Şiiler Kanuni’nin Ölümünü Fırsat Bilerek Ayaklanıyor
Bir Şia mezhebi olan Zeydiler, 1566’da Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatını fırsat bilerek, Yemen’de Zeydi İmamı Topal Mutahhar önderliğinde büyük bir isyan çıkardılar. Yemen, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı egemenliğine girmiş, Kanuni döneminde kesin olarak Osmanlı toprağına katılmıştı. Yemen, Zeydi isyanıyla yaklaşık bir yıl Osmanlı topraklarından kopuk yaşadı; ardından Osmanlı’nın ordu çıkarmasıyla tekrar topraklarımıza katıldı.
İran Sürekli Osmanlı’ya Ordu Hazırladı
Şah Tahmasb’ın ölümünden sonra oğlu Şah II. İsmail (dedesinin ismini almıştır), Osmanlı Devleti ve İran arasındaki barış antlaşmalarına riayet etmedi ve Osmanlı’ya bağlı bazı emirleri kendi tarafına çekmeyi başardı. Osmanlı hükümeti Van Beylerbeyi’ne talimat vererek orada huzurun sağlanmasını istedi. Şah II. İsmail’in tahta geçtikten bir yıl sonra vefat etmesinin ardından, tahta geçen Şah Hudabende’nin Van üzerine saldırmasıyla Osmanlı ile İran arasında 12 yıl süren bir savaş başladı. Safevi Ordusu, Şah İsmail zamanında otuz bin iken, bu dönemde yüz yirmi bine ulaşmıştı.Şii ordusunun yüz yirmi bine ulaşmasının arkasında sürekli olarak Osmanlı ile savaş hazırlığı yapması yatmaktadır. Osmanlı Batı’da Avrupa imparatorlukları ile savaşırken Safevi orduları savaşlara girmeyerek güçlenmiş; barış dönemlerini değerlendirmişlerdir. İran diğer taraftan Avusturya İmparatorluğu ve Venediklilerle anlaşma yaparak bu devletlerden ağır silahlar, top, tüfek gibi savaş teknolojileri ithal etmiştir.
Özdemiroğlu Osman Paşa komutasındaki Türk birlikleri İran kuvvetlerini Çıldır’da yendi. Bu savaştan sonra tüm Gürcistan fethedildi. 1578′de Tiflis, Osmanlı vilayeti durumuna getirildi. Aynı yıl Meşaleler Muharebesiyle Şirvan da Osmanlı topraklarına katıldı. Bu gelişmeler üzerine İran barış istemek zorunda kaldı. 21 Mart 1590 tarihinde Ferhat Paşa Antlaşması (İstanbul Antlaşması) imzalandı.
Osmanlı Sahabeleri Her Zaman Aziz Tuttu
Bu antlaşmaya göre Kars, Tebriz, Tiflis, Gence ve Şehrizur Osmanlı Devleti’nde kalacaktı. Osmanlı Devleti doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmış oluyordu. Anlaşma hükümleri arasında,ø “Sünni tebaanın mezhep hürriyetine saygı gösterilecek”
ø “Sahabelere ve Sünni ulemaya sövülmeyecektir” hususları yer aldı.
Bu hükümlerle Osmanlı, sahabelerin izzetini ve şerefini her şeyin üzerinde tuttuğunu gösterdi.
Ayrıca, İran uleması tarafından ilk üç İslam halifesi Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman ile Peygamberimizin zevcesi Hz. Aişe hakkında söylenen ve halka da telkin edilen çirkin sözlerin İran’da yasaklanacağına dair Şah Abbas teminat verdi.
III. Murad’ın isteğine göre dikte ettirilen yukarıdaki şartlar üzere yapılan İstanbul Antlaşması ile barış dönemine geçildi. Osmanlı ve Safeviler arasında yapılan tüm savaşlar bu perspektiften okunmalıdır. Yavuz ile Şah İsmail arasında başlayan ve halen devam eden çekişme İslam ile Şia arasındaki nüfuz mücadelesidir.
Daha önce İran ile imzalanan Amasya Antlaşması’nın ihlâl edilmemesi için, Kanuni, titiz davrandıkça Şah Tahmasb bundan yararlanarak şartları zorlamıştı. Aynı şekilde 1590’da imzalanan İstanbul Antlaşmasını bozmamak için III. Murad ne kadar hassasiyet gösterse de, Şah I. Abbas o kadar şartları zorladı. Barışa ve Osmanlı’nın taarruz etmeyeceğine güvenerek, birçok hususta anlaşmayı tehlikeye sokacak tavır ve davranışlar sergiledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder