7 Kasım 2012 Çarşamba

Putin’in Ortadoğu politikası

(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit Gazetesi)          Rusya, İran ve İsrail arasında, Suriye’ye dair  görünmez veya zımni bir mutabakat hattı olduğuna dikkat çeken Yeni Akit Gazetesi yazarı Mustafa Özcan, İran’ın direniş edebiyatıyla Suriye’yi, Hizbullah’ın da Lübnan’ı ele geçirmeye çalıştığına vurgu yaptı.

O yazının tamamı:

 Halep; antikanın antikası bir şehir. 9 bin yıllık tarihi var, Şam ve Halep; dünyanın en eski yerleşim yerlerinden. Tabir caizse medeniyetin beşiği. Halepte çok sayıda Selçuklu eseri var Adeta yaşayan Selçuklu müzesi ve ülkesi. Camiler, kiliseler ve çarşılar Esat’ın bombalarıyla yıkılıyor. ‘Buhara yanıyor’ romanındaki gibi. Lübnanlı yazar Cihad ez Zeyn ise Suriye’yi genel olarak ‘Özün özü/kalbu’l kalb’ olarak tanımlıyor. Yalan da değil. El Cezire muhabiri Ahmet Zeydan, Halep halkından şu yakınmayı aktarıyor: “Bizi sadece Beşşar değil, dünya öldürüyor. Batı, İslam alemi, Arap alemi hepsi tarih ve insan katliamının ortağı. Tam bir muvazaa var. Bir kısmı bu muvazaaya aktif olarak bir kısmı da pasif olarak katılıyor.

“Suriye halkı hem üzgün hem de kızgın, insan umduğuna küsermiş. Onlar da İslam alemine küsüyor. Aktif olarak Beşşar’ın tarihi doku ve insan katliamına katılanlar münhasıran Ruslar ve İran rejimi. Ve onun Lübnan’daki kolları. Neden? Bunun cevabını Sarkis Naum adlı Ermeni yazar veriyor. Osmanlılar 500 yıl boyunca sınırların efendisi ve Rusların korkulu rüyası idiler. Rusların komünizm aletini ve mekanizmasını kaybetmelerinden sonra ellerinde ideolojik ve stratejik bir araç kalmadı. Tekrar tarihe döndüler. Şimdi yeniden dış dünyada Ortodoksluğun hamiliğine soyunuyorlar. Putin, ateist olmasına rağmen laik Fransızlar gibi davranıyor. De Gaulle, içeride Allah bile diyemezken ülke dışında Katolikliğin hamiliğini yapıyordu. Şimdi ise aynısını Ruslar Ortodoksluk meselesinde yapıyorlar. Yeni Rusya’nın iki stratejik aracı var. Bunlardan birisi Ortodoksluk ikincisi de Rusya dışındaki Müslüman azınlıklar. Çoğunluğa gelince: Çoğunluğun gücü, böl-yönet politikasına meyilli olan Rusların işine gelmiyor. Çoğunluğu hazmetmek için emperyalist dürtülerinden kurtulmaları gerekiyor.

Putin, Rusya Federasyonu’nün gücünü SSCB’nın gücüne eriştirmeyi hedefliyor. Akdeniz’e; sıcak denizlere inmek veya yerleşmek istiyor, Bunun için de stratejik malzemeye ihtiyacı var. Bu malzemelerden birisi Ortodoksluk. Lakin Ortodoksluğun gücü sınırlı. Bunun için de Rusya, gözünü Müslüman azınlıkların üzerine dikmiş durumda. Ortadoğu’da yeni Rusya’nın ortağı olabilecek azınlıkların başında Şiiler ve Suriye örneğinde aynı inanç grubundan Nuseyri bir iktidar geliyor. SSCB’nin çökmesinden sonra da Ruslar, haliyle islam dünyasında çoğunluğu temsil eden Türkler yerine İran’lıları yeğlemiştir, neden Orta Asya’da İran ise, ondan dolayı Ortadoğu’da İran’dır Orta Asya’da Türklerin önünü kesmek için İran’ı öne çıkarmak istemiştir. O sıralarda batılıların İran’ın önünü kesmek için Türkiye’nin sırtını sıvazladıkları söylense de bunun somut bir tesiri görülmedi, aksine, belki de Özal, Ziyaul Hak gibi bu bölgeye ilgisinin bedelini ödedi. Amerikalılar bilinenin aksine İslami yükselişin önünü kesmek için Ruslarla anlaştılar. Kazakistan gibi ülkelerin nükleer silahları Ruslara devredildi. Suriye meselesinde olduğu gibi onlar tanıdıkları şeytana veya düşmana daha çok güveniyorlardı, Ruslar Asya’daki ortaklığı Ortadoğu’ya taşıdılar Nuri Maliki’nin Moskova’yı ziyareti sonrasında yaptığı açıklamayla Şam’e aynı zaviyeden ve pencereden baktıklarını söyleyecektir. SSCB’nın dağılmasından sonra Ruslar, Asya’da İran’la ortaklık yaparken Ortadoğu’da da Arap Baharıyla eski düzenin yıkılması sonrasında bu ortaklığı bölgeye taşıyorlar Bu da eşyanın tabiatına uygundur. İran, Afganistan ve Irak’ta ABD ile Orta Asya ve Suriye’de Rusya ile çalışıyor. Ama hepsinde islam aleminin aleyhine.

Safavi-Yeni Çarlık ortaklığı bölgede parlayan yıldız olan Türkiye’nin önünü kesmeye matuf. Bunu için de havuç ve sopa politikası izliyorlar, Aslında ellerinde bir havuç da yok. Sadece Türkiye’yi sıkıştırarak politikalarını gözden geçirmeye zorluyorlar ve yeniden Beşşar’ın kucağına itmeye çalışıyorlar. Nejad’ın yardımcısı Rahimi’nin ziyaretini değerlendiren Hüseyin Şeyhülislam, İran’ın Türkiye’yi Suriye ile yakınlaştırmaya çalıştığını söylemiştir Rusya da aynı telkinlerde bulunuyor. Lakin ok yaydan çıkmıştır. Bunlar umutsuz girişimlerdir, buna mukabil, Rusya, İran ve İsrail arasında Suriye’ye dair görünmez veya zımni bir mutabakat hattı var. Nedeni Beşşar’ın onlara sağladığı işlevsel yarardır. Zaten Suriye rejiminin direnişelliği de rol düzeyindedir. İran da direniş edebiyatıyla Suriye’yi Hizbullah da Lübnan’ı ele geçirmeye çalışıyorç İsrail’li General Amos Gilad, ‘Esat’ düşüşü İsrail için felakettir’ demiştir. İran’lılar bu açıklamayı saptırmaya çalıştılar. Adam hala bunu söylemeye devam ediyor. Mahmut Abbas’ın Filistin otoritesinin ve Beşşar Esat’ın Suriye’nin başından gitmesinin İsrail için büyük stratejik kayıp olacağını söylüyor (http://www.alankabout.com/news/ mlddle_east_ news/ 13862. html?print}.

Rusya ve İran Türkiye’yi Beşşar rejimine doğru iterken öte yandan da İran ile İsrail arasındaki nükleer alandaki pürüzü eritmeye çalışıyor, ikisini birbirine karşı yumuşatmaya çalışıyor, İranlılar adına İsrail’e söz veren Lavrov, İran’ın İsrail’e karşı nükleer silah kullanmayacağını taahhüt ediyor (http:/Avww.Ip08t. com/Internatlonal/Article. aspx?ld=287413). İran’ın sahte pehlivan olduğunu biliyorduk da, bu iyice su yüzüne çıktı, Iraklı düşünür Muhammed Ahmet Raşid, meselenin bam teline dokunarak İran’ın nükleer silahı değil, Türkiye’nin yarışa girmesinin İsrail’i endişelendireceğini yazıyor (Bevariku’l Irak, Muhammed Ahmed Raşid, Daru’l Ümme, s: 628)

16.10.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder