(İSMAİL YAŞA/Milat Gazetesi) Milat Gazetesi yazarı İsmail Yaşa, Mescid-i Aksa’da özgür Suriye bayrağı dalgalanırken, Arap
sokağında ve İslam dünyasının her yerinde Suriye devrimine destek
artarken, Ankara’nın Suriye halkının özgürlük mücadelesine “Devrimcilere
destek vermekten vazgeçtik” demesi tek kelimeyle “intihar” olacağını
ifade etti.
Suriye’deki askerlerinden bir
kısmını çekme kararı alan İran’ın, bir yandan da Müslüman Kardeşler ile
Beşşar sonrası için masaya oturduğuna dikkat çeken Yaşa, geri adım
atması ve yanlıştan dönmesi gereken biri varsa bunun kesinlikle Türkiye
olmayacağına vurgu yaptı.
İşte o yazının tamamı:
Özgür Suriye Ordusu
komutanlarının Baas çetelerinden temizlenen Suriye topraklarına dönmesi
bazıları tarafından “Ankara sessiz sedasız geri adım atıyor” şeklinde
yorumlanıyor.
Yani demek istiyorlar ki, “Hükümet nihayet yaptığı yanlıştan dönüyor.”
Oysa Türkiye’nin geri adım attığı falan yok.
Bu sadece Ankara’nın Baas rejiminin
katliamlarına karşı çıkarak yanlış yaptığını düşünenlerin kuruntusu ve
kendi yanlışlarını örtmek için ileri sürdükleri asılsız bir iddia.
Türkiye’nin Suriye halkına ve özgürlük mücadelesine desteği olduğu gibi devam ediyor.
ÖSO komutanlarının Türkiye’ye sığınmaları can güvenlikleri için gerekliydi.
Bugün ise Suriye içinde kendilerini
güvende hissedebilecekleri kurtarılmış bölgeler var ve devrim
mücadelesini saha içinden yönetmeleri aslında olması gereken şey.
Suriye topraklarına geri dönmeleri gayet doğal bir gelişme.
İlelebet Türkiye’de kalacak değillerdi herhalde.
Bilakis ÖSO komutanlarının Suriye’ye dönmesi devrimcilerin Baas güçleri karşısında epey ilerleme sağladığını gösteriyor.
Başbakan Erdoğan’ın, Dışişleri
Bakanı Davutoğlu’nun ve diğer yetkililerin Suriye konusundaki
açıklamalarında da geri adım atıldığı anlamına gelecek bir işaret yok.
PKK saldırılarının ve topraklarımıza
düşen mermilerin Türkiye’nin Suriye konusunda benimsediği tavrın
yansıması olduğu biliniyor.
Fakat “PKK saldırılarının son bulması ve
Suriye’den Türkiye’ye daha fazla top mermisi atılmaması için muhalefete
desteğimizin son bulduğunu ilan etmemiz gerekir” denilemez.
Bu en basit ifadeyle uzun uğraşlar verip
gece-gündüz göznuru dökerek ördüğü kazağı birkaç dakika içinde söken
kadının durumuna benzer.
Mescid-i Aksa’da özgür Suriye bayrağı
dalgalanırken, Arap sokağında ve İslam dünyasının her yerinde Suriye
devrimine destek artarken, Kudüs muhafızı Şeyh Raid Salah ve Hamas
lideri Halit Meşal gibi simge isimler Suriye halkının özgürlük
mücadelesinin yanında yer alırken Ankara’nın “Devrimcilere destek
vermekten vazgeçtik” demesi tek kelimeyle “intihar” olur.
Suriye devriminin en güçsüz olduğu anlarda devrime destek veren Türkiye, Baas rejimi düşmek üzereyken niye geri adım atsın ki?!
Bunun için hiçbir sebep yok.
Baas rejiminin düşmeyeceğini sananların sahadaki gelişmelerden ya hiç haberleri yok veya bilerek karartma yapıyorlar.
Halep’ten sonra başkentin belli
mahallelerini şebbihadan temizleme planları yapan devrimciler önceki gün
Şam kırsalında istihbaratın en önemli birimlerinden birini vurdu.
Suriye’deki askerlerinden bir
kısmını çekme kararı alan İran, bir yandan da Müslüman Kardeşler ile
Beşşar sonrası için masaya oturmaya çalışıyor.
Geri adım atması ve yanlıştan dönmesi gereken biri varsa bu kesinlikle Türkiye değil.
Ara çözüm önerilerine gelince…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun
“Faruk El Şara başkanlığında geçici hükümet” önerisi Suriye Ulusal
Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu tarafından “Yemen modeli gibi olmamak
kaydıyla” olumlu karşılandı.
Suriye’de akan kanın durması için ara çözümler gündeme gelebilir.
Önemli olan ara çözümle oluşacak geçiş döneminin hangi yöne evrileceği.
Devrim bastırılıp rejimin kökleri mi
sağlamlaştırılacak, yoksa rejimin köhneleşmiş ve eli kana bulanmış
kurumları dağıtılıp Suriye halkının arzu ettiği özgür ve demokratik bir
rejim mi kurulacak?
“Beşşar’dan başka ilah yok” inancına sahip ordu ve istihbarat teşkilatı, şebbiha çeteleri ne olacak?
Bir de, Ankara ne kadar iyi niyetle
hareket ederse etsin, Suriye halkı üzerinde vesayet anlamına gelebilecek
ve yanlış anlamalara yol açabilecek söylemlerden kaçınmalı.
Doğruların yapılış üslubu ve söylemi de doğru olmalı..
10.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder