25 Aralık 2012 Salı

Şia fitnesi berdevam

MUHAMMED ÖZKILIÇ/Milat Gazetesi)          Başta İran olmak üzere Şia İslam âleminde kan kaybetmeye devam ediyor, edecekte. . . Dünyanın gözleri önünde Suriye’de adeta bir milleti yok etmeye çalışıyor… Irakta Sünni cenaha baskı ve zulümlerini devam ediyor… Lübnan’da ayrı bir cephe açmaya çalışıyor… Mısır cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, tahrandaki konuşmasına dört halifeye selam ve rahmetle başlamasını tercümede sansürleyerek ilk üç halifenin rahmetle yâd edilmesini gizliyor… Vs.

Tam da bu sırada yürek yakan Kerbela yıldönümü Şia’nın imdadına yetişti de biraz nefes aldılar. Aslında bu trajik olay ümmetin yüreğini dağlasa da Şia’nın yüreğine su serpiyor. Zira her yıl İslam ümmetine kin ve nefretlerini kusmak için bu vb. olayları tarihin 1373 yıl derinlerinden çekip çıkarıyorlar. Fatıma’ tu-z Zehra (ra) nm ölüm yıl dönümü, Ali (ra) ye suikast ve ölüm yıldönümü, on iki imam ve ehlibeytten belli başlı şahsiyetlerin ölüm yıldönümleri vb. olaylar. . . Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Şia’nın tefrikası öylesine sırıtıyor ki kapatılması mümkün değil. Hele Suriye katliamları, Şia’nın foyasını ortaya döken turnusol kâğıdı oldu.

Bir anım 

Yıl 1985-1988 yılları. İran rüzgârı fırtına misali esmeye devam ediyor. Bu sırada Diyarbakır Bismil ve Mardin Midyat ilçelerinde talebelik yapmaktayım. Belli medreselere de İran rüzgârı tam olarak ulaşmış durumda. Bazı öğrenciler ve medrese dışından gençler İran sevdasına nice yakınlarını ve çevrelerini kırıp geçiriyorlar. Şia’nın herhangi bir hatasını gündeme getireni tekfir etmekle kalmıyor, onu tam bir düşman kabul edip hedefe koyuyorlar. Amerikancı, rabıtacı, kapıkulu mollası vs. yaftalarla karalıyorlar.

Bana gelince aleyhte konuşmam imkânsız çünkü linç edilme tehlikesi var. Sadece tarafsız durduğum için, İran-Irak savaşı durulup, bizzat gidip görmedikçe emin olamayacağımı söylediğim için, aynı karalama kampanyalarına muhatap oluyorum. Onlar bizzat gidip görmüş gibi Şia’nın eski Şia olmadığını, Humeyni’nin Şia akidesini ciddi oranda düzelttiğini falan iddia ediyorlar. Elimizdeki Şia kaynaklarının eski kaynaklar olduğunu yeni Şia’nın farklı olduğunu söylüyorlardı.

Derken arkadaşlarımızdan 8 tanesi, ben kendi ülkeme gidiyorum diyerek İran’a hicret ettiler. Evli olanlar eş ve ailelerini de götürdüler. Kesinlikle geri gelme niyetleri yoktu. Ancak üç tanesi altı ay sonra, dört tanesi de sekiz ay sonra adeta kaçarak geri geldiler. Bu yediden altısı gözü kapalı Şia’yı tekfir ediyorlardı. Bir tanesi ise eskisi kadar iddialı olmasa da savunuyordu. Daha önce ben sadece tarafsız durup Şia’yı savunmadığım için bana düşman kesilen arkadaşlarım, eleştirinin de ötesinde açıkça Şia’yı tekfir ediyorlardı.

Tabi bu yalnız benim şahit olduklarındı. Benzeri manzaralar Elâzığ, batman, Diyarbakır vb. yerlerde de vuku bulmuş, giden onlarca insandan çoğu adeta kaçarak geri dönmüşlerdi. İran-Irak savaşı bittikten sonra İran giden pek çok insan fikirlerinden vazgeçiyorlardı. Aldığımız duyumlara göre daha önceden İran’a gidip Şii leşmiş bulunan Selahaddin eş (çakırgil) İranlı yetkililere tedbir alınmasa Türkiye’deki Şia rüzgârının tersine döneceğini ihtar ediyor. Bundan böyle gelen ziyaretçilerin özel olarak karşılanmasını, ağırlanmasını refakatçılar eşliğinde ve ancak belli yerleri ziyaret etmelerinin sağlanmasını istiyor. Bu önlem kısmen etkili olduysa da açıkları tamamen kapatamadı. Bu arada Selahaddin eş te sonunda Şia’nın elinden bir nevi firar etmek zorunda kalmış ve şu an Almanya’da yaşamaktadır. Şia’nın Türkiye’deki Şiileştirme tohumları henüz filizlenmeden solmaya ve kurumaya başlayınca Şia’dan daha şia’cı geçinen bazı çevreler, akıllanıp Şia’dan desteğini kesenlerden nicelerini linç ettiler. Onlara gösterdiğimiz Şia kaynakları, İran’dan gelmiş veya üzerinde İran konsolosluğunun mührü olmasına rağmen kabullenmiyor ve bu kitapların çakma olabileceğini söyleyerek kafalarını kumdan çıkarmıyorlardı. Tabi bu çalkantılar ortamı daha geriyor ve tartışmalar alevlenerek devam ediyordu.

Derken İran’dan dönen arkadaşlarımdan Şia’yı eleştirenlerden üçü ve Şia’yı savunmaya devam eden arkadaşımız, Midyat’ta medresemize misafir oldular. Ben medresedeki büyük talebeleri toplayarak bu tartışmalara bir son verelim teklifinde bulundum. Misafirlerimize medresedeki bu ikilemin bitmesi için her iki tarafın delillerini getirip bizleri ikna etmeleri teklifinde bulundum. Onlarda kabul ederek delillerini sıralamaya başladılar. Daha doğrusu eleştiren taraf, Şia kaynaklarından onlarca nakil, şu an yaşamakta olan Ayetullahların ders ve konferanslarından alıntılar, İran’ın devlet radyo ve televizyonlarında yapılan birçok programlardan örnekler sundular. Savunan taraf, bu delillere karşı bir cevap veremiyordu. Ancak yani İran’ı değil de ABD’yi mi, tağutları mı destekleyelim vb. savunmalarla topu taca atıyordu. Ortaya koydukları gerçekler kısaca şu başlıklar altında özetlenebilir.
Şia Kur’an’ı Kerim’in tahrif edildiğini iddia ediyor ve Fatıma Mushaf’ı diye başka bir Kur’an’ın varlığına inanıyor.

Şia Ali (ra) ve onun tarafını tutan 5-6 sahabe dışındaki sahabeleri tekfir etmekten sakınmıyor.

Şia Aişe (ra) annemize ilk iftirasını kabulleniyor… Onun Kur’an ayetleriyle tezkiye ve tebriye edilişini kabul etmiyor.

Şia ehlisünnetin hadis kaynaklarını yalan ve düzmece olarak kabul ediyor. Aslında ehlisünnetin hiçbir kaynağını kabul etmiyor.

Şia 12 imamın peygamberler gibi masum olduğuna inanıyor ve onların söz ve davranışlarını da peygamberin sünneti gibi teşride kaynak olarak kabul ediyor.

Şia 12 imamı peygamberlerin de üstünde adeta birer ilah olarak görüyor.

 Ali(ra) nın imametinin Allah (cc) tarafından verildiğine inanıyor. İlk üç halife ise imamet hakkını gasp ettikleri için onlara özel bir kin besliyor.

Velayeti fakih itikadıyla sadece 12 imamı değil şu anki rehberleri de masum ve la yüs’el kabul ediyor.
Tüm bu görüşlerini başkalarının yanında takiyeyle ustaca örtüyor. Aynı ustalıkla birlik beraberlik! Mesajları vermeye devam ediyor.

Şia bu konuların yüzlerce katını şu an onlarca televizyon kanalında değişik dillerde 7/24 işlemeye devam ediyor. Hiç yüzü kızarmadan hem birlik! Beraberlikten bahsediyor, aynı anda ümmetin tüm mukaddes değerleri hakkında ağza alınamayacak yalan ve iftiralarla kara propagandasına da devam ediyor. Bu vb. konuları kaynaklarıyla paylaşacağız inşallah.

30.11.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder