28 Mart 2012 Çarşamba

Komployu kullanan komplo

Yeni Akit Gazetesi’nden Mustafa Özcan, köşe yazısında Suriye konusundan hareketle oynanan komploya dikkat çekti.

Kendisini arayarak, Türkiye’nin Annan’ın planından memnun olup olmadığını, Güvenlik Konseyi’nde ABD ile Rusya’nın, misyonunu destekleme konusunda tam bir uyum içinde davrandıklarından hareketle Türkiye’nin yalnız kalıp kalmadığını ve Annan girişimi varken Türkiye’nin yeni bir Suriye’nin Dostları Toplantısı yapmayı planlamasının anlamı olup olmayacağını” soran Lübnan’da faaliyet gösteren El-Meyadin kanalının spikerine tokat gibi bir cevap verdi.

Özcan kanalın kurucusu olan ve İran’dan fazla İrancı, Beşşar’dan fazla Beşşarcı olarak tanımladığı Gassan Bin Ceddo’ya, “Derdiniz hakikat değil, propaganda. Hakikatleri tersyüz ederek Türkiye’nin istikametini değiştirmek istiyorsunuz. Yaptığınız ölüm propagandası. Katliamın medya ortağısınız. Türkiye biliyor ki, bu saatten sonra Suriye halkı, Beşşar denilen iktidar kabusuyla ve canavarıyla birlikte yaşayamaz. Artık kartları yanmıştır ve iktidarda kalması mümkün değildir. Siz ise suları tersine akıtmaya çalışıyorsunuz.” sözleriyle cevap verdiğini yazdı.

Özcan, yapılanları, “Ciyak ciyak dış müdahale geliyor diye bağırıp da bir komplo üzerinden Suriye halkının kıyılmasına seyirci kalanlar günah çıkartacakları yerde Türkiye pozisyonunda yalnız kaldı diye göbek atıyor ve Beşşar’a Türkiye üzerinden hayat öpücüğü göndermeye çalışıyorlar. Bu, komployu kullanan komplodur.” diye açıklamıştır.

Esad rejimini Arap dünyasındaki son Stalinist rejime benzeten Özcan, Rusya’nın da Suriye rejiminin hamiliğini yaptığını ve kapı kapı  dolaşarak onun adına destek istediğini belirtti.

İşte Özcan’ın o yazısı:

(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit)          Geçtiğimiz günlerde Lübnan’da yeni yayın faaliyetine başlayan El-Meyadin Kanalı’ndan aradılar. Kanalın kurucusu olan Gassan Bin Ceddo daha önce el Cezire’nin Lübnan temsilcisiydi. İran’dan fazla İrancı; Beşşar’dan fazla Bessarcı olmasından ötürü yardımcılarıyla bile ters düşmüş ve sonunda el Cezire’den kovulmuştu. Suriye devrimiyle birlikte Cezire Kanalı’ndan dökülenler arasındaydı. Luna eş Şibil gibi Gassan Bin Ceddo da objektif habercilik yerine safını belli etmiş ve halka karşı Suriye-lran cephesine dahil olmuştu.

Babası Tunus kökenli ve kendini laik olarak tanımlayan birisi. Annesi Lübnan’lı bir Maruni. Kendisi de Lübnan’da Hizbullah’a yakın ailelerden birisinin kızıyla izdivaç etmiş. Dinler ve mezhepler karması bir aile. Bizi o değil de yandaşlığı ve candaş medyacılığı ilgilendiriyor. Spiker bana Türkiye’nin Annan’ın planından memnun olup olmadığını sordu ve Güvenlik Konseyi’nde ABD ile Rusya’nın, misyonunu destekleme konusunda tam bir uyum içinde davrandıklarından hareketle Türkiye’nin yalnız kalıp kalmadığını sordu. Ve Annan girişimi varken Türkiye’nin yeni bir Suriye’nin Dostları Toplantısı yapmayı planlamasının anlamı olup olmayacağını sordu. TRT’nin et Türkiye Kanalı’nda yine Nuri Maliki’nin adamlarından birisi Türkiye’yi Suriye meselesinde sanki dünyada tek başına kalmış gibi gösterdi.

Ben de Türkiye’nin tutumunun Suriye halkını memnun etmekten uzak kaldığını ve ilk günlerine nazaran daha geri olduğunu hatırlattıktan sonra Körfez ülkelerinin ve AB ülkelerinin diplomatlarını çektikleri halde Türkiye’nin hala bu noktaya gelmediğini hatırlattım. Adamların derdi hakikat değil, propaganda. Hakikatleri tersyüz ederek Türkiye’nin istikametini değiştirmek. Yaptıkları, ölüm propagandası. Onlar katliamların medya ortaklan. Ve şunu söyledim: Türkiye biliyor ki, bu saatten sonra Suriye halkı, Beşşar denilen iktidar kabusuyla ve canavarıyla birlikte yaşayamaz. Artık kartları yanmıştır ve iktidarda kalması mümkün değildir. Siz ise suları tersine akıtmaya çalışıyorsunuz. 

Maalesef kendilerini sorgulayacaktan yerde kalkmışlar Türkiye’nin bu saatten sonra Suriye’nin canavar rejimine kol kanat germesini istiyor ve bekliyorlar. Kendilerini sorgulayacakları yerde, kalkmışlar her gün Türkiye yönetimine komut veriyor ve akıl dağıtıyorlar. Halbuki kendilerinin aklı ve vicdanı kararmış ve dağılmış. Baştan beri Amerikan komplosundan bahsediyorlardı.

Şimdi gelinen süreçte Suriye halkına karşı ortak Amerikan-Rus komplosu ortaya çıkmıştır. Lavrov son konuşmasıyla bunu açık etmiştir. (http://www. alarabiya. neV views/2012/03/23/202552. html ) Ben daha ilk günlerden itibaren Suriye’ye bir müdahale için aktör olmadığını söyleyip duruyorum. Ciyak ciyak dış müdahale geliyor diye bağırıp da bir komplo üzerinden Suriye halkının kıyılmasına seyirci kalanlar günah çıkartacakları yerde Türkiye pozisyonunda yalnız kaldı diye göbek atıyor ve Beşşar’a Türkiye üzerinden hayat öpücüğü göndermeye çalışıyorlar. Bu, komployu kullanan komplodur.

Lavrov, Suriye konusunda ABD ile ortak noktaya geldiklerini söylüyor. Peki, nerede Amerikan ve İsrail komplosu? Halbuki, Esat rejimi baştan beri uluslararası bir komplonun ürünüdür. Esat’lar hanedanlığı uluslararası bir pazarlığın ürünüdür. Çakal Karlos dahi kendisinin baba Esat’la Amerikalılar arasındaki pazarlık sonucunda ülkeden çıkmak zorunda kaldığını söylüyor. Bununla birlikte ABD, Apo konusunda neden bir gün olsun Esat’a baskı uygulamadı da Atilla Ateş Paşa’nın tehdidinden sonra salınıma terkedilen Apo’yu kendi şartlarında Türkiye’ye teslim etmeyi yeğledi? Türkiye’yi mi, Apo’yu mu yoksa kendi çıkarlarını mı düşündü? Muallim ‘bizde petrol yok Batılılar saldırmaz’ diye inim inim inlerken Batılıların saldıracağını çıkaran Muallim hayranı gazeteciler şimdi Türkiye’nin yalnızlığına takmışlar! komplo sever embeddedler ordusu! Semih İdiz gibilerine göre çıkarlarımız gereği Kafkaslar’da Azerbaycan’a karşı Ermenistan’la, Suriye’de ise halka karşı Suriye-İran ekseniyle birlikte olmalıyız. Onun ötesinde de nükleer meselede İran karşısında Batılı ülkelerin safında olmalıyız. Real politik dediğin böyle olur! Belli ki bu adamların kafaları dönmüş ve sayı saymayı bile unutmuşlar. Ne yazdıklarını da bilmez olmuşlar. Real politik sarhoşları! 

ABD ve Rusya ve diğerleri Suriye’de azınlıkları yeğliyorlar. Böylece İslam dünyasının potansiyelini kontrol altına almak istiyorlar. Azınlıkların güçlenmesi iç çekişmeyi beraberinde getireceği gibi çoğunluğun potansiyelini de atıl kılacaktır. Hesap bu. Bunu ilk söyleyenlerden birisi siyaset kurdu Velit Canbolat olmuştur. Babasını Suriyeliler öldürdüğü için uzun yıllar Hariri ile ortak olmuştur. Suriye’de ve Lübnan’da Amerikalıların kalleşliklerini en yakından tanımış bir isimdir. Hillary, Libya’da Kaide’den bahsetti peki şimdi Libya’yı Kaide mi yönetiyor? Öyleyse bu bayat ve kullanım tarihi geçmiş iddiaları Suriye noktasında niye tekrar ediyorlar? Esat’ı yeğlemek için bir korkuluğa ihtiyaçları var. Lavrov’un Sünniler geleceği için Beşşar’ın kalmasını yeğlemesi İki hususu göstermektedir.

Komünist arka planlı yeni Rus idaresi de İslam düşmanıdır ve ikinci kademe de ise islam dünyasının ortak paydası olan Sünnilik düşmanıdır. Zira bu zeminde bir birliği dünya bir araya gelse zapt edemez. İnanın Lavrov’un endişesi ile İsrailli general Amos Gilad’ın endişeleri arasında milim fark yoktur. Esat rejimi de Arap dünyasındaki son Stalinist rejimdir. 

Dolayısıyla tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştur. Rus rejimi Suriye rejiminin hamiliğini yapıyor ve kapı kapı dolaşarak onun adına destek istiyor. Lavrov Arap Birliği’ne giderek Beşşar için destek toplamaya çalışırken Kahire elçisi de İhvan merkezine giderek onları Beşşar için ikna etmeye çalışmış. Buna mukabil, Mürşit Muhammed Bedii Suriye’de akan kanlardan dolayı Rusları sorumlu tutmuştur.

Sonra Suriye’yi kimin yöneteceğine halkı karar vermeli değil midir? Şiisinden sünnisinden Ruslara ne? Ruslar böylece pervasızca Suriye’nin ve İslam aleminin içişlerine karıştıklarını belgelemişlerdir. Korkunun ölüme faydası olmadığı gibi er geç korktukları başlarına gelecek ve kapılarını çalacaktır. Zulüm hamiliği karşılıksız kalmaz.

25.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder