Pers yayılmacılığının önemli ayaklarından birisi de yeraltı faaliyetleridir. Yönetimi ya da rejimi ne olursa olsun, İran, tarihi boyunca bu faaliyetlerinden vazgeçmemiştir. Günümüzde de devam eden yeraltı faaliyetlerinin belli başlıları şu şekilde sıralanabilir:
Ahunt Örgütlenmesi
İran’ın Pers yayılmacılığını bugüne kadar sürdürebilmesinin en önemli enstrümanı şüphesiz Şiiliktir. Zaten İranlılar, Şiilik dinini, tamamen Müslümanlaşan bölgede Pers yayılmacılığına devam edebilmek için uydurmuştur. Şiiliğin bölgede canlı tutulması ve güçlendirilmesi İran’ın temel stratejisidir.
Günümüzde İran’ın yeraltı faaliyetlerini kamufle etmek için kullandığı en başarılı örgütlenme, mensuplarını din görevlisi kisvesi altında kullandığı Ahunt Örgütlenmesidir. Bu örgütlenme modeli sadece bugüne has bir vasıta değildir. Haçlı Seferleri esnasında ve Osmanlı Devleti’nin Batılılarla mücadele ettiği dönemde, İran’ın Anadolu’ya sızdırdığı mollalar aracılığıyla nasıl ayaklanmalar çıkardığı ve İslam topraklarında Batılıların işini kolaylaştıracak istikrarsızlığa nasıl zemin hazırladığı ilgili bölümde detaylı olarak anlatılmıştır.
Bu olaylar, günümüzde İran ile emperyalist ülkelerin ilişkileri ve İran’a entegre Şii grupların faaliyetleri hakkında ipucu vermektedir. İran, bütün komşuları ve bölge ülkelerinde, Şii din görevlisi adı altında İran ile bağlantılı çalışan Ahuntları kullanmaya özen göstermektedir.
Bu görevliler, aslında İran istihbaratının birer üyesidir. Gerektiğinde istihbarat toplamaktan yeni ajanlar devşirmeye, gerektiğinde ise silahlı saldırıdan her türlü sabotaj faaliyetinin planlaması ve icrasına kadar geniş bir yelpazede kullanılmaktadır.
İran Ahuntları ortaçağ misyonerleri gibidir. Ortaçağ misyonerleri, para veya menfaat vaadiyle Hıristiyan bir kitle oluşturuyor, ardından bunlar üzerinden Haçlı Orduları ya da bağlı bulundukları kiliseleri destekleyen ülkeler adına istihbarat topluyorlardı.
Bu örgüt, Şiilerden humus adı altında para toplanmasından, desteklenecek kişi ve gruplara para aktarımına kadar etkili bir finansal networkü işletmektedir. İran, desteklediği kişi veya gruplara ciddi meblağlarda para aktarmaktadır. Ahunt örgütlenmesi, para ve çıkar vaadiyle inanç ticareti (prozelitizm) de yapmaktadır. Hatta Şiileştirilen kimselere bedel olarak İran’ın ödediği ücretin paylaşımında, Şii Ahunt grupları arasında sorunlar yaşandığı da bilinmektedir.
Gerek açıktan Şiilik yaparak, gerekse “muvahhid” yani “mezheplerin birliğini ve kardeşliğini savunuyormuş gibi görünerek”, İran’ın tezlerini savunan kişilere etkili biçimde finansal destek sağlanmaktadır. Bu örgütlenmeler, Persçiliğin ve Şiiliğin yayılması için, televizyon yayını dahil her türlü propaganda aracını kurmaları ve işletmeleri konusunda desteklenmektedir.
Şii Terör Örgütlenmeleri
İran terör örgütlerini tarihte çok etkili kullanmıştır; yakın tarih ve günümüzde de etkili kullanmaya devam etmektedir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde Anadolu topraklarında Müslümanların katledilmesini örgütleyen Şii terör organizasyonları vardır.
Son dönemde İran, bizzat Şii terör örgütleri kurup yönetmek veya İslam’ın adını karalamak, Müslümanları marjinalleştirmek ve devletleriyle kavgalı hale getirmek için (Müslüman tabana sahip) dinci terör örgütlerini desteklemek şeklinde, iki tür ilişki geliştirmiştir.
İran, İslam ülkelerinde kurduğu Şii terör örgütleriyle birçok eylem ve saldırı gerçekleştirmiştir. Türkiye’de faaliyet gösteren Şii Hareket Örgütü ve Kudüs Örgütü bu terör örgütleri arasında yer almaktadır.
Bu iki örgüt 90’lı yıllarda, Türkiye’de Müslümanları zan altında bırakan ve Devletin Müslümanlar üzerinde baskıcı uygulamalar başlatmasına sebep olan terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Devletin ve laik kesimlerin, Müslümanları terör şüphelisi olarak görmeleri ve İslami kesimlerin meşruiyet kaybetmesi için tahrik edici terör eylemleri gerçekleşmiştir.
Lübnan Hizbullahı ve Kudüs Ordusu da Ortadoğu coğrafyasında benzer fonksiyon üstlenmiş ve İsrail’in Müslümanlara ve Filistinlilere yönelik izlediği zulüm politikalarına gerekçe oluşturacak tarzda illegal tahrik edici eylemler gerçekleştirmişlerdir.
İran’ın (sözde) Sünnilere kurdurduğu en önemli örgüt ise Türkiye Hizbullahı’dır. Örgüt, Türkiye’de İslam’ı şiddet ve terör dini olarak lekeleyecek eylemler yapmış; özellikle 28 Şubat döneminde Müslümanları istihbarat teşkilatları ve güvenlik güçlerinin hedefi haline getirmiştir.
İran El-Kaide’ye destek veriyor
Kirli terör oyunları oynayan ve taşeronlar kullanan İran, El-Kaide Terör Örgütüyle de ilişki halindedir. İran, Amerika’nın İslam ülkelerinde askeri üsler açmasına gerekçe sağlayan ve tüm dünya nezdinde İslam’ın terör dini gibi gösterilmesine sebep olacak eylemler yapan El-Kaide Terör Örgütü’nü alttan alta desteklemektedir. Üstelik bu örgüt, görünüşte en sert Şii karşıtlığı yapan Selefi anlayışa yakındır.
İran, Amerika’nın Afganistan’ı işgali sonrasında Usame Bin Ladin, oğlu Saad bin Ladin ile El-Kaide’nin üst düzey sorumluları Seyf El-Adel ve Zerkavi’yi İran’da barındırmıştır. Bu şahısları, ABD’nin Afganistan’ı bombalamasından bir süre önce Devrim Muhafızlarının koruması eşliğinde İran’a getirmiştir. El-Kaide’nin lojistik sorumlusu Yasin El-Suri’nin de İran’da yaşadığı bilinmektedir. El-Kaide, Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok Müslüman ülkede terör eylemi yapmasına rağmen, mezhepsel açıdan en uzak olduğu İran’da hiçbir eylem gerçekleştirmemesi bu ilişki sebebiyledir.
El-Kaide’nin merkezi olan Pakistan’ın Kabileler Bölgesi’ne gidebilmek için dünyanın dört bir yanından gelen El-Kaide gönüllüleri, İran’ın Zahedan bölgesindeki Mekki Mescidi’nde bir araya gelmekte ve oradan El-Kaide kamplarına geçiş yapmaktadır.
İran benzeri teröre destek faaliyetlerini Irak, Keşmir, Pakistan, Afganistan’da da yürütmektedir. Çok ilginçtir ki, bu bölgelerdeki Şii merkezlerine yönelik büyük saldırıların arkasında yine İran’ın olduğuna dair emareler bulunmaktadır. Bu saldırılarla İran, Şii kitleyi bir arada ve canlı tutmaktadır; iç eleştirileri ve yumuşama arayışlarını bloke etmektedir.
Sızma, Suikast, Şantaj ve Komplo
İran propaganda ve istihbarat yapmak amacıyla sivil toplum örgütleri ve baskı gruplarına sızmaktadır. Bu konuda özellikle masum bir imaja sahip olan yardım ve dayanışma örgütleri, İslami basın kuruluşları ve diğer İslami teşekküller İran’ın sızma hedefleri arasında en önde gelenleridir. İran, bu kuruluş ve merkezlerin “Ümmeti kucaklama ve kapsayıcı olma” söylemlerini, Şii propagandası ve İran siyasetine alan açmak için çok iyi kullanmaktadır.
Şii Hasan Sabbah’ın, kadınların kullanıldığı cennet bahçeleri kurarak gençleri nasıl avladığı ve elde ettiği Haşhaşi suikastçılarını İslam dünyası liderleri üzerine nasıl saldığı tarihi kaynaklarda anlatılmaktadır. İran’ın diğer İslam ülkelerinde farklı noktalara sızma yaparak yerleştirdiği, gerektiğinde suikast ve eylemler yapabilecek ajan ve teröristlerini uyuyan hücreler olarak beklettiği, bizzat İranlı ordu yetkilileri tarafından itiraf edilmektedir.
Bilindiği üzere, yakın zamanda, Şii Suriye rejimi, ülkesinde yaptığı katliamlara müdahil olmak isteyen Arap ülke liderlerini seks kasetlerini yayınlamakla açıkça tehdit etmiştir. Şiiliğin mutayı meşru gösterip desteklemesinin önemli sebeplerinden birisi de, İran’a sempati duyan ya da İran’a gelip giden kişilere muta vasıtasıyla yaklaşılması, gerektiğinde ileride kullanmak üzere şantaj tuzağı kurulmasıdır.
İran ve Şiiler, komplo kurma konusunda da oldukça mahirdirler. Doğrudan ve dolaylı kullandığı Şii terör örgütleri vasıtasıyla, Irak’ta binlerce Müslümanı katleden ve göçe zorlayan İran ve kuklası Maliki’nin, Amerika’nın Irak’tan çekilmesinin hemen ardından Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi hakkında “terörist gruplarla işbirliği yaptığı” bahanesiyle tutuklama kararı çıkarması, Pers komploculuğunun en son ve en açık örneğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder