Yeni Akit Gazetesi yazarı Serdar Demirel bugünkü yazısında İran’ın Suriye’de yanlış tarafa oynadığını ve katı laik ırkçı Baas rejimini masum halkların kanı pahasına desteklediğine vurgu yaptı.
İran’ın, şimdi oynadığı tarafın
kaybetmesini gördükçe doğru tarafa oynayan Türkiye’yi kantarını yitirmiş
bir dille suçlayarak hedef almasının büyük sebebinin ise bu çapta ilk
kez kaybediyor olmasına ve panik psikolojisiyle hareket ettiğine dikkat
çekti.
O yazının tamamı:
Çok kanlı bir hesaplaşmanın sürdüğü
Suriye’de garip olaylar oluyor. 48 İranlı erkek –nedense kendilerine
hacı deniyor!- türbeleri ziyaret etmek üzere buraya geliyor ve
muhalifler tarafından kaçırılıyor. İran, bunların ibâdet amacıyla
Suriye’de olduğunu iddia ediyor.
Bu iddiaların alıcısı yok tabiî.
Kıyâmetin koptuğu bir yerde hac ibâdeti bile tehir edilirken, bunlar
nedense her şeyi göze alarak kabir ziyaretine koşarak geliyorlar!
İran bu olaydan özellikle de Türkiye’yi sorumlu tuttu.
Bu da gergin olan iki ülke ilişkilerinin daha da gerginleşeceğinin
habercisiydi. İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabâdî işi Türkiye’yi
tehdit etme boyutuna vardırdı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı da sert bir
cevapla karşılık verdi.
Bu gerginliğin kendini ilk
hissettireceği alan PKK’nın merkezinde olduğu niyabeten yürütülen
savaşın çapının artması olacaktır. Peki İran neden hırçınlaşıyor?
İran Suriye’de yanlış tarafa oynadı,
katı laik ırkçı Baas rejimini masum halkların kanı pahasına destekledi.
Şimdi oynadığı tarafın kaybetmesini gördükçe doğru tarafa oynayan
Türkiye’yi kantarını yitirmiş bir dille suçluyor.
İran’ın Türkiye’yi açıktan hedef
almasının en büyük sebebi bu çapta ilk kez kaybediyor olmasıdır. Panik
psikolojisiyle hareket ediyor. Arap Baharı’nın İran’a
ulaşmasından korkuyor. İsrail ve Batı’nın nükleer tesislerine yönelik
saldırı yapmasından ürküyor. Zaten bunları önlemek için Suriye halkını
feda etmişti.
Hâlbuki İran son 20 yılda bölgedeki
büyük savaşlardan hep kârlı çıkmıştı. Suriye’den de kârlı çıkacağını
umut ediyordu. Şiî hilalini pekiştirmenin ve böylece bölgenin en büyük
oyun kurucu ülkesi olmanın hayallerini kuruyordu.
Değil mi ki İran, Körfez Savaşı’nın adı konmamış gâliplerindendi.
Saddam rejiminin dişleri Birinci Körfez Savaşı’nda sökülmüş,
ikincisinde de alaşağı edilerek idam edilmişti. Bu sureçte İran hem
önemli bir düşmanından kurtulmuş hem de yeni Irak’ta kendi nüfuzundaki
Şiî hiziplerin iktidara gelmesiyle İran, Irak, Suriye ve Lübnan hattını
kurmuştu.
Amerika’nın Taliban hükümetini düşürmek için Afganistan’ı işgal etmesine de dolaylı yollardan destek vermişti.
Önce rakip gördüğü Sünni bir devletin oluşumu çökertilmiş, arkasından
da Taliban’ın Amerikan güçlerine karşı savaş vermesiyle de Amerika’nın
bölgede manevra alanı daratılmıştı. Savaşmadan kazanan İran olmuştu.
İran’ın Filistin politikası ise, tâ başından beri genel hatlarıyla başarılıydı.
İsrail’in Filistin halkına uyguladığı her türlü baskı ve katliam bu
politika sebebiyle İran’ın bölgede nüfuzunu artırmıştı. Burada İran’ı
kimse suçlayamaz elbette. İran yapılması gerekeni yaptı, haklı olarak da
bölge halkları İran’a sempati beslediler.
Ama ilk kez İran kaybediyor…
Suriye’de kaybetti… Önce Suriye halkını, sonra Müslüman dünya halklarını. Şimdi de Suriye katı laik Baas rejminini kaybediyor.
Suriye Başbakanı Riyad Hicab’ın Baas
rejiminden kaçarak muhaliflerin safına geçmesi, Türkiye’deki Baas rejimi
propagandacılarının iddiasını aksine, çok önemli bir gelişmeydi.
4 aydır bu kaçışı planladığını açıkladı
Hicab. Rejim içinde üst düzey kadroların arasında kaçmayı planlayan ama
kendileri ve aileleri için korktuklarından bunu yapamayanların
azımsanamayacak sayıda olduğu biliniyor. Fırsat bulan generallerin,
subayların rejimden nasıl kaçtığı herkesin malûmu. Bütün göstergeler bu
rejimin ayakta kalamayacağı yönde.
Hâlbuki İran, Suriye rejimi ve halkı
arasında âdil bir arabulucu olabilirdi. Türkiye ile beraber hareket
etseydi bu ülke yerle bir olmaz, yine kazançlı çıkan İran olurdu. Ama bu
şansı maalesef yitirdi, bedeli de ümmete çok ağır oldu.
Sözün özü, bu çapta kaybetmenin travmasıdır İran’ı hırçınlaştıran.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder