayfa: 49).

Humeyni, kabirleri kutsama ve onlara uzak yollardan gelip ziyaret etme gerekliliği konusunda fetvalar vermiştir. Bu fetvalardaki delillerin tamamı Hz. Peygambere isnat edilen uydurma rivayetlerdir. Şia tarafından uydurulan bir hadiste, Hz. Peygamber Hz. Ali’ye der ki:

“Ey Hüseyin’in babası, muhakkak ki Allah senin ve evlatlarının kabirlerini cennet mekânlarından bir mekân ve bahçelerinden de bir bahçe kıldı. Muhakkak ki Allah yarattıklarından kimilerini seçerek onların kalplerine sizin muhabbetinizi ve sevginizi ekti. Onları, sizin uğrunuzda eziyete ve zillete tahammül edenlerden kıldı. Onlar ki sizin kabirlerinizi inşa ederler ve Allah’a ve Resulüne yaklaşmak için sizin ziyaretinize gelirler. İşte onlar, benim şefaatime dâhil olanların ta kendileridirler. Ey Ali! Kim sizin kabirlerinizi inşa ederse, ona yetmiş hacının hac sevabı isabet eder, tüm günahları silinir ve sanki annesinden yeni doğan gibi olur! Ben seni, bununla müjdeliyorum ve sen de sevdiklerini hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir aklın tasavvur edemediği bu nimetle müjdele! Bunun dışında sizin kabirlerinizi ziyaret edenleri, zina yapan kadının kınandığı gibi kınayanlar olacak, işte onlar ümmetimin en şerlileridir. Allah’a yemin olsun ki şefaatim onlara ulaşmayacak.” (Keşful Esrar, Sayfa: 84).

Yukarıdaki hadisin uydurma olduğunu anlamak için alim olmaya gerek yoktur. Şii türbelerinin, camilerin ve hatta Kabe’nin yerine konulması için gereken bütün propaganda usulü kullanılmıştır. Uydurma hadiste, Hz. Ali sadece Hz. Hüseyin’in babasıdır -nedense Hz. Hasan’ın ismi unutulmuştur-, kabirler cennet mekanı kılınmıştır, türbe inşası teşvik edilmiştir ve bunun dine uygun olmadığını söylemek zina ile eş tutulmuştur.

Şia dininde Allah’a, Resulüne ve onun Ehl-i Beyt’ine atfen yalan uydurmanın çok kolay olduğu anlaşılmaktadır. Oysa gerçek olan şudur ki, ölümü hatırlamak ve ibret almak maksadıyla kabir ziyareti yapmanın dışında, Hz. Ali (r.a) kabirlere ve temsillere (put ya da resimlere) dua etmeyi men etmiştir.” (Sünen-i Ebi Davud 3/215)

Şia bir kısmını kendilerinin tespit ettiği uydurma türbelere hac etmeyi en büyük ibadetlerden birisi olduğunu görmektedir. Hatta bazı Şii Ayetullahlar, o kabirleri hac etmenin, Allah’ın ve Peygamberinin emrettiği Beytullah’ı hac etmekten daha makbul olduğunu ifade etmektedir.



[1] Allah’ın sadece Muhammed (s.a.v)’e has kıldığı övülmüş makam (Makam-ı Mahmud) gibi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder