(RESUL TOSUN/Yeni Şafak Gazetesi) Yeni Şafak Gazetesi yazarı Resul
Tosun bugünkü yazısında, İran’ı ele aldı. Arap baharı başladığında
İran’ın, Tunus, Libya ve Mısır’daki halk hareketlerini destekleyerek,
diktatörlere karşı halkın dirilişinden yana yer aldığını söyleyen Tosun
ne zaman ki Suriye halkı da başındaki diktatörden kurtulmak istedi
İran’ın tavrının birden bire değiştiğini ve halkına karşı katliam
uygulayan kendi şehirlerini ağır silahlarla harabeye çeviren diktatörün
yanında yer aldığına vurgu yaptı.
Resul Tosun’un o yazısının tamamı:
Politikacılar çeşitli nedenlerle yanlış
kararlar alıp uygulayabilirler. Yanlış olduğunu bile bile uygularlar.
Çünkü çıkarları o uygulamadadır.
Tarih bu kötü, çirkin ve acımasız uygulamaların örnekleriyle doludur.
Ve bu uygulamanın dinle diyanetle alakası yoktur. Tamamıyla çıkar eksenlidir.
Bir bakarsınız gelişen bir devlet
kendisine rakip olur korkusuyla bir başka devlet tarafından yerle bir
edilir. Bir bakarasınız çalışkan dürüst bir insan kendisini aşacağı
korkusuyla bir başka devlet adamı tarafından sürgüne gönderilir ve hatta
idam edilir.
En temiz zannettiğiniz devletin tarih kitabını okuyunuz sayısız benzer örnekler göreceksiniz.
Bu uygulamanın günümüzde en bariz örneğine Suriye konusunda şahit oluyoruz.
Maalesef komşumuz İran bu örneğin ta kendisi oluyor.
Arap baharı başladığında Tunus,
Libya ve Mısır’daki halk hareketlerini destekleyerek, diktatörlere karşı
halkın dirilişi ve hatta İran İslam devriminin uzantısı olarak
değerlendirdi.
Ne zaman ki Suriye halkı da
başındaki diktatörden kurtulmak istedi İran’ın tavrı birden bire
değişti. Halkına karşı katliam uygulayan kendi şehirlerini ağır
silahlarla harabeye çeviren diktatörün yanında yer aldı.
Suriye halkını Siyonizm’in oyununa
gelmekle itham ederek on binlerce insanın katledilmesine yüz binlerce
insanın evini barkını terk etmeye mecbur bırakılmasına ve koca bir
ülkenin kaosa sürüklenmesine destek verdi, hâlâ veriyor.
Öyle bir tenakuz ki sırıtıyor. Aynı
olaylar Bahreyn’de de devam ediyor. Bahreyn yönetimi henüz onlarca
insanı katletmiş şehirleri topa tutmuş değil ama İran Bahreyn’de
yönetimi diktatör olarak niteliyor ve muhalefeti destekliyor. Öte yandan
yirmi binden fazla insanı katleden, şehirleri harabeye çeviren kendi
halkını göçe zorlayan Suriye’de ise İran maalesef diktatörü destekliyor
ve muhalefeti Siyonizm’in tuzağına düşmekle itham ediyor.
İran politikacıları gerçeğin ne
olduğunu da bal gibi biliyorlar ama politikacılar için öncelikli olan
menfaatlerdir. Menfaatlerini korumak isteyen politikacılar bu taktikleri
tarih boyunca hep uygulaya gelmişler bugün de uygulamaktadırlar.
İran’ın gayri insani ve gayri ahlaki
çıkar eksenli bu politikasını tasvip etmek mümkün değil. Ama söylediğim
gibi politikacılar bunu hep yaparlar. Politikacıları bu bağlamda tasvip
etmemekle beraber anlarız, çünkü politikacıdırlar, yanış da olsa
devletlerinin politikasını savunurlar. Ama sivil toplum örgütleri, özgür
insanlar, dini ve ahlaki değerlere önem veren basın mensupları, kanaat
önderleri ve din adamları yanlışlara karşı gerçeği haykırmak
durumundadırlar.
Hele de yanlışı görenler Müslüman iseler
devlet ricalini uyarmalıdırlar. Çünkü Hz. Peygamber “Din nasihattir.”
hadisinde yöneticilere karşı da nasihat edilmesi gerektiğini
açıklamıştır. Nasihat Türkçemizdeki anlamıyla büyüğün küçüğe öğüt
vermesinden ibaret değildir. Nasihat samimi olarak bağlanmak ve ikaz
etmek anlamlarını taşır. Çünkü aynı hadiste Allah’a nasihat söz
konusudur. Haşa Allah’a nasihat ona öğüt vermek değildir, ihlaslı
biçimde bağlı olarak itaat etmektir. Yöneticilere nasihat ise onlara
samimi olarak bağlı olduğunu ihsas ettirerek yanlışlarını ikaz etmektir.
Bütün bunları yazmamın sebebi
sanal alemde dolaşan bir video kaydı. Arap basınını takip edenler
mutlaka görmüşlerdir. Başında sarığı, sırtında cübbesi İranlı bir molla
bir tv programında Suriye olayını değerlendiriyor ve Suriye ordusunun
halka yaptığı katliamı övüyor. Kendisinin de bir dini adamı
olarak kahraman Suriye ordusuyla omuz omuza bu temizlik harekatında yer
almak istediğini açıklıyor ve Suriye yönetiminin halka uyguladığı zulmü
bir dini temizlik harekatı olarak niteliyor. (http://www.almesryoon.
com/permalink/18563.html) Suriye yönetiminin dini temizliğinin ne anlama
geldiğini izah etmeme gerek yok.
Politikacıların tavırları anlaşılabilir
ama politikacıları da ikaz etmesi (nasihat) gereken kanaat önderlerinin
bu denli fanatik açıklamalar yapmaları anlaşılmak bir yana kahrediyor
insanı.
Hele de bu açıklamayı mazlumların hamisi Hz. Ali’ye bağlı olduğunu iddia eden bir din adamı yapıyorsa o daha da fena.
Bu yol Hz. Ali’nin ve ehl-i beytin yolu değil, olamaz, olsa olsa Yezid’in yolu olur.
01.08.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder