Şia, Hz. Ömer ve Hz. Peygamber’in eşi Hz. Ayşe dâhil olmak üzere sayısız sahabeye lanet etmeyi ibadet saymaktadır. Şii türbelerinde sahabelere lanet içeren sözde “dualar” okunmaktadır. Şiiler Hz. Ömer’in şehit edilişini her yıl “Ömer’e Lanet Bayramı” adı altında kutlamakta, her namazda rükûdan sonra el açarak Sahabelere lanet okumaktadır.
Bugün İran’da hangi Şii türbesini ziyarete gitseniz, türbe girişinde elinize bir dua kitapçığı iliştirildiğine şahit olursunuz. Bu kitapların büyük bir kısmı, sahabelere beddua ve lanetlerin yazılı olduğu bölümlerden oluşmaktadır.
Prof. Dr. Süleyman Uludağ İSAV (İslami İlimleri Araştırma Vakfı) bünyesinde İran’a yaptığı bir gezide, bir imam türbesine girişi sırasında eline okuması için sahabelere lanet duasının tutuşturulduğunu, İran İzlenimleri isimli kitapta açıkça anlatmaktadır. Aynı gezide bulunan Bekir Topaloğlu İran’da yapılan uygulamaları eleştirerek, “Şayet bu manzarayı Türkiye’deki Müslümanlar görse sittin sene bunlar Müslüman değildir hükmünü verirler” demektedir. Diyanet İslam Ansiklopedisi İnceleme Kurulu Başkanlığı üyeleri İran’da uygulanan din dışı adetlerin çok köklü olduğunu aktarmaktadır.
Lanet ve beddua etmek, hem Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde, hem de Peygamberin (sav) sünnetinde Müslümanların uzak durması gereken davranışlar arasında sayılmaktadır.
Sahih kaynaklarda Hz. Peygamber’in, yıllarca kendine eziyet eden müşrikler hakkında bile lanet okumadığı, Allah’tan onlar veya onların neslinden gelenler hakkında hidayet dilediği bildirilmiştir.
Bir hadisinde Hz. Peygamber “Birbirinize, Allah’ın laneti, Allah’ın gazabı ve cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın” (Ebu Dâvud, Edeb, 53) buyurmuştur. Bir başka hadislerinde ise “Ben lanetleyici olarak değil, davetçi ve rahmet peygamberi olarak gönderildim” (Müslim, Birr, 87) demiştir.
Sahabelerin Faziletleri
Anadolu’nun birçok şehrinde İslamiyeti yaymak için gelmiş olan Sahabelerin mezarları bulunmaktadır; halkımız bu sahabelere büyük bir sevgi ve saygı beslemektedir. Sahabeler, Kur’an ve Sünnet’in adeta yaşanmış birer tefsiridir. Hz. Muhammed, sahabeler hakkında atılacak itiraflara karşı nesilleri uyarmaktadır: “Ey Mü’minler, sahabelerimi bana bırakın (onlar aleyhinde söz söylemeyiniz). Nefsim elinde bulunan Yüce Allah’a yemin ederim ki, Uhud Dağı büyüklüğünde altın tasadduk etseniz bile onların amel ve makamlarına ulaşamazsanız.”İbn-i Hibbân’ın, Enes bin Malik’ten rivayet ettiği bir başka hadiste, “Ümmetimin en merhametlisi Hz. Ebubekir, kötülüklere karşı çok çabuk hiddetlenen Hz. Ömer, hayâ hususunda en titiz olan Hz. Osman, şeriat hükümlerini en iyi uygulayan Hz. Ali, miras meselelerini en iyi bilen Zeyd bin Sabit, Kuran-ı Kerim’i en iyi okuyan Ubeyy, helal ve haramı birbirinden en iyi ayırt edebilen Muaz bin Cebel’dir. Şüphesiz, her ümmetin bir emini (güvenilir kişisi) vardır. Bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde bin Cerrah’tır. Hz. İsa gibi mütevazı bir kişiye bakmaktan hoşlanan kimse, sahabelerimden Ebu Zer’e bakabilir” buyrulmuştur. Nedense hadiste ismi geçen bütün sahabeler Şiilerin lanet ettiği sahabelerdir.
Konu hakkında Hz. Peygamber’in burada sayamayacağımız kadar çok hadisine rağmen, Şiilerin sahabelere lanet etmelerinin arkasında, Peygamberi küçük düşürme niyeti vardır. Şia aklınca sahabeyi küçük düşürerek, Hz. Peygamberi de öngörüsüz, yanındaki insanları tanıyamamış ve kandırılmış basit bir insan olarak nitelemek istemektedir. Hz. Peygamber, Şia’nın ortaya atacağı fitneyi çok öncesinden görerek şöyle buyurmuştur: “Ashabımı incitmekten Allah’tan korkunuz. Benden sonra onları kötü bilmeyiniz. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden bana düşmanlık etmiş olur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder