(İBRAHİM KARAGÜL/Yeni Şafak Gazetesi) Ankara-İmralı-Kandil arasında baş döndürücü bir trafik yaşanırken, görüşmeleri ilişkin
bütün detaylar kamuoyuna yansırken, atılacak yeni adımlar ardı ardına
sıralanırken herkes; “bu işi kim, nasıl sabote edecek” sorusunu sorarken
Paris’te üç PKK mensubunun “infaz” edilmesi nasıl yorumlanır?
Para meselesi mi, örgüt içi hesaplaşma
mı, İmralı sürecini sabote etmeye yönelik bir dış istihbarat müdahalesi
mi, örgütün şahin kanadının tasfiye operasyonu mu?
Bu kadar kıt bilgiyle büyük sözler
sarfetmek doğru olmaz. Ancak hemen herkesin saldırıyı “infaz” ve “İmralı
sürecini sabote etmeye dönük” olduğunu düşündüğü de ortada.
Pazartesi günü, Hakkari Çukurca da
girişilen ve başarısızlıkla sonuçlanan saldırı süreci sabote etmeye
yönelikse, Paris’teki saldırıyı da böyle düşünmek abartılı olmayacaktır.
PKK’yı iyi tanıyan çevrelerin ağırlıklı kanaati de, çözüme ayarlı
girişimlerin sabote edilmesi hatta Kandil-İmralı çatışması şeklinde.
Saldırıya uğrayan kişilerin kimliği,
örgüt içindeki pozisyonları, Öcalan’la yakınlıkları, Avrupa’daki
misyonları, saldırının yapılış şekli, şifreli kapının saldırgana
açılması, infaz sonrası kapının kilitlenmesi, Fransa İçişleri Bakanının
olay mahallini ziyaret etmesi gibi detaylar, kriminal inceleme
yapılmadan bile az çok bir kanaat oluşturmaya yetiyor.
“Bu işi kim, kimler, hangi güçler ya da
ülkeler sabote edebilir” sorusu giderek daha da anlamlı hale geliyor.
Terör meselesinin Türkiye’ye karşı hatta bölgenin dizaynı için sadece
yıllardır nasıl etkin bir “kart”a dönüştürüldüğünü bilen herkes bu
sorunun cevabını arıyor?
Sadece PKK’nın şahinleri değil,
İsrail’in, İran’ın, Irak’ta Nuri el Maliki yönetiminin. Suriye’nin daha
da önemlisi yıllardır bu sorunu çözümsüz hale getirip teröre destek
veren Batılı ülkelerin, özellikle Avrupa ülkelerinin süreci sabote etmek
için çok şey yapabileceğini biliyoruz.
Örgütün Avrupa için çalışmaları o
ülkelerin istihbarat teşkilatlarıyla iç içe. Sadece siyasi desteğe
değil, para hareketlerine de özellikle dikkat etmek gerekiyor. PKK’nın
yönettiği milyonlarca doların ne kadarı PKK’nın ne kadarı o ülkedeki
istihbarat kurumlarının ya da siyasi çevrelerin kara para çarklarından
geçiyor?
Olayın geçtiği Fransa’da yaşanan, PKK, Fransız iç politikası ve para trafiğine ilişkin bîr örneği burada hatırlatmak gerekiyor.
Tarih 9 Şubat 2007. Fransa’da PKK’ya
yönelik kapsamlı bir operasyonu yapıldı. 5 Şubat’ta bazıları PKK’nın üst
düzey sorumluları olmak üzere 14 kişi gözaltına alındı. Türkiye’de
“Fransa PKK’ya operasyon yapıyor” memnuniyeti ile karşılanan olay
aslında para aklama, Fransız istihbaratı ve PKK üzerinden yürütülen bir
iç politik hesaplaşmaydı.
Nedim Sever’in Fransız istihbaratıyla
ilişkileri her şeyi ortaya koydu. Rıza Altun’un yardımcısı Atilla
Balıkçı, Fransız istihbaratıyla bağlantıları olduğunu bizzat
soruşturmayı yapan hakime söyledi. Balıkçı, Fransa İçişleri Bakanı ve bu
seçimlerin favori Cumhurbaşkanı adayı Sarkozy’nin politika danışmanı
Ermeni milliyetçisi Patrick Deveciyan’la bağlantılarını anlattı. Fransız
istihbaratı, görüşmeleri doğruladı. İşin esası şuydu: Fransa’da seçim
vardı ve Nicolas Sarkozy yükseliyordu. Operasyon Sarkozy’yi yıpratmak,
gizli ilişkilerini deşifre etmek için bizzat Fransız istihbaratı
tarafından tezgahlanmıştı. Politika danışmanı Deveciyan üzerinden
Sarkozy hedeflenmişti. Çünkü görüşmeler yapıldığında tarih 2003′tür,
Deveciyan o zaman da Sarkozy’nin danışmanıdır. Sarkozy bunun intikamını
fena aldı. İktidara geldikten sonra operasyonda parmağı olan bir çok
kişi hakkında soruşturma başlattı. Paris’teki saldırı, Fransız
istihbaratından bağımsız değil. Para hesaplaşmasıysa da bağımsız değil,
İmralı görüşmelerini sabote etmeyi amaçlıyorsa da bağımsız değil. Kimse
kimseyi kandırmasın. Örgüt için hesaplaşma diyerek olayı PKK’ya
hapsetmemek lazım. İnfazı yapan kişi tespit edilse de bu böyledir. Eğer
bu “İmralı-Kandil kapışması” ise, bunun bir başka okunuşu da
Fransa-Türkiye kapışmasıdır. Ya da saldırının arkasında hangi Avrupa
ülke varsa. Fransız hükümeti, üzerinde bu şaibe kalmaması için saldırıyı
mutlaka aydınlatmak zorundadır. PKK kartını devreden çıkarmak bu
bölgenin güç haritasını değiştirecektir. Fransa da, en az İsrail kadar,
Almanya kadar bu harita değişikliğini hazmetmeyecektir. Bu başkentleri
ikna etmek, Kandil’i ikna etmekten zordur. Bir önceki yazıda
“Sabotajcıların elleri tetikte” demiştik. Görünüyor ki, o tetik çekildi.
Devamında neler geleceğine bakalım. . .
11.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder