4 Mayıs 2012 Cuma

Suriye'de ikinci Bosna yaşanıyor

(RESUL TOSUN/Yeni Şafak Gazetesi)          Suriye’de iş şirazesinden çıktı. Gözlemciler meselesi tam bir fiyasko. Suriye yönetimi dalgasını geçmeye ve öldürmeye devam ediyor.

Bir defa Suriye yönetimi Suriye’nin Dostları toplantısına katılan devletlerden gözlemci kabul etmiyor. Böylece oyunu kendi istediği gibi oynuyor. Kofi Annan da ne yapacağını şaşırmış durumda. Kah yönetimi ağır silah kullanmaması yönünde uyararak muhalefetin maskarası oluyor, kah plan uygulanmıyor diyerek yönetimin maskarası oluyor.

Suriye artık bir yangın yeri.

Suriye’de taraflar kendilerince haklı. Suriye yönetimi iktidarı bırakmak istemiyor ve bu uğurda her türlü cinayeti işlemekten geri durmuyor.

Muhalefet tarafı da haklı, zulme maruz kaldığı için direniyor, nefsi müdafaa gerekçesiyle ordudan ayrılanlar da öldürüyor.

Her iki taraf da kendi zaviyesinden bakılırsa haklılar.

Ama dışarıdan bakılınca muhalefetin daha haklı olduğu görülüyor. Çünkü Suriye devrimi başladığında göstericilerin elinde silah yoktu ve yönetimden talep ettikleri masum istekleri vardı.

Parti kurmanın önündeki engellerin kaldırılmasını, devlet başkanının süresinin sınırlandırılmasını, başkan ve parlamento seçimlerinin acilen yenilenmesini, maaşlara ve ücretlere zam yapılmasını ve asgari ücretin belirlenmesini istiyordu.

İş imkânı, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele, haksız vergilerin kaldırılmasını, göstericilerin üzerine ateş edenlerin ve sorumlularının yargıya teslimini, fikir mahkûmlarının, gösterilerde tutuklananların ve siyasi tutukluların serbest bırakılmalarını istiyordu.

Bürokrasideki mezhebi ayrımcılığın sona ermesini, Suriye dışındaki vatandaşların ülkelerine dönmelerine izin verilmesini, fikir, ifade ve basın, internet kullanma özgürlüğü, herkese vatandaşlık hakkı ve ülke zenginliklerinin adil bir şekilde dağıtımını istiyor.

Tam bağımsız yargı istiyordu.

Yönetim bunların tamamını değil bir kısmını bile o zaman karşılasaydı Beşşar Esed bir kahraman olacaktı ve belki hâlâ meşru devlet başkanı olarak görevine devam ediyor olacaktı.

Ama artık o meşru bir başkan olmaktan çıktı. Kendi halkını topla, tankla, savaş uçağıyla imha eden ve insanlık suçu işleyen bir yönetici durumuna düştü.

Bu basiretsizliği sebebiyle muhalefet haklı konuma yükseldi. Suriye yönetimi Türkiye gibi dostlarını kaybetti. Dahası Rusya, Çin, Irak ve İran yönetimleri dışında uluslararası camiada yanında duran devlet kalmadı.

Yanında duran devletler de işlenen cinayetlere seyirci kalmaktan öte bir misyon ifa etmediler/etmiyorlar. Uluslararası camianın ilgisizliği Suriye yönetimini daha da cesaretlendiriyor, yönetim masa başında çözüm için kapıyı kurnazca araladıkça daha da sertleşiyor öldürüyor, öldürüyor.

Arap Birliği’nin barış planını kabul ettiği günden bu yana her gün öldürülen insan sayısı daha da arttı/artıyor.
Uluslararası camia zalimin elini tutacak bir yaptırım kararı alıp uygulamadıkça iktidarı teslim etmek istemeyen Suriye yönetimi öldürmeye devam edecektir.

Suriye muhalefeti de uluslararası camiaya güvendiği sürece kaybetmeye devam edecektir.

Tekrar ediyorum akan kanın durması için bölge ülkeleri başta Türkiye olmak üzere acilen bir askeri güç oluşturup müdahale etmedikleri takdirde yarın Fransa gibi rol kapmak isteyen güçler emri vaki yapabilirler.

Hem yönetimin hem de muhalif güçlerin insan öldürmesine dur demenin yolu fiili müdahaleden geçmektedir.

Tekrar ediyorum 1976 yılında Suriye Lübnan’a nasıl girdiyse bölge ülkeleri de Suriye’ye aynen öyle girmelidir.

Yoksa kan banyosu devam edecektir. İşte yüreğiniz yetiyorsa dün yayınlanan şu manzarayı bir seyredin. http://www.youtube.com/watch?v= 8ehkmXydYGg&feature=share %27%2C%29

Boğazına kadar gömmüşler, konuşamıyor. Üzerine toprak atıldıkça öleceğini anlayan şahıs kelime-i şehadet getiriyor. Caniler ” lailahe illa esed (Esed’den başka ilah yoktur) de hayvan” şeklinde hakaret ediyorlar ve diri diri gömüyorlar.

Esed’in Şebbiha isimli milis kuvvetlerinin cinayetlerinden biri. 

Bir insanlık suçu işleniyor. İkinci Bosna yaşanıyor.

28.04.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder