Son yıllarda basında yansıyan haberlere
göre İsrail ve Amerika İran’ı vurmakla tehdit etmektedir. İran’ın
nükleer çalışma programı ABD, İsrail ve Batı’nın tepkisini çekmiştir. İran
Şah Rıza Pehlevi döneminde İsrail’in müttefiki ve bölgedeki
jandarmasıydı. İran gizli servisi SAVAK’ı İsrail gizli servisi Mossad
eğitiyordu. Peki İsrail ve Amerika neden Şah’tan vazgeçmişti? Amerika 1979’da Şah’ın devrilmesine resmen göz yumdu.
Hatta Şah döneminin İran Hava Kuvvetleri Komutanı General Amir Hüseyin
Rabii Humeyni yönetimince idam edilmeden önce kısa mahkemesinde
kendilerinin yanında olduğunu söyleyerek Şah’a ihanet eden NATO
başkomutan yardımcısı General Robert E. Huyser için şunları söylemişti:
“Şah’ı bir sıçanı atar gibi İran’dan atmıştır..” 1979’da İslam Devrimi
gerçekleştiğinde İran, yasal meşrutiyeti olmadığı gerekçesiyle İsrail’i
tanımadığını açıkladı ama günümüze kadar gelecek olan perde arkasında
gizli ilişkilerinde temellerini attılar.
Humeyni’nin İran’da iktidara gelmesini Amerika’dan daha çok İsrail istiyordu. ABD ve Rockfeallar ailesi bundan ilk başlarda zararlı çıktı.
Humeyni’nin Cıa Bağlantısı
İslam devriminde son noktayı İsrail
koymuştu Humeyni Tahran’a dönecek ve İsrail Amerikan politikalarına yön
verecekti. Peki İsrail Şah dönemindeki bunca sermayeden ve imtiyazdan
Humeyni yönetimindeki İslam devrimi için neden vazgeçti? CIA 1979 İslam devrimi öncesi bir yandan Humeyni komitacılarına yanaşıp Humeyni’ye yakın köstebekler elde ediyordu. Amerika
Dışişleri Bakanlığından Tahran Büyükelçiliğine 8 Ocak 1979 tarihli
Bakan Cyrus Vance imzalı gizli mesaj’ın 3.ncü maddesinde Humeyni’ni sağ
kolu ve önemli isimlerinden İranlı işadamı Abbas Amir Entezam’ın
Amerikan Büyükelçiliği ile temas kurmak istediği bildirilmektedir.
İntizam daha sonra Humeyni rejiminin hükümet sözcüsü olmuştu.
İranlı devrimci radikal öğrencilerin 1979’da Amerika’nın Tahran
büyükelçiliğini bastıklarında ele geçirdikleri dokümanların birinde Amir
Entezam’ın CIA ile bağlantısı ortaya çıktı. Entezam birkaç saat sonra
vatana ihanet suçundan tutuklandı. Entezam CIA işbirliğinden dolayı
hapse girdi. Entezam savunmasında bu görevi ona Humeyni’nin
verdiği bildirmektedir. Humeyni’nin CIA olan bütün bağları 1979’da ABD
Tahran büyükelçiliğinin İranlı öğrenciler tarafından basılmasıyla ortaya
çıkmıştı. Ele geçen belgelerde Humeyni-CIA arasındaki bağlar
resmen açığa çıkmıştı. Fakat İsrail Humeyni’nin halk nazarında itibarını
kaybedip ABD müttefiki olduğunu gizlemeyi başardı fakat olan
Humeyni’nin casuslukla suçlanan ve göz göre göre ateşe yollanan
adamlarına oldu. Ayetullah Humeyni 1979’da Paris’ten Tahran’a
getirilirken CIA tarafından 3 ayrı suikast planı tertip edilmişti. Şah’ın Generalleri ve ABD’li yetkililerin tarafından tertiplenecek olan suikasti Mossad Humeyni’nin adamlarına ihbar etmişti.
İran devrimini ve Humeyni-CIA ve Mossad ilişkisini sonraki yazılarımda
diplomatik imzalı belgelerle detaylı bir şekilde anlatacağım.
“Liderimiz Humeyni” sloganı atan mossad şefi
Yale Üniversitesinde akademisyen olan İran asıllı Trita Parsi geniş diplomatik belgelere dayanarak hazırladığı “Hain İttifak”
adlı kitabında İsrail ve İran arasındaki gizli ilişkilere dair ciddi
bilgiler vermektedir. Parsi, Mossad ile Humeyni arasındaki bağı şöyle
anlatıyor : Ayetullah Humeyni sürgünden 15 yıl sonra 1 Şubat 1979’da
İran’a döndü ve milyonlarca İranlı tarafından karşılandı. Humeyni’yi karşılama esnasında İsrail’in askeri ataşesi Yitzhak Segev ve Mossad şefi radikal devrimcilerin yanında yer aldılar. Bir adam kızgın bakışları ile bu iki İsrailliye sordu: Siz
neden Ayetullah posterleri taşımıyorsunuz? Onlar da mükemmel bir Farsça
ile özür dilediler ve onlara Humeyni’nin fotoğrafının olduğu iki büyük
posteri onlara teslim ettiler. Daha sonra kalabalığın içine katıldılar
ve sloganlar atmaya başladılar. Allahu Ekber, Liderimiz Humeyni ! Allahu
Ekber, Liderimiz Humeyni… İsrail’in askeri ateşesi Yitzhak Segev ve
Mossad şefi, Humeyni İran’a döndüğünde Şah Meydanı (Meydane Azadi)’de bu
tezahüratları yaptılar. Humeyni’nin helikopteri yaklaşırken Yitzhak Segev, Humeyni’nin yanında oturanlardan birini tanıdı. Helikopterin
içinde Hava Kuvvetleri Komutanı General Amir Hüseyin Rabii vardı.
Şah’ın sağ kolu ve ekibi Humeyni’yi öldürmek için komplo kurdular.
Komplo ortaya çıkınca birkaç hafta sonra General Hüseyin Rabii
devrimciler tarafından idam edildi. Trita Parsi, Treacherous
Alliance: The secret dealings of Israel, Iran, and the United States,
Yale University Press, 2007, p. 79-81.
Humeyni’ye suikast yapılmasını Mossad önledi
Mossad-Humeyni ilişkisini Amerika’nın
en iyi uzman Ortadoğu uzmanlarından olan siyaset bilimci ve ödüllü
gazetecisi Mike Evans “Jimmy Carter” adlı kitabında şöyle bildiriyor:
Humeyni’ye yapılacak suikastı Mossad, İran askeri ataşesi Yitzhak Segev
aracılığıyla Humeyni’nin adamlarına bildirmişti. Suikastın ortaya
çıkmasından sonra General Amir Hüseyin Rabii devrimciler tarafından idam
edildi. Mike Evans, Jimmy Carter: The liberal left and World Chaos,
Crossstaff Publishers, 2009, p. 251.
İran- Irak savaşında İsrail süprizi
Amerikan-İran Konseyi’nin kurucusu ve
başkanı olan İran asıllı akademisyen Dr. Trita Parsi, İsrail-İran
ilişkileri üzerine kaleme aldığı makalesinde, iki devlet arasında
gizlice yürütülen pragmatik ilişkinin boyutuna örnek olarak Irak’ın
nükleer tesisi Osirak’ın bombalanmasını göstermiştir. Trita Parsi
devrimden hemen sonra İran ile İsrail arasındaki ilişkiyi şöyle
aktarıyor: 1979’da ABD’nin Tahran Büyükelçiliğindeki rehine krizinin
patlak vermesinden sonra 1951’de İran’ın petrol endüstrisinin
gelişmesinde önemli rol oynamış Ahmed Kashani’nin en genç büyük oğlu
Ayetullah Abul Kassam Kashani İslam devriminden sonra İsrail’in
İran’a yaptığı ilk ziyarette İran-Irak savaşında Irak’ın Osirak nükleer
programına karşı silah satışı ve askeri işbirliği için görüşmelerde
bulundu. Görüşmelerin başlangıcında Amerika silah satışına faiz
uygulanması ve Tahran büyükelçiliğindeki rehinelerin serbest
bırakılmasını isteyen bir politika çiziyordu. Anlaşma sağlanırken İsrail
başbakanı Menahem Begin’in silah satışları konusunda duyarsızlığı,
Jimmy Carter’i çileden çıkardı. İki zorlu liderin sert değişimleri
sonucu Carter İsrail’i azarlayarak beklemeye çekilirken, Yahudi devleti
yedek parça satışını onayladı. Begin Humeyni’den karşılıklı olarak
İran’da yaşayan Yahudilerin İsrail’e göç etmelerini istedi. Parsi,
İranlı bir bürokrata dayanarak, İran-Irak Savaşı’nda Irak’ın Osirak’daki
nükleer tesisinin İran’ın teşebbüs ettiği, fakat İsrail’in
gerçekleştirdiği bir operasyonla bombalandığını ileri sürmektedir. Trita
Parsi “Hain İttifak” adlı kitabında Osirak nükleer tesisin bombalanması
hakkında detaylı bilgiler vermektedir. İran-Irak savaşında İran ile
askeri ilişkileri derinleştiren İsrail 7 Haziran 1981’de İsrail Hava
Kuvvetlerine ait 8 adet F-16 ve 6 adet F-15 uçağı İsrail’in Etzion hava
üssünden havalandı. İsrail İran’ın vurmayı planladığı Osirak nükleer tesisini kusursuz bir operasyonla yok etti.
Parsi London Sunday Telegraph gazetesinin haberine dayanaraktan verdiği
bilgiye göre operasyon öncesi İran Osirak nükleer tesislerinin fotoğraf
ve haritalarını İsrail’e vermişti. Osirak saldırısı öncesi 1980’de üst
düzeyi İsrailli yetkili Ari Ben Menashe ve Humeyni’nin temsilcileri
Fransa’da bir araya geldiler. İki tarafın anlaşmasına göre operasyonunda
Irak’ın herhangi bir saldırısı durumunda İsrail uçakları Tebriz’de bir
havaalanına iniş yapacaklardı. Sonuçta Osirak’ın bombalanmasında İran
büyük rol oynadı. İslam dünyasının önemli güçlerinden olan Irak aslında İran ile değil İsraille savaşıyordu. Trita Parsi, Treacherous Alliance, op. cit. p. 95. 107. * Kaynak : The Sunday Telegraph – June 14, 1981.
Amerika’nın köklü gazetelerinden
“Washington Post”da gazeteci Michael Gerson tarafından kaleme alınan bir
makalede, 1981 İran-Irak savaşında İsrail uçaklarının Irak’ın Osirak
nükleer tesisini bombalamasını gazetesindeki köşesinde işlemişti. Gerson
dönemin başbakanı Menahem Begin Osirak bombalamasını Irak’ın nükleer
programını durdurmak için yapıldığını vurguluyordu. Michael Gerson,
Israel may see attack as best option on Iraq, Washington Post, October
3, 2009.
İsrail’in Irak’ın Osirak nükleer
tesisine yaptığı saldırı 1990 yılında The Newyork Times gazetesinde
Malcom Browne tarafındanda kaleme alındı. Malcolm Browne, Atomic Agency
Ivited by Iraqis fos Inspections, The Newyork Times, November 16, 1990.
İran’ın vurmak istediği Osirak
tesisini İran ile İsrail’in arasında yapılan anlaşmalar sonucu İsrail
vurmuştu. Kutsal ittifak kendisi devrimden önce ve sonra da
gösteriyordu.
İsrail’den İran’a 1 milyar dolarlık yasadışı silah sevkiyatı
Executive Intelligence Review (EIR)
Amerikalı siyasi aktivist Lyndon LaRouche tarafından 1974 yılında
kurulmuş haftalık siyasi haber dergisidir. Leesburg, Virginia,
Wiesbaden, Berlin, Kopenhag, Paris, Melbourne ve Mexico City dahil olmak
üzere bir çok ülkede ofisleri bulunan bir yayın grubudur. EIR dergisi
Eylül 1985 sayısında İsrail-İran ilişkileri üzerine diplomatik
kaynaklara dayanarak yayınladığı bilgilere göre: Humeyni yönetimindeki
İran’ın en büyük silah tedarikçisidir. Devrimin hemen ertesinde 31 Temmuz 1979’da Orlandolu Federal yetkililerin tespitlerine göre Florida’dan bir gemi ile yasadışı 75 milyon dolar değerindeki silah Humeyni rejimine gönderilmişti.
İran hükümetinin yüksek yetkili bir yöneticisi, İsrail gizli servisi
Mossad ile bir silah sözleşmesi imzalamıştı. Bu organizasyon ABD
ordusuna bağlı subaylardan Paul Sjekloha, Wayne Gillespie ve İranlı
yetkili Amir Hüseyin M. Azar tarafından gerçekleşti. Sjeklocha ise bir
Mossad ajanıydı. Ariel Şaron ile yakın ilişkiler içerisindeydi ve
1982’de İsrail’i ziyaret etmişti. Humeyni rejimine silah satışında rol
alan isimdi. Humeyni rejimine toplamda yasadışı 1 milyar doları aşkın
silahın nakliyatı yapılmıştı. ABD başkanı Carter İsrail ile İran
arasındaki bu bağı kırmaya çalışıyordu. Son derece güvenilir kaynaklara
göre ABD başkanı Jimmy Carter’ın istihbarat ve ulusal güvenlik
danışmanlarına göre 1980 Amerikan seçimleri öncesi, Mossad ve bazı CIA
görevlileri Tahran büyükelçiliğinde rehin alınan elçilik görevlilerini
serbest bırakmaması karşılığında Humeyni rejimine yasadışı silah
satmıştı. Bunun nedeni rehinelerin serbest bırakılmaması seçim öncesi
Carter için bir imaj kaybı olacak ve Carter seçimleri kaybedecekti. Bu
gizli anlaşmaya göre Carter seçimi kazansa bile rehineler Ocak 1981’e
kadar serbest bırakılmayacaktı. ABD Tahran Büyükelçiliği’nin devrimci
öğrenciler tarafından baskına uğraması ve çalışanların 444 gün rehin
tutulması Humeyni yönetimindeki İran ile CIA arasında yapılmış gizli bir
anlaşmaydı. CIA elçilikteki rehinelerin kurtulması için Tahran’a
yapılması planlanan Çöl 1 Harekatını başarısızlığa uğratmıştı. Humeyni
emin olmalı ki Carter yönetimi, İran’a Reagan yönetiminin sağladığı
kadar silah ve yedek parça sağlamayacaktı.. Carter’ın gitmesi
Humeyni’ninde işine geldi ABD’li siyonist lobilerinde…Artık büyü
bozulacak ve İsrail İran üzerinde istediği politikayı izleyebilecekti.
İsrail milyar dolarlık ABD yapımı askeri techizatları ve silahların yedek parçalarını 1979 İslam devrimi öncesi İran’a sattı.
Makalenin devamında “EIR Investigation” dergisi bir diğer kaynağına
göre ABD Dışişleri Bakanlığı 1982 yılında İsrail’in İran’a 27 milyon
dolar değerinde silah ve 300 bin dolar değerinde F-4 savaş uçaklarının
yedek parçalarını sattığını doğrulamaktadır. Bu haberin doğruluğu resmi
kaynaklardan gelen açıklamalara göre dönemin Amerikan gazetelerindede
yayınlanmıştır. İsrail İran’a Lübnan’ı işgal dönemde silah satmıştı.
İran’ın Şah dönemindeki Tahran askeri ateşesi ve Mossad ajanı (Jacob)
Ya’akov Nimrodi, İsrail’in Humeyni rejimine silah satışını
gerçekleştiren isimdi. 31 Temmuz 1979 yılında ABD Orlando Bölge
Mahkemesine yapılan bir suç duyurusunda Mossad ajanı olduğundan
şüphelenilen ABD subayı Paul Sjeklocha Nisan ve Temmuz ayları içerisinde
Humeyni yönetimine TOW, Exocet ve Sidewinder Füzeleri, F-4 Fantom
uçaklarının motorlarını ve yedek parçalarını gemi ile İran’a
göndermişti. Araştırmalar neticesinde Sjekloha 5 yıl vadeli hapis cezası
ve 10 bin dolar ödemeye mahkum edildi. EIR Investigation, Guns for
Khomeni the Mossad Connection, Virginia, Volume 12, September 15, 1985.
EIR Investigation dergisinde yer alan
Humeyni-Mossad ilişkisi dönemin ABD gazetelerinde açığa çıkmıştı. İşte o
delillere göre Arjantine ait bir kargo uçağı 1981 yılında İsrail ve
İran arasındaki bir silah anlaşmasının sonucunda Tahran’a 27,9 milyon
dolarlık ABD yapımı askeri levazımı ve silahları teslim etti.
Schenectady Gazette, $ 27.9 M Cargo of U.S. Arms From Israelis to
Khomeini Reported on Downed Plane, July 27, 1981.
İsrail’in İran’a sadece tek sevkiyatta gönderdiği 27 Milyon Dolar değerinde gizli silahların öyküsü gazetelere manşet olmuştu.
İsrail’in Şah dönemindeki Tahran Askeri ataşesi ve Mossad Ajanı (solda) Ya’akov Nimrodi
Silah sevkiyatı Türkiye ve Suriye üzerinden
1990 öncesi ikili ilişkileri inceleyen çok az sayıdaki eserden biri olan İran asıllı akademisyen Sohrab Sobhani’nin “The Pragmatic Entente”
adlı çalışması, doğrudan iki devletin ilişkilerini ele alması nedeniyle
İran-İsrail ilişkilerinin geçmişi hakkında başvurulması gereken önemli
kaynaklardan biridir. Sobhani’ye göre İran-İsrail ilişkilerinde mevcut
karşıtlığın Humeyni döneminde görünürde kaldığı anlaşılmaktadır. İkilinin
pragmatik ilişkileri bağlamında, 1980’de yapılan bir anlaşmaya göre,
İsrail 1980-1987 yılları arasında İran’a 500 milyon Dolarlık silah
sattı. İran-Kontra adıyla açığa çıkan olayda, silah
sevkiyatları Suriye ve Türkiye üzerinden yapıldı. Iran-Kontra Skandalı,
Humeyni döneminde İsrail-İran ilişkilerinde yaşanan en çarpıcı
gelişmelerden biri olarak kaydedilmiştir. Sohrab Sobhani, The Pragmatic
Entente: Israeli-Iranian Relations: 1948-1988, New York, Praeger, 1989,
p.141, 143, 151.
ABD-İran ilişkilerinde, İran açısından
pragmatik unsurların ağır bastığı en çarpıcı örneği İran asıllı
akademisyen Ruhullah Ramazani vermektedir: Irak-İran Savaşı’nda
Lübnan’daki ABD’li esirlerin serbest bırakılmasına yardım eden İran’ın
bunun karşılığında ABD’den ve İsrail’den yaptığı silah alımlarının
oluşturduğu kaydedilmiştir. İran’da olayın açığa çıkmasından sonra,
Danışma Meclisi’nde konunun araştırılması gündeme getirilmesine rağmen,
Humeyni’nin bizzat müdahalesiyle bu talep bastırılmıştır. Rouhollah. K.
Ramazani, İdeology and Pragmatism in Iran’s Foreign Policy, Middle East
Journal, Vol. 58, No. 4, Autumn 2004, s. 556.
İzak Rabin Ekim 1987’de yaptığı basın açıklamasında İran’ın İsrail’in en iyi dostu olduğunu vurguluyordu.
Humeyni’nin 1989’da ölümünden sonra dönemde Araplar’ın ortak tehdit
olarak gördüğü İsrail İran ile ittifaklığını devam ettirdi.
Trita Parsi, Unveiling
Iran: “Teheran and Jerusalem Are Not Natural Enemies”, Gruppo Editoriale
L’Espresso, Cassan Press, 4 / 2005, p. 46 – 51.
Hürriyet & 15.11.1987
İsrailli silah şirketleri, İsrail
Savunma Bakanlığı’nın onayı ile 1980-1993 yılları arasında İran’a yüz
milyonlarca dolarlık silah ve modern askeri techizat satmıştır. İsrail
ile İran arasındaki yoğun silah ticaretinin, Humeyni döneminde İran-Irak
savaşının ardından başlamış ve 1997 yılına kadar sürmüştür.
ABD Dışişleri bakanı George Shultz, İsrail’i İran’a silah satışı konusunda uyaran açıklamalar yapmıştı.
Daily Register Journal – June 20, 1986
Amerika’nın ünlü siyasi
dergilerinden “Washington Report” dergisinde Jane Hunter’ın 1986 yılında
kaleme aldığı yazısında İran ile İsrail arasındaki silah satışı
hakkında Hunter şunları yazmaktadır: 1980 yılında Irak-İran savaşı
başladığında İran temsilcileri ile İsrail savunma bakanı yardımcısı
silah satışı için Paris’te bir araya geldiler. Karşılıklı anlaşmada
İran, İran’da yaşayan Yahudilerin İsrail’e göç etmesine izin verecek
buna karşılık İsrail’de Chieftain tanklarını ve ABD yapımı F-4 Fantom
uçaklarını ve yedek parçalarını İran’a satacaktı. İsrailli silah şirketi
İran’ın ödemelerini geciktirmesi üzerine bu özel anlaşma 1984’de son
buldu. Bu süreçten kısa bir zaman sonra bir gerçek ortaya çıktı. İsrail
1981 yılında Mossad ajanı ve İsrail’in eski İran ateşesi Yaacov
Nimrodi’nin aracılığıyla, 155 mm’lik Hawk uçaksavar füzelerini, İran
Savunma Bakanlığına 135.842.000 milyon dolara sattı. Nimrodi Tel Aviv
merkezli silah şirketi Nimrodi aracılığıyla 1979 Şah dönemine kadar
İran’a silah satıyordu. Nimrodi Humeyni rejimindede aktif olarak İran’a
silah satışında önemli rol oynadı. Yaacov Nimrodi 24 Temmuz 1984
tarihinde Lüxemburg radyosunda yaptığı bir açıklamada İran Savunma
Bakanı yardımcısı ve üst düzey istihbarat subayı olan Rıfat Esad
ile Zürih’te görüştüğünü bildirdi. Rıfad Esad Suriye devlet başkanı
Hafız Esad’ında kardeşidir. Bu görüşmelerde İsrail’den İran’a Suriye ve
Türkiye üzerinden günde 40 kamyon dolusu silah gönderilmesi için bir
anlaşmaya varıldığını bildirdi. 15 Eylül 1985 İran’dan
İspanya’nın Malaga şehrine gitmekte olan DC-8 kargo uçağı Tel Avive acil
iniş yaptı. Araştırma sonucunda bir Miami firmasının Brüksel merkezli
şirketin ABD Hawk füzelerini İran’a taşıdığı ortaya çıktı. Şirketin
kayıtlı bir A Boeing 707 uçağın Malaga üzerinden İran ve İsrail arasında
1250 adet Tow füzesi taşıyordu. ABD Tahran büyükelçiliğindeki Rehine
Krizinin devam etmesi sonucu 1979-81 yılları arasında Amerika İsrail’den
özel silah sevkiyatını durdurmasını istedi. İsrail 1983 yılında ABD’li
yetkililere İran’a silah satışını durdurduğu iletmişti. İsrail görünürde
körfez savaşı boyunca bu siyasi tutumunu sürdürdü. Fakat 1983’de İsrail
Savunma Bakanı Ariel Şaron ABD ziyaretinde İsrail’in Irak’ı düşman
gördüğünü ve İsrail’in İran’a silah sattığını ağzından kaçırdı. ABD’nin
İran’a silah satmak için İsrail’in fikrini aldığınıda açıkladı. İşte bu
süreçten sonra İsrail’in ABD düşmanlarına yataklık ettiği düşünülerek,
ABD İsrail’in İran’a silah satışını durdurmak için girişimlerde bulundu.
İsrailli General Avraham Bar-Am bu baskılar sonunda İsrail’in silah
satmak için lisansı olduğunu hapishanedeki hücresinden bildirmişti.
Avraham Bar-Am İsrail’in ABD yapımı 2.6 milyar dolarlık silahı İran’a
sattığını bildirmektedir. Jane Hunter, Israeli Arms Sales to Iran,
Washington Report on Middle East Affairs, November 1986, p. 2.
Aralık 1986 Amerikalı Record Journal
gazetesi İsrailli eski ateşe ve Mossad ajanı silah pazarlayıcısı Ya’akov
Nimrodi’nin Tahran yönetimi ile yaptığı görüşmeler anlatılmaktadır.
Record-Journal, Israeli dealer defends weapons sales to Tehran Saturday, December 13, 1986.
Amerika’nın ünlü gazetelerinden Los
Angeles Times’da kaleme alınan bir habere göre Haziran 1986’da İsveçli
bir işadamı İsrail’in İran’a patlayıcı şatışı için aracılık yapmıştı.
Eylül 1986’da ise Amerikan haber ajanslarından biri olan United Press
International’ın haberine göre Danimarka Denizciler Birliği Sendikası
başkan yardımcısı ve sözcüsü Henrik Berlau yaptığı açıklamada
Danimarkalı bir geminin 3.600 tonluk silahı İsrail’in Eliat limanından
İran’ın Bandar Abbas limanına taşındığını bildirdi. Berlau ellerinde
belgeler, kayıtlar ve olaya tanık olan denizcilerin var olduğunu ve bu
silahların ABD yapımı olduğunu bildirdi. Michael Wines & Doyle Mc
Manus, “U.S. Sent Iran Arms For Hostage Releases”, Los Angeles Times /
November 6, 1986. * Jane Hunter, Israeli Arms Sales to Iran, Washington
Report, op. cit. p. 2.
Danimarka Denizciler Birliği Sendikası
başkan yardımcısı ve sözcüsü Henrik Berlau’nun İsrail’in İran’a gizliden
sattığı silahlar hakkında yaptığı basın açıklaması
The Durant Daily Democrat – November 7, 1986
Danimarka Denizciler Birliği Sendikası
başkan yardımcısı ve sözcüsü Henrik Berlau’nun İsrail’in İran’a gizliden
sattığı silahlar hakkında yaptığı basın açıklaması.
1991 yılında ABD’nin köklü
gazetelerinden “The Newyork Times”’da gazeteci Seymour M. Hersh
tarafından kaleme alınan bir yazıda ABD, İsrail ve İran arasındaki silah
satışları ve bağlantılar hakkında çarpıcı bilgiler veriyordu. Hersh
İran devriminden sonraki süreci şöyle aktarıyor: Başkan Ronald Reagan
1981’de göreve geldikten sonra gizlice ve aniden İsrail ve İran
ilişkileri üzerindeki politikayı değiştirdi. Reagan ve idaresindeki
yetkililer İsrail’in İran’a Amerikan yapımı silah, yedek parça ve
mühimmat satma izni verdi. Tahran’daki ABD büyükelçiliğinde ele
geçirilen rehinelerin 1981’de serbest bırakılması üzerine İran’a silah
satışı hız kazandı. ABD izni sonra İsrail 6 ile 18 ay sürelerince farklı
hesaplardan İran’a satış yapmaya başladı. Fakat başkan Reagan dünya
çapında İran’a tutarsız bir şekilde yapılan silah satışına karşı “Sadık
Operasyonu” adı altında bir halk kampanyası başlatmıştı. 1981 yılında
yayınlanan raporlarda 1980’lerin başından beri İsrail’in kontrolsüz bir
şekilde Amerikan yapımı silah ve yedek parçaların kamu yetkisi dahilinde
İran’a sattığı ortaya çıktı. İran-Contra skandalının sebebini teşkil
eden ve 1982 yılında Beyaz Saray’ın Lübnan’daki ABD üssünde esir alınan
rehinelerin İran’ın girişimleri ile serbest bırakılmasından sonra buna
karşılık ABD İran’a silah satışını gerçekleştirdi. İsrail-İran ise Irak
ile giriştiği savaşta kendini savunmak amacıyla Amerikan yapımı
silahlara ve yedek parça ihtiyacını bu anlaşmaya karşılık sağlamış oldu.
Başkan Reagan 1980’de Ayetullah Humeyni’nin İran hükümeti ile yaptığı
silah anlaşması ve kamuoyunun satış için yaptığı soruşturmaların ucu
İsrail’e ve Reagan’a dayanıyordu.
Reagan hükümeti 1981’in Ekim ayında
Tahran elçiliğindeki rehinelerin serbest bırakılması hususunda İranlı
yetkililer ile adı “Ekim Süprizi” olarak bilinen 100’den fazla görüşme
yapmıştı. Kamuoyu soruşturmaları neticesinde Carter ve Reagan ile
başlayan dönemde yapılan incelemede, ABD’li hükümet yetkilileri,
silah satıcıları, istihbarat ajanlarının ifadeleri, yapılan röportajlar
doğrultusunda İsrail’in İran’a silah sattığı ortaya çıkarılmıştı.
Soruşturma sonrası İsrail’in Amerikan yapımı silahları İran’a satması
için İsrail başbakanı Menahem Begin’in sekreteri ile ABD Dışişleri
bakanı Alexander Meigs Haig arasında bir anlaşma yapıldığı ortaya çıktı.
1982 yılının ilkbaharında bu anlaşma iptal oldu. Soruşturmada Komisyon
raporuna göre Dışişleri bakanı Alexander Haig, yardımları ve İsrail
Savunma Bakanı Ariel Şaron’un bağlantıları doğrultusunda İsrail’in
Washington’un izni olmadan Amerikan yapımı silahların İran’a sattığı
sonucuna vardı. Bundan sonra ABD Amerikan yapımı silahların satış
hakkını yasakladı. Bakan A. Haig’in uzun zamandır danışmanlığını yapan
Sherwood Goldberg Bakan Haig için şunları söylüyordu: “Haig hiçbir zaman
İsrail’in ABD ekipmanlarını sevkiyatına karşı çıkmadı. Haig İsrail’in
yaveriydi.”
İsrailli tümgeneral Avraham Tamir,
Dışişleri Bakanlığında ve 1981’de Savunma bakanlığında üst düzey
yöneticilik yaptı. Tamir, ABD Büyükelçisi Samuel W. Lewis ile yaptığı
telefon konuşmasında İran’a her ay silah satmak istediklerini söyledi.
Daha sonra satmak istedikleri Amerikan yapımı silah ve yedek parçaların
listesini ABD elçisine verdi. 6 ile 18 ay arası silah satışı sağlandı.
1981 ve 82 yılında ABD ekipmanları ABD Dışişleri bakanı Alexander Haig
ile yapılan anlaşmaya dayalı olarak İran’a satıldı. Tamir’in
açıklamalarına göre ABD, İngiltere ve İsrail İran’a milyarlarca dolar
silah satmıştı. Tamir’in bu dediklerini Amerikalı birçok diplomat
doğruladı. İran’a satılan silahların gizli raporları da bunları
doğruladı. Seymour M. Hersh, The Iran Pipeline: A Hidden Chapter / a
Special Report.; U.S.A Said to Have Allowed Israel to Sell Arms to Iran,
The Newyork Times, December 08, 1991.
20 Ocak 1981′de Başkan Ronald
Reagan yemin ettiği gün, ABD-İran ilişkilerinin iyice gerilmesine neden
olan rehine krizi çözüldükten sonra Reagan’ı bekleyen en zor dönem yine
İran’la ilişkiler oldu. “İran-gate” (İran-Kontra Skandalı) diye tarihe
geçen, İran’a yasadışı silah satışının ortaya çıkması, karizmatik
Reagan’ın koltuğunu salladı. İran İslam Devrimi’nin ardından
başlayan ve 1980-1988 arasında süren İran-Irak savaşı Reagan’ın dış
politika gündemini uzun bir süre bu bölgeye endekslemesine neden oldu.
1986′da Reagan yönetiminin, Kongre’nin kararlarına aykırı olarak
Lübnan’daki ABD’li rehinelerin kurtarılması karşılığında İran’a gizlice
silah sattığı ortaya çıktı. Mayıs 1986 senesinde Suudi Arabistan ve
İsrail devletlerinin yardımıyla ABD başkanının Ulusal Güvenlik Danışmanı
Robert McFarlane’in İran’a gizli seferde bulundu. Tahran havaalanına
inen Boing-707 uçağı aynı zamanda silah da getirmiştir. Gizli misafirler
İstiklal Oteli’nde (eski Hilton Oteli’nde) yerleşmiştir. Robert
McFarlane Meclis başkanı ile görüştü. McFarlane ile yapılan görüşmede
Haşimi Rafsancani Lübnan’daki rehinelerin serbest bırakılması için
İran’a yapılan silah satışının artırılması konusunda uzlaşmaya varıldı.
Nisan 1986 senesinde Cuma namazı sonrası konuşma yaparken ABD’den silah
satın almanın “stratejik görev” olduğunu vurgulamıştır.
İsrail gizli haber alma teşkilatı
Mossad’ın çalışma yöntemleri ve 1980’li yıllarda giriştiği
operasyonların ayrıntıları ilk kez Victor Ostrovsky’nin “By Way of
Deception” Hile Yolu isimli kitabında deşifre edilmişti. Ostrovsky’nin
bilgilerine göre İran-Irak savaşı sırasında Mossad, sıcak savaşı devam
ettirmek için iki taraflı oynamış, her iki tarafa da silah satmıştır. Bu
dönemde İsrail başbakanı Şimon Peres’in Terörizme karşı danışmanı
Amiram Nir’di. ABD’li yarbay Oliver North’u İran-Kontra skandalında
merkez isim haline getirende Nir’di. İran ile Amerikalıların skandaldan
önceki bağlantılarını sağlayan yine Amiram Nir’di. Nir terör örgütlerini
çok iyi biliyordu. Kasım 1985’de Nikaragua’nın kuzeyindeki bazı
operasyonlara destek sağlamak için İran’a silah satarak kar elde etme
fikride Nir’e aitti. Victor Ostrovsky & Claire Hoy, By Way
Deception, St. Martin’s Press, Newyork, 1990, p. 266.
Yukarıdaki 1986 tarihli İran-Kontra
skandalı hakkında mahkemeye sunulan Komisyon Raporuna Yansıyan
belgelerde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Yarbay Oliver
North İmzalı Belgede Şimon Peres’in Terörizm konusundaki danışmanı
Amiram Nir, ABD’nin Tahran yönetimine silah satması için aracılık yapan
İran’lı silah tüccarı Manucher Ghorbanifar ve Oliver North..Belgeye göre
tüm bu bağlantıları saplayan Amiram Nir..Komisyon raporunun
detaylarınıda incelediğimizde gösteriyorki İran-Kontra skandalının baş
mimarı İsrail..
İranlı silah tüccarı Manucher
Ghorbanifar ABD ile Tahran arasında Lübnan’daki rehine krizini çözerek
silah satışını sağlayan en önemli aracılardan biriydi. Sahte pasaportlar
ile ABD’ye gidip gelen ve Avrupa’ya geçerek silah satışı için CIA ile
ilişkiler kuran Ghorbanifar pazarlık ve anlaşma için İran yönetiminden
üç hükümet yetkilisini ikna etmeyi başarmıştı. Ghorbanifar’ın sahte
isimler kullandığına dair Komisyon raporunda mahkemeye sunulan CIA belgesi – 1984
Dönemin en önemli İsrailli ve Yahudi lobilerine bağlı bürokratların adı Iran-Contra Skandalına karıştı.
Skandalın arkasında İsrail vardı. İran’a
yasadışı silahlar satarak skandalın temelini oluşturan İsrail skandala
hiçbir şekilde medyada mahkemede sanık olmazken ABD başkanı ve CIA
başkanı ve birçok yönetici skandaldan ötürü yargılandılar.
AMERİKANIN İRANA GİZLİ BİR
ŞEKİLDE SİLAH SATTIĞI İRAN-KONTRA SKANDALININ TARİHİ BELGESİ. İRAN’A
SİLAH SATIŞINI VE NİKARAGUA’DAKİ KONTRALARA PARA YARDIMINI ONAYLAYAN
BAŞKAN RONALD REAGAN İMZALI BELGESİ
ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Ulusal
Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane imzalı belgede İran’a satılan
silahlardan gelen paralar ile Nikaraguadaki sağcı kontralara aktarılan
yardımların detayları hakkında Komisyon Raporunda Mahkemeye sunulan
gizli belgeler
Skandal günümüzde dahi bilinmeyenlerle
doludur. ABD ve İran arasında silah ve çeşitli askeri malzeme
satışlarına ilişkin resmi olmayan görüşmeler 1986 Kasım’ında Lübnan’da
yayın yapan bir yerel gazete tarafından ortaya çıkarılmış, skandalın
büyümesi üzerine Ronald Reagan başlarda bir televizyon konuşması yaparak
ve olayın varlığını inkar etmiştir. Soruşturmada, İran’dan elde edilen
paranın Nikaragua’daki solcu Sandinista hükümetiyle çatışan Kontralara
gönderildiği ortaya çıktı. Daha sonra Reagan, İran’a gizlice silah
satışına onay verdiğini doğruladı. Satışı düzenlediği gerekçesiyle
Yarbay Oliver North görevden alındı, Amiral John Pointexter istifa etti.
Reagan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane ise 9 Şubat
1987’de intihara kalkıştı.
Komisyon raporu Reagan’ın bağlantısını
asla kanıtlayamadı ancak “Amerikan halkına yalan söylemekle” itham etti.
Skandalın büyümesi üzerine Ronald Reagan bir televizyon konuşması
yaparak ve olayın varlığını inkar etti. 13 Kasım 1987 tarihinde, Reagan
tekrar bir televizyon konuşması yaparak İran’a silah satışı yapıldığını
doğruladı fakat bunun rehinelerin kurtarılması amacına yönelik olarak
yapılmadığını belirtti.
İran-Kontra skandalının kamuoyuna açık
oturumları başladıktan sonra CIA Başkanı William Casey ise 6 Mayıs
1987’de öldü. Casey’in İran-Kontra skandalı ile ilgili olarak Washington
Post gazetesi muhabiri Bob Woodward tarafından ortaya çıkarılan
belgelerden sonra davaya ilişkilendirildi. Woodward’ın elindeki gizli
kayıtlara göre İran’a satışları planlayan Casey’di. Casey planı
biliyordu ve onaylamıştı. Steven Roberts, Reagan Sees “Fiction” in Book
on C.I.A Chief, The Newyork Times, October 01, 1987.
** Casey and Woodward: Who Used Whom?, Los Angeles Times, Octber 11, 1987.
Bob Woodward’ı hatırladınız mı?
Washington Post gazetesi muhabiri Watergate skandalını açığa çıkaran 2
gazeteciden biri..Woodward çalıştığı Yahudi sermayeli gazetesi
Washington Post’tun İsrail çıkarları üzerindeki misyonunu bu sefer
Iran-Kontra skandalında yerine getirmişti. Açıkladığı bilgiler Casey ve
Kontra skandalında yeni bir sürecide beraberinde getirdi. Unutmayınki
Woodward’ın açıkladığı Watergate hakkındaki açıkladığı belgeler ve
mahkeme sonunda ABD Başkanı Richard Nixon istifa etmişti. Wikileaks’ın
ardında Yahudi Lobisi mi Var? Salim Meriç, 12.12.2010. Odatv
http://www.odatv.com/n.php?n=watergate-skandalindan-wikileaksa-1212101200
Reagan döneminde Latin Amerika
ülkelerine karşı müdahaleler 300 bin kişinin hayatını kaybettiği
çatışmaların yaşandığı Nikaragua ile sınırlı kalmadı. 1977′de ABD’nin
sağcılara 3 milyar doları bulan yardım sağladığı El Salvador’daki iç
savaşta 50.000 sivil öldü. Raporu basına açıklayan Komisyon Başkanı
Demokrat Senatör David Boren, hem İran’a silah satışı, hemde paraların
Kontralar’a aktarılması konusunda, o dönemde Ulusal Güvenlik Konseyi
üyesi olan Yarbay Oliver North ile İsrail Başbakanı Şimon Peres’in
anti-terör uzmanlarından Amiram Nir arasında görüşmeler yapıldığını
söyledi. Rapora göre, Yarbay North, Adalet Bakanı Edwin Mees’e bu
girişime Amiram Nir’in ön ayak olduğu yolunda güvence verdi ve North ile
Nir görüştükleri sırada İsrail’in elinde 1985 yılında İran’a silah
satışından elde edilen ve Kontralar’a gönderilmesi planlanan bir fon
bulunuyordu. North Nir’le görüştükten sonra, Kontra liderlerinden Adolfo
Calero Portocarrero ile temas kurdu ve bunun ardındanda paraların
yatırılması için İsviçre’de 3 banka hesabı açıldı. Raporda, paraların
son olarak nereye aktarıldığının belirlenemediği kaydedildi. Iran Kontra
Skandalı Kaynaklar: * Jonathan Marshall, Peter Dale Scott, Jane Hunter,
The Iran-Contra Connection, Black Rose Books Ltd., Quebec-Canada, 1987.
* * Lisa Klobuchar, Everett J.
Carter, Susan Kesselring, The Iran-Contra Affair: Political Scandal
Uncovered, Compass Point Books, Minneapolis, 2008.
*** Bob Woodward, The Secret of the CIA 1981-1987, Simon and Schuster, Newyork, 1987, p. 544.
Yarbay Oliver North Mahkemede savunmasını yaparken
19 Kasım 1987 tarihli The Newyork Times
Gazetesinin haberine göre İran-Kontra skandalında İran’a satılan
silahların listesini şöyle açıklamıştı:
20 Ağustos 1985. 96 TOW Tanksavar Füzesi
14 Eylül 1985. 408 TOW Füzesi
24 Kasım 1985. 18 Hawk Uçaksavar Füzeleri
17 Şubat 1986. 500 TOW Füzesi
27 Şubat 1986. 500 TOW Füzesi
24 Mayıs 1986. 508 TOW Füzesi ve 240 Hawk Yedek Parça
4 Ağustos 1986. Hawk Füzesi Yedek Parçası
28 Ekim 1986. 500 TOW Füzesi
İsrail ise 20 Ağustos 1985 tarihinde
İran başbakanı Mir Hüseyin Musavi’ye en yakın isim olan İranlı silah
tüccarı Manucher Ghorbanifar vasıtasıyla 96 adet Amerikan yapımı BGM-71
Tow tanksavar füzelerini İran’a gönderdi. Iran Contra Report: Arms,
Hostages and Contras, The Newyork Times, November 19, 1987.
Komisyon raporunda gizlenmiş ve ele
geçen tahrif edilmiş belgelerdeki diğer silahların ne olduğu hakkında
bilgiler hep gizli kalmıştır. Iran-Kontra skandalının sonunda Yarbay
Oliver North 16 suç unsuru göz önüne alınarak jüri tarafından suçlu
bulundu dosyası temyize gönderildi. John Poindexter belgeleri tahrif
etmek, komplo kurmak ve diğer suçlardan dolayı mahkum edildi.
Mahkumiyeti itirazlar üzerine bozuldu. İran-Kontra skandalının mahkeme
kararlarını ve skandalın iç yüzünü detaylarıyla belgeleriyle bir sonraki
yazımda yayınlayacağım..
1987 sonrası ve 2000’li yıllara doğru
ABD İran-Kontra skandalından sonraki
dönemlerde İran’a silah satmaya devam etti. ABD’li Finder Lakes Times
gazete yer alana haber göre 1987’de resmi kayıtlara göre ABD İran’a
sadece 1 yılda 1.5 milyar dolar silah satışında bulunmuştur.
İsrailli silah şirketleri, İsrail
Savunma Bakanlığı’nın onayı ile 1980-1993 yılları arasında İran’a yüz
milyonlarca dolarlık silah ve modern askeri techizat satmıştır. İsrail
ile İran arasındaki yoğun silah ticaretinin, Humeyni döneminde
İran-Irak savaşının ardından başlamış ve bu durum karşısında ABD başkanı
Bill Clinton İran’a karşı bir dizi yaptırım uygulama kararı almıştı.
Jerusalem Post gazetesinin 1997 tarihli
sayısında gazeteci Steve Rodan tarafından kaleme alınan geniş bir
araştırma yazısında yer alan bilgilere göre İsrail Savunma Bakanlığı’nın
resmi onayı ile İsrail şirketlerinin Tahran yönetimine, çok uzak
mesafelerden “kimyasal silahları gözlemleyebilen” yüksek teknolojiye
sahip askeri cihazlarla, yine milyonlarca dolar değerinde gelişmiş
“lazer radar sistemleri” satmak için anlaşmaya vardıkları belirtildi.
İran Savunma Bakanlığı Ulusal Savunma Sanayi kurumu’ndan bir yetkili,
İsrail-İran arasındaki silah ticareti ile ilgili bilgileri doğruladı.
İsrail’li “Soltam Systems” Savunma
şirketi yöneticisi Avraham Bar David’in açıklamasına göre şirket 1988
yılına kadar İran’a silah satışında bulunduklarını bildirdi. Bar
David’in açıklamasına göre İran-Irak savaşı ilgilendiğimiz bir süreçti.
Savaşın sonsuza denk süreceğini düşünen İsrailli şirketler hemen hemen
her silahı satmaya istekliydi. Soltam Systems Savunma şirketi İsrail’in
Haifa şehrinde Yokneam bölgesinde yer almaktadır. Gelişmekte olan şirket
1952 yılından beri gelişmiş topçu sistemleri, havan topu, mühimmat ve
çevresel ekipman imalatı yapmaktadır. Soltam Sistemleri 60′dan fazla
ülkede silahlı kuvvetleri ve özel hizmet vermektedir. Şirketin başlıca
müşterileri arasında olan İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Amerika
Birleşik Devletleri Ordusu ve NATO ülkeleri bulunmaktadır. Gazeteci
Steve Rodan’a göre İsrailli şirketlerin İran’a silah satışı 1990 yılına
kadar sürdü. İsrail savunma sanayi kaynakları Tahran’a satışı
doğrulamaktadır. Savaş anında düşmana yardım etmek suçundan Tel Aviv
Bölge mahkemesi silah ticareti yapan işadamı Nahum Manbar’ı İran’a
kimyasal silahlar satmak suçundan tutuklandı. Mahkeme sürerken Manbar 27
Mart 1997 tarihinde Roma’ya uçuşu esnasında Ben Gurion havaalanında
tutuklandı. 5 Mayıs tarihinde düzenlenen iddanamede savaş zamanında
düşmana silah satmaktan dolayı suçlandı. Nahum Manbar’a İran’la ortaklık
yapmak ve kimyasal silah yapımında kullanılan bazı kimyevi maddeleri bu
ülkeye satmak suçlarından dava açıldı. Mahkeme sözcüsü, Nahum Manbar
isimli iş adamına, “düşmanla ortaklık, adaleti engelleme ve yasakların
delinmesi” gerekçe gösterilerek dava açıldığını söyledi. Nahum Manbar’ın
İran’a silah satışı hakkında şunları kaydetmektedir: İran işadamı
Manbar’dan 50 milyon dolara uzun menzilli ve kimyasal silah yapımında
kullanılmak üzere ileri teknoloji ekipmanlarını satın almak istedi. Bu
silahların Lazer Radar sistemleri Elbit Bilgisayar şirketi tarafından
tasarlandı. İran Savunma Bakanlığı ve Milli Savunma Sanayileri örgütünün
resmi açıklamasına göre İran yüksek teknolojik silahların test ederek
almak istediğini bildirdi. Manbar’ın şirketi ve Elbit Bilgisayar şirketi
satış için olumlu cevap verdi. İran’ın Manbar’dan istediği kimyasal
silahları tespit edebilen lazerli radar sistemleriydi. Manbar’ın 2.nci
avukatı Avi Richtman mahkemede yaptığı savunmada zamanında birçok
İsrailli silah şirketi’nin İran’a silah satmak için Manbar’a yanaştığını
söyledi. Avukat Richtman’a göre Rabintex şirketinin 1991-92’de İran’a
yanmayı önleyici özel elbiseler sattığını ve 1992 yılında İsrail Hava
Kuvvetleri’nin İran’a askeri kamyon ve araçlar sattığını belirtti.
Richtman’a göre birçok İsrailli şirketin İran ile Nahum Manbar’ın ilişki
içinde olduğunu belirterek 1990 yılında Manbar aracılığıyla Soltam
silah şirketinin İran’a büyük miktarda bomba satmayı teklif etti ancak
bu teklifi İranlılar reddetti. Bazı savunma şirketleri avukat
Richtman’ın bu iddalarını doğrularken bazı şirketlerin sözcüleri ise
iddaları reddetti. Soltam silah şirketi iddaları reddetti. Shalon silah
şirketinin CEO’su Ram Baharad yaptığı açıklamada: Şirketimizin Nahum
Manbar ile ilişkileri oldu. Fakat biz 1979’dan bu yana İran’a silah
satmadık. Baharad şirketin şah döneminde İran’a silah satışında
bulunduğunu belirtti. İsrail Savunma Bakanlığı ise açıklama yapmaktan
kaçındı. Steve Rodan, Israeli firms sold arms to Iran till 93, The
Jerusalem Post, September 12, 1997, p. 1-2. Joel Greenberg, Israeli
Linked to Iran Arms Ordered Jailed, The Newyork Times – April 18, 1997.
Manbar’a düzenlenen operasyon
bir gerçeği de ortaya çıkardı. Manbar’ın dışında onlarca silah şirketi
İran’a yasadışı silah satıyordu. Silah şirketleri dava ile birlikte
mahkemede yerlerini aldılar. Şirketlerin İran’a yasa dışı sattığı
silahların içeriği hakkında bugüne kadar mahkemenin dışında hiç kimsenin
bir bilgisi olmadı. Steve Rodan, Israeli firms sold arms to Iran till 93, The Jerusalem Post, September 12, 1997, p. 1-2.
İsrailli gazeteci Yossi Melman
tarafından 2011’de Ha’aretz gazetesinde eski silah tüccarı Nahum Manbar
hakkında bir yazı kaleme alındı. Melman İran-Irak savaşında silah stoğu
tükenen İran’ın İsrail’den silah istediğini ve İsrail Savunma
Bakanlığı’nın izni ile İsrailli silah şirketlerinin de İran’a silah
sattığını belirtmektedir. 1993 yılında İran Savunma Bakanlığı yetkilisi
Dr. Majid Abasfur ile Nahum Manbar Viyana’da kimyasal silahların ve
tankların satışına ilişkin görüşmeler yapıyordu. Satışa ilişkin belgeler
evraklar her şey hazırken Mossad Manbar ve Abasfura bir operasyon
düzenleyecekti. Manbar’ı ve Abasfur’u takip eden 2 Mossad ajanı tesadüf
eseri Viyana’da bir motosiklet kazasında öldü. Manbar İran’ın kimyasal
silah endüstrisinde kullanılacak malzemelerin tonlarını sağlamak için
Tahran yönetimi ile bir anlaşma imzaladılar. Manbar Şin Bet (İsrail
Yurtiçi Gizli Servisi) ile işbirlikçisi Hava kuvvetlerinden Ron Arad ile
birlikte hareket etmeyi kabul etti. İsrail savunma bakanlığı ve Şin Bet
ile işbirliği yaparak İran ile yetkisiz anlaşmaları sözleşmeleri
imzaladılar. Ama mahkemede ajanların hesap verme yetkisi olmadığı için
iddiaları reddettiler. Mahkemede İran’ın düşman ülke olup olmadığı
sorulduğunda Shavit düşman ülke olduğunu savundu. Manbar’ın avukatı ise
eski dışişleri bakanının sözlerini alıntı yaparak İran’ın düşman ülke
olmadığını savundu. Yossi Melman, The İsraeli Kibbutznik who dealt
weapons to Iran, Ha’aretz, October 31, 2011.
İsrailli silah tüccarı Nahum Manbar
ABD ambargosunu hiçe sayarak İran’a
kimyasal silahlar satan Manbar İsrail Savunma Kuvvetlerinde Paraşütçü
tugayında görev yapmış eski bir subaydır. 1984 yılında İsrail’den
ayrılarak Fransa ve İsviçre’de yaşamına devam etti. Silah ticareti
yapmaya başladı. 200 Milyon Dolar servete sahip olan Manbar İsrailli
Hapoel Jerusalem Basketbol kulübünün sahibi ve başkanıydı.
Jerusalem Post Manşet Temmuz 17 1998
Nahum Manbar’a 16 yıl hapis
Jerusalem Post & 20 Temmuz 1998- Manbar’ı takip eden 2 Mossad Ajanı öldü
Manbar’ın eşi, kocasının tüm
anlaşmalarının İsrail savunmasının bilgisi dahilinde yapıldığını
açıklamıştı. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Ha’aretz ise,
Manbar’ın, “İsrail’in İran ile resmen savaşmadığını, bu yüzden
kendisine casusluk suçlamasında bulunamayacaklarını” söylediğini yazdı.
Hain Operasyonu, Dış Haberler Servisi Milliyet – 05/06/1997.
Benjamin Netanyahu’ya muhalif olan İşçi
partisi (milletvekili) Knesset Üyesi Nissim Zvilli vermiş olduğu bir
demeçte, Nahum Manbar’ın İran’a kimyasal silah malzemelerinin satışını
Netanyahu’nun teşebbüsleri ile gerçekleştiğini vurgulamıştır. Nissim
Zvilli Netanyahu’nun Nahum Manbar davasında yargıçları etkilemeye
çalıştığını da vurguladı. İddialar karşısında Yargıç Amnon Strashnov
yaptığı açıklamada Netanyahu ile herhangi bir temasının olmadığını
söyledi. Gil Sedan, Labor Claims Netanyahu Interfered in Criminal Case,
JTA Daily News Bulletin – Jewish Telegraphic Agency, 14 July, 1998.
İsrail’in Şah dönemi ve 1979 İran İslam
devriminden bu yana İran’a sürekli silah sattığını göz önüne alırsak
Nissim Zvilli’nin bu iddası gerçekleri ortaya çıkarmaktadır. Nahum
Manbar İsrail ile silah ticareti yapan bir işadamıdır. Nahum Manbar’a
İran’a kimyasal silah yapımında kullanılan maddeleri satmak suçundan
dava açılmıştı. Dava sonunda suçlu bulunarak mahkum edilmişti. Manbar
İran’a silah satmak suçundan Tel Aviv Bölge mahkemesinde yargılandığı
davada 16 yıl hapis cezasına mahkum edilerek 14,5 yıl hapis yattı.
Manbar Ekim 2011’de tahliye edilmiştir. Havakuk Levison, Manbar will be
released early from prison, The Jerusalem Post, September 31, 2011.
İsrail gizli haber alma teşkilatı
MOSSAD’ın çalışma yöntemleri ve 1980’li yıllarda giriştiği
operasyonların ayrıntıları ilk kez “By Way of Deception” (Hile Yolu)
adlı kitapta ortaya çıkaran eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky, 1998’de
Amerika’nın ünlü siyasi dergilerinden “Washington Report’da yazdığı
makalesinde Nahum Manbar olayının perde arkasında Mossad’ın olduğunu
vurguluyordu. Ostrovsky’e göre Mahkeme kapalı kapılar ardında yapılmış
ve bazı tanıklar gizli tutulmuştur. İsrail medyasının sansürlediği bu
habere resmi kaynaklara göre İsrailli bir gurbetçi Çin’deki bir şirket
aracılığıyla İran’a kimyasal silahların üretimi için gerekli malzeme ve
teçhizatı İran’a sattı. Daha sonra kimyasal silah satışı sürecinde Nahum
Manbar’ı Viyana’da takip eden 2 Mossad ajanı motosiklet kazasında öldü.
Manbar tutuklandığında gazeteler attıkları manşetler ve bazı iddiaların
ucu başbakan Benyamin Netanyahu’ya dayanıyordu. Netanyahu yaptığı
açıklamada Manbar’ın ilişkilerinin ucu önceki İşçi partisi hükümetlerine
dayanıyordu. İzak Rabin ve Şimon Peres Nahum Manbar’ın İsrail’e
getirilmesi konusunda Netanyahu’yu adalet ve cesaretten yoksun olduğunu
belirttiler. Nahum Manbar’ın birinci avukatı Amnon Zichrony, 1986
yılında İsrail’in gizli nükleer sırlarını açıklayan Mordehay
Vanunu’nunda avukatlığını yapmıştı. Manbar’ın yargılanması esnasında
gerçeklerde ortaya çıkıyordu. Manbar mahkemece 1994’de tiyonil klorür ve
hardal gazı üretimi için kullanılan 150 ton kimyasalı İran’a sattığı
belirlendi. Manbar diğer İsrailli silah şirketleri ilede bağlantılar
kuruyordu. Mahkeme 100’den fazla şirketin İran’la silah satışı konusunda
ilişki içinde oldukları belirlendi. Manbar sonunda mahkemedeki
delilleri kabul etti ve hapis cezasına çarptırıldı. İsrail yıllardır en
kanlı rejimlere silahlar sattı. 1991-94 arası İsrail devleti İran’a 1,5
milyon dolar değerinde gaz temizleyicisi satmıştı. İsrail savunma
bakanlığının izni ile Soltam silah şirketi İran’a havan topları satışı
yapılıyordu. İsrailli Elbit şirketi ölümcül gazların belirlenmesi için
İran’a ekipman satışını İsrail savunma bakanlığı onay veriyordu. Manbar
İsrail için tehdit ise neden daha önce tutuklanmadı? Manbar’ı durduran
mahkeme neden diğerlerinide durdurmuyordu? Ostrovsky’e göre mahkeme
ardında karanlık ilişkiler vardı. İsrail Humeyni rejimine 1979’dan bu
yana silah satıyordu. Daha önce satılan silahlar gündeme gelmezken
Manbar’ın üzerine bu kadar gidilmesi İsrail’in dünyaya oynadığı bir
taktiktir. Aynı 1976 Entebe Baskını gibi. Aynı 1986 Mordehay Vanunu
vakası hepsi Mossad’ın tertip ettiği bir senaryoydu. Yıllarca ABD
ambargosunu ve BM kararını delen İsrail, Manbar’a karşı düzenlenen “Hain
Operasyonu” ile İran’a yapılan silah satışını basına sızdırarak İran’ı
düşman ülkeler konumuna koymuş, görünürde İran ile ilişkilerinin koptuğu
yönünde propaganda yapmıştır. Ama gizli ilişkiler o kadar yaygınlaştı
ki artık ilişkilerin ucu 2000’li yıllara doğru Sami Ofer’e kadar
dayanıyordu. Victor Ostrovsky, What Israel’s Top-Secret Manbar Trial
Reveals About Extensive, Ongoing Israeli Arms Dealing With Iran,
Washington Report on Middle East Affairs, September 1998, p. 55-56, 62.
Dünyanın en iyi istihbarat ağına sahip
İsrail, Manbar’ın İran’a kimyasal silahların yapımında kullanılan
maddeleri satmasına neden göz yummuştu? Manbar’ın tutuklanıp
yargılanması daha önceden Mossad tarafından senaryo edilmiş Mordehay
Vanunu vakasının bir benzerimiydi? Satılan kimyasallar İran tarafından
nerede niçin ne amaçla kullanılacaktı? Satılan kimyasalların ve
silahların içeriği hakkında bugüne kadar mahkeme’den başka kimse hiç bir
şey bilmiyordu..
Sami ofer ve İran bağlantıları
İsrail ile İran’ın gizli ilişkileri
2011’de yeniden patlak verdi. Sami Ofer kardeşi Yuli Ofer ile birlikte
Ofer Biraderler (Ofer Brothers) grubunun sahibidir. Forbes dergisinin
yayınladığı dünya zenginleri sıralamasında 2010′da 10.3 milyar dolarlık
servetiyle dünya zenginleri sıralamasında 79′uncu sıradadırlar.
İsrail’in ikinci büyük zenginleridirler. Jerusalem Post, Sammy Ofer tops
Israelis in Forbes billionaires list, March 10, 2011.
İsrail’in en zengin işadamı Sami Ofer,
ABD’nin ambargo koyduğu İran’a gemi sattığı ortaya çıktıktan bir ay
sonra Tel Aviv’deki evinde hayatını kaybetti. İsrail vatandaşı olan
işadamı Sami Ofer’in gündemde İran ile İsrail ticari ilişkilerinin
sorgulandığı bir dönemde Tel Aviv’deki evinde ölü bulunması ve ölüm
sebebine ilişkin detaylı bilginin olmaması şüpheleri de beraberinde
getiriyor.. İsrail basınında, ölüm sebebi olarak “bilinmeyen bir
hastalık” gibi ifadeler yer almıştı.
2002′den beri İran ile ticaret yapan
şirketin, en son İran’a 8,6 milyon dolarlık bir tanker sattığı
belirtiliyor. İran ile iş yaparak nükleer programına katkı sağladıkları
gerekçesiyle yaptırım listesine alınan Ofer Kardeşler’in en az 13
gemisinin son 10 yılda İran limanlarında dolum yaptığı ifade ediliyor.
Ofer Kardeşler, Raffles Park adlı gemiyi Crystal Shipping adlı bir
şirkete satmış; ardından da gemi yaptırım listesinde yer alan İran İslam
Cumhuriyeti Gemicilik Hattı’na (IRISL) satılmıştı.
The Newyork Times’ın haberi göre 24
Mayıs 2010’da ABD Dışişleri Bakanlığı İran ambargosunu delen ve yaptırım
uygulayacağı şirketlerin adları arasında Ofer grubunuda göstermektedir.
Ofer grubu İran’a milyonlarca dolar Tanker ve Gemi sattığı tespit
edildi.. Isabel Kershner, Sammy Ofer, Magnate and Israeli Power Broker,
Dies at 89, The Newyork Times, June 4, 2011.
Olayın ortaya çıkmasının ardından Ofer
Grubu topu İsrail yönetimine atarak, “İran’a asla gemi satmadık ve
İsrail Devleti’nin yetkili idareleri açıklamamızı doğrulayacaktır” dese
de bu açıklama hiçbir İsrailli yetkili tarafından doğrulanmadı. İsrail
Başbakanı Netanyahu’nun ofisi ise Ofer Kardeşler’in, “gemilerin İran
limanlarına İsrail güvenlik güçlerinin yetkisiyle demirlediği”
iddialarının doğru olmadığını savundu. Mevzuyla ilgili soruşturma devam
ediyor. Ancak İsrail’in İran’la ticari ilişkisi, Ofer’le sınırlı değil.
Haaretz’in haberine göre en az 200 İsrail şirketi, tamamen İsrail
Hükümeti’nin bilgisi dahilinde İran’ın can damarı olan enerji sektöründe
oldukça aktif. Üstelik bu ilişki, 2008′de İsrail Meclisi’nin kabul
ettiği ve İsrailli şirketlere, İran’la ticari faaliyetleri olan
uluslararası firmalarla 10 milyon doların üstünde iş yapmasını men eden
yasaya rağmen sürüyor. Örneğin, İsrail Elektrik Şirketi ve İsrail
Havacılık Otoritesi’nin, İran’da ciddi faaliyetleri olan Alman ve
Danimarka firmalarından milyonlarca dolarlık mal satın aldığı biliniyor.
Yine İsrail Savunma Bakanlığı düşman ülke diye tanımlanan İran’a askeri
malzeme satışını yasaklamış olsa da 1990′larda gizlice İran’a askeri
malzeme satıldığınıda biliyoruz. Yossi Melman, Israel is hypocritical
when it comes to Iran nuclear sanctions, May 30, 2011.
Haaretz yazarı Yossi Melman, “İsrail,
olay İran’ın nükleer meselelerine gelince ikiyüzlü oluyor” diyen
Melman’a göre, Ofer Kardeşler’in İran ile ticaret yapması, İsrail’in
baskısıyla alınan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İran’a
yönelik yaptırımlarının bizzat İsrail eliyle delinmesi anlamına geliyor.
Ama bu delinme şu ana kadar incelediğimiz kaynaklardan yola çıkacak
olursak 1980’den beri devam ediyor Bay Melman bunları yazmayı unuttu
herhalde.. İsrailli iş adamı Sami Ofer öldü, Radikal – 03/06/2011
İRAN İSRAİL İÇİN TEHDİT DEĞİLDİR…
Şalom Gazetesi / 16 Eylül 2009
İsrail gazetelerinden Ha’aretz, Ehud Barak’ın Yedioth Ahronoth’a verdiği demeçler için attığı manşet
Barak : İran İsrail’in varlığına tehdit değildir.
İsrail’de merkez sol’u teşkil eden İşçi
Partisi Başkanı Ehud Barak “Yedioth Ahronoth” gazetesine verdiği
demeçte İran’ın İsrail için bir tehdit olmadığını vurguladı. İran’ın
nükleer programı ile ilgili bir soruya Ehud Barak şu yanıtı
verdi: İsrailli liderler İran’ın atom programını geliştirmesini tehdit
olarak görmektedir. Ben İran’ın İsrail’in varlığına bir tehdit olduğuna
inanmıyorum. İran nükleer programının sadece enerji üretmek
amaçlı olduğunu söylüyor. Batılı ülkeler ve Amerika İran’ın bu nükleer
girişimi durdurmak için İran’a karşı yaptırımları sertleştirdiler. Oysa
bugüne kadar İsrail Ortadoğu’da tek atom cephaneliği olarak görülüyordu.
Report : Barak says Iran is not existential threat to Israel, Reuters /
Ha’aretz – September 17, 2009. Ehud Barak 18 Haziran 2007′de tekrar
İşçi Partisi liderliğine seçildikten kısa bir süre sonra Likud partisi
tarafından kurulan yeni hükümette savunma bakanı ve başbakan yardımcısı
olarak göreve başladı.
Mossad Şefi Tamir Pardo İran’ın nükleer
programı hakkında İsrail gazetelerine yaptığı açıklamada: İran’ın
nükleer silah elde etmesi İsrail’in yıkılacağı anlamına gelmez. Pardo
nükleer silahlı bir İran’ın, İsrail’in devam eden varlığına bir tehdit
teşkil etmeyeceğini bildirdi. Barak Ravid, Mossad Chief: Nuclear Iran
not necessarily existential threat to Israel, Ha’aretz / December 29,
2011.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres,
ülkesinin savaşın eşiğinde olduğu İran’a barış mesajı gönderdi. Peres
“İki halkın birbirine düşman olmaması gerektiğini” söyledi. İsrail
Parlamentosu Knesset’in 63. kuruluş yıldönümünde konuşan Peres “Bizler
düşman doğmadık. Düşmanlar gibi yaşamamıza gerek yok” ifadelerini
kullandı. İsrail Cumhurbaşkanı Peres “İran halkının savaş ve çatışmayı
değil, barış ve dostluğu arzulayan duyarlı bir halk olduğunu” da
kaydetti. Şimon Peres İran’a Barış Mesajı Gönderdi, Sabah Gazetesi,
09.02.2012.
Amerikan-İran Konseyi Başkanı Trita
Parsi’nin kaleme aldığı kitabı “Hain İttifak”ta yer alan iddiaya göre
İran, Washington’la Bush yönetimi ile 2003’te ilişki kurmak istedi.
Teklifin ilk taslağını Fransa’nın İran büyükelçisi Sadık Kharazi ve
İran’ın Dışişleri Bakanı’nın yeğeni tarafından yazıldı. Taslak daha
sonra İran’ın dini liderine götürüldü. Dini liderde taslağın
Amerikalılara gönderilmeden önce son kez Birleşmiş Milletlerin İran
büyükelçisi Zarif’e sordu. Tahran’dan onay geldi. Dışişleri
bakanı Kamal Kharrazi, Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, BM büyükelçisi
Muhammed Cevat Zarif, Fransa’nın İran büyükelçisi Sadık Kharazi ve dini
lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından onaylandı ve teklifteki
taslakları Washington’a teslim edeceklerdi. İran masada ellerindeki tüm
kartları oynadı Amerika anlaşmaya sıcak bakıyordu. Tahran,
Irak’ta istikrarın sağlanmasına yönelik çabalara katılması, İsrail’e
karşı olan örgütlere desteği kesmesi ve saldırıları durdurmak için bu
örgütlere baskı yapması, Hizbullah ve Hamas’a verdiği desteği kesmesi,
nükleer programıyla ilgili kaygıları gidermesi karşılığında, ticari
yaptırımların kaldırılmasını istedi. Akademisyen Trita Parsi’ye göre
İran aynı şekilde 2003’de Atina’da İsrail’e de bir teklifte bulundu.
2003’te Atina’daki bir toplantıya katılan eski devrim muhafızları
komutanı Muhsin Rezai, İsrail, Tahran Washington yakınlaşmasına karşı
çıkmaktan vazgeçerse, İran’ın da Filistin siyasetini
değiştirebileceğini, her iki devlet birbirine saygı duyacağını iletti.
Fakat bu anlaşma Washington yönetimindeki şahinlerin etkisiyle kabul görmedi.
Trita Parsi, Treacherous Alliance: The secret dealings of Israel, Iran,
and the United States, Yale University Press, 2007, p. 243-252.
İran- İsrail arasına giren Abd hükümetleri hep skandallar ile sarsıldılar
1979 İran İslam devrimi, 1979 Tahran’daki Rehine Krizi’nin ve İran-Kontra Skandalı’nın kahramanı İsrail’dir.
İran ile İsrail arasına bugüne kadar hangi ABD hükümeti girdiyse hep
skandallar ile sarsıldılar. Başkan Jimmy Carter İran ile İsrail arasına
silah ambargosu koyunca Rehine krizi ve Çöl 1 Harekatı başarısızlığa
uğradı ve bu durum 1980’de Demokratların adayı Carter’ın seçimi
kaybetmesinde önemli rol oynadı. Reagan başlarda göz yummasına rağmen
ilerleyen dönemlerde İsrail’e, İran’a silah satışı konusunda ambargo
koyunca Beyaz Saray 1986’da Iran-Contra skandalı ile sarsıldı. Skandalı
deşifre edende İsrail’di. BM kararı uyarınca George Herbert Bush,
İsrail’in İran politikalarına karşı ters düşmesi adının Iran-Kontra
skandalına karışmasına yetti. Bush Mossad’ın Madrid’de kendisine
yapılacak suikast planlarının ortaya çıkmasından sonra geri adım atmak
zorunda kaldı. Ve son olarak Bill Clinton İran’a karşı
yaptırımlar uygulayıp İsrailli silah şirketlerini ambargoya uymaya
zorlayınca Beyaz Saray bu sefer Monica Lewinsky skandalıyla yeniden
sarsıldı. İran konusu ABD ile İsrail arasındaki gizli bir savaştır. İsrail İran’ın büyümesini istemektedir..İsrail gibi bir ülke düşman olduğu bir ülkeye neden silah satsın? Dünya’da
bu kadar gizli bağlar hangi iki ülke arasında olmuştur. Silah
satışlarını bir kronoloji ettiğinizde göreceksiniz ki İsrail bugüne
kadar her dönem üstün teknolojik ve kimyasal silahları İran’a vermiştir..Düşen
ABD yapımı radara yakalanmayan insansız uçaklar..Bunları İran’ın mı
düşürdüğünü sanıyorsunuz yoksa İsrail tarafından İran’a verildiğini mi?
İran düşürdüğünü açıkladığı ABD’ye ait gelişmiş insansız uçağı basında
sergiledi. Ama her ne hikmetse bu uçağın üzerinde bir tane bile
çizik yoktu. Son derece gelişmiş bu insansız hava aracının İran’a
yapması için verildiğini düşünemez miyiz? İran asıllı akademisyen Dr.
Trita Parsi de İsrail ve İran arasındaki bu ilişkiye “Hain İttifak”
demektedir.
İran- İsrail birliğine karşı önlem olarak ABD Türkiye’yi destekledi
İsrail Şah döneminde 1976’da İran’ın
nükleer programını hazırladı. ABD nükleer çalışmaları başlatması için
belirli anlaşmaları Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile Tahran’a
göndermiş Şah ile anlaşmalar sağlanmış ve santraller kurulmaya
başlamıştı. Şah devrilince bu nükleer altyapı Humeyni rejiminin eline
geçti. İsrail her dönem bu nükleer çalışmalara el altından destek verdi.
Peki İsrail’in büyütmeye çalıştığı bu İran kime düşman olacak?
Yıl 2012 ve İsrail İran’ın
Ortadoğu’daki bütün düşmanlarını etkisiz hale getirdi. Buna karşın ABD
ise İsrail ve İran’a bir tepki ve önlem olarak Türkiye’yi destekledi.
AKP hükümetinin İsrail ile politikaları bu süreçte olumsuz gitmektedir.
İsrail İran’ı büyütmekte, Amerika ise İran’a karşı kozlarını Türkiye’ye
oynamaktadır. ABD müttefiki olan Türkiye’nin İsrail ve İran ile
ilişkileri son 3 yılda kopma noktasına geldi. Son dönem Suriye konusu
Türkiye ile İran’ı burun buruna getirdi. İsrail’in rüyasını kurduğu
Türkiye-İran düşmanlığının provası planlı bir şekilde işlemektedir.
İran’da İsrail’in istediği bir Kürdistan’ı desteklemektedir. Peki
Ortadoğu’da çıkacak bir savaşta İsrail’in gizli müttefiki olanİran’ın menzili kim olacak? Körfez ülkeleri ve Türkiye..
Arap baharı sonrasında Arap ülkelerinin
desteğini alan Türkiye’nin bu anlamda bir ittifak oluşturma süreci içine
girdiğini görmekteyiz. Türkiye’nin de Suriye üzerinde bu kadar duyarlı
ve aktif olmasının nedenlerinden birisi de kendisini bu sürecin bir
parçası olarak görmesidir.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali
Hamaney’in askeri danışmanı Orgeneral Yahya Rahim Safevi, Türkiye’nin
NATO füze kalkanı ve Suriye konusunda izlediği politikalardan vazgeçmesi
gerektiğini belirterek, aksi halde sonuçlarına katlanması gerekeceği
tehdidinde bulundu. İran Genelkurmay 2. Başkanı Tuğgeneral Mesut
Jazayeri de, “Türkiye, İsrail’e tam destek vermenin hesabını vermeli”
dedi. (İran’dan Türkiye’ye füze kalkanı tehdidi – Milliyet, 10 Ekim
2011.)
Füze kalkanı talebi Ankara’dan geldi
Türkiye’nin NATO’dan füze kalkanı istemesi kendini koruması amaçlı mı yoksa İsrail’i koruması amaçlı mı? NATO
Genel Sekreteri Rasmussen, Rusya ve İran’ın karşı çıktığı füze savunma
sisteminin Türkiye’de konuşlandırılması talebinin Ankara’dan geldiğini
söyledi. (Rasmussen: Füze radarını Ankara istedi, Milliyet–10 Şubat 2012.)
Görüldüğü üzere İran İsrail ile olan ittifakı gereği Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktadır. “İran’dan
Suriye konusunda Türkiye’ye uyarı geldi. Meclis Başkanı Ali Laricani,
“Türkiye Suriye konusunda provokatif hareket etmemeli” dedi.
Türkiye’nin görünüşte aldığı İsrail karşıtı pozisyona karşılık, İran ve
Suriye’nin, Türkiye’deki NATO füze kalkanının İsrail’i korumaya yönelik
olduğuna inandığını belirtti.” (Ntvmsnbc, İran’dan Türkiye’ye Suriye
Uyarısı, 19 Eylül 2011.)
Dünya kamuoyu ve medya kuruluşları son
10 yılda İran’ı ABD ve İsrail’e düşman göstermektedir. Dünya kamuoyunda
dolaşan İsrail’in İran’ı vuracağı iddiaları petrol şirketlerinin işine
yaramaktadır. İddia ne kadar çok sürerse şirketler için o kadar çok kar
olacaktır. Tabii ki petrole bağımlı ülkelerde bu durumdan
etkilenecektir. 2011 yılında Mossad başkanı ve İsrail savunma bakanı
İran’la düşman değiliz nükleer programı zarar verici değil diye resmi
açıklama yapıyor ama dünya medyası ise bu iki ülkeyi birbirine düşman
ilan ediyor. İki farklı bir durum var ortada. Görünürde iki düşman ülke
ama diplomaside iki gizli müttefik… Görüldüğü üzere İran, İsrail’in
çizdiği diplomatik oyunu Türkiye’ye ve Araplara karşı çok iyi
oynamaktadır.
Salim MERİÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder