(ERDAL ŞİMŞEK/Milat Gazetesi) Milat Gazetesi yazarı Erdal Şimşek PKK’yı analiz ettiği dünkü yazısında, “Şemdinli’de PKK’ya vurulan darbenin bir dönüm noktası olduğunu, artık PKK için hayallerin bittiği bir eylem olarak yerini terör tarihi sayfalarında alacağını ifade etti.
Cumhuriyet Gazetesi’ne röportaj
veren, İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin “ İslami Cihad
yapanlar çok tehlikeli. Suriye yıkılırsa bu tehlike sınırımıza
yerleşecek” şeklindeki sözlerinin Ergenekoncu bir generalin sözleriyle
aynı olduğunu belirten Şimşek devamında şu tespitlerde bulundu:
“İslamcıları tehlikeli gören Türkiyeli terörist kim: Abdullah Öcalan.
Suriye’de Müslümanları, İslamcıları katleden kim? Beşşar Esed.
Müslümanların katledilmesine destek veren Türk siyasi organizasyonun adı ne: CHP.
Resim ne kadar net değil mi?
Şimdi, PKK’nin İran’ın kontrolünde olduğu iddiası daha da güçlülük kazanmıyor mu?
PKK’nin başına Salihi ne güzel de yakışır değil mi?
Erdal şimşek’in dünkü yazısının tamamı:
PKK’yi hep şiddet ile hatırlıyorum.
70’li yıllar. Her gün sapır sapır Kürt
gençleri başka bir Kürt grubu tarafından öldürülüyor. Öldürülen
gençlerin hepsinin ortak özelliği, silaha ve şiddete karşı olmalarıydı.
Yaşım çok küçük olmasına rağmen politik bir ailenin bireyi olmamdan dolayı birçok hadiseyi yakından görme imkânım oldu.
KUK, KAWA, Rızgari, Ala Rızgari başta
olmak üzere, Hısterka Sor, DDKO, DDKD gibi birçok örgüt ve derneğin
çatısı altında faaliyet gösteren gençler hep bir bir öldürülüyorlardı.
İlk önce “faşistler” sanılıyordu. Ancak
Öldürülmeler, köylerde ve köy yollarında olunca, özellikle geceleri çift
sürerken ya da harmanlıklarda olunca “Faşistler” iddiasının bir
karalamaca olduğu kesinlik kazandı. Çünkü çok iyi hatırlıyorum, şehir
merkezindeki “Faşist” denen MHP’lilerin en ileri geleni Hacı Mustafa,
öldürülen Kürt gençlerin ailelerine taziye ziyaretine gelmiş Fatiha
okumuştu.
Ve katillerin “Apocular” olarak bilinen Ankara merkezli bir örgüte mensup oldukları ortaya çıkmıştı.
“Apocular” denen grubun katliamları ve
terör faaliyetleri, hep meşkûk ilişkileri ile bilinen dönemin AYDINLIK
gazetesi tarafından propaganda-haber olarak veriliyordu.
Sayısal olarak çok az olmalarına rağmen
inanılmaz bir sözlü ve yazılı propaganda faaliyetleri yürütüyorlardı. Ve
tabi bu propaganda faaliyetinin merkezinde AYDINLIK bulunuyordu.
Hiç unutmam. Özellikle 1979’dan sonra
şehirlere giden politik gençler eğer yol kontrolüne takıldılarsa mutlaka
gözaltına alınır ve daha sonra günlerce yatalak kalacakları bir
işkenceye maruz bırakılıyorlardı. Kimi ise tutuklanıyordu.
Bu “yol kontrolü” ve “Yol
devriye”lerinden ne hikmetse bellerinde silahları olan “haşin bakışlı”
“Apocu abiler”imiz ellerini kollarını sallayarak geçiyorlardı.
Ve gün geldi, asker düdüğü çaldı. Herkes içeri alındı. Babalarımız, abilerimiz, ablalarımız…
Kimi öldürüldü, kimi yıllarca
yargılandı, kimi hüküm giydi. Özetle, Kürt illeri başta olmak üzere,
Kürtlerin yoğun yaşadıkları illerde kelimenin tam anlamı ile “alan
temizliği” yapıldı.
Ve dört sene sonra yeniden PKK’nin adını duymaya başladık namlulardan kusan ölümlerle.
PKK’nin Kürtlere ikinci büyük darbesi,
“Aile” mefhumu ve otoritesini ortadan kaldırmak oldu. Tıpkı jandarma
gibi, o da tutup “Ailenin direği” baba ve otorite annenin varlığını
ayaklar altına aldı.
Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’dan beri
köyüne toprağına bağlı kalan Kürtler, PKK’nin terör ve tedhişleri
sonucunda toprağından koptu. Kültüründen, İslami ahlakından,
geleneklerinden uzaklaşan lümpen Kürt gençleri türedi şehirlerde.
Ve PKK’nin Kürtleri sekülerleştirme
hareketi olduğu böylece bir kez daha anlaşılmış oldu. İslam, aile,
sosyal çimento olan gelenek ve toplumsal ahlak ile alakalı Kürtleri var
eden bütün moral değerlerini yerle bir etti. Kürt, İslamdan uzaklaştıkça
lümpenleşti. Lümpenleştikçe eridi yok oldu.
Ve büyük iddialarla ortaya çıkan
PKK son 40 yıldır Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
ayağına vurulan bir kement oldu sanki. Türkiye hep kaybederken, Birkaç
komşu, bütün batılı müttefikler ile belirli çevreler ve apoletliler hep
kazanan oldu.
Ve son Şemdinli saldırısı ile PKK çok
büyük bir darbe aldı. Hem Kandil’i çok iyi bilen ve her gün temas
halinde olan civar ülkelerdeki kaynaklarımdan aldığım haberler şu sonucu
ortaya çıkarıyor: PKK’nin savaşma kabiliyeti çok ağır bir darbe aldı. Türkiye bu tutumundan vazgeçmezse, PKK, bu yeteneğini tamamen kaybedecek.
Örgüt, “gerilla harbi”nden “şehir
terörü”ne yönelecek. Bunun için de elinde avucunda kalan üç beş
intiharcıyı kullanacak. Türkiye ve halkı sinirlerine hakim olursa şehir
bombalama işleri de bir süre sonra bitecektir. Çünkü gönderilen
intiharcıların sayısı iki elin parmak sayısı kadardır.
Şemdinli’de PKK’ye vurulan darbe
bir dönüm noktasıdır. Artık PKK için hayallerin bittiği bir eylem
olarak yerini terör tarihi sayfalarında alacaktır.
PKK’nin başına İran Dışişleri Bakanı yakışır mı?
PKK, AK Parti’nin hükümetin dümenine
geçmesinden sonra, eylem ve söylem değişikliğine gitmesi dikkat çekti.
Önceden hep “TC” diyen PKK, bu sefer “AK Parti hükümeti” söylemini
kullanmaya başladı. Bu sözlerinin sırrı, 2005 yılında benim imzamla
yayımlanan “İmralı PKK’nin Yeni Karargâhı mı” isimli kitabımda yer
alıyor.
Şemdinli’de PKK’ye vurulan darbe bir
dönüm noktasıdır. Artık PKK için hayallerin bittiği bir eylem olarak
yerini terör tarihi sayfalarında alacaktır.
Öcalan, “Türkiye’de İslamcıların çok
tehlikeli olduğunu, bunlara karşı Türk laik ve ordusu ile işbirliğine
gidilebileceği” yönünde talimat veriyordu.
PKK, Ergenekon ve diğer çetelerin ortak söylemde buluşması tesadüf değil.
Dün Cumhuriyet gazetesine
mülakat veren İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin sözleri veya
Ergenekoncu bir generalin sözleri ile birebir aynı: “İslami Cihad
yapanlar çok tehlikeli. Suriye yıkılırsa bu tehlike sınırımıza
yerleşecek. Cihadcılara karşı el birliği ile savaş vermemiz lazım.”
Söz kime ait, adında “İslam” bulunan İran rejiminin Dışişleri Bakanı.
İslamcıları tehlikeli gören Türkiyeli terörist kim: Abdullah Öcalan.
Suriye’de Müslümanları, İslamcıları katleden kim? Beşşar Esed.
Müslümanların katledilmesine destek veren Türk siyasi organizasyonun adı ne: CHP.
Resim ne kadar net değil mi?
Şimdi, PKK’nin İran’ın kontrolünde olduğu iddiası daha da güçlülük kazanmıyor mu?
PKK’nin başına Salihi ne güzel de yakışır değil mi?
10.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder