6 Kasım 2012 Salı

Şii İran Sünni Türkiye

(MEHMET ŞEVKET EYGİ/Milli Gazete)          Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi bugünkü yazısında Şii’liği ele aldı. Türkiye Alevilerini Safevi Şii-Caferi mezhebine sokmak için yoğun propagandalar yapılıp büyük paralar harcandığına dikkat çeken Eygi, Türkiye’de Şiileştirme faaliyetleri hız kazanırken, İran’da yirmi milyonu aşkın Sünni Müslümanın ağır baskılar altında yaşadığını belirtti.

Eygi, Tahran’da en az 500 bin İranlı Sünni yaşamasına rağmen Cuma ve bayram namazlarını kılacak bir tek camilerinin olmadığın ve cami yapılmasına da izin verilmediğine vurgu yaptı

Mehmet Şevket Eygi’nin yazısında Şii’liği anlattığı o bölüm:

İran’da Safevi Şiiliğine dayalı bir devlet kurulduğu zaman Türkiye’de Sünni kökenli bir kısım İslamcılar, radikal ve aktivist Müslümanlar bayram etmişlerdi. Humeyni’nin Türkiye temsilcisi Mehdi Pür adlı Şii hocasına, büyük sinema salonları kiralayarak konferanslar verdirtmişler, çılgınca alkışlayıp tezahürat yapmışlardı.

Sonra, Mehdi Pür İran’daki iktidara ters düşmüş, ülkeye geri çağırılmış ve duyduğuma göre ev hapsine alınmıştı.

Son yirmi yıl içinde ülkemizde yüzlerce yeni Şii camii yapıldı, ibadete açıldı. 

Türkiye Alevilerini Safevi Şii-Caferi mezhebine sokmak için yoğun propagandalar yapıldı, büyük paralar harcandı. 

Türkiye’de Şiileştirme faaliyetleri hız kazanırken, İran’da yirmi milyonu aşkın Sünni Müslüman ağır baskılar altında yaşıyordu. 

Tahran’da en az 500 bin İranlı Sünni yaşamasına rağmen Cuma ve bayram namazlarını kılacak bir tek camileri yoktur ve yapılmasına da izin verilmemektedir. 

Allah gerçek bir Janus’tur (Hoda Janus-i hakikî est) diyerek Yüce Allahı iki çehreli bir Roma putuna benzeten İranlı yazar Türkiye İslamcıları tarafından baş tacı edilmiştir.

Bazı Sünni gençler, Ehl-i Sünnet’in haram kabul ettiği mut’a nikahıyla birleşip yaşamıştır. Bugün Türkiye’nin nice Sünni kodamanı, siyasetçisi ve bürokratı, günlük beş vakit namazı, Caferi mezhebine uyarak üç vakitte cem’ ederek kılmaktadır. Bu geçersiz fetvayı da, akıl hocaları bir ilahiyatçı profesörün verdiği söylenmektedir.
Maalesef Sünnilik ve Şiilik arasında usulde, temellerde, esasta büyük ve vahim ihtilaflar, anlaşmazlıklar mevcuttur.

Bendeniz Türkiye ile İran’ın alabildiğine ticaret, turizm, (dinî olmamak şartıyla) kültür ve sanat faaliyetleri yapmasını, barış içinde yaşamalarını, hatta iki ülke vatandaşlarının pasaportsuz ve vizesiz seyahat etmelerini, Türkiye ile İran arasında bir saldırmazlık paktı imzalanmasını isterim (bu konuda birkaç yazım yayınlanmıştır) ama ülkemin ve halkımın Şiileştirilmesini istemem.

Türkiye’de yeni Şii camileri yapılacaksa, bunun karşılığında İran’da ve bilhassa Tahran’da da Sünni camiler yapılmalı, Sünni medreseler açılmalı, İran Sünnilerine din, ibadet ve eğitim hürriyeti verilmelidir..

Son Suriye hadiselerinde İran kayıtsız şartsız zalim Beşar Esad rejimini desteklemiştir.

Şu anda Suriye meselesi yüzünden Türkiye ile İran münasebetleri son derece gergindir. Bu gerginliğin kökenleri yeni değildir, beş yüz seneliktir.

Sünnilikle Şiilik arasındaki ihtilafları bilmeyen, yeterli din kültürüne sahip olmayan siyasetçilerin hataları Türkiye’ye çok pahalıya mal olabilir. Caferi mezhebinde takiyye ve kitman nedir bilmeyen kişilerin İran siyasetinin başarılı olması mümkün değildir. 

İran’ın büyük liderlerinden birinin Türkçeye de çevrilmiş bir kitabında “Şah’ın zulmü Ömer’in zulmünü geçmişti. . .” cümlesinin yer aldığını biliyor musunuz?

Sünnilikle Şiilik arasındaki ihtilafları öğrenmek istiyorsanız İbn Hacer el-Heytemî’nin Es-Savaiqu’lmuhrika=Yakıcı Yıldırımlar adlı büyük kitabının Türkçe tercümesini okumanızı tavsiye ederim. (Bedir Yayınevi. Tel: 0216/519 36 18)

Olup bitenlerin iç yüzü hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, /İran Analiz/ internet sitesini takip ediniz.

Tekrar ediyorum:

İki komşu ülke barış içinde yaşasın, hatta pasaport ve vize kaldırılsın ama mezhep propagandası ve savaşı yapılmasın.

Allah iki ülkeyi ve halkı savaş felaketinden korusun.

İran vaktiyle ABD’nin, İsrail’in oyununa gelmiş, tuzaklarına düşmüş ve Irak’la sekiz sene boyunca nafile bir savaş yapmış, korkunç kayıplara uğramıştı. İnşaallah aynı hatayı tekrar etmezler, hem kendilerini, hem de bizi yakmazlar.

19.09.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder