(SELMAN MALTAŞ/Milat Gazetesi) Yazar Esad’ın, Suriye’de yaşanan her şeyin tek sorumluların dış güçler olduğu
açıklamaları ile ilgili olarak, “Hama’yı, Humus’u, İdlib’i, Halep’i ve
Şam’ı, Suriye rejiminin savaş uçakları değil, dış güçler vuruyor. Fırın
önünde ekmek sırası bekleyen insanları katleden de dış güçler. Beşşar
Esed ve rejimi ise masum” şeklinde değerlendirmelerde bulunarak, Esad’ın
açıklamalarında ki tezatlara dikkat çekmiştir.
İşte o yazının tamamı;
Yer Şam Opera Salonu.
Sahnedeki isim halkı sindirmek için tank, helikopter, savaş uçağı, scud füzesi ve kimyasal silah kullanan Beşşar Esed.
Arka fona yaşanan olaylarda hayatını kaybeden Suriyelilerin fotoğrafları titizlikle yerleştirilmiş.
3 katlı salon ağzına kadar dolu.
Her şey hazır.
Esed yedi ay sonra ilk kez canlı yayına çıkıyor.
Salona girerken izleyiciler hep bir ağızdan, “Kanımız canımız Beşşar’a feda olsun” sloganı atıyor.
Bu slogana aşinayız. CHP’nin katıldığı mitinglerde de arada bir duyuyorduk.
Rus basınında çıkan haberlerde Esed’in çekilme takvimini açıklayacağı iddia edilmişti.
Fakat dağ bir kez daha fare doğurdu.
Suriye’de reform talebiyle halk sokağa ilk çıktığında Esed bir konuşma yapmıştı.
Hürriyet isteyen insanları teröristlikle itham etmişti.
Pazar günü Esed’in dilinden yine aynı sözler döküldü.
Ona göre Suriye’de yaşanan her şeyin tek müsebbibi dış güçler.
Hama’yı, Humus’u, İdlib’i, Halep’i ve Şam’ı da zaten Suriye rejiminin savaş uçakları değil, dış güçler vuruyor.
Fırın önünde ekmek sırası bekleyen insanları katleden de dış güçler.
Beşşar Esed ve rejimi ise masum.
Şam’daki konuşmada Esed’in teşekkür ettiği ülkeler vardı.
İran, Rusya ve Çin Baas rejimine verdiği desteklerden ötürü taltif edildi.
Bir yanda ülkedeki olayların suçlusu ilan edilen, lakin iki yıldır Suriye’de yaşananları izlemekle yetinen dış güçler.
Diğer yanda ise verdikleri destek birinci ağızdan ifşa edilip, teşekkür edilen dış güçler.
İnsan merak etmiyor değil. Suriye’deki
olaylarda dış güçlerin parmağı varsa eğer İran, Rusya ve Çin Suriye’nin
eyaleti mi oluyor?
Baas rejimi iki yıldan bu yana Suriye’de yüzlerce Filistinliyi öldürdü.
Özellikle Şam’daki Yermük Kampı saldırıların ana hedefiydi.
Bunun üzerine Suriye’deki Filistinliler de Baas rejimine karşı ayaklandı.
Filistin davasının asli unsurlarından HAMAS açıkça Esed’e karşı cephe aldı.
O ise kalkıp hala Filistin davasından bahsediyor.
Golan tepeleri 40 yıldır işgal
altındayken ve Suriye ordusu işgali sonlandırmak için tek kurşun
atmamışken Esed “Golan’ı unutmayacağız” diyor.
Esed konuşmasında yaşanan sürecin devrim olarak adlandırılmasına da itiraz etti.
Şu an ülkenin sınır bölgeleri dâhil yarısından fazlasını kontrol eden muhalif güçlere ise “Bir avuç haydut” dedi.
Hatırlamakta yarar var. Suriye’de olaylar silahlı eylemlerle başlamadı.
Yedi ay boyunca insanlar barışçıl bir şekilde meydanlarda reform taleplerini dile getirdiler.
Baas rejimi bu talepleri dikkate almak yerine ağır silahlarla karşılık verdi.
İnsanlar kendilerini korumak zorunda bırakıldı.
Özgür Suriye Ordusu’nun çıkışı da böyle oldu. Suriye halkı “Özgür Ordu bizi korur” diyordu.
Bu yüzden barışçıl gösterileri kanlı bir şekilde bastırarak süreci devrime dönüştüren Esed’in kendisinden başkası değil.
Ancak bugün “devrim” kelimesini hazmedemiyor.
Arap baharı önce Tunus’ta ve daha sonra
Mısır’da başgösterdiğinde Esed bir mülakatında halkların taleplerine
kulak verilmesi gerektiğini söylemişti.
O zaman Arap baharının devrim olarak nitelendirilmesinden hiç rahatsız değildi.
Bugün ise “Arap baharı denilen şey, eninde sonunda patlayacak bir sabun köpüğünden ibaret” diyebiliyor.
Bu da onun muadillerinden hiç ders almadığını gösteriyor.
Esed’in pazar günü ilan ettiği 5 aşamalı bir plan var.
Fakat bu plan 40 yıllık Baas iktidarında olduğu gibi, yine kendilerine itaati öngörüyor.
Hiç bir yapıcı tarafı yok. Özetle, “Gelin teslim olun, meseleyi kapatalım” mesajı veriyor.
Suriyeli muhalifler bu planı kabul etmediklerini ve Beşşar Esed’in gitmesi gerektiğini söylediler.
İran ve Türkiye’de CHP haricinde dünyada hiç kimse bu planı ciddiye almadı.
Pek çok kişinin Esed’in yaptığı konuşmayı Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek’in son konuşmalarına benzettiğini gördüm.
Haksız sayılmazlar. Ancak bir fark var.
Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek yıkılırken onları can havliyle savunan ülkeler yoktu.
Rejimin meşruiyetini açıkça sorgulamadan önce muhalefetin meşruiyetini sorgulayan ülkeler ise hiç yoktu.
Baas rejimi için en büyük şans hala bu.
09.010.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder