İran, Irak İşgali’nde ABD’den hiç bir yardımı esirgemedi. ABD de Irak’tan çekilirken Irak Hükümeti ve bürokrasisini İran’a teslim etti. Sünni Irak Devleti’ne Amerikan işgaliyle birlikte Şia gömleği giydirildi.
ABD’nin Irak’ı olmayan nükleer silahların bahanesi ile işgal ederken, İran’ı bunca nükleer faaliyetine rağmen sadece tehdit ederek puan kazandırması ve Irak’ta İran ile işbirliği yapması manidardır.
Irak İşgali ile başlayan süreç sonunda Sünnilerin ülke yönetiminde söz hakkı kalmadı. İran sadece Irak yönetimine nüfuz etmekle yetinmedi, Irak’ta kurduğu terör örgütleri aracılığıyla direniş görüntüsü adı altında Sünnileri tasfiye etti. Açıklanan raporlar, kurulan Şii terör örgütlerinin İsrail’in Filistin’de öldürdüğünden daha fazla Filistinliyi, Irak’taki Filistin mülteci kamplarında öldürdüğünü belirtmektedir. Sadece bu veri bile, Şii terör örgütlerinin kimin safında olduğunu göstermesi açısından çarpıcıdır. Şii terör örgütleri sayesinde kaosun ve zulmün hüküm sürdüğü Irak’ta demografik ve siyasi yapı hızla Sünniler aleyhine değiştirildi.ABD’nin Irak’ı olmayan nükleer silahların bahanesi ile işgal ederken, İran’ı bunca nükleer faaliyetine rağmen sadece tehdit ederek puan kazandırması ve Irak’ta İran ile işbirliği yapması manidardır.
Irak, İran sayesinde işgal edildi
Neo-con kanadın şahinlerinden George W. Bush döneminde ABD Savunma Bakanlığı görevini yürüten Donald Rumsfeld, anılarının yer aldığı kitabında özellikle Irak Şiilerinin lideri Ayetullah Sistani’ye 1987 yılından bu yana milyonlarca dolar para yardımı yaptıklarını açıklıyor. Rumsfeld, Sistani’ye yaptıkları milyon dolarlık yardımların karşılığını Irak işgalinde fazlasıyla aldıklarını da belirtiyor.Amerika’nın 2003 Irak İşgali öncesinde, esnasında ve sonrasında Sistani ve Şii dini merciiler ile ilişkilere dair bilgilerin yer aldığı kitapta Rumsfeld, Irak’ta Amerikan işgal güçlerine karşı savaşılmaması için Sistani’nin kendi istekleri doğrultusunda fetva yayınladığını belirtiyor.
ABD’nin hiçbir direniş görmeden Irak’a girmesinin arkasında, Sistani’nin fetvasıyla Şiilerin Amerikan ordusuna destek olması yatmaktadır. Unutmamak gerekir ki, Saddam Hüseyin zamanında Şiilere de belli düzeyde yetki veriliyordu. Elinde yetki olan Şiiler yetkilerini kullanarak, yetkisi olmayan Şiiler de işgale direnmeyerek Amerikan ordusuna destek verdi.
İşgal sonrası 13 Temmuz 2003′te Irak’ta oluşturulan Geçici Yönetim Konseyi’nin yapısı incelendiğinde de ABD’nin Şiilere olan yakınlığı daha iyi anlaşılır. Irak’ın etnik/dinsel farklılıkları dikkate alınarak oluşturulması beklenen 25 üyesi bulunan Geçici Yönetim Konseyi’nin 13 üyesinin Şii, sadece 5′inin Sünni olması, Irak’ta Şiilere tanınan imtiyazları gözler önüne sermektedir. Yine 9 üyesi bulunan Başkanlık Konseyi de 5 Şii’ye karşılık sadece 2 Sünni üyeden oluşmaktadır.
Yıllardır Bağdat rejimi ile mücadele halinde olan Şii gruplar, Saddam’ın devrilmesinden sonra merkezi hükümet üzerinde bir kontrol kurma mücadelesine girmelerine karşın, yüzyıllardır Irak’ın egemen elitini oluşturan Sünnilerin sistemin dışına itildiği görülür.
Şii işgalindeki şehirler
Şiiler açık veya örtülü olarak İran’dan büyük destek gördü. Bakuba ve Sadra gibi doğudaki şehirleri işgalin hemen ardından İran’ın desteğiyle Şiilerin kontrolüne geçti.Irak İslam Devrimi Konseyi (SCIRI), İran desteğiyle Kut gibi bazı şehirlerde hatırı sayılır güç olma yönünde halk desteği topladı. Nasırıye, İran rejimi tarafından güçlü bir şekilde desteklenen SCIRI kontrolünde fiilen Şii yönetimine geçti.
Bağdat’ın Sadr Şehri semtinde Mukteda El Sadr’ın Mehdi Ordusu güvenlik gücü rolünü üstlendi; işgal güçleri bu duruma kayıtsız kaldı ve el altından destekledi.
İşgale destek veren İran, Başbakanlığı kaptı
Kukla Irak Hükümeti Başbakanı Şii Nuri el Maliki, koyu bir Şia militanıdır. İran – Irak Savaşı’nda İran cephesinde yer alarak kendi ülkesinin askerlerine kurşun sıkmıştır. Savaş sırasında Irak’a karşı milis gurubun önderliği yürütmüştür. Bu süreçte 500-1000 arası bir milis gücü vardı. İran tarafından her türlü lojistik ve mali desteği almıştır. Savaşın ardından İran’da kurulan bir mülteci kampına sığınmış, 8 yıl İran’da kalmıştır.Maliki, İran nüfuzunun simge isimlerinden biridir. İşgal sonrası Maliki ve Hükümeti, Irak’ta işgalcilerle ortaklaşarak Sünnileri, Arapları, Keldanileri ve sair muhalif aşiretleri sistematik bir şekilde yok etmektedir. Baasçıları tasfiye görüntüsü altında üst düzey devlet makamlarındaki Sünniler ihraç edildi, ancak Baasçı Şiilere hiç dokunulmadı.
Irak’ta Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi ile Amerika tarafından görevlendirilerek “Baassızlaştırma Heyeti” Başkan Yardımcılığına getirildi. Bu heyet, zamanla Irak’ı Şiileştirme heyetine dönüştü.
Bu sırada Maliki, mensubu olduğu Dava Partisi’nin güvenlik biriminden sorumlu olup partiye bağlı silahlı kanadın faaliyetlerini de yürüttü. Bu grup yaptığı eylemlerle ismini “İntikam Tugayları” adı altında sıkça duyurdu.
Şii militan grupları, binlerce Sünni ulema ve medrese/ üniversite hocaları ve kanaat önderlerini sistematik olarak katletti. Bunların başında da İran büyükelçisi Kazım Kummi tarafından yönetildiği iddia edilen İran Kudüs Tugayları gelmekteydi. Maliki bu dönemde, Kudüs Tugayları önderi olduğu iddia edilen Kummi ile dirsek temasında bulundu.
Maliki yönetime geçmeden önceden İsrailli yetkililerle Irak’ta ve İsrail’de görüşmeler yaptı. Yine İsrail’in gözetiminde Barzani ile görüşerek, Kerkük konusunda Barzani’ye destek verdi ve Başbakanlık konusunda Barzani’nin desteğini aldı.
Başbakanlığı sırasında kendi akrabalarına rütbeler vererek ordunun başına geçirdi. Irak bu dönemde idari ve mali yolsuzluklarda zirve yaparak dünya sıralamasında 175. konuma yerleşti. Maliki döneminde on binlerce Şii, lise, yüksek lisans, doktora, uzmanlık gibi alanlarda sahte diplomalar, sertifikalar alarak kritik yerlere yerleştirildi. Şeffaflık Komisyonu’nun tespitlerine rağmen hiç bir önlem ve yaptırım uygulanmadı.
Maliki yine başbakanlığı döneminde yargıyı da ele geçirdi. Birçok Sünni aşiret önderleri terörist suçlamasıyla ülkeyi terk etmek zorunda kaldı veya tutuklandı.
Şii medya organları gerçekleri gizliyor
Tarihteki en kanlı ve gizli örgütlerden Haşhaşi örgütünde, Müslümanları öldürmek üzere programlanmış suikastçı fedailer kadar, örgütün propagandasını yapan dailer (propagandacı) de pay sahibidir.2003 yılındaki Amerikan işgalini, Irak’ı medya üzerinden Şiileştirme hareketi takip etti. Oluşturulan dev Şii medya ahtapotu Irak’taki medyanın muhtelif alanlarına kollarını uzattı. Bugün Irak’ta, Şii partilere ve teşkilatlarına ait onlarca yerel ve uydu televizyon kanalları, radyo istasyonları, onlarca gazeteler, dergiler ve yüzlerce internet sitesi mevcuttur. Bunun yanı sıra Şiiler sürekli olarak toplantı, gösteri, buluşma, konferans ve sempozyum gerçekleştirmektedir. Yayınlara dikkatle bakıldığında, Sünnilere yönelik yapılan baskılarda ve eylemlerde, bu organların yaptığı yalan haberlerin ve kışkırtmaların büyük payı olduğu gözlenir.
Irak’ta yayın yapan medya kuruluşlarının sahipleri Bağdat’ta yaşayan İranlılardır. Şii bile olsa asla Iraklıların bu tür stratejik kuruluşlara sahip olmasına izin verilmemektedir. Dünyadaki birçok olaydan haberdar olan Türkiye, Şii medya hegemonyası sebebiyle Irak’ta yaşanan Şia zulmünden habersizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder