(ERDAL ŞİMŞEK/Milat Gazetesi) “Türkmen General dostum yeni
fotoğraflar gönderdi. Telefonla katliamın iç yüzünü anlattı. Köye baskın
yapanlar Şebbiha. Ama Köylülerin anlamadığı bir dili konuşuyorlarmış.
(Suriye’de söz konusu olan bölgede Kürtler Türkmenler ve Araplar
birbirlerinin dillerini bilirler.) Ve general dostumun tahminine göre
Şebbiha kılıklılar, kesinlikle İran’dan gelen Devrim Muhafızları.”
Milat Gazetesi yazarı Erdal Şimşek’in O yazısının tamamı:
Önceki gece Devrim Muhafızları-Hizbullah-Şebbiha triosunun
Şam ve Türkmen köy ve kasabalarında giriştiği katliamların görüntüleri
geldi bu Türkmen dosttan. Bu dostum, BAAS’çıydı. Esed ordusunda yüksek
rütbeli Türkmen bir subaydı. Bir yıl boyunca telefonla bile kavga eder
oluyorduk. Hep direnişin emperyalizm işi olduğuna inanıyordu. Ancak ateş
onun ocağına düşünce gözleri açıldı. Ait olduğu kasaba direnişe
katılmamıştı. Ama sadece Sünni ve Türkmen oldukları için Şebbiha bir
gece onun kasabasında katliam yapmış, kendi ailesinden 8 kişi
öldürülmüştü.
Ve bir süre sonra kendisini direniş
cephesinde buldu. Şu anda önemli bir birliği yönetiyor. Takılıyorum
kendisine, “emperyalistler mi seni direnişçi yaptı” diye.
General dostum yeni fotoğraflar
gönderdi. Telefonla katliamın iç yüzünü anlattı. Köye baskın yapanlar
Şebbiha. Ama Köylülerin anlamadığı bir dili konuşuyorlarmış. (Suriye’de
söz konusu olan bölgede Kürtler Türkmenler ve Araplar birbirlerinin
dillerini bilirler.) Ve general dostumun tahminine göre Şebbiha
kılıklılar, kesinlikle İran’dan gelen Devrim Muhafızları.
Suriye’deki vahşeti izliyor musunuz bilmiyorum. Özellikle parçalanan çocuk cesetlerini?
Son iki yıldır bizler Ramazan’ın
keyfini, bayramın eğlencesini yaşarken, burnumuzun dibinde, hemen
aşağımızdaki eski vilayetimizde her dakikada bir insan öldürülüyor.
Suriye’deki Esed vahşetini izledikçe,
aklıma koalisyon güçlerinin Irak’ta işledikleri cinayetler geliyor.
Birebir şahit olduğum onlarca yüzlerce cinayet ve katliam…
Felluce, Azamiye, Kerbela, Necef, Telafer, Diyala, Bakuba… Irak’ın kanlı gözyaşlarına buralarda şahid oldum, yaşadım.
Gazze’deki vahşetler neredeyse artık kanıksanır oldu. Beyt Hanun Hastanesi’ndeki
gencecik anaların Siyonist Yahudi kurşunları ile ölen bebeklerinin
kundaklarını sıkı sıkıya sarmaları, bağırlarına basıp feryad figan
etmeleri geldi gözlerimin önüne bir an.
Hele hele Refah Mülteci Kampı’nda düğün gecesi ve düğün anında terörist İsrail’in bombalı saldırısında ölen nişanlısının alnındaki kanı “düğün mendili” ile silmeye çalışan kızın gözyaşlarını asla ama asla unutmayacağım.
Fakat gelen fotoğraflar, birebir
yaşadığım bu vahşetlere rağmen, Suriye’den gelen 190 civarındaki ölmüş
bebek ve çocuk görüntüleri hepsinden daha kahrediciydi.
En unutamayacağım facialardan biri de Bağdat’ın Sadr semtindeki İmam Ali Hastanesi’nin bahçesinde sedyede son nefesini veren kız çocuğu ile gözlerinden deryalar akan annenin bakışlarıydı.
O güne dek gördüğüm, tanık olduğum, on binlerce ölümün en parçalayanıydı. Son bakış ve veda böyle acıtıyordu insanı galiba.
Acısından kurtulmak için korkarak giden
bir kız çocuğu ile yüreğinin kopmasına dayanamayan bir annenin
duygularının bakışlarda birleştiği andaki kahrı bir daha yaşayacağımı
hiç sanmıyordum.
Ama Esed adlı katil, bunu tam bir buçuk
yıldır bize neredeyse her gün yaşatıyor. Özellikle son Ramazan ayından
beri bu acıyı her gün her naat bize yaşatıyor. Bu satırları yazdığımda
ve sizin de okuduğunuz şu anda Suriye’de en az iki çocuk askerler, Şebbihalar, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah tarafından öldürülüyordur.
Suriyeli bir dostumdan fotoğraflar ve görüntüler geldi. Yürek paralayan görüntüler.
Bacakları kopmuş iki üç yaşındaki bir çocuğun feryadı sel olup gözlerimden akarken, içeriden Ahmed Şamil’in ağlama sesi geliyor.
Deliye döndüm. Bir an sanki bomba
bacakları kopmuş çocuğun evine değil de İstanbul’a benim evime düşmüş
gibi. Mermi hızı ile Ahmed Şamil’in odasına koştum. Beni görünce, “baba süt ver” dedi.
Saat gecenin üçü. Ahmed Şamil’in süt saati. Ama Şamlı o çocuğun ölüm saati.
Allahım bu nasıl bir çelişki. Bu nasıl bir dünya? Biz ne hatalar ettik de bu kadar ağır imtihana tabi tutuyorsun.
Anne baba olan herkesi ama her kesi bir
anlık düşünmeye davet ediyorum. Rica ediyorum, Allah Muhammed aşkına bir
dakikalığına paramparça olmuş, son nefesini inleyerek vermekte olan
Suriyeli bebeklerin, çocukların yüzlerinde kendi çocuklarının gözünü
görün. Lütfen, bir anlık dahi olsa bunu deneyin.
Ve imkânınız varsa Allah rızası için beş lira, on lira demeden Özgür Suriye Ordusu’na, direnişçilere “Nakdi yardım”da
bulunun. Emin olun gönderdiğiniz beş lira on liralar, bizim çocuklarla
adaş olan, birçok Ahmed, Muhammed, Ali, Hasan, Hüseyin, Kemal, Yunus,
Kerim, Cüneyt’in hayatının kurtulmasına vesile olacak.
İnanın, 10 Dolar’a satın alınan bir Kaleş mermisinin birkaç yüz binlik İsrail tankını durdurduğuna şahid oldu bu gözler.
Vallahi, 250 Dolarlık mühimmatın bir Amerikan birliğini hallaç pamuğuna çevirdiğine şahid oldu bu gözler.
2 dolarlık bir M310 single shot Target mermisinin onlarca milyon dolarlık Black Hawk’i düşürdüğüne şahitlik ettik.
Özgür Suriye Ordusu, Batı’ya boyun
eğmedi. Buna inanın. Bunun açık delili de Fransa Cumhurbaşkanı’nın
muhaliflerin hemen hükûmet kurma isteğidir. Muhalefet dediği, kendisi
ile işbirliği yapan Menaf Tlas ve ekibidir. Batı’nın
derdi yiğitler topluluğu olan Özgür Suriye Ordusu’nu egale etmektir.
Onların umurunda mı her gün yüzlerce Suriyeli çocuğun öldüğü?
Ve inanın Özgür Suriye Ordusu direniş ve kurtuluş savaşını bu şiddetle yürütebilirse Beşşar Esed Kasım ayını kesinlikle görmeyecektir. Ve bildiğiniz gibi bütün savaşlar para ile yürütülüyor.
Özgür Suriye Ordusu’na verilen her
kuruş, Suriye’nin Batı’nın sömürgesi olmaktan bir adım daha da
uzaklaştıracağı gibi sayısız çocuğun öldürülmesine engel olacaktır.
29.08.2012