(TAHA AKYOL/(Hürriyet) Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Akyol bugünkü yazısında,
Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri fırsat olarak gören PKK’nın, İran ve
Suriye’nin de desteğiyle eylemlerini artırarak Türkiye’yi “müzakere”ye
oturtmak istediğine dikkat çekti.
Akyol, böyle bir “müzakere” nin çözüm üretmeyeceğini aksine milyonlar için felaket üreteteğine, terör tırmanırken devlete “PKK ile uzlaş” demenin de anlamının olmadığına vurgu yaptı.
Yazısında ayrıca, PKK’nın eylemlerine sessiz kalan BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’yü de eleştiren Akyol, PKK terörünü ve onun “demokratik özerklik” adlı Stalinist modelini liberallerin ve solcuların eleştirmesinin insani ve ahlaki bir görev olduğunu belirtti.
Taha Akyol’un o yazısının tamamı:
Milletvekili seçilince BDP’nin siyasi disiplinine biat eden ‘devrimci’ Ertuğrul Kürkçü, PKK’nın kanlı eylemlerini eleştirmekten dikkatle sakınarak şöyle diyor:
Akyol, böyle bir “müzakere” nin çözüm üretmeyeceğini aksine milyonlar için felaket üreteteğine, terör tırmanırken devlete “PKK ile uzlaş” demenin de anlamının olmadığına vurgu yaptı.
Yazısında ayrıca, PKK’nın eylemlerine sessiz kalan BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’yü de eleştiren Akyol, PKK terörünü ve onun “demokratik özerklik” adlı Stalinist modelini liberallerin ve solcuların eleştirmesinin insani ve ahlaki bir görev olduğunu belirtti.
Taha Akyol’un o yazısının tamamı:
Milletvekili seçilince BDP’nin siyasi disiplinine biat eden ‘devrimci’ Ertuğrul Kürkçü, PKK’nın kanlı eylemlerini eleştirmekten dikkatle sakınarak şöyle diyor:
“Bask’taki Katalonya’daki durumu Kürt özgürlük hareketine
verirseniz, silahlı çatışma biter. Türk solunu PKK’nın üstüne sürmeye
gerek yok.” (Radikal, 26 Ağustos)
Bazı liberal arkadaşlar da PKK ile görüşerek İngiltere ve İspanya’daki gibi özerklik verilirse terörün duracağını düşünüyorlar.
Yanılıyorlar tabii.
PKK realitesi
1 Haziran 2004’te tekrar terör kararı veren PKK, 30 Ağustos 2008’deki 10. Kongresi’nde, “ayaklanma ve savaş dahil” her türlü yöntemle “savaşı orta yoğunluklu bir düzeye ulaştırma” stratejisini kabul etti. (Madde 17) PKK’nın terörü böyle tırmandırmaya karar verdiği dönem, Türkiye’de özgürlüklerin genişlediği, TRT-Şeş’in Kürtçe yayına başladığı “açılım” dönemidir!
Dahası, Haziran 2010’da PKK ile MİT arasında “Beşinci Oslo görüşmesi” yapılmıştı, önceki görüşmeler tabii daha önceki tarihlerde…
12 Haziran 2011 seçimlerinde BDP 35 vekille Meclis’e girdi, hepimiz demokratik süreçler öne geçecek diye umutlandık.
Fakat, temmuz ayında Öcalan, avukatları vasıtasıyla “Bir savaş gümbür gümbür geliyor” diye açıklama yaptı!
Görülüyor ki PKK, demokratikleşme ve müzakere sürecinde terörü azaltmamış, aksine 4 Temmuz 2011’de Silvan’da 13 askerimizin şehit edilmesiyle terörün “yoğunluğu”nu daha da artırmıştır. Önceki gün Beytüşşebap’ta verdiğimiz 10 şehide kadar uzanan bir süreçtir bu!
Ortadoğu’da siyasi deprem
Ortadoğu’da Arap Baharı denilen siyasi ve sosyolojik türbülans da PKK’ya ve örgütlerine cesaret verdi. “Halk ayaklanması” umudu yarattı… İran ve Suriye’deki gelişmeler PKK’ya güç kazandırdı. ABD’nin gözüne girmek için İran’da PJAK’a eylemler yaptıran PKK, Türkiye ile İran’ın arası açılınca İran’la anlaştı, PJAK İran’dan çekildi!
Suriye konusunda Türkiye’nin Batılı müttefiklerle beraber ve Esad’a karşı tavır alması elbette doğrudur. Fakat hem ölçünün iyi ayarlanmamış olması, hem Esad’ın Ankara’da umulandan daha dayanıklı çıkması, bir “Kuzey Suriye” sorununun doğmasına sebep oldu.
PKK artık İran ve Suriye’den fiilen destek almaktadır.
Türbülans dediğim bu işte: Ortadoğu’da kimliklerin çatışması 20. yüzyılın haritalarını sarsarken, Türkiye’de etnik terör tırmanıyor!
Cumhuriyet tarihinin kritik bir dönemine daha girdiğimiz açıktır!
Silah üstünlüğü sorunu!
Peki, demokratikleşme yanlış mıydı? Hayır, doğruydu. Demokratik açılımların yapılması Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunda bu işin demokratik yoldan çözülebileceği inancını güçlendirdi, onun için Güneydoğu’da Kahire’deki gibi “Tahrir meydanları” olmadı!
PKK realitesi
1 Haziran 2004’te tekrar terör kararı veren PKK, 30 Ağustos 2008’deki 10. Kongresi’nde, “ayaklanma ve savaş dahil” her türlü yöntemle “savaşı orta yoğunluklu bir düzeye ulaştırma” stratejisini kabul etti. (Madde 17) PKK’nın terörü böyle tırmandırmaya karar verdiği dönem, Türkiye’de özgürlüklerin genişlediği, TRT-Şeş’in Kürtçe yayına başladığı “açılım” dönemidir!
Dahası, Haziran 2010’da PKK ile MİT arasında “Beşinci Oslo görüşmesi” yapılmıştı, önceki görüşmeler tabii daha önceki tarihlerde…
12 Haziran 2011 seçimlerinde BDP 35 vekille Meclis’e girdi, hepimiz demokratik süreçler öne geçecek diye umutlandık.
Fakat, temmuz ayında Öcalan, avukatları vasıtasıyla “Bir savaş gümbür gümbür geliyor” diye açıklama yaptı!
Görülüyor ki PKK, demokratikleşme ve müzakere sürecinde terörü azaltmamış, aksine 4 Temmuz 2011’de Silvan’da 13 askerimizin şehit edilmesiyle terörün “yoğunluğu”nu daha da artırmıştır. Önceki gün Beytüşşebap’ta verdiğimiz 10 şehide kadar uzanan bir süreçtir bu!
Ortadoğu’da siyasi deprem
Ortadoğu’da Arap Baharı denilen siyasi ve sosyolojik türbülans da PKK’ya ve örgütlerine cesaret verdi. “Halk ayaklanması” umudu yarattı… İran ve Suriye’deki gelişmeler PKK’ya güç kazandırdı. ABD’nin gözüne girmek için İran’da PJAK’a eylemler yaptıran PKK, Türkiye ile İran’ın arası açılınca İran’la anlaştı, PJAK İran’dan çekildi!
Suriye konusunda Türkiye’nin Batılı müttefiklerle beraber ve Esad’a karşı tavır alması elbette doğrudur. Fakat hem ölçünün iyi ayarlanmamış olması, hem Esad’ın Ankara’da umulandan daha dayanıklı çıkması, bir “Kuzey Suriye” sorununun doğmasına sebep oldu.
PKK artık İran ve Suriye’den fiilen destek almaktadır.
Türbülans dediğim bu işte: Ortadoğu’da kimliklerin çatışması 20. yüzyılın haritalarını sarsarken, Türkiye’de etnik terör tırmanıyor!
Cumhuriyet tarihinin kritik bir dönemine daha girdiğimiz açıktır!
Silah üstünlüğü sorunu!
Peki, demokratikleşme yanlış mıydı? Hayır, doğruydu. Demokratik açılımların yapılması Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunda bu işin demokratik yoldan çözülebileceği inancını güçlendirdi, onun için Güneydoğu’da Kahire’deki gibi “Tahrir meydanları” olmadı!
Ortadoğu’daki “türbülans”ı fırsat bilen PKK, Türkiye’yi terörle bunaltarak yenik vaziyette “müzakere”ye oturtmak istiyor.
Böyle bir “müzakere” çözüm üretmez, milyonlar için felaket üretir!
Bu konjonktürde devletin PKK ile masaya
oturmasını isteyenlere hatırlatırım, IRA militanlarından Tommy
McKearney, From Insurrection to Parliament adlı kitabında, “Britanya
ordusunu yenemeyeceklerini” anladıktan ve kazanmak istedikleri
kesimlerde “bombalama eylemlerinin tepki yarattığını” gördükten sonra
uzlaşmaya ve parlamenter metotları benimsemeye yöneldiklerini yazmıştır.
Silahlar böyle susmuş, özerklik böyle geliştirilmiştir.
Bunu göz ardı edip terör
tırmanırken devlete “PKK ile uzlaş” demenin anlamı yoktur. PKK terörünü
ve onun “demokratik özerklik” adlı Stalinist modelini liberallerin ve
solcuların eleştirmesi insani ve ahlaki bir görevdir.
05.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder