25 Aralık 2012 Salı

Maliki’nin Mezhepçi Siyaseti

(Prof.Dr.İDRİS BAL/Yeni Şafak Gazetesi)          Iraklı Sünni lider Haşimi bir süredir Türkiye’de. Daha önce hakkında 3 kez idam cezası verilen Haşimi son olarak Irak Cumhurbaşkanı 1. Yardımcılığı görevinden de düşürüldü. Türkiye’nin Haşimi’yi Irak’a iade etmemesinin ne kadar doğru olduğu birkez daha görüldü.

Haşimi’nin iade edilmemesine öncelikle uluslararası hukuk ve demokratik prensipler penceresinden bakalım. Bu iadenin yapılabilmesi için iade edilecek ülkenin demokrasiyle yönetilmesi, yargının bağımsız ve tarafsız olması, adil yargılanabilme imkanının olması, yargının siyasallaşmaması gerekmektedir. Aslında Irak 2003 Amerikan işgali sonrası istikrar içerisinde ideal örnek bir demokrasi olmak yerine, bir taraftan bölünmenin eşiğine gelmiş, kuzeyde bir Kürt devleti de facto olarak ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan ise, demokratik değerlerin yerleşmesi ve hukuk devletinin oluşturulması yerine mezhepsel rekabet ve çatışma tehlikeli boyuta ulaşmıştır.

Maliki‘nin Mezhepçi Siyaseti 

Irak’ta Şii ve Sünni Araplar mezhepsel eksende tehlikeli bir şekilde kutuplaşması devletin tüm kurumlarını olumsuz yönde etkilediği gibi yargının siyasallaşmasına neden olmakta, bağımsız ve tarafsız olma özelliğinin kaybolmasına yol açmaktadır. Başka bir deyişle Irakta istikrar yerine belirsizlik, demokrasi yerine mezhepsel kutuplaşma hakim olmaya başlamaktadır. Böylesine bir ülkenin adil yargılama yapabilmesi söz konusu değildir. Bu açıdan Sayın Haşimi’nin iadesi demokrasi ve uluslararası hukuk çerçevesinden bakıldığında uygun görünmemektedir.

Konuya ahlaki açıdan ve kendi devlet geleneklerimiz açısından baktığımız zaman bizini devlet geleneğimizde bize sığınanları, bize aman dileyenleri terörist, cani olmadıkça geri iade yoktur. Osmanlı aciz dönemlerinde bile bu ilkeyi uygulamış, kendisine sığınan Polonbu: yalıları Ruslara iade etmemiştir. 1946′da, İnönü döneminde Türkiye’ye sığınmış Azerilerin, 1946′da Sovyetlere iade edilmesi, sınırda Türk askerinin gözü önünde kurşuna dizilmesi, bizim tarihi geleneğimize uygun olmayan mahcubiyetle hatırladığımız bir olaydır. Bu çerçevede Türkiye’ye sığınmış olan Haşimi’nin hem devlet geleneklerimiz gereği hem ahlaki ilkeler gereği iade edilmemesi gerekir. Dış politika itibariyle Irak Türkiye ve demokratik ülkelerle ilişkilerini ilerletmek yerine, mezhepsel yakınlığından dolayı Iran çizgisine adım adım yaklaşmaktadır. Suriye’de ki Esat rejimine yönelik Irak’ın sempatisinde nedenden kaynaklanmaktadır. Zira bu nedenle Iran gibi Irak’ta Suriye’de ki mezhepsel çatışmaya mezhepsel gözle bakmakta ve çatışmalara görmezden gelmekte, hukuki, ahlaki, insani açıdan bakamamaktadır.

İade edilse idam edilirdi 

Diğer taraftan Türkiye’nin Haşimi’yi iade ettiğini var sayarsak, acaba bu iade Irak’ın istikrarına, barışına katkı mı sağlayacak, yoksa belirsizliğin derinleşmesine, istikrarın azalmasına, mezhepsel çatışmaların derinleşmesine mi neden olacaktır? Aslında cevap çok açık ve belirgindir. Görünen köy kılavuz istemez. Haşimi iade edilirse idam edilecek, sonrasında bu idamın intikamını almak isteyecek olan Sünniler harekete geçecek ve şiddet sarmaları karşılıklı devam edecektir. Öyleyse Haşimi’yi iade etmemek aslında Irak’ın barışına, huzuruna, kardeşliğine katkı yapmak olacaktır, iade etmek ise istikrarsızlığın, belirsizliğin, kutuplaşmanın derinleşmesine yardımcı olacaktır.

03.12.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder