3 Eylül 2012 Pazartesi

İsmail Yaşa İran’ın 'Hatay planı'nı deşifre etti

(İSMAİL YAŞA/ Milat Gazetesi)          Milat Gazetesi yazarı İsmail Yaşa, İran ve Suriye’nin Hatay’dan toprak alma planını deşifre etti. Yaşa, İran ve Suriye’nin mezhepçi yaklaşımını şu sözlerle anlattı. 

“Bu coğrafyada İran mezhebini anayasasına yazacak kadar mezhepçilik yapar, Irak’ta Maliki hükümeti mezhepçilik yapar, hatta “Aman ha, Suriye’de rejim devrilirse yerine Sünniler gelir” diyen Rusya bile mezhepçilik yapar ve suçlanmaz ama Türkiye yüzde yüz haklı gerekçelerle en ufak bir girişimde bulunacak olsa Sünni refleksle hareket etmekle itham edilir.

Ankara’nın mezhepçilik konusundaki aşırı hassasiyeti bilindiği için bu kasıtlı olarak yapılır, amaç Türkiye’yi mezhepçilik yapmadığını ispat etme çabasıyla meşgul etmektir.”

İşte o analiz:

Suriye’de rejim karşıtı gösteriler ülkenin dört bir yanına yayılıp Şam’daki yönetim kontrolü elinden kaybetmeye başlayınca Beşşar Esed’in gücü yettiğince direneceği ve son çare olarak sahil bölgesine çekilip bir Nusayri devleti kurmayı planladığı gündeme geldi.

Bu iddiayı birçok kişi dile getirdi.

Örneğin; Lübnanlı gazeteci Michael Young, Humus’a yönelik saldırılarını yoğunlaştıran Şam’ın asıl amacının “mini bir Nusayri devleti” kurmak olduğunu söyledi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik de, Şubat ayında katıldığı Basın Kulübü programında yaptığı açıklamada “Bir savaş durumunda aslında Esed’in buna dönük bir hazırlığı da var; geriye çekilip bir Nusayri devleti kurup iç savaşı tetiklemek” dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Esed’in bir B Planı varsa uygulanmaması için her şeyi yapacağız” diyerek böyle bir planın olabileceğine ve Türkiye’nin bu planı bozmak için elinden gelen her şeyi yapacağına işaret etti.

Bütün bunları şunun için hatırlattım:

Geçen gün Hatay’dan bir arkadaş aradı ve oldukça ilginç şeyler anlattı.

Suriye’de gösterilerin alevlenmesinin ardından İran’dan her ay Hatay’da belli kişilere milyonlarca dolar para aktarıldığını ve bu paralarla sürekli arazi satın alındığını söyledi.

Armutlu ile Yayladağı arasındaki bölgede, Amik Ovası’nda ve Altınözü’nün köylerinde binlerce hektar arazinin bu şekilde el değiştirdiğini, daha önce üçbin liraya alınan bir arazinin onbin-onbeş bin liraya satıldığını, çorak arazilerin dahi -arazi sahibi ne kadar yüksek fiyat talep ederse etsin- peşin parayla satın alındığını iddia etti.

Ona göre bu el değiştirme sıradan bir alışveriş değil ve ileride kurulacak Nusayri devletine Hatay’ı da katma planının bir parçası.

Baas rejiminin uluslararası destek olmadan Nusayri devleti planını hayata geçirebilmesi imkansız.
Fakat Amerika’nın, Rusya’nın ve hatta İsrail ile İran’ın böyle bir plana itirazı olacağını sanmıyorum.

Bu şekilde Rusya Akdeniz’deki üssünü kaybetmeyecek.

Suriye’yi kaybeden Hizbullah da yine bölgede sırtını dayayacak bir devlet bulmuş olacak.

Türkiye için ise sözkonusu plan tam anlamıyla bir kâbus…

Bu nedenle Ankara, Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden “Beşşar’ın B Planı”nı boşa çıkarmak için ne yapılması gerekiyorsa bugünden yapmalı.

Mezhepsel dürtülerle hareket edildiği suçlamalarına da hiçbir şekilde aldırış etmemeli.

Çünkü bu suçlamalar Türkiye’nin adım atmasını zorlaştırmak ve hareket alanını daraltmak için ortaya atılmış asılsız iddialardır.

Mezhepçiliğin kitabını yazanların başkalarını mezhepçilikle suçlaması çok komik.

Bu coğrafyada İran mezhebini anayasasına yazacak kadar mezhepçilik yapar, Irak’ta Maliki hükümeti mezhepçilik yapar, hatta “Aman ha, Suriye’de rejim devrilirse yerine Sünniler gelir” diyen Rusya bile mezhepçilik yapar ve suçlanmaz ama Türkiye yüzde yüz haklı gerekçelerle en ufak bir girişimde bulunacak olsa Sünni refleksle hareket etmekle itham edilir.

Ankara’nın mezhepçilik konusundaki aşırı hassasiyeti bilindiği için bu kasıtlı olarak yapılır, amaç Türkiye’yi mezhepçilik yapmadığını ispat etme çabasıyla meşgul etmektir.

Suriye’de her gün yüzlerce insan öldürülürken halihazırda yaşanan katliamları görmezden gelip Nusayrilerin geleceği için kaygılananların suçlamaları hiçbir şekilde dikkate alınmaya değmez.

Nusayri devleti meselesine dönecek olursak…

Bu coğrafyanın bünyesi yıllardır İsrail’i bir parçası olarak kabul etmedi.

Gerçekleşeceğine pek ihtimal vermiyorum fakat şayet bir gün Akdeniz sahilinde Nusayri devleti kurulacak olursa aynı şekilde onu da reddedecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder