4 Şubat 2012 Cumartesi

Şia’da iman esasları


Hepimizin bildiği üzere, İslamiyet’te iman esasları (imanın şartları) temel olarak 6 tanedir. Bunlar, Allah’a, Peygamberlere, Meleklere, Kitaplara, Ahirete ve Kadere imandır.

Şiilikte ise, dinimizde mevcut olmayan birçok iman esası bulunmaktadır. Şia’daki iman esasları, Tevhit, Adalet, Nübüvvet, Mead (tahrife uğratılmış ahiret inancı) ve İmamet (seçilmiş günahsız imamlara iman) başta olmak üzere Ric’at (bazı seçilmiş kimselerin yeryüzüne tekrar döneceklerine iman) ve Takiyye (gerçek düşünce ve inançlarını gizlemek)’dir.

Şia, iman şartları arasında meleklere, kitaplara ve kadere imanı saymaz

Unutmamak gerekir ki, din bir bütündür. Herhangi bir iman esasını kabul etmemek insanı küfre götürür; dinden çıkarır. Örneğin, Namaz’ın bir farz olduğuna inanmamak insanı küfre sokar; kılmamak ise sadece günahtır.

İman esasları birbirini tamamlar. Meleklere inanmayan kitaplara, kitaplara inanmayan peygamberlere, peygamberlere inanmayan Allah’a inanmış sayılmaz. Aynı şekilde, iman edilecek şeylerin bir kısmına iman edip bir kısmına iman etmeyen kimsenin imanı da geçerli değildir. Çünkü iman bütünlük ister. “İman edilecek şeylerin hiçbirine inanma”nın yanında, “bir kısmına veya birine inanmamak” da küfürdür.

Nisa Suresi’nin 150 ve 151 ayetlerinde, peygamberlerden bir kısmına iman edip bir kısmına iman etmeyenlerin “gerçek kâfir” oldukları bildirilmiştir: “Allah’ı ve peygamberlerini inkâr eden, Allah’la peygamberleri arasını ayırmak isteyen, ‘Bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz’ diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten kâfir olanlardır. Kâfirlere ağır bir azap hazırlamışızdır.”

Şia’da imamlar peygamber gibidir

Şiiler peygamberlerin günahsız olduklarına inandıkları gibi, kendi imamlarının da günahsız olduklarına inanırlar. Dolayısıyla “ismet” sıfatını peygamberler dışındaki kimselere yakıştıran Şia, imamları peygamber mertebesine çıkararak dinin sınırları dışına çıkmaktadır.

Şiilere göre, imamet makamı aynen peygamberlik makamı gibi ilahi bir makam olup, peygamberliğin devamıdır ve o makama gelecek kişiyi sadece Allah seçer.

Şiilikte ahirete inanmanın karşılığı olan Mead inancına göre, insanlar öldüklerinde, “Rabbin kim? Peygamberin kim?” gibi suallerin yanı sıra “İmamın Kim?” sorusuna muhatap olacaklardır.  Yani, mesela şu anda ölen bir kimse, kendisine kabirde imamının kim olduğu sorulduğunda “Ayetullah Ali Hamaney!” demezse ebediyen cehennemlik olacaktır.

Yine Şiilere göre ahirette hesapları imamlar görecek ve Şiilere (ne hikmetse!?) günahları sorulmayacaktır. Hâlbuki Hz. Peygamberimiz, hesap verme konusunda kendi ailesi dâhil hiç kimsenin muafiyeti olduğunu ifade etmemiştir.

Şia’nın iman esasları arasında kitaplar ve melekler yoktur, çünkü

Şiilerin dört büyük kitabından (el-Kütüb’ül-Erbaa) ilkinin yazarı el-Kuleyni, Hz. Peygamber tarafından Hz. Ali’ye yazdırılmış ve Hz. Fatıma’ya verilmiş, 17.000 ayeti içeren ve 70 arşın uzunluğunda yani günümüzdekinin üç misli büyüklüğünde bir Kur’an-ı Kerim bulunduğunu iddia etmektedir.

Başta Humeyni olmak üzere Şehrudi, Mekarim, Şirazi, el-Tıbrisi, el-Meclisi ve el-Hui gibi ruhban Ayetullahlar, kitaplarında mevcut Kuran-ı Kerim’in tahrif edildiğini iddia ederler. Özeti şudur ki, Cenab-ı Allah’ın kıyamete kadar koruyacağını beyan ettiği Kur’an-ı Kerim’in mevcut içeriğinden memnun olmayan Şia, iman şartları arasında “Kitaplara İman”ı saymamıştır.

Benzer şekilde, vahiy meleği Hz. Cebrail’in de dâhil olduğu melekler de, Şia’nın Kur’an-ı Kerim’e yaptıkları bu çirkin iftiradan nasiplerini almışlar; Şia’da “Meleklere İman” da temel iman esasları arasında sayılmamıştır. Zaten Hz. Cebrail’in, birbirlerine çok benzedikleri için Hz. Ali yerine yanlışlıkla Hz. Muhammed’e vahiy getirdiğine inanacak kadar sapkınların da kendilerine yer buldukları Şia dininin, meleklere imana gereken değeri vermemesi gayet normaldir.

Şiilerin iman esaslarından biri de, Ric’at yani “kayıp İmam’ın ortaya çıkması”dır. Şiiler, 12. İmam’ın tekrar dünyaya dönerek, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer ‘i dirilteceğine ve onları astırarak cezalandıracağına inanmaktadır.

Şia’nın bir diğer iman esası da Takiyye’dir. Yani, inançlarını ve düşüncelerini Müslümanlar dâhil herkesten gizlemek; farklı görünerek gizliden gizliye hareket etmektir. Takiyye yapmak Şiilikte vaciptir, zorunludur. Takiyye yapmayan kişi hakkıyla iman etmiş sayılmamaktadır. Bu konulara diğer yazılarda geniş olarak değinilecektir.

Şiilere göre, Sünniler Müslüman değildir

İman esaslarına Şia perspektifinden bakıldığında, tüm Müslümanlar İmameti ve Takiyyeyi iman esası olarak görmedikleri için, küfre girmişlerdir. Oysa Hadise göre, “Bir kimse (mümin) kardeşine kâfir dese, bu küfür ikisinden birine döner.”; Eğer bunu diyen doğru demişse zaten öyledir; eğer dediği doğru değilse, bu küfür söyleyene döner (Buharî, Edeb, 73; Müslim, İman, 111). Şiiler, tüm Müslümanları kâfir olmakla itham ederek kendileri küfre girmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder