Aşure gününde, Hz. Adem’in tövbesi kabul edilmiş, Hz. Nuh’un gemisi tufandan, Hz. Yunus balığın karnından kurtulmuş, Hz. İbrahim’i atıldığı ateş yakmamış, Hz. İdris göğe yükseltilmiş, Hz. Yakup oğlu Hz. Yusuf’a kavuşmuş, Hz. Eyüp hastalığına deva bulmuş, Hz. Musa Kızıldeniz’den geçmiş ve Hz. İsa göğe yükseltilmiştir.
Bu müjdeli olayların yanı sıra, tüm Müslümanları derinden üzen ve Hz. Hüseyin’in şehit edilmesiyle sonuçlanan Kerbela Hadisesi de yine bugünde meydana gelmiştir. Böylece “Kerbela Hadisesi” tarihin mahzun sayfalarında yerini almıştır.
Kerbela’da yaşanan bu elim olaylar karşısında derin bir üzüntü duyan Ehl-i Sünnet, matemini Hz. Peygamber’in sünneti sınırları içerisinde yaşamıştır. Hz. Peygamber bir kişinin ardından en fazla üç gün yas tutulabileceğini, bundan fazlasının haram olduğunu belirtmiştir. Birçok fıkıh âlimi de yakını vefat eden bir kimseye ikinci defa taziye ziyaretine gitmeyi mekruh (tam olarak haram olmasa da dinen çirkin bir iş olarak) görmüştür. Anadolu’da bu mevzuda binlerce yıldır Kur’an-ı Kerim ve sünnetin sınırları içerisinde kalınmış; taziye evi/konağı üç gün açık tutulmuş ve bu süre içerisinde cenaze sahipleri taziyeleri kabul etmiştir.
Şiiler “Aşure” yerine “Aşura” kavramını kullanırlar. Kerbela’da yaşananlar acıları Aşura Törenleri adı altında her yıl tazelenen yas törenlerine dönüştürmeyi başaran Şia, dinimizin çizdiği sınırları çoktan aşmıştır. Şiiler tarafından gerçekleştirilen Aşura Yas Törenleri, matemin boyutlarını anomali ölçüsünde aşan, kendileri dışındaki Müslümanlara karşı bin yıllık kin, nefret ve düşmanlığın tazelenmesini sağlayan ve Pers/Şii kimliklerini bu düşmanlık ekseninde koruma amaçlı propaganda faaliyetleri haline gelmiştir. Şiilerin Kerbela’da Hz. Hüseyin’in şehit edilmesini Hz. Peygamberin vefatından daha çok önemsemeleri, yeni bir dinin teşekkülünün neticesidir.
Diğer yandan, İslam tarihi açısından Aşure gününde sevinilmesi gereken onca mühim olay varken, Şiilerin bu günü, sadece diğer Müslümanlara kine ve nefret duymaya vesile olacak yas etkinliklerine dönüştürmesi düşündürücüdür.
Kanlı aşura törenlerinin, resimde görüldüğü gibi, Hz. İsa’nın işkence gördükten sonra çarmıha gerildiğine inanan Hıristiyanların yas törenlerine benzemesi, Şia’nın farklı dinlerden etkilenerek oluşturulmuş karma bir inanç olduğunu göstermektedir.
Aşure Günü’nde normal Müslümanlar aşure yapıp bunu dağıtarak hayır işlerken, Şiilerin bu günde kan dökmeleri; İslamiyet ve Şia arasında topluma, insana, dine bakış arasındaki temel farklılaşmayı gösterir. Her zamanki gibi Şia kin nefret ve intikam penceresinden bakarken, İslamiyet sevgi ve yardımlaşma penceresinden bakarak Aşure gününü kutluyor.
Şiiler Aşure gününü gerçekleştirdiği dindışı kanlı gösterilerle düşmanlık üretmekle kalmıyor; aynı zamanda dinimiz İslamiyeti gayrimüslimlere yanlış tanıtıyor ve dinimize en büyük zararı veriyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder