4 Şubat 2012 Cumartesi

Şia Aşere-i Mübeşşere’yi inkar ediyor


Aşere-i Mübeşşere; henüz hayatta iken Hz. Peygamber (sav) tarafından cennetlik oldukları kendilerine müjdelenen on sahâbî anlamına gelmektedir. Cennetle müjdelenen sahabeler, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Abdurrahman bin Avf, Sa'd bin Ebî Vakkas, Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Saîd bin Zeyd'dir.[1]
 
Hz. Muhammed bu on sahabe için "ensarî" (yardımcılarım) ifadesini kullanmıştır.

Aşere-i Mübeşşere’nin ortak özellikleri;
  • Hepsi ilk Müslümanlardandır.
  • Bedir Savaşı'na katılmışlar ve inandıkları din uğruna en yakın akrabalarıyla savaşmışlardır.
  • Bir siyer nakline göre de; İslâm'ı ve İslâm peygamberini sonuna kadar koruyacaklarına dair Hudeybiye gününde söz vermişlerdir.
Aşere-i Mübeşşere dışında da farklı zamanlarda cennetle müjdelenen sahabeler vardır. Ancak Müslümanlar gözünde içlerinde büyük sahabelerin isimlerinin geçtiği Aşere-i Mübeşşere’nin hususi bir yeri vardır.

Aşere-i Mübeşşere düşmanlığının sebebi

Aşere-i Mübeşşere’nin Cebrail tarafından Peygamberimize müjdelenmesi hadisesi, sahih hadis kaynaklarında bildirilmiştir. Ancak Şia, cennetle müjdelenen on sahabeyi reddetmektedir. Şia’nın bu inkârının arkasında Hz. Ali’den önce halifelik yapan Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, Hz. Osman’ın ve İran’ın fethinde kumandanlık yapan Sa’d bin Ebu Vakkas’ın müjdelenmiş olması yatmaktadır.

Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman'ın Cennet'le müjdelenmesi

Müslim’de yer alan hadiste, Ebû Mûsâ el-Eş’ârî şöyle anlatmaktadır:

“Bir gün evden çıktım ve içimden ‘Vallahi bu gün Resûlullah Aleyhissalâtü Vessselâm’dan ayrılmayacağım ve bütün gün onunla birlikte olacağım’ diye ahdettim. (Ebû Mûsâ mescide geliyor, Hazreti Peygamber’i soruyor. Ona ‘Resûlullah mescitten çıktı ve şu yöne doğru gitti’ diyorlar.) Bunun üzerine ben de mescitten çıktım ve Resûlullah’ı sora sora izi üzerinde gittim. Nihayet Resûlullah’ı Erîs kuyusunun bahçesinde buldum. Bu bahçenin kapısı hurma dalından yapılmıştı. Resûlullah abdest aldı ve Erîs kuyusunun ağzına serinlemek için oturdu. Ben de kalkıp Resûlullah’ın yanına vardım. Resûlullah’a selâm verdim. Sonra geri dönüp kapının yanına oturdum.

Kendi kendime “Bugün ben Resûlullah’ın kapıcısı olayım” diye karar verdim. Bu sırada Ebûbekir geldi. Kapıyı itti. Ben “Kimdir o?” dedim. O “Ebûbekir” dedi. Ben “Biraz müsaade et” dedim. Sonra gittim “Yâ Resûlallah! Kapıda bekleyen Ebûbekir’dir. Yanınıza gelmek için izin istiyor” dedim. Resûlullah “Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele!” buyurdu. Hemen geriye döndüm ve “Gir!” dedim. Sonra “Resûlullah seni cennetle müjdeliyor” dedim. Ebûbekir girdi ve Hazreti Peygamber’in sağ yanına oturdu. Ben kapıya döndüm.

Kapı tekrar çaldı. Ben “Kimdir o?” dedim. O “Ömer bin Hattab’tır” dedi. Ben “Biraz bekle!” dedim. Sonra Resûlullah’a geldim, selâm verdim ve “Yâ Resûlallah! Ömer bekliyor. Yanınıza gelmek için izin istiyor” dedim. Resûlullah “Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele” buyurdu. Ömer’e geldim ve “Buyur” dedim. Sonra “Resûlullah seni cennetle müjdeliyor” diye haber verdim. Ömer girdi ve Resûlullah’ın sol yanına oturdu. Ben kapıya döndüm. Az sonra kapı yeniden çalındı. Kardeşim abdest alıp bana yetişecekti. Gelenin o olmasını diledim.

“Kimdir o?” dedim. O “Osman bin Affan” dedi. Ben “Biraz bekle” dedim ve Hazreti Peygamber’e gelip haber verdim. Resûlullah “Ona izin ver ve kendisine isâbet edecek olan belâ ve musîbetle birlikte cennetle müjdele” buyurdu. Döndüm ve Hazret-i Osman’a “Gir” dedim. “Resûlullah seni, sana isâbet edecek olan belâ ve musîbetle birlikte cennetle müjdeliyor” diye ilâve ettim. O da girdi ve Resûlullah’ın karşısına oturdu.” (Fadâili’s-Sahâbe, 29)


[1] Tirmizi, Hanbeli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder