İran, Safevilerden bu yana devlet gücünü kullanarak, tüm bölgede Şii grupların büyümesi ve korunması için çalışmıştır. Yaklaşık altı yüz yıla varan devlet gücü destekli Şii yayılmacılığı, Pers yayılmacılığının ana motorunu oluşturmaktadır. Bugün İran, tüm İslam topraklarının demografik yapısını, Şii nüfusu artırarak ve belli bölgelerde yoğunlaştırarak oluşturduğu Şii peykleri ile kontrol etmek istemektedir.
Şiilik inancının tesisi, Pers yayılmacılığına tarihi olanaklar sunmuştur. Bu sayede İran tüm İslam coğrafyasını yayılma sahası içine katmıştır. İslam dünyasının içindeki Şii gruplar, İran’ın uydusu görevini yürütmektedir. İran Şii peyklerini kullanarak, İslam ülkelerini istikrarsızlaştırma imkânı bulmuştur.
Şii peyklerin bulunduğu İslam ülkelerinin son elli yıllık tarihine bakmak bile, İran’ın bölgeyi istikrarsızlaştırma politikasının neticeleri ile İran’ın bölgenin tek istikrarlı ülkesi olmak adına nasıl çalıştığını görmek için yeterli olacaktır.
Özellikle Osmanlının çöküşünden sonra, Lübnan’dan Yemen’e, Afganistan’dan Keşmir’e kadar Şii nüfusun bulunduğu tüm İslam coğrafyasında, Şiilerin iç karışıklık ve iç savaş çıkaran kalkışmalarına şahit olunmuştur. İran, İslam ülkelerini bütün gücüyle Şii gruplar üzerinden karıştırma çabasındadır.
İran’ın Şii peykler oluşturarak ülkelere müdahale stratejisini kavramak için, SSCB’nin Doğu Bloku Ülkelerine müdahale modeline göz atmak gerekir:
SSCB iki kutuplu dünyanın kurulduğu İkinci Dünya Savaşı sonrasında, demokrasiyi gerekçe göstererek Doğu Avrupa ülkelerinde Komünist Partilerin kurulmasını zorlamıştır. Bu partiler kurulup toplumda kısmi temsil oranına ulaştığında ise, SSCB, bu partilerin ve onlara destek veren kitlelerin, ülkelerinde baskı altında olduğunu ve imha edilmekle karşı karşıya bulunduklarını ileri sürerek, onları koruma bahanesiyle tüm Doğu Avrupa’yı işgal etmiştir.
İran, bölgede görülen her türlü karma inancı Şii ailesi içinde sayarak ve bu gruplarla ilişkilerini her dönem canlı tutarak, yayılma imkânını olabildiğince geniş tutmaya çalışmaktadır. İran’ın yalnız bu tutumu bile, Şiiliğin, Pers yayılmacılığının en önemli mekanizması olduğunu göstermektedir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan çift kutuplu dünyaya benzer bir sistem, Ortadoğu bölgesi için İran – İsrail arasında kurgulanmıştır. Bölge ülkeleri, İran – İsrail arasında çıkarılan göstermelik gerilim ve çatışmada kutuplaştırılarak, bir tarafa yamanmak zorunda bırakılmaya çalışılmaktadır.
Emperyal güce kavuşmaya hevesli İran, bugünkü Ortadoğu haritasını çizen batılı ülkelerden aldığı örtülü destek sürdüğü müddetçe, kontrolündeki Şii peykler sayesinde, İslam ülkelerini kaçınılmaz olarak iç savaş ve darbelere sürükleyecektir. Lübnan’da, Yemen’de, Suriye’de, Pakistan’da ve son olarak günümüzde Irak’ta Şii grupların üstlendiği rol tamamıyla bu çizgidedir. Adı geçen ülkelerde, Şii terör örgütlerinin de desteğiyle, Sünnilerin katledildiği ve göçe zorlandığı, Şiiler için ise güvenli kurtarılmış bölgeler oluşturulduğu, bu şekilde bölge demografisiyle nasıl oynandığı ilgili başlıklar altında geniş olarak anlatılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder