Arap sokaklarında Maliki’nin Türkiye’ye ve Erdoğan’a yönelik tehditleri için “Nuri El maliki sadece postacı, mesajın sahibi başka”
şeklinde yorum yapıldığını belirten Milat Gazetesi yazarı İsmail Yaşa,
söz konusu “Mesajın sabihi” nin ise İran olduğunu belirtti.
Maliki’nin İngiliz The Guardian gazetesinin 14 Aralık 2011
tarihli yazıda, kendisini “Önce Şii’yim, ikincisi Iraklıyım, üçüncüsü
Arabım ve dördüncüsü Dava Partisi üyesiyim.” şeklinde tanıtmasının
sıradan mezhepçilikten de öte ultra-mezhepçilik ve resmen tekfircilik
olduğuna vurgu yapan Yaşa, ayrıca açıklamasında İslam dininin
bulunmamasına dikkat çekerek Maliki’nin mezhebini dininden üstün
tuttuğunu ve dininin yerine koyduğunu belirtiyor.
İsmail Yaşa’nın Nuri el Maliki’yi ele aldığı o yazının tamamı:
Başbakan Erdoğan’ın Katar’a hareketinden önce
Irak’la ilgili “Gelişmeler pek de hayra alamet değil” şeklindeki
değerlendirmesine ve Nuri El Maliki’yi suçlayıcı açıklamalarına Irak
Başbakanı’nın cevabı gecikmedi.
Erdoğan’ı mezhepsel bir yaklaşım izleyerek Irak’ın içişlerine
karışmakla suçlayan El Maliki, “Türkiye düşman ülke haline geliyor”
dedi.
Başbakan bu kez Katar dönüşü “Kem söz sahibine aittir” şeklinde bir
cevap verdi ve El Maliki’ye şov yapma fırsatı vermemek için kendisini
daha fazla öne çıkarmayacağını söyledi.
Doğrusu da bu…
Arap sokağında Irak Başbakanı’nın Türkiye’ye ve Erdoğan’a yönelik
tehditleri için yapılan yorum, “Nuri El Maliki sadece postacı, mesajın
sahibi başka” şeklinde oldu.
“Mesajın sahibi” ile kasdedilen ise İran…
İranlı yetkililerin Irak’ın içişlerine doğrudan müdahale anlamına
gelecek onlarca açıklamasına karşı El Maliki’nin tek kelime etmediğini
hatırlattılar.
Dışişleri Bakanlığı’ndan Irak Başbakanı’na cevap niteliğinde yapılan
açıklamada da sorunun kaynağının Nuri El Maliki’nin mezhepçi anlayışı ve
yaklaşımı olduğu vurgulanarak El Maliki’ye Irak’taki problemlerin
sorumlusunu dışarıda aramaması tavsiye edildi.
Kısaca, “Ey Nuri El Maliki! Sorunun kaynağı bizzat sensin” denildi.
Dışişleri Bakanlığı’nın sorunun tespiti noktasında hedefi tam
doksandan vurduğunu görmek ve Nuri El Maliki’yi daha yakından tanımak
için Irak Başbakanı’nın kendisini nasıl tanımladığına bakalım.
Bunun için İngiliz The Guardian gazetesinin 14 Aralık 2011 tarihli başyazısına gitmemiz gerekiyor.
Yazıda, Nuri El Maliki’nin kendisini nasıl tanımladığı sorulduğunda şu cevabı verdiği aktarılıyor:
“Önce Şii’yim, ikincisi Iraklıyım, üçüncüsü Arabım ve dördüncüsü Dava Partisi üyesiyim.”
Evet; Nuri El Malki işte bu..
Önce Şii, sonra Iraklı…
Dikkat ettiyseniz sıralamada İslam’ın yeri yok.
“Önce Şii’yim, sonra Müslümanım” vesaire dese, mezhebini dininin
önüne çıkarmış diyeceğiz ama Nuri El Maliki onun da ötesinde mezhebini
dinin yerine koyuyor.
Bu sıradan mezhepçilikten daha başka bir şey, ultra-mezhepçilik ve resmen tekfircilik…
Erdoğan, Şii liderlerin de Nuri El Maliki’den rahatsız olduklarını söyledi ki bu da çok doğru bir tespit.
Irak Cumhurbaşkanı’nın ve İran yönetiminin aşırı mezhepçi politikalarından Şiilerin bir bölümü de rahatsız.
Hizbullah’ın ilk genel sekreteri Subhi El Tufeyli, Timetürk sitesinde
yayınlanan röportajında İran’ın siyasetinin İslami olmadığını ve
Tahran’ın mezhepçiliği kışkırttığını söylüyor.
Şiilerin çoğu İran’ın ve uzantılarının baskısıyla sindirilmiş halde.
Lübnanlı Şii din adamı Seyyid Ali El Emin’in oğlu araştırmacı-yazar Hâdi El Emin geçenlerde Twitter’da bir fotoğraf paylaştı.
1990 yılında Güney Lübnan’da Şiilerin düzenlediği bir mitinge ait
fotoğrafta kalabalığın elindeki pankartta “İsrail + İran = Vechâni li
umletin vâhide”, yani “İsrail + İran = Aynı paranın iki yüzü” yazıyordu.
Şimdi Güney Lübnan’da böyle bir pankart açmak mümkün mü?
İran’ın milli çıkarları için ve Nuri El Maliki’nin de kişisel
çıkarları için Şiiliği kullandığını vicdan sahibi Şiiler de biliyor.
Üstelik zeytinyağı gibi üste çıkmaya ve suçlarını örtmeye çalışarak Türkiye’yi mezhepçilik yapmakla itham ediyorlar.
Halbuki Ankara, mezhepçilik yapmanın ötesinde böyle bir şüphenin
üzerinde kalmasına meydan vermemek için olağanüstü – ve bazen gereksiz –
hassasiyet gösteriyor.
Sorun şu ki, Arapların da dediği gibi Nuri El Maliki sadece postacı
ve mesajın asıl sahibinin Türkiye’de çok farklı renklerden ve gruplardan
güçlü destekçileri var.
Hükümeti “komşularla sorun çıkarmak” ve “Türkiye’nin etrafına duvar örmek” ile suçlayacaklar.
“Düne kadar ‘sıfır sorun’ diyordunuz, bugün ülkeyi herkesle sorunlu hale getirdiniz” diyecekler.
Abiler, ablalar ve üstadlar ortaya çıkıp Erdoğan’ı “Nuri El Maliki’yle bozuşup sakın İran’la ters düşme” diye uyaracaklar.
23.04.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder