(Hasan KARAKAYA – Yeni Akit) “Esad Mayıs ayında zehirlenerek öldürülen bakanlarını bir daha öldürdü. Esad büyük bir
zamanlamayla, Bakanlarını ikinci kez öldürerek intihar saldırısında
öldüklerinin görüntüsünü verdi. Esad bu komployu Erdoğan ve Putin
görüşmesine denk getirdi.”
İşte yazının devamı:
Dün öğleye kadar, “Suriye muhalefeti”ne
de, “Özgür Suriye Ordusu”na da kuşkuyla bakıyordum…
Bu nasıl
“muhalefet”tir, bu nasıl “ordu”dur ki; Tunus, Libya ve Mısır’da olduğu
gibi “Esed’i sıkıştıracak” bir eylem ortaya koyamıyorlar…
Zira, bunca “direniş”e rağmen Suriye yönetimi ayakta, Beşşar Esed’in de gitmeye hiç niyeti yok!..
Ama, dün;
“Tamam” dedim, “Suriye muhalefeti” gerçekten de “organize bir güç”müş!..
Sadece “protesto”larla yetinmiyorlar, “eylem” de yapıyorlarmış!..
Mesela şu “intihar”(!) saldırısı…
Televizyonlar, internet siteleri ve ajanslar, gelişmeyi şöyle duyuruyordu:
“Suriye devlet televizyonu, Savunma
Bakanı Davud Racha, Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve Devlet Başkanı
Beşşar Esed’in eniştesi Asıf Şevket’in saldırıda öldüğünü duyurdu.
Yaralılar arasında olduğu belirtilen İçişleri Bakanı İbrahim El Şaar’ın
da öldüğü bildirildi.
Suriye’nin başkenti Şam’da Ulusal
Güvenlik Kurulu binasına yönelik saldırının, üzerinde patlayıcı bulunan
intihar eylemcisi tarafından düzenlendiği bildirildi.
Adının açıklanmasını istemeyen bir
güvenlik kaynağı, intihar eylemcisinin Ulusal Güvenlik Kurulu toplantısı
sırasında üzerindeki bombaları patlattığını belirtti.
Saldırıda aralarında Savunma Bakanı
Davud Racha ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve Suriye Devlet Başkanı
Beşşar Esed’in eniştesi Asıf Şevket’in de aralarında bulunduğu 5 kişinin
öldüğü belirtiliyor.”
Bu saldırı, sizce de “büyük bir eylem”
değil mi?.. “İki bakan” ve “Genelkurmay Başkan Yardımcısı”nın bir
saldırıda ölmesi demek, “Esed’in kalbinden vurulması” demektir.
Hele de, bu büyük eylem “Suriye’nin kalbi”nde, yani Şam’da yapılıyorsa!..
Daha sonra gelen haberler ise, “Suriye’deki gelişmelerin çok daha ciddi olduğunu” gösteriyordu.
Mesela, deniliyordu ki;
“Ulusal Güvenlik Kurulu binasında eylem
gerçekleştiren muhalefetin Şam Havaalanı’nı da ele geçirme ihtimali
üzerine, havaalanı çevresine asker sevkedilmeye başlandı.”
Bu, ne demekti?..
Şu demekti:
“Durum ciddi.Esed gitti gidiyor!”
Onlar daha önce ölmüştü!
Derken, öğleden sonra, bambaşka haberler gelmeye başladı…
“Suriyeli muhalifler” diyordu ki;
“İntihar saldırısında öldürüldükleri açıklanan bakanlar, aslında Mayıs ayında zehirlenerek öldürülmüştü!”
Allah Allah…
Essah mı bu?..
Haberler net ve açıktı:
“Suriye devlet televizyonu tarafından
intihar saldırısı sonucu bugün öldürüldüğü iddia edilen yetkililerin,
Mayıs ayında Özgür Suriye Ordusu tarafından zehirlenerek öldürülen
kişilerle aynı olduğu bildirildi.
Suriyeli muhaliflerden Dr. Abdurrahman
ed-Dımeşkiyye’nin sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından paylaştığı
mesajında; Mayıs ayında Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Sahabe Tugayları
tarafından zehirlenerek öldürüldüğü açıklanan üst düzey yetkililerin
cesetlerinin bugünkü intihar saldırısı mahalline getirildiği ve intihar
saldırısı süsü verildiği ifade edildi.”
19 Mayıs’taki açıklama!
Böyle bir “açıklama” yapılır, böyle bir “iddia”da bulunulursa, yapılacak tek bir iş vardır;
“Arşiv”e bakmak!..
Ben de onu yaptım.
Ve, gördüm ki;
“Suriyeli muhalifler”in açıklamaları
doğrudur… Gerçekten de “19 Mayıs 2012′de” yaptıkları açıklamalar, 21
Mayıs tarihli gazetelerde şu başlıklarla yer almış;
“Beşşar Esed’in eniştesi ve 5 kurmayı zehirlenerek öldürüldü!.. Zehirle suikast iddiası Suriye’yi karıştırdı.”
Haberlerin ayrıntısı da şöyleydi:
“Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin
varlığına rağmen şiddetin durulmadığı Suriye’de önceki gün muhalefet,
Devlet Başkanı Beşşar Esed’in en yakınındaki üst düzey görevlilerin
zehirlendiğini öne sürdü…
Özgür Suriye Ordusu’ndan muhalifler
ülkedeki durumu değerlendirmek için toplantı yapan Kriz Yönetimi Birimi
için hazırlanan yemeklere devrime katılan bir aşçının zehir koyduğunu
iddia etti.
Öldürüldüğü öne sürülenler arasında
Esed’in eniştesi Asıf Şevket, İçişleri Bakanı Muhammed Şaar ve Savunma
Bakanı Davud Racha da var…
Özgür Suriye Ordusu tarafından
YouTube’dan yayınlanan açıklamada, başkent Şam’da önceki gece düzenlenen
saldırıda, Suriye’deki krizin yönetilmesinden sorumlu konsey üyelerinin
hedef alındığı belirtildi.
Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Sahabe
Tugayları adlı özel kuvvetlerin düzenlediği ifade edilen saldırıda,
Suriye istihbaratının bir numaralı ismi ve Devlet Başkanı Esed’in
eniştesi Asıf Şevket, İçişleri Bakanı Muhammed Şaar, Savunma Bakanı
Davud Racha, Esed’in özel temsilcisi Hasan Turkmani, Milli Güvenlik
Konseyi Başkanı Tümgeneral Hişam Bahtiyar ile Baas Partisi yetkilisi
Muhammed Said Bahityan’ın öldürüldüğü iddia edildi. Açıklamada,
saldırıda hedef alınan yetkililerin, tanınmamaları için farklı isimlerle
Şami Hastanesi’ne kaldırıldıkları öne sürüldü.”
Gördüğünüz gibi;
“19 Mayıs’ta zehirlenerek öldürüldüğü”
söylenen isimlerle, dün “suikastle öldürüldüğü” resmen açıklanan
isimler, bire bir örtüşüyor!..
Hani, “isimler birbirini tutmasa” ve 19
Mayıs’ta yapılan “zehirleme” açıklamaları YouTube’da ve 21 Mayıs günkü
gazetelerde yayınlanmasa, “komplo teorisi” der geçerdim.
Ama, “kayıtlar” ortada!..
Ve, bana göre de;
Bu adamlar “dün” değil, “daha önce”, yani “19 Mayıs’ta” öldürüldü.
Ama dün;
Sadece Suriye halkına değil, tüm dünyaya “tiyatro” seyrettirildi!..
19 Mayıs’ta “zehirlenerek” öldürülen adamlar, dün bir “intihar bombacısı”(!) tarafından “ikinci defa” öldürüldüler!..
Çünkü, Esed’in buna ihtiyacı vardı.
Hüseyin Velioğlu olayı!
Olayın bu boyutuna geçmeden önce, “Türkiye’den bir örnek” vermek istiyorum.
Herhalde hatırlarsınız,
17 Ocak 2000 tarihinde “Beykoz’da bir
villa”ya baskın düzenlenmiş, saatler süren çatışmadan sonra Hizbullah
Lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü açıklanmıştı…
Gelin görün ki;
Cuntacı Aydınlık gazetesinin, iki yıl
önceki, yani 12 Temmuz 1998 tarihli nüshasında, Hüseyin Velioğlu ile
ilgili bambaşka bir haber yayınlanmıştı!..
Evet, Aydınlık’ın 12 Temmuz 1998 tarihli 573. sayısında deniliyordu ki;
“Mehmet Eymür ve Korkut Eken’in örgütüne
büyük darbe… Hizbullah’ın lideri Hüseyin Velioğlu, geçtiğimiz günlerde
Kuzey Irak’ta çıkan bir çatışmada öldürüldü!”
Peki, hangisi doğruydu?..
“Hüseyin Velioğlu’nun Temmuz 1998′de
Kuzey Irak’ta öldürüldüğü” mü, yoksa “17 Ocak 2000′de Beykoz’daki
villada öldürüldüğü” mü?..
O zaman da yazmıştım;
“Hüseyin Velioğlu ikinci defa mı
öldürüldü?.. Yoksa, öldürülen bir başkası mıydı?.. Velioğlu denilen
kişinin cesedi, niye otopsi yapılmadan defnedildi?”
Demek oluyor ki; bu, “eski bir
taktik”tir ve “zorda” kalan liderler, zaman zaman bu tür “dikkat dağıtma
numaraları”na başvururlar…
Mesela, dönemin Başbakanı Bülent
Ecevit’in de, “2000 yılı”nın başlarında; “Hüseyin Velioğlu’nun
öldürülmesi”(!) ile sonuçlanacak bir “villa baskını”(!)na ihtiyacı
vardı.
Çünkü efendim;
“Rantiyeye katrilyonlar aktarılırken, kendilerine yüzde 15 zam verilmesine isyan eden memurlar, Ankara’yı sarsmaya” başlamıştı…
Dahası; 12 Ocak’taki liderler zirvesinde
“Apo’nun idamının ertelenmesine” karar verilmiş, bu kararı protesto
eden 3 şehit yakını kendilerini yakmışlardı…
Yani, öfke, dalga dalga yayılıyordu!..
O halde, dikkatler dağıtılmalıydı!..
Dağıttılar da… Villayı bastılar, Hüseyin Velioğlu’nu ikinci defa öldürdüler.
Erdoğan-Putin görüşmesi
Uzatmayalım;
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in de, böyle bir “intihar saldırısı”(!)na ihtiyacı vardı.
“Suriyeli muhalifler” böyle bir
“gün”de, böyle bir “suikast” düzenlemeli, “Esed’in eniştesi” de dahil “5
yakın kurmayı”nı öldürmeliydi ki; Beşşar Esed, dünyaya ve özellikle de
Vladimir Putin’e, nasıl bir “terörist saldırı” ile karşı karşıya olduğu
mesajını verebilsin!..
“Zamanlama” mükemmeldi!..
Zira, dün Moskova’da Başbakan
Tayyip Erdoğan ile görüşen Putin, arkasında durduğu Esed’in “artık
gitmesi” yönünde görüş belirtmeye başlamıştı.
Erdoğan bastırıyordu;
“Esed demek Suriye demek değildir… Biz
Suriye’nin bütünlüğünden yanayız… Esed gitse de Suriye yaşayacaktır… Biz
istiyoruz ki, Suriye’de katliamlar dursun, bir seçim yapılsın, halk
kimi istiyorsa onu başa getirsin!”
Erdoğan’ın öteden beri dillendirdiği bu
görüşler, Putin tarafından da “desteklenmeye” başlamıştı… Yani, Rusya
da; “Esed’siz bir Suriye” eğilimindeydi…
Çünkü Esed “diktatör”dü, “despot”tu, sürekli “katliam” yapıyordu!..
Esed’in, işte bu görüşü “tersine” çevirmeye ihtiyacı vardı…
“Asıl katliamı muhaliflerin yaptığı” ve
“muhalif”lerle değil, “terörist”(!)lerle savaştığını gösterebilmek için,
dün, “suikast” senaryosunu sahneye koydu!..
Evet, “19 Mayıs’ta ölen” adamlarını, dün “ikinci defa” öldürdü!..
19 Mayıs’ta, muhalifler tarafından “zehirlenerek” öldürülen adamlarını, dün “suikast”le öldürttü!..
Bu zoka yutulur mu?
Merak ediyorum;
Dün öldürülen insanlar, acaba kimlerdi?.. Binadan çıkarılan cesetler, kimin cesetleriydi?.. Yoksa, “morg”tan mı getirilmişti?
Diyeceksiniz ki;
Madem öyle, niye “Esed kalbinde vuruldu” diye “manşet” attınız?..
Attık, çünkü ortada değişen bir durum
yok… Bu adamlar 19 Mayıs’ta da öldürülmüş olsa, “dün” de öldürülmüş
olsa; sonuçta “Şam”da, yani “Esed’in kalbinde” öldürülmüşlerdir!..
Onların “zehirlenerek” öldürüldüğünü yalanlayan Esed; “kendisinin düzenlettiği suikast” ile onları “ikinci defa” öldürmüştür!..
Sırf, “Putin’e mesaj” vermek için!..
Putin bu “zoka”yı yutmuş mudur, yutmamış mıdır, göreceğiz…
Ama, şurası kesin;
Esed, gerçekten zordadır!..
Destek çekilirse, yıkılacağı kesin!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder