(KENAN ALPAY/Yeni Akit Gazetesi) İran’ın yaşanan işkence, cinayet,
yıkım ve katliamlara rağmen Suriye’deki Baas-Esed cuntasının arkasında
sıkı sıkıya durmasının anlamı nedir? Eli kanlı bir rejimi, halkının
kanını dökmeyi, canını almayı, çocukları parçalayarak, kadınları tecavüz
ederek öldürmeyi sistematik bir devlet politikası olarak işleten
Baas-Esed cuntasının arkasında durmasının izahı yok. Fakat İran sadece
Esed-Baas cuntasının arkasında durmuyor, bu cinayetkâr rejimi ayakta
tutmak hatta onu tahkim etmek için seferber oluyor.
Yeni Akit’ten Kenan Alpay, İran’ın esed rejiminin arkasındaki rolünü analiz etti. İşte o yazı:
Suriye’deki Katliamlarda İran’ın Rolü
Suriye bütün dünyanın gözü önünde toplu kıyım ve yıkımların ülkesine
dönüştü. Hemen her gün fakat özellikle de Cuma günleri Baas-Esed cuntası
tarafından çeşitli bölgelerde çocuk-kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın
insanlar sistematik olarak katlediliyorlar.
Bu haftanın kurbanları Humus’un Hula isimli ilçesinden seçilmişti.
Baas-Esed cuntasının askerleri ve Şebbiha isimli çeteleri tarafından
vahşice katledilenlerin çoğu çocuk ve kadınlardan olmak üzere 76
insandı. Ayrıca Hama’da 19 kişi katledilmişti. Halep, Dera, Kuneytra,
Tartus, Lazkiye ve Şam’ın banliyölerinde işlenen cinayetlerle birlikte
toplamda bu Cuma 115 insanın ölümüyle bitti.
Annan Planı’nın Canı Cehenneme!
Elektrik, su, gıda, sağlık ve iletişim kanallarının felç edildiği bir
vasatta Baas rejimin yeni cinayetlere imza atması daha bir
kolaylaşıyor. Annan Planını takip etmek üzere Suriye’de bulunan
gözlemciler sözde ateşkesin değil alenen devlet eliyle işlenen
cinayetlerin meşrulaştırılmasından başkaca bir fonksiyona sahip
değiller. BM gözlemcileri sadece yetersiz bırakılan sayısal açıdan değil
asıl olarak misyonları açısından Baas rejiminin zulümlerine çanak
tutuyorlar.
BM gözlemcileri ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden Suriye’de
bulunuyor. Suriye halkına somut bir hayrı dokunmuyor. Elbette katliam ve
yıkımları tespit etmek önemlidir fakat tek başına bir işe yaramaz.
Lakin işlenen cinayetlerin ciddi bir biçimde kayda geçirilmesine bile
yanaşmayan bir uluslararası statüko mevcut.
Mesela BM gözlemci heyetinin başkanı Tümgeneral Robert Mood Hula’daki
katliamları ‘acımasız bir tajedi’ olarak niteleyecek kadar tasvir gücü
yüksek bir profil çizerken katliamdan kimin sorumlu olduğunu tespit
etmekten nedense aciz kalmış bir görüntü arz ediyordu. Ölümlerin
yaşandığı bölgedeki top mermilerine rağmen şöyle acayip bir adresiz
mektup yazıyordu: “Kim başlattıysa, kim karşılık verdiyse ve bu elim
şiddet eylemini kim yaptıysa sorumlu tutulmalı.” Herkesi rahatlatan ve
hiç kimseyi rahatsız etmeyen steril bir duruş.
Modern Batının
teamüllerini gösteren tipik duygusuz, adaletsiz, ahlaksız bir raporun
giriş cümleleri sanki.
ABD ve İsrail, İran ve Suriye
BM’nin temsil ettiği değerler insanlığın, adaletin ve hukukun
değerleri değil ABD-AB bloğu ve Rusya-Çin bloğunun arasında seyreden
güçler mücadelesinin konjonktürel hesaplarıdır.
İsrail’in bütün işgal ve katliamlarının zirve yaptığı dönemlerde ABD’nin kanatları altında korunduğunu, BM Güvenlik Konseyi’nden zor bela çıkarılan yaptırım kararlarının hiçbir işe yaramadığı hatırlatmaya gerek var mı? Rusya’nın önce Afganistan sonra da Çeçenistan’da gerçekleştirdiği işgal ve katliamlar karşısında BM’den dişe dokunur hangi kararlar çıkmıştı? BM’den öyle uzun boylu bir şeyler beklemenin hele hele ‘patronların’ itirazına rağmen insanlığın hayrına doğru düzgün bir tutum beklemenin hiçbir sağlam temeli olmadı şimdiye kadar, bundan sonrasını biz bilemeyiz.
İsrail’in bütün işgal ve katliamlarının zirve yaptığı dönemlerde ABD’nin kanatları altında korunduğunu, BM Güvenlik Konseyi’nden zor bela çıkarılan yaptırım kararlarının hiçbir işe yaramadığı hatırlatmaya gerek var mı? Rusya’nın önce Afganistan sonra da Çeçenistan’da gerçekleştirdiği işgal ve katliamlar karşısında BM’den dişe dokunur hangi kararlar çıkmıştı? BM’den öyle uzun boylu bir şeyler beklemenin hele hele ‘patronların’ itirazına rağmen insanlığın hayrına doğru düzgün bir tutum beklemenin hiçbir sağlam temeli olmadı şimdiye kadar, bundan sonrasını biz bilemeyiz.
BM’de ortaya çıkan tablo üzerinden Suriye’de yaşanan katliamlarda
Rusya ve Çin’in ne kadar rol oynadıkları hepimiz için belirgindir. Hiç
kimsede bir şaşkınlığa yol açmayan, kafalarda yer etmiş Rusya ve Çin
imajını zerre miktarı olsun sarsmayan klasik Rusya-Çin duruşu devam
ediyor.
İran’ın yaşanan işkence, cinayet, yıkım ve katliamlara rağmen
Suriye’deki Baas-Esed cuntasının arkasında sıkı sıkıya durmasının
anlamı nedir?
Eli kanlı bir rejimi, halkının kanını dökmeyi, canını almayı,
çocukları parçalayarak, kadınları tecavüz ederek öldürmeyi sistematik
bir devlet politikası olarak işleten Baas-Esed cuntasının arkasında
durmasının izahı yok. Fakat İran sadece Esed-Baas cuntasının arkasında
durmuyor, bu cinayetkâr rejimi ayakta tutmak hatta onu tahkim etmek için
seferber oluyor.
Müslüman Suriye halkının üzerine tank süren Esed-Baas
rejimine diplomatik, iktisadi, lojistik destek veren İran nasıl oluyor
da İslam’a, Müslümanlara ve mustazaflara yardım etmiş oluyor? Bu nasıl
ve ne biçim bir İslam ve İslam Cumhuriyeti ki katil bir cuntayla safları
sıklaştırmaktadır.
Suriye’de eli kanlı sapkın Nusayri cuntasını paklamayı, zulme
karşı başkaldıran Müslüman bir halkı karalamayı kendine dert edinmiş
İran’a kim, neden güvensin?
İsrail isimli bir cinayet şebekesi halen Müslümanların topraklarını işgal edip katledebiliyorsa arkasında ABD ve AB durduğu içindir. Baas-Esed cuntası da Rusya ama özellikle İran kendisini desteklediği için bu katliam, tecavüz ve yıkımlarını sürdürebiliyor.
İsrail isimli bir cinayet şebekesi halen Müslümanların topraklarını işgal edip katledebiliyorsa arkasında ABD ve AB durduğu içindir. Baas-Esed cuntası da Rusya ama özellikle İran kendisini desteklediği için bu katliam, tecavüz ve yıkımlarını sürdürebiliyor.
Nasıl ABD İsrail’in işlediği zulümlerin ortağıysa İran da,
Suriye’de işlenen zulümlerin ortağıdır. Kimse piyasada “İsrail’i yok
etme, Kudüs sevdası, emperyalizmle mücadele” vs. pazarlayarak
günahlarını örtmeye çalışmasın.
28.05.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder