4 Şubat 2012 Cumartesi

Abdullah İbn-i Sebe


Abdullah İbn-i Sebe, İslam tarihinin en büyük fitne tohumlarını ekmiş; ektiği tohumlar yıllar sonra Şia dininin doğuşuna sebep olmuştur.

Şiiliğin Kurucusu Abdullah İbn-i Sebe aslen Yahudidir

Dini bilimler açısından en temel ve güvenilir kaynaklardan biri olan Diyanet İslam Ansiklopedisi[1], Şia fitnesinin tohumlarını atan Abdullah İbn-i Sebe’nin Yahudi olduğunu delilleriyle anlatıyor:
“Abdullah İbn-i Sebe; İslâm dünyasında ilk fitnenin ve Şiîliğin ortaya çıkışında önemli rol oynayan kimsedir. Annesi San’alı siyahi bir Yahudi’dir. İbn-i Sebe, Hz. Osman zamanında İslâm’ı kabul etmiş, ancak bir müddet sonra Müslüman beldelerde sapık fikirler yayma­ya başlamıştır…” 

Müslümanlar arasına sızması ve fitneleri

İbn-i Sebe’nin Müslüman olduğu ortam ve zamanlaması çok dikkat çekicidir. Hz. Osman dönemi, İslam toplumunda fitnelerin ve iç karışıklıkların çıkmaya başladığı bir dönemdir. İbn-i Sebe bu dönemde göstermelik Müslüman olmuş; fitne çıkarma ve yayma faaliyetlerine başlamıştır.
Abdullah İbn-i Sebe’nin nasıl fitne çıkarttığı Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde detaylı anlatılmaktadır:
“…Abdullah İbn-i Sebe telkinlerine şöyle başlamıştır: İnsanla­rın, İsa’nın döneceğine inandıkları halde Muhammed’in döneceğini kabul etme­meleri şaşılacak şeydir. Binaenaleyh dünyaya yeniden dönmeye Muhammed İsa’dan daha lâyıktır. İbn-i Sebe’nin İslâm inancıyla bağdaşmayan bu görüşü bazı Şiiler ara­sında benimsenmiş ve böylece ric’at akidesi ortaya çıkmıştır.”
“Daha sonra İbn-i Sebe, her peygamberin bir vasisi bulunduğunu, Hz. Peygamberin vasisi­nin de Hz. Ali olduğunu iddia ederek, ‘Hz. Peygamberin hilâfet hakkındaki vasiyetini çiğneyerek başa geçenler (Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer) en büyük zulmü işlemişlerdir. Osman da aynı du­rumdadır’ türü telkinleriyle halkı gizlice harekete geçirmeye çalışmış ve bu çalışmalarını gizli sohbetler ve mektuplaşmalarla sürdürmüştür…”
Bu fitne tohumları sonraki yıllarda, Şia’nın Hz. Ali hakkındaki aşırılıkları ve “kayıp imamın ve seçilmiş bazı kimselerin yeryüzüne tekrar döneceği” inancının ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur. Ric’at akidesinin Şiiliğin temel inançları arasında kolaylıkla kabul görmesi, reenkarnasyon (ruhların göçü) inancının yer aldığı Hinduizm ve Zerdüştlüğün İranlılar (Persler) üzerindeki etkisinin devamından da kaynaklanmaktadır.

İbn-i Sebe, ayet ve hadisleri tahrif etmeye çalışmıştır

Şia’yı yahudi dönmesi İbn-i Sebe’nin kurduğuna dair bir diğer kaynak Şehristani‘nin El-Milel Ven-Nihal isimli eseridir. El-Milel Ven Nihal, mezhepler ve dinler tarihi konusunda yazılmış ve otorite kabul edilen birkaç nadir kitaptan biridir.
Şehristani’ye göre İbn-i Sebe, Hz. Ali’nin ilk üç halifeden önce imam olması gerektiğini zorlama yorumlarla ayetlere ve hadislere dayandırmaya çalışmıştır. Bazı ayetlerin eksik olduğunu iddia edecek ve yalan hadisler uyduracak kadar da yoldan çıkmıştır.

İbn-i Sebe’nin fikirleri sonraki yıllarda Şiiliğin doğuşuna sebep olmuştur. Bu fikirler, o tarihlerde Müslümanların İran’ı fethini hazmedemeyen, eski Zerdüşt inanışlarından ve Pers geleneklerinden tam kopamayan İran coğrafyasında geniş kabul görmüştür. Bu coğrafyada, Hz. Ali’nin halifelik hakkının Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafından yendiği bahane edilerek, ilk üç halifeye dile alınmayacak beddualar okunmaya, lanetler ve hakaretler edilmeye başlanmıştır. Sosyolojik açıdan İran’ın bu sapkınlığının, kendilerini Hz. Ali’ye yakın hissetmelerinden değil, Pers İran topraklarını hâkimiyet altına alan ilk halifelere duyulan düşmanlık hislerinden kaynaklandığı görülür.

Bu deforme din anlayışı, Pers İran tarafından araçsallaştırılmıştır. İslamlaşan bu bölgede, eski dini inançları ve gelenekleriyle artık etkili olamayacağını düşünen Persler, İslam dinini kendilerine göre tahrif etmiş ve Şia adı altında yeni bir nüfuz alanı oluşturma arayışına girmiştir.

İslam tarihine ışık tutan yüzlerce güvenilir kaynak, İbn-i Sebe’nin sapık fikirlerine işaret etmiş; özellikle Hz. Ali’nin ilah (tanrı) olduğu iddiasını İbn-i Sebe’nin ortaya attığında ittifak etmişlerdir. İbn-i Sebe’nin yahudi kimliği ve münafıklığı İslam tarihinde genel kabul gördüğünden, kimi Şiiler göstermelik olarak İbn-i Sebe hakkında sözde redd-i miras yapmaktadır, kimileri de tarihte böyle bir şahsın yaşamadığı yalanına sığınmaktadır.

[1] Hazırlık çalışmalarına 1983′te başlanmış ve ilk cildi 1988′de neşredilmiştir. Tamamen telif bir eser olup “İslami Bilimler, İslam Ülkelerinin Tarihi, Coğrafyası, Kültür Ve Medeniyeti” gibi alanları kapsar. 35. Cildi yayımlanmış olan ansiklopediye şimdiye kadar bir kısmı yurt dışından olmak üzere konusunda uzman 200′i aşkın yazar katkıda bulunmuştur. Her bir maddesi güvenilir kaynaklara dayalı olarak ciddiyetle kaleme alınmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder