4 Şubat 2012 Cumartesi

Kabe Baskınları

Humeyni ve devrim kadroları, Müslümanların farizası olan haccı da, Şia ve İran Devrimi’nin ihracı için suiistimal ettiler. Devrim sonrası parayla tutulmuş Ayetullahlar ve mollalar, Müslüman hacılara Kâbe’de yoğun bir Şia propagandası yapmaya başladılar. Pers Şii mollalar, Devrimin ardından türbeleri adeta tapınaklara ve propaganda üslerine çevirdikleri gibi, Kâbe’yi de amacı dışına taşıyıp yozlaştırmaya kalktılar.

İranlı hacılar, hac ibadetini bırakıp hac ibadetini idare edenlere ve Sünni Müslümanlara meydan okudular. Kâbe’de isyanlar çıkararak, Kâbe’nin her tarafını Humeyni fotoğrafları ve sloganlar yazılı afişlerle doldurdular.

Kâbe’de Humeyni fotoğraflarıyla siyasi sloganlar atılıyor

1981′de hac sırasında örgütlenen Şii göstericiler, Müslümanlar Kâbe’yi tavafla meşgulken, Humeyni ve Şia posterleri ile slogan yazılı afişleri taşıyıp, diğer yandan siyasi içerikli sloganlar atarak yürüyorlardı.

Tüm Müslüman hacılar tavaf esnasında “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” diye dualar ederken, Şiiler “Lebbeyk ya Ali Lebbeyk, Lebbeyk ya Humeyni Lebbeyk” diye sloganlar atıyorlardı.
Günahlarından arınmak için gidilen bu kutsal mekân, Şiiler yüzünden İslam tarihi boyunca şahit olmadığı bir yozlaştırma ve sapkınlığa maruz kalıyordu.

 İranlılar Kâbe’de kan döküyor

İranlı Şiiler, İran devriminin sarhoşluğuyla, Kâbe’de taşkınlıklarına altı yıl boyunca devam ettiler. Bu yıllarda İran – Irak Savaşı’nın devam ediyor olması, Şiilerin daha radikal, daha slogancı, daha kindar ve Müslümanlara daha düşmanca tavır almalarına sebep oldu.

Takvimler 1986′yı gösterdiğinde İranlı hacıların yaptığı gösteriler zaman zaman yerini çatışmalara bırakıyordu. Kâbe’de Şiiler tarafından maalesef kan döküldü.

1987 Temmuz’unda ise çıkan olaylar trajik bir boyut kazandı. Kâbe Baskını’nı gerçekleştiren Şii hacılar ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda dört yüzün üzerinde insan hayatını kaybetti.
Hz. Peygamberin ruhu incinmesin diye, Hicaz’a döşediği tren yolunun raylarına keçe döşeyen Türk – Osmanlı Kültürü ile Pers Devrimi’ni ihraç etmek için Kâbe’de kan akıtmaktan çekinmeyen Şii İran arasındaki fark oldukça açıktı.

 İran Kâbe Baskını sonrası Türkiye’de de kan döktü

Kâbe’de müdahale eden güvenlik güçlerinden öç almak için, İran kendisine bağlı Selam-Tevhit Kudüs Ordusu terör örgütünü kullanarak, Türkiye’deki Suudi Arabistan diplomatlarına ve yetkililerine yönelik ardı ardına suikast eylemleri gerçekleştirdi:

10 Mart 1988’de İstanbul Harbiye’de bulunan Suudi Amerikan Bankası bombalandı.

25 Ekim 1988’de Suudi Arabistan Ankara Büyükelçiliğinde görevli 2. Katip Abdulgani Bedevi öldürüldü.

16 Ekim 1989′da Suudi Arabistan Elçiliği görevlisi Abdurrahman Al Shrawi otosuna konulan bomba sonucu yaralandı.

14 Ocak 1990′da ise Suudi Arabistan Ankara Büyükelçiliği’nde görevli 2. Katip Abdurrezzak Keşmir’in otosuna bomba konuldu.

Bir yandan da bu olaylar, sanki Türkiye’deki İslam düşmanı ve laik bir rejim tarafından gerçekleştirilmiyormuş gibi yurt dışında lanse edildi. Uluslar arası camiada suikastların arkasındaki ülkenin İran’ın olduğu gerçeği çok az konuşuldu. İran yine Batılı dostlarından destek görüyor, olaylar örtbas ediliyordu.

Kâbe baskınlarını Humeyni emretti

İran eski Meclis Sözcüsü ve aynı zamanda Humeyni’nin bir dönem temsilciliğini yapan Mehdi Karrubi, yaptığı açıklamalarda 1987 Kâbe olaylarının perde arkasına ilişkin önemli detaylar verdi. İran Meclis sözcüsü, Kâbe Baskınlarının bizzat Humeyni’nin emri ile gerçekleştirildiğini belirtti.

Karrubi yaptığı açıklamada, “Mekke’deki Kâbe’ye yönelik 1986 yılındaki saldırı ile 500 İranlı hacının ölümüyle sonuçlanan 1987 isyanının arkasında İran İstihbaratı bulunmaktadır. Olayların cereyan ettiği dönemde İmam Humeyni’nin temsilcisiydim. İmam’ın emri üzerine Mekke ve Medine’deki olayları bizzat biz organize ettik” itirafında bulundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder