(HAMZA ER/Milat Gazetesi) Irak’ta Amerika’nın işgali sonrasında kurulan kukla hükümetler istikrarsızlık ve kargaşadan başka bir şey getirmemiş, aksine mezhepsel öfkeyi ve etnik ayrışmayı hızlandıran bir noktaya taşımıştır.
Özellikle Nûri Maliki hükümetinin Irak
vatandaşları arasında gerçekleştirdiği ayrımcılık ve dışlayıcı
yaklaşımlar, bu kin ve öfke tohumlarının kökleşmesini arttırmıştır.
Saddam Hüseyin’in halkına karşı işlediği suçları senaryosu belli bir
kurguyla işgalcinin gölgesinde cezalandıranlar, bu suçların çok ama çok
daha fazlasını halka uygulayan Maliki için niçin gündeme getirmiyorlar
acaba?
İki milyona yakın Iraklının hayatını
kaybettiği, yüzbinlerce masum insanın tutuklanıp devlet hapishanelerinde
çok kötü şartlarda yaşamaya maruz bırakıldığı, mahkûmların beş bin
kadarının kadınlardan oluştuğu ve bunların çoğunun ahlaki, psikolojik ve
fiziksel işkencelere, özellikle cinsel eziyetlere maruz bırakıldığı
Irak’ta halka bunları yaşatan işbirlikçi hükümetlerin halen ayakta
kalabilmiş olmasına şaşırmalı değil mi?
Yıllardır içten içe biriken öfkenin
patlamasıyla üçüncü haftasını bitirecek olan Irak’taki gösteriler,
halkın özgüvenini kazandığını ispatlayan eylemlere dönüşmeye başladı.
Böylece, Amerika’ya Irak topraklarını
dar eden halkın bu hain idarecilere karşı sessizliğinin, rıza gösterme,
hayatın normalleşmeye başladığına işaret etme olarak algılamanın ne
kadar büyük bir hata olduğu da görülmüş oldu.
Gösterilerde ellerindeki Kur’an-ı
Kerim’leri göstererek “Kur’an-ı Kerim’de zulüm yok işkence yok” yazan
dövizleri taşıyan Iraklılar zindanlardaki tutukluların serbest
bırakılmasını, terör kanunun değiştirilmesini, resmi dairelerde
Sünni-Şii ayrımına son verilmesini, mahkemelerin haksız tutuklamalar
yapmamasını talep ediyorlar.
Başta Kerkük olmak üzere Bağdat, Ramadi,
Felluce ve Musul gibi kentlerde Cuma namazı sonrası toplanan halkın,
Maliki aleyhine gösteriler yapması Maliki’nin sonunun gelmeye
başladığını da gösteriyor. Hiçbir zalimin zulmünün yanına kâr kalmadığı
gibi acemi ama bir o kadar insafsız olan Maliki için de yaptıkları
yanına inşallah kâr kalmayacak.
“Direniş Cuması”adı verilen
protestolarda Kerkük’teki Hürriyet Meydanı’nda toplanan on binlerce
göstericinin, Maliki’ye öfke kusması, “Halk rejimi çökertmek istiyor”,
“Bizim liderimiz Hazreti Muhammed’dir”, “Allah’tan başka ilah yok” ve
“Zulme hayır” sloganlarını atması bu sonun habercisi olarak algılanmalı.
Peki, kimdir bu Maliki ve nereden çıkartılıp Irak halkının başına getirtilmiştir:
Irak’ı işgal eden ABD’nin başbakan
olarak atadığı Maliki, kendi soyunun Beni Kureyza Yahudilerine
dayandığından övgüyle bahseden bir kişidir. Bugün Irak’taki Sünni-şii
çatışmasının baş aktörlerindendir. Bu fitneden dolayı milyonlarca
Iraklının ölmesinin müsebbiplerindendir. Kendisi işgalden önce
Suriye’den Lübnan’a geçen işçiler için pasaport ve belgelerin
sahtelerini yapmaktaydı. CIA kendisini bir ispiyoncu olarak
yetiştirmişti. Yakın bir arkadaşı O’nun Suriye’nin bir kahvesinde
kılıksız ve elbiseleri dağınık bir şekilde otururken gelen bir telefonla
Irak’a geçtiğinden söz eder. Hatta küçük bir kasabanın belediye
başkanlığını şart koştuğunu anlatır.
Başbakanlığı döneminde kanlı yüzünü
sürekli gösteren Maliki ABD’den aldığı emirlere layıkıyla itaat
etmiştir. Bugün Irak hapishaneleri ABD işgaline karşı direnen
mücahitlerle doldurulmuştur. Bu kişiler akla gelmedik işkencelere
uğramış ve halen uğramaktadır. Bu baskın ve tutuklamaları ABD adına
bizzat Maliki’nin kendisi yürütmektedir.
ABD askerlerinin tecavüz ettiği bir
kadının ailesi intikam alarak o ABD askerlerini öldürmüş, karşılığında
Maliki tarafından idamla cezalandırılmıştır. Bu iğrenç fiilleri
işlemekte ABD askerlerinden geri kalmayan Irak polis güçleri Iraklı bir
kadına tecavüz etmiş ve karşılığında Maliki tarafından ödüllendirilerek
izne çıkartılmıştır. Ayrıca, Sabrin El-Cenabi isimli mağdure kadının
direnişçilere destek verdiği iddiasıyla müebbet hapsine karar
verilmiştir.
İndepent Gazetesi’nin Ortadoğu muhabiri
Robert Fisk, Irak hükümetinin, kimlikleri bile bilinmeyen ve bulunamayan
yüzlerce Iraklıyı, Kazımiye Cezaevi’nde gizlice idam ettiğini haber
yapmıştır. “Irak ölüm hücresinin sırları” isimli makalesinde Fisk,
Maliki yönetiminin, yüksek güvenlikli cezaevlerini, idam evi gibi
kullandığını duyurmuştur. Kazımiye’deki idamlara tanık olan bir eski
yetkiliye dayandırdığı makalesinde, Fisk: “Irak yönetimi, Saddam’dan
gördükleri korkunç darağaçlarını, direnişçiler için kurdu. Başbakan Nuri
Maliki’nin ‘demokrat’ hükümetinin merkezdeki küçük bir hücrede
darağacında sallandırdığı kurbanların sayısı 100′lerle ifade ediliyor.
İnfazlara şahit olan eski bir Britanyalı yetkili ‘İnfaz edilenlerin
çoğunluğunun direnişçi olduğu farz ediliyor’ deyip tüyler ürperten
ayrıntılar veriyor” diyor.
Oğlu Ahmet Nuri El-Maliki’nin başında
olduğu bir grubun hükümet ve devlet kurumları içinde “Irak derin
devletini” örgütlediği konusunda iddialarda açıkça konuşulur olmuştur.
Önüne atılan birkaç parça kemiği
sıyırmaya razı olarak ABD ile kayıtsız şartsız anlaşmalar imzalayan
Maliki’ye karşı direnen grupların sözcüsü Irak Müslüman Âlimler Heyeti
Genel Sekreteri Prof. Dr. Haris Ed-Dârî’nin şu sözleri devrimin
Iraklılara ait olduğunu da göstermektedir: “Ey Iraklılar! Sizin bu
devriminiz sadece meşru olmakla kalmayıp, sabredilmesi ne mümkün ne de
mantıklı olan ve durmaksızın sistematik bir şekilde devam eden bu zulme
bir dur demek için kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Özellikle
de artık söz konusu olan şeref iken ve iş kutsiyetlerin ihlaline
vardırılmış iken ve yine hayatın her safhasında, Allah’tan korkmaksızın
ve insanlardan utanmaksızın bir ayrım, dışlanma ve tehcir yaşatılırken…
Bu devrim, hangi dine ve mezhebe mensup olursa olsun Irak’ta zulüm gören
mazlumların tamamından zulmü gidermek ve Allah’ın iradesiyle aynı
toprakların üzerinde yaşayan tek bir millet olan Iraklıların
kimliklerini muhafaza etmek için mücadele eden bütün Iraklıların
devrimidir.”
09.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder