Güney Azerbaycanlı lider Dr. Mahmudali
Çehreganlı’nın oğlu Alparslan Çehreganlı’nın verdiği röportaj, İran’da
Sünnilere ve Türklere uygulanan baskı ile asimilasyonun ne boyutta olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
“Türkiye son zamanlarda mazlumlar adına
daha güçlü bir mevki elde etti. Fakat bu nimetten gariptir ki
Türkistanlı, Azerbaycanlı liderler, münevverler, muhacirler
faydalanamamaktadır. Diktatörlerin zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan
Türkistanlı muhacirler Türk karakollarında ayrı bir zulümle
karşılaşmakta, idam edilmek üzere ülkelerine gönderilmektedirler. Yine
Doğu Türkistanlı Rabia Kadir, Batı Türkistanlı Muhammed Salih, Güney
Azerbaycanlı Dr. Mahmudali Çehreganlı gibi liderlerin Türkiye’ye
girişlerine ya müsaade edilmemekte yahud sükût suikasdine maruz
bırakılmaktadırlar, işgalci Yahudi devletine, BM’ye haddini bildiren
Türkiye’nin bu tavrı: “İran, Rusya, Çin gibi zalim devletlerden
çekiniyor mu?” sorusunu ister istemez akıllara getirmektedir. Bizzat
Başbakan Erdoğan’ın ağzından Rabia Kadir’in Türkiye’ye girmesinde
herhangi bir sorunun olmadığını açıklanıyorsa da Rabia Kadir Türkiye’ye
alınmıyor. İran Türklerinin liderlerinden Dr. Mahmudali Çehreganlı ise
Ankara’ya iner inmez tekrar Türkiye dışına gönderiliyor”
Gazeteci Abdurrahman HACIMELEK:
Dr. Çeheganlı’nın “yasaksız” oğlu Alparslan Çehreganlı ile bu olayı,
İran Türklerini ve İran’ın geleceği üzerine yaptıkları röportajlarında;
Güney Azerbaycanlı lider Dr. Mahmudali
Çehreganlı’nın oğlu Alparslan Çehreganlı, sayıları 40 milyonu bulduğunu
söylediği İran’daki Türklerin en temel haklardan mahrum olduğunu
belirterek, Türkiye’nin kendilerini yalnız bırakmaması gerektiğini
kaydetti. 1996′daki seçimlerde Tebriz’den milletvekili seçilen babası
Mahmudali Çehreganlı’nın İran Milli Meclisi’ne kabul edilmek yerine
hapse atıldığına dikkat çeken Alparslan Çehreganlı, uluslararası
camianın girişimleri sonucu yurt dışına çıkmayı başaran babasının,
yıllardır Türkiye’ye ve Azerbaycan’a girişinin engellenmesinin
kendilerini yaraladığını ifade etti. Oğul Çehreganlı, zalim Esed
rejimine sınırsız destek veren İran’ı; 1990′lı yılların başındaki
Sovyetlerin akıbetinin beklediğini söyledi.
- İran’daki Türklerin tarihinden başlayalım. . . Güney Azerbaycan, Türkmensahra, Kaşgaylar vd. . .
Azerbaycan yurdumuz, buluntulara
dayanarak yazılı tarihten önce de Hazar kıyısında konuşlanmış, Hazar ve
başka Türk gurupların doğma yurdu olmuştur, Bunun yanı sıra. yakın
tarihte İran Gazneli ve Selçukludan Kaçar Türk Hanedanlığı’na dek
yaklaşık bin yıl (1961-1924) babalarımız tarafından yönetilmiştir, Bugün
78 milyonluk İran nüfusunun en az 40 milyonu çeşitli Türk guruplar
tarafından teşkil edilmektedir. 34 milyon civarında Güney Azerbaycan
Türkleri, 2,5 milyon Türkmensahra’da yaşayan Türkmen soydaşlar, 2. 5
milyon Kaşgay Türkleri ve 1, 5 milyona yakım Horasan Avşar Türkleri. . .
Şunu iyi bilmemiz gerekmektedir ki Güney
Azerbaycan bölgesine tarih boyu hiçbir millet göç ettirilmemiş ve aynı
zamanda hiçbir zaman soykırım yaşanmamıştır. (Ermenilerin
yirminci yüzyılın başlarında Güney Azerbaycan’ın Türkiye’ye yakın sınır
bölgelerinde yaptıkları soykırım hariç. Osmanlı ordusu Kazım Karabekir
komutasında Güney Azerbaycan’a girerek bu mezalime ve soykırıma son
koydu, ama sonuç itibariyle 25 binden fazla soydaşımız Ermeniler
tarafından hunharca katledildi). Yani orada yaşayan Türk nüfusu
o bölgenin yerlisidir ve doğal olarak soydaşları Selçuklu ile birlikte
Türkistan’dan bu bölgelere de gelmişlerdir. Tarih boyu Güney
Azerbaycan’da hiçbir dil asimilasyon yoluyla mahv edilmemiş ve aynı
zamanda hiçbir dil devlet tarafından yerli insanlara tahmil ve baskıyla
öğretmemiştir. Türkmen sahra bölgesi Türkmenistan sınırında ve Horasan
Türklerine yakın mesafedeler. Kaşgay Türk soydaşlarımız ise günümüzde
Fars (Basra) Körfezi olarak adlanan tarihte Türkçe adıyla Kenger
Körfezine yakın bölgede konuşlanmaktadırlar.
79 devriminde Ehli Sünnet Türkler ile Şii Türklerin tutumu başlangıçta aynıydı
- İran’daki 79 devrimi
sürecinde Şiî Türkler, Şeriatmedari liderliğinde Humeyni’ye karşı
savaşmışlardı. Bu hâdiseyi ve yine İran’da yaşayan Ehl-l Sünnet
Türklerin devrime karşı aldıkları tavrı anlatabilir misiniz?
O tarihte Ayetullah Şeriatmedari en
büyük Şii alim olarak en geniş kitle tarafından kabul edilen bir dini
lider idi. Hatta Humeyni’nin Türkiye’ye sürgününden önce idam hükmünü
sürgüne çeviren yine Şeriatmedari’den başkası olmamıştır.
Devrim sürecinde Humeyni ve Şeriatmedari
iyi ilişki içindeydiler. Şeriatmedari’nin, 1979-1980 devriminden altı
ay sonra gibi başlayan yeni anayasa yazılım sürecinden iki önemli
beklentisi vardı. Şeriatmedari anayasanın Azerbaycan bölgesine sınırlı
ve kısıtlı olmasına bakmayarak bazı egemenlik ve söz sahibi olması,
haklarını tanıması arayışlarındaydı Azerbaycan ile ilgili benzer bir
maddenin eklenmesi Ayetullah Şeriatmedari için çok önemli idi.
Bir o kadar önemli başka bir beklenti
ise Vilayete Mutleqeye Fakih (en güçlü ve baştaki dini liderin emir ve
buyruklarının kanun yerine geçmesi ilkesi) yasasının anayasada
onaylanmaması ve yer almaması idi Şeriatmedari’nin istek ve
beklentilerinin tam tersi gerçekleşti. Bu iki maddede Humeyni ve
Şeriatmedari anlaşamadılar ve araları ileriki süreçte iyice açıldı ve bu
soğukluk zaman zaman Kum şehrinden başlayarak ve diğer şehirlere
sıçrayarak silahlı çatışmalara çevrildi. Özellikle Güney Azerbaycan
bölgesinde gerçekleşen bu kargaşada binlerce insan hayatını kaybetti,
binlercesi hapislere atıldı ve binlercesi de yurtlarını terk ederek
mülteci durumuna düştüler, Şeriatmedari (1905-1986) geri çekilmeye
mecbur bırakıldı ve ev hapsi yaşadığı süreçte gereken tedavi olunmaması
nedeniyle yaşamını yitirdi. Ehli Sünnet Türklerin Şah’ın aleyhine
gerçekleşen devrim sürecinde Şii Türklerin genel bakışından pek farkları
yoktu ama sonraki süreçte daha faz la kenarda kalmayı seçerek doğrudan
sürecin içinde olmak istemediler.
‘Babama yapılanları Türkiye için sineye çektik’
- Resmî ağızlardan gelen müspet
ifadelere rağmen her iki lider de anlamsız bir şekilde Türkiye’de
yasaklı. Bu konuda Babanız Mahmudali Bey ve sizin yaşadıklarınız
nelerdir?
Maalesef baham Dr Mahmudali Çehreganlı,
2006 yılında Iran rejiminin baskıları sonucu önce Türkiye’den ve
ardından Kuzey Azerbaycan’dan sınır dışı edildi ve her iki kardeş yurda
girişi yasaklandı. Bu yasak 7 yıldır sürmektedir ve maalesef resmi
ağızlardan uygulanan bu politika ile ilgili net bir neden ve ya nedenler
sıralanmamakta ve olay gizlenmeye çatışılmaktadır.
Babamın Türkiye’mize gelmekte hukuka ve
kanunlara dayalı hakları vardır. 2006 yılında yaşanan sınır dışı vakası
bu yasağı uygulayan kesim tarafından gizlenilmek isteniyordu ve biz de
Türkiye’mizin milli çıkarlarını göz önünde tutarak gerçekleri 7 yıl gibi
uzun bir süre sinemize çektik ve içimizde tuttuk. Ancak 7 yıl sonra
şahit olduk ki aynı muamele ve gizleyici tavır hâlâ sürmektedir.
Türkiye’mizin milli çıkarları söz konusu olduğunda boynumuz kıldan
incedir ama aynı zamanda Türk devletinin 35 milyonluk Güney Azerbaycan
Türklüğüne karşı taşıdığı sorumlulukları vardır, İran’da 78 milyonluk
nüfusun neredeyse yarısı Türklerden oluşmaktadır. Türkler, İran’da
çoğunluk olmalarına rağmen bugün azınlıkların sahip olduğu haklardan
bile mahrumdurlar, Bunların sorumlusu İran’ı hukuk dışı ve insan
haklarına aykırı yöntemlerle yönetmeye çalışan merkezi Tahran Fars
rejimidir.
Biz her zaman hak ve hukuktan yanayız ve
ısrarcı tavrımız bu sebepledir. Türkiye bizim aynı tarih, aynı soy,
aynı dil ve aynı dini paylaştığımız öz be öz kardeşimiz, aynı zamanda da
Birleşmiş Milletlerin (BM) etkin ve sözü geçen üyelerinden birisidir.
Bu sebeple Güney Azerbaycan Türklüğü, Kardeşi Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nden bu çetin demokratik mücadele kapsamında yardım beklemekte
ve destek görmeyi gönülden talep etmektedir, inanıyoruz ki sınır dışı
meselesi ve buna benzer yanlış anlaşılmalar ileriki süreçte yaşanmayacak
ve diyalog yoluyla iki kardeşin arasında olan sorunlar çözüme
kavuşacak,
- Urmiye Gölü meselesi ve
karikatür krizi Özelinde Iran iç siyasetinde Türklerin bugünkü vaziyeti
nedir? Milli ve dini ne gibi sorunlarla karşılaşılıyor?
1924 yılında Kaçar Türk Hanedanlığı’nın
ortak İngiliz ve Fars eliyle çökertilmesi ve yerine Fars Rıza Şah’ın
getirilmesi Türkler açısından tam anlamıyla hala 88 yıldır süren bir
felaket olmuştur. Çoğunluk iken azınlıkların sahip olduğu haklardan bile
mahrum bırakılmak ne kadar talihsizdir, İran adlanan ülkede Türkler en
temel insanı haklarından mahrumdurlar. Nüfusları 80 bini aşmayan
Ermeniler İran’ın en saygın üniversitelerinde, o cümleden Tahran
üniversitesinde doktora düzeyinde Ermenice eğitim alabiliyorken bugün
Güney Azerbaycan ve İran genelinde bir tane bile Türkçe eğitim verme
izni olan ana sınıfı bile yoktur ve oluşu yasaktır. Tarihe bir kısa göz
atıldığında milletimizin hak ve hukukunun ne kadar adaletsizce
çiğnendiği apaçık gözükmektedir.
Karikatür krizinde Türkiye medyası bizi yalnız bıraktı
Mayıs 2006′da, resmi “İran” adlanan
gazetede Türkleri alenen hedef alan çirkin bir karikatür, 22 Mayıs günü
İran genelinde 16 değişik şehirde 4 milyondan fazla soydaşımızın
barışçıl ve kitlesel itirazlarına sebep oldu. Bu süreçte maalesef
Türkiye medyası kardeşlerine hak ve hukuk mücadelelerinde yardımcı olmak
yerine “Amerika, Azeri kartını oynadı ve Azeri uşaklarını kışkırttı”,
gibi aşağılayıcı ve tahkir edici haberler yayılarak masum irademize
darbe vuruldu, Güney Azerbaycan’da soydaşlarımızın verdiği hukuk ve
demokrasi mücaelesi aynı zamanda Türk İslam coğrafyasını kapsayan büyük
Türk milletinin davası ve mücadelesidir, insanlığın davası ve
mücadelesidir. Maalesef İran’da Merkezi Tahran Fars-Molla rejiminin
yönetimi altımda İran’da yaşayanların seçme ve seçilme hakkı
bulunmamakta ve demokrasiden somut bir iz gözükmemektedir. Diyoruz ki
Türkiye İran rejimi ile ilişkilerini bu kapsamda gözden geçirsin ve
stratejilerini ona göre belirlesin.
- İran’ın Türk Dünyası’na karşı
yürüttüğü dış siyasetin muhtevası nedir? Babanızın Ankara’dan geri
gönderilmesi İran’ın dahil olduğu bir olay mıdır?
Nerede Türk Devleti çıkarlarına aykırı
ve karşı bir yapı, duruş, güç, organizasyon veya bir devlet var ise İran
da oradadır. Örneğin; Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan geçen 33
yıl içerisinde (İran İslam rejiminin kuruluş tarihinden beri) İran
rejiminin en stratejik müttefikleri olmuşlardır. Yıllar boyu
Türkiye’mizin kanayan yarası terörün kaynağı olan PKK’yı madden ve manen
destekleyen İran ve stratejik ortağı Esed rejiminden başkası
olmamıştır, Son kaç yıldır ki İran perde önünde Türkiye ile kardeş
geçinme çabası içerisindedir. Bunun nedeni kendi çıkarları ve
Türkiye’den sağladığı dışa açılım kapısıdır Esasen bence babamın
Türkiye’mize giriş yasağı mevzusunda İran rejimi birinci rolü
oynamaktadır.
İran ile Türkiye dolaylı savaştadır
- Son zamanlarda Suriye’deki
savaş dolayısı ile gerilen Türkiye-İran münasebetlerine İran Türklerinin
bakışı nasıldır? Türkiye’den ne bekliyorlar?
Bildiğiniz gibi İran rejimi tüm güncü
ve varlığıyla Esed rejiminin yanındadır ve hâlâ Maliki rejiminin
desteğiyle aranmayan uçak ve tırlar aracılığı} la Esed rejimine her
türlü desteği sağlamaktadır, Bu o manaya geliyor ki bugün malumunuz gibi
İran vs Türkiye Suriye’de dolayısı ile savaştadırlar, İran rejimi
tarafından en ağır baskı ve tazyiklere maruz kalan İran Türkleri, kardeş
Türkiye’nin yanındadırlar.
- Dünya Müslümanları tarafından
yalnız aştırılması, hayat pahalılığı, kavimlere uygular an zulümat,
seçimlerde yolsuzluk, vs… Yakın gelecekte İran’ı neler bekliyor?
Maalesef bizim istemediğimize rağmen
İran’ın şimdiki durumu Sovyetlerin 1990′lı yılların başındaki durumunun
tercümanıdır ve çok yakında yeni devletlerin yaranmasına gebedir. Bu
durumda ve bu süreçte Türk ve İslam dünyasının orta direği olan
gardaşımız ve ağabeyimiz Türkiye’mizden kendi gardaşlarına kardeşlik
vazifesini yerine getirerek borcunu ödemesini temenni etmekteyiz.
Kaynak:Yeni Akit Gazetesi – 14.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder