(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit Gazetesi) Rusya, İran ve İsrail arasında, Suriye’ye dair görünmez veya zımni bir
mutabakat hattı olduğuna dikkat çeken Yeni Akit Gazetesi yazarı Mustafa
Özcan, İran’ın direniş edebiyatıyla Suriye’yi, Hizbullah’ın da Lübnan’ı
ele geçirmeye çalıştığına vurgu yaptı.
O yazının tamamı:
Halep; antikanın antikası bir şehir. 9
bin yıllık tarihi var, Şam ve Halep; dünyanın en eski yerleşim
yerlerinden. Tabir caizse medeniyetin beşiği. Halepte çok sayıda
Selçuklu eseri var Adeta yaşayan Selçuklu müzesi ve ülkesi. Camiler,
kiliseler ve çarşılar Esat’ın bombalarıyla yıkılıyor. ‘Buhara yanıyor’
romanındaki gibi. Lübnanlı yazar Cihad ez Zeyn ise Suriye’yi genel
olarak ‘Özün özü/kalbu’l kalb’ olarak tanımlıyor. Yalan da değil. El
Cezire muhabiri Ahmet Zeydan, Halep halkından şu yakınmayı aktarıyor:
“Bizi sadece Beşşar değil, dünya öldürüyor. Batı, İslam alemi, Arap
alemi hepsi tarih ve insan katliamının ortağı. Tam bir muvazaa var. Bir
kısmı bu muvazaaya aktif olarak bir kısmı da pasif olarak katılıyor.
“Suriye halkı hem üzgün hem de kızgın,
insan umduğuna küsermiş. Onlar da İslam alemine küsüyor. Aktif olarak
Beşşar’ın tarihi doku ve insan katliamına katılanlar münhasıran Ruslar
ve İran rejimi. Ve onun Lübnan’daki kolları. Neden? Bunun cevabını
Sarkis Naum adlı Ermeni yazar veriyor. Osmanlılar 500 yıl boyunca
sınırların efendisi ve Rusların korkulu rüyası idiler. Rusların komünizm
aletini ve mekanizmasını kaybetmelerinden sonra ellerinde ideolojik ve
stratejik bir araç kalmadı. Tekrar tarihe döndüler. Şimdi yeniden dış
dünyada Ortodoksluğun hamiliğine soyunuyorlar. Putin, ateist olmasına
rağmen laik Fransızlar gibi davranıyor. De Gaulle, içeride Allah bile
diyemezken ülke dışında Katolikliğin hamiliğini yapıyordu. Şimdi ise
aynısını Ruslar Ortodoksluk meselesinde yapıyorlar. Yeni Rusya’nın iki
stratejik aracı var. Bunlardan birisi Ortodoksluk ikincisi de Rusya
dışındaki Müslüman azınlıklar. Çoğunluğa gelince: Çoğunluğun gücü,
böl-yönet politikasına meyilli olan Rusların işine gelmiyor. Çoğunluğu
hazmetmek için emperyalist dürtülerinden kurtulmaları gerekiyor.
Putin, Rusya Federasyonu’nün gücünü
SSCB’nın gücüne eriştirmeyi hedefliyor. Akdeniz’e; sıcak denizlere inmek
veya yerleşmek istiyor, Bunun için de stratejik malzemeye ihtiyacı var.
Bu malzemelerden birisi Ortodoksluk. Lakin Ortodoksluğun gücü sınırlı.
Bunun için de Rusya, gözünü Müslüman azınlıkların üzerine dikmiş
durumda. Ortadoğu’da yeni Rusya’nın ortağı olabilecek azınlıkların
başında Şiiler ve Suriye örneğinde aynı inanç grubundan Nuseyri bir
iktidar geliyor. SSCB’nin çökmesinden sonra da Ruslar, haliyle islam
dünyasında çoğunluğu temsil eden Türkler yerine İran’lıları yeğlemiştir,
neden Orta Asya’da İran ise, ondan dolayı Ortadoğu’da İran’dır Orta
Asya’da Türklerin önünü kesmek için İran’ı öne çıkarmak istemiştir. O
sıralarda batılıların İran’ın önünü kesmek için Türkiye’nin sırtını
sıvazladıkları söylense de bunun somut bir tesiri görülmedi, aksine,
belki de Özal, Ziyaul Hak gibi bu bölgeye ilgisinin bedelini ödedi.
Amerikalılar bilinenin aksine İslami yükselişin önünü kesmek için
Ruslarla anlaştılar. Kazakistan gibi ülkelerin nükleer silahları Ruslara
devredildi. Suriye meselesinde olduğu gibi onlar tanıdıkları şeytana
veya düşmana daha çok güveniyorlardı, Ruslar Asya’daki ortaklığı
Ortadoğu’ya taşıdılar Nuri Maliki’nin Moskova’yı ziyareti sonrasında
yaptığı açıklamayla Şam’e aynı zaviyeden ve pencereden baktıklarını
söyleyecektir. SSCB’nın dağılmasından sonra Ruslar, Asya’da İran’la
ortaklık yaparken Ortadoğu’da da Arap Baharıyla eski düzenin yıkılması
sonrasında bu ortaklığı bölgeye taşıyorlar Bu da eşyanın tabiatına
uygundur. İran, Afganistan ve Irak’ta ABD ile Orta Asya ve Suriye’de
Rusya ile çalışıyor. Ama hepsinde islam aleminin aleyhine.
Safavi-Yeni Çarlık ortaklığı bölgede
parlayan yıldız olan Türkiye’nin önünü kesmeye matuf. Bunu için de havuç
ve sopa politikası izliyorlar, Aslında ellerinde bir havuç da yok.
Sadece Türkiye’yi sıkıştırarak politikalarını gözden geçirmeye
zorluyorlar ve yeniden Beşşar’ın kucağına itmeye çalışıyorlar. Nejad’ın
yardımcısı Rahimi’nin ziyaretini değerlendiren Hüseyin Şeyhülislam,
İran’ın Türkiye’yi Suriye ile yakınlaştırmaya çalıştığını söylemiştir
Rusya da aynı telkinlerde bulunuyor. Lakin ok yaydan çıkmıştır. Bunlar
umutsuz girişimlerdir, buna mukabil, Rusya, İran ve İsrail arasında
Suriye’ye dair görünmez veya zımni bir mutabakat hattı var. Nedeni
Beşşar’ın onlara sağladığı işlevsel yarardır. Zaten Suriye rejiminin
direnişelliği de rol düzeyindedir. İran da direniş edebiyatıyla
Suriye’yi Hizbullah da Lübnan’ı ele geçirmeye çalışıyorç İsrail’li
General Amos Gilad, ‘Esat’ düşüşü İsrail için felakettir’ demiştir.
İran’lılar bu açıklamayı saptırmaya çalıştılar. Adam hala bunu söylemeye
devam ediyor. Mahmut Abbas’ın Filistin otoritesinin ve Beşşar Esat’ın
Suriye’nin başından gitmesinin İsrail için büyük stratejik kayıp
olacağını söylüyor (http://www.alankabout.com/news/ mlddle_east_ news/
13862. html?print}.
Rusya ve İran Türkiye’yi Beşşar rejimine
doğru iterken öte yandan da İran ile İsrail arasındaki nükleer alandaki
pürüzü eritmeye çalışıyor, ikisini birbirine karşı yumuşatmaya
çalışıyor, İranlılar adına İsrail’e söz veren Lavrov, İran’ın İsrail’e
karşı nükleer silah kullanmayacağını taahhüt ediyor (http:/Avww.Ip08t.
com/Internatlonal/Article. aspx?ld=287413). İran’ın sahte pehlivan
olduğunu biliyorduk da, bu iyice su yüzüne çıktı, Iraklı düşünür
Muhammed Ahmet Raşid, meselenin bam teline dokunarak İran’ın nükleer
silahı değil, Türkiye’nin yarışa girmesinin İsrail’i endişelendireceğini
yazıyor (Bevariku’l Irak, Muhammed Ahmed Raşid, Daru’l Ümme, s: 628)
16.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder