(MEHMET ŞEVKET EYGİ/Milli Gazete) Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi bugünkü yazısında Şii’liği ele aldı.
Türkiye Alevilerini Safevi Şii-Caferi mezhebine sokmak için yoğun
propagandalar yapılıp büyük paralar harcandığına dikkat çeken Eygi,
Türkiye’de Şiileştirme faaliyetleri hız kazanırken, İran’da yirmi
milyonu aşkın Sünni Müslümanın ağır baskılar altında yaşadığını
belirtti.
Eygi, Tahran’da en az 500 bin
İranlı Sünni yaşamasına rağmen Cuma ve bayram namazlarını kılacak bir
tek camilerinin olmadığın ve cami yapılmasına da izin verilmediğine
vurgu yaptı
Mehmet Şevket Eygi’nin yazısında Şii’liği anlattığı o bölüm:
İran’da Safevi Şiiliğine dayalı bir
devlet kurulduğu zaman Türkiye’de Sünni kökenli bir kısım İslamcılar,
radikal ve aktivist Müslümanlar bayram etmişlerdi. Humeyni’nin Türkiye
temsilcisi Mehdi Pür adlı Şii hocasına, büyük sinema salonları
kiralayarak konferanslar verdirtmişler, çılgınca alkışlayıp tezahürat
yapmışlardı.
Sonra, Mehdi Pür İran’daki iktidara ters düşmüş, ülkeye geri çağırılmış ve duyduğuma göre ev hapsine alınmıştı.
Son yirmi yıl içinde ülkemizde yüzlerce yeni Şii camii yapıldı, ibadete açıldı.
Türkiye Alevilerini Safevi Şii-Caferi mezhebine sokmak için yoğun propagandalar yapıldı, büyük paralar harcandı.
Türkiye’de Şiileştirme faaliyetleri hız kazanırken, İran’da yirmi milyonu aşkın Sünni Müslüman ağır baskılar altında yaşıyordu.
Tahran’da en az 500 bin İranlı
Sünni yaşamasına rağmen Cuma ve bayram namazlarını kılacak bir tek
camileri yoktur ve yapılmasına da izin verilmemektedir.
Allah gerçek bir Janus’tur (Hoda Janus-i
hakikî est) diyerek Yüce Allahı iki çehreli bir Roma putuna benzeten
İranlı yazar Türkiye İslamcıları tarafından baş tacı edilmiştir.
Bazı Sünni gençler, Ehl-i Sünnet’in
haram kabul ettiği mut’a nikahıyla birleşip yaşamıştır. Bugün
Türkiye’nin nice Sünni kodamanı, siyasetçisi ve bürokratı, günlük beş
vakit namazı, Caferi mezhebine uyarak üç vakitte cem’ ederek
kılmaktadır. Bu geçersiz fetvayı da, akıl hocaları bir ilahiyatçı
profesörün verdiği söylenmektedir.
Maalesef Sünnilik ve Şiilik arasında usulde, temellerde, esasta büyük ve vahim ihtilaflar, anlaşmazlıklar mevcuttur.
Bendeniz Türkiye ile İran’ın
alabildiğine ticaret, turizm, (dinî olmamak şartıyla) kültür ve sanat
faaliyetleri yapmasını, barış içinde yaşamalarını, hatta iki ülke
vatandaşlarının pasaportsuz ve vizesiz seyahat etmelerini, Türkiye ile
İran arasında bir saldırmazlık paktı imzalanmasını isterim (bu konuda
birkaç yazım yayınlanmıştır) ama ülkemin ve halkımın Şiileştirilmesini
istemem.
Türkiye’de yeni Şii camileri
yapılacaksa, bunun karşılığında İran’da ve bilhassa Tahran’da da Sünni
camiler yapılmalı, Sünni medreseler açılmalı, İran Sünnilerine din,
ibadet ve eğitim hürriyeti verilmelidir..
Son Suriye hadiselerinde İran kayıtsız şartsız zalim Beşar Esad rejimini desteklemiştir.
Şu anda Suriye meselesi yüzünden Türkiye
ile İran münasebetleri son derece gergindir. Bu gerginliğin kökenleri
yeni değildir, beş yüz seneliktir.
Sünnilikle Şiilik arasındaki
ihtilafları bilmeyen, yeterli din kültürüne sahip olmayan siyasetçilerin
hataları Türkiye’ye çok pahalıya mal olabilir. Caferi mezhebinde
takiyye ve kitman nedir bilmeyen kişilerin İran siyasetinin başarılı
olması mümkün değildir.
İran’ın büyük liderlerinden birinin
Türkçeye de çevrilmiş bir kitabında “Şah’ın zulmü Ömer’in zulmünü
geçmişti. . .” cümlesinin yer aldığını biliyor musunuz?
Sünnilikle Şiilik arasındaki ihtilafları
öğrenmek istiyorsanız İbn Hacer el-Heytemî’nin
Es-Savaiqu’lmuhrika=Yakıcı Yıldırımlar adlı büyük kitabının Türkçe
tercümesini okumanızı tavsiye ederim. (Bedir Yayınevi. Tel: 0216/519 36
18)
Olup bitenlerin iç yüzü hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, /İran Analiz/ internet sitesini takip ediniz.
Tekrar ediyorum:
İki komşu ülke barış içinde yaşasın, hatta pasaport ve vize kaldırılsın ama mezhep propagandası ve savaşı yapılmasın.
Allah iki ülkeyi ve halkı savaş felaketinden korusun.
İran vaktiyle ABD’nin, İsrail’in oyununa
gelmiş, tuzaklarına düşmüş ve Irak’la sekiz sene boyunca nafile bir
savaş yapmış, korkunç kayıplara uğramıştı. İnşaallah aynı hatayı tekrar
etmezler, hem kendilerini, hem de bizi yakmazlar.
19.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder